1. Hukuk Dairesi 2021/8351 E. , 2022/1661 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar ... ve... ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
I. DAVA
Davacılar ... ve... müşterek dava dilekçesinde; dava konusu 125 ada 3 ve 126 ada 1 parsel sayılı taşınmazların, davalılarla kök murisleri olan ...’dan geldiğini, murisin terekesinin yöntemince taksim edilmediğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının iptali ile muris ... adına tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Bir kısım davalılar ... ve müşterekleri cevap dilekçelerinde; dava konusu taşınmazların tapulu olduğunu, bu nedenle ... terekesine dahil olmadığını, taşınmazların kullanımının da kendilerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Bir kısım davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ise; dava konusu taşınmazların dedeleri ...’dan geldiğini, murisin terekesinin taksim edilmediğini belirterek, ayrı ayrı davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
III. MÜDAHALE
Yargılama sırasında ... ve müşterekleri, davacılar ile aynı sebebe dayanarak, dava konusu taşınmazların miras payları oranında adlarına tescili istemiyle davaya katılmışlardır.
IV. MAHKEME KARARI (1.)
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 06/10/2004 tarihli ve 1997/142 Esas, 2004/231 Karar sayılı kararla; davacıların ve müdahil davacıların iddialarını ispatlar şekilde yeterli delil bulunmadığı ve yapılan keşfin davanın esasını aydınlatmaktan uzak olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece mahallinde 2 kez keşif yapıldığını ve bu keşiflerde yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının dinlenildiğini, taşınmazların ...’dan geldiğinin ve murisin terekesinin yöntemince taksim edilmediğinin müvekkilleri tarafından ispat edildiğini beyan ederek, temyiz isteminde bulunmuştur.
VI. YARGITAY İLAMI
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24/10/2005 tarihli ve 2005/4347 Esas, 7147 Karar sayılı ilamıyla; “Mahkemece herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin hüküm kurulduğu, dava konusu taşınmazların tapu kayıt maliklerinden ...’a usulüne uygun şekilde husumet yöneltilmeksizin davanın sonuçlandırıldığı, yine paylı mülkiyet sahibi bir kısım davalıların davayı kabul beyanlarının da kesin hükmün sonuçlarını doğuracağının nazara alınmadığı belirtilerek, noksan inceleme ve araştırma sonucu, gerekçe gösterilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olmasının isabetsizliğine ” değinilmek suretiyle bozulmuştur.
VII. MAHKEME KARARI (2.)
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 06/07/2011 tarihli ve 2006/182 Esas, 2011/73 Karar sayılı kararla; bir kısım davalıların davayı kabul ederek dava konusu taşınmazların, tarafların kök murisi olan ...’dan geldiğini belirtmeleri karşısında, dava konusu taşınmazların ...’dan geldiği ve murisin terekesinin yöntemince taksim edilmediğinin kabulünün gerekeceği, kaldı ki davalı tarafça taksim olgusunun ispat edilemediği ancak dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin 1990 yılında kesinleştiği, taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davaya müdahil olan ... ve müştereklerinin davaya katılma tarihi arasında, 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde belirtilen sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, dava konusu 125 ada 3 (ifrazen 125 ada 23, 24 ve 25 parseller) ve 126 ada 1 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının kısmen iptali ile Halit ...’ın veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılar ... ve... adına tapuya tesciline, müdahil davacılar ... ve müştereklerinin davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
VIII. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili, bir kısım müdahil davacılar ... ve müşterekleri, müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazların müvekkillerinin murisleri olan ...’a ait olduğunu, taşınmazlara ait tapu kaydının da yine ...’a ait olup taşınmazların onun mirasçıları tarafından kullanıldığını, ... ve mirasçıları olan müvekkillerinin taşınmazlardaki zilyetliğinin 1925 yılında başlayıp tespite kadar devam ettiğini, müdahiller yönünden verilen kararın ise yerinde olduğunu beyan ederek, temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2.2. Bir kısım müdahil davacılar ... ve müşterekleri ortak temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazların Halit ...’dan geldiğinin sabit olduğunu, dava tereke adına açıldığına göre, Mahkemece davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması veya terekeye temsilci atanmak suretiyle Mahkemece yargılamaya devam edilmesi gerektiği bu nedenle davanın görülebilirlik koşulu gerçekleştirilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesinin doğru olmadığını beyan ederek, temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
2.3. Müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazların ...’dan geldiğini ve murisin terekesinin yöntemince taksim edilmediğini, müdahale tarihlerinin süresinde olduğunu, mirasçılar arasında zamanaşımının işlemeyeceğini beyan ederek, temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2.4. Müdahil davacılar ... ve müşterekleri ortak temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazların ...’dan geldiğini, dava tereke adına açıldığına göre, Mahkemece davaya katılmayan ortakların da dava yer alması gerektiğini, bu husus gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmesinin isabetsiz olduğunu beyan ederek, temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
IX. YARGITAY İLAMI
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 10/03/2014 tarihli ve 2013/11772 Esas, 2014/3821 Karar sayılı ilamıyla; “ dava konusu 126 ada 1 ve 125 ada 3 parsel sayılı taşınmazların öncesi itibariyle tapulu olup, dayanak tapu kayıtlarının, bir kısım davalıların miras bırakanı ... ile davalı ... adlarına kayıtlı olduğu, diğer bir anlatımla bu taşınmazların ... terekesine ait taşınmazlardan olmadığı, dosya kapsamından, davaya katılan davacılardan ...’ın katılma harcını 09/04/1999 tarihinde yatırarak davaya katılma isteğinde bulunduğu, karar başlığında gösterilen katılanlardan ...ve 30 arkadaşı ki bunlardan ...’ın katılma harcını 13/05/1998 tarihinde yatırdığı, (vekilleri Av. ...) katılma harcını 04/08/2010 tarihinde, ...’ın 16/12/1997 tarihinde, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’un ay ve gün farklı olmak üzere harçlarını 2010 ve 2011 yıllarında yatırdığı, yine diğer grup katılanlar ..., ..., ... ve ...’ın ise katılma harçlarını 2010 yılı içerisinde yatırdığının anlaşıldığı, davacılar vekili tarafından, eldeki davanın kadastrodan önceki hukuki nedene dayanarak açıldığı, Mahkemece müdahil davacılar yönünden davanın, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddine karar verildiği, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin hükmen 03/06/1992 tarihinde kesinleştiği, incelenmekte olan bu davada katılma harçlarının 2010 ve 2011 yılları içerisinde yatırıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırıldığı, anılan maddedeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin olumsuz dava koşulu olup, tüm def’i ve itirazlardan önce nazara alınacağı, davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve Yasa'ya uygun ise de, dava konusu taşınmazlar tapuda paylı mülkiyet şeklinde bir kısım davalılar adlarına kayıtlı bulunmakta olup, pay sahibi davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ın davayı kabul ettiklerini bildirdiği, kabul söz konusu olduğunda, kabul beyanı doğrultusunda isteğin değerlendirilmesi gerektiği, böyle bir durumda davayı kabul eden pay malikleri yönünden davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilemeyeceği, katılan ...’in 13/05/1998 tarihinde, ...’ın ise 09/04/1999 tarihinde katılma harçlarını ikmal ederek davaya girdikleri, dava konusu taşınmazlara ait az yukarıda belirtilen kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten katılma harçlarının alındığı tarihlere kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin bu davacılar bakımından dolmadığı, Mahkemece, sürenin hesaplanmasında hataya düşülerek yazılı şekilde katılan bu davacılar bakımından davanın reddine karar verilmesinin isabetsizliğine” değinilerek bozulmuştur.
X. MAHKEME KARARI (3.)
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 30/03/2016 tarihli ve 2016/18 Esas, 2016/57 Karar sayılı kararla; dava konusu taşınmazların tapulu olduğu, söz konusu tapu kayıtlarının davalıların murisi ... ile davalı ... adına kayıtlı olduğu, her ne kadar davacılar ve müdahil davacılarca dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kayıtlarının sahte olduğu ileri sürülmüş ise de tapu kayıtlarının sahte olmadığı, bu haliyle davacı tarafın davasını ispat edemediği, müdahil davacılar yönünden ise, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarih ile müdahale tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davacıların ve müdahil davacıların davalarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
XI. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar ... ve... ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacılar ... ve... ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kayıtlarının sahte olarak oluşturulduğunun Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan inceleme sonucunda ortaya çıkarıldığını, buna ilişkin evrakın yargılama sırasında dosyaya sunulduğunu, taşınmazların ...’dan kaldığının da sabit olduğunu bu nedenle Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, sahte olarak oluşturulmuş tapu kaydına değer verilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesinin yanlış olduğunu beyan ederek, temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2.2. Müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazların Halit ...’dan geldiğinin dosya kapsamına göre sabit olduğunu, dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kayıtlarının sahte olarak oluşturulduğunu, mirasbırakan ölmeden eldeki dava açılamayacağı için müdahale tarihi itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahsedilemeyeceğini, davalıların kötü niyetli olduğunu beyan ederek, temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Kadastro sonucunda Erzurum/ Çat/ Aşağı Çat Köyü çalışma alanında bulunan 125 ada 3 parsel sayılı 781.833,00 metrekare ve 126 ada 1 parsel sayılı 41.367,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ve müşterekleri adına tespit ve tescil edilmiş, yargılama sırasında 125 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile 125 ada 23, 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur.
Dava; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 208. maddesi şöyledir.
“Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır.
(2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır.
(3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir.
(4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.”
3.3. Değerlendirme
Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe uyarınca yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermek için yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazlara, T. Sani 1933 tarihli ve 1 sıra numaralı kayıttan gelen 23/11/1972 tarihli ve 5 sıra numaralı tapu kaydı uygulanmıştır. Davacılar tarafından 24/03/2016 havale tarihli dilekçelerle, dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kaydının sahte olarak oluşturulduğunu, tapunun geldi kaydı incelendiğinde, işlemlerin “tapu zabıt defteri” yerine “hasılat defterine” yapıldığını, henüz soyadı kanununun yürürlükte olmadığı bir zamanda malik sütununa malikin soyadının yazıldığını, iktisap sebebi bölümüne ise tapu kaydının oluşumu hakkında “hakkı karar” yerine “ hakkı karal” yazıldığını beyan ederek, taşınmazların ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini talep etmişler, bir kısım müdahil davacılar tarafından da Mahkemeye aynı hususta dilekçeler verilmiştir.
Mahkemece, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığına, T. Sani 1933 tarihli ve 1 sıra numaralı tapu kaydının onaylı örneğinin dosyaya gönderilmesi için yazı yazılmış, kurumdan gelen yazı cevabında, merkez sicilleri üzerinde yapılan aramalarda böyle bir kayda rastlanılmadığının bildirildiği anlaşılmıştır. Dosya arasında bulunan, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 05/08/2016 tarihli ön inceleme raporunun örneği incelendiğinde; Çat Tapu Sicili 4. Cilt, 119. sahifeye tesis edilen kaydın sahte olarak tesis edildiği ancak hangi görevli tarafından tesis edildiği saptanamamakla birlikte, kayıt 23/11/1972 tarihinde intikal görürken miktarının da 10 kat artırıldığı ve geldi kaydı olarak yalnızca “T. Sani 933” ibaresinin yazıldığı, geldi kaydında o tarihte soyadı bulunmamasına rağmen malikin soyadının da malik sütununa yazıldığı, sonucu itibariyle dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kaydının sahte olarak tesis edildiğinin belirtildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yazı ve imza inkarı başlıklı 208/4. maddesinde “ Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; davacılar ve bir kısım müdahil davacılar tarafından, dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kaydının sahte olduğu iddia edildiği ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığınca bu iddia ile ilgili olarak inceleme yapıldığı da anlaşıldığı halde, Mahkemece HMK'nın 208/4. maddesi uyarınca davacı tarafa herhangi bir süre verilmeksizin sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazlara revizyon gören tapu kaydının sahte olarak tesis edildiği iddiası karşısında, Mahkemece davacı tarafa HMK'nın 208/4. maddesi uyarınca, dava açması için kesin süre verilmeli, söz konusu tapu kaydının sahte olarak tesis edilip edilmediği belirlenmeli, tapu kaydının sahte olarak tesis edildiğinin anlaşılması halinde ise bu kayda değer verilemeyeceği de göz önünde bulundurulmak suretiyle, işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
XII. SONUÇ
Davacılar ... ve... ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekili ile müdahil davacılar ... ve müşterekleri vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.