Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/4946 E. , 2021/1542 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/4946
Karar No : 2021/1542
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLLERİ : ...
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının kabule ilişkin kısmının davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının 20/08/2014 tarihinde tedavi amacıyla başvurduğu Şarköy Devlet Hastanesinde yapılan enjeksiyon neticesinde sağ bacağının diz altı kısmının felçli hale gelmesinin davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle uğranıldığı iddia olunan zarara karşılık 250.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararla; Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'nun ... tarih ve ... karar sayılı raporunda; davacı hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin Genel Kurulca değerlendirilmesinden, dava konusu olayda kişiye sağ gluteal bölgeden intramasküler enjeksiyon yapıldığının belirlendiği, gluteal bölgeden enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğe uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyen hasarlara sebep olabildiği, bu durumun her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığından, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, enjeksiyonu uygulayan sağlık personeline ve enjeksiyon yapılma talimatı veren ilgili hekime tıbben herhangi bir kusur izafe edilmediği kanaatine varıldığının belirtildiği, öte yandan, davacının müracaatı üzerine Şarköy Devlet Hastanesi Acil Polikliniğinde enjeksiyon uygulayan sağlık personeli hakkında anılan eyleminden ötürü görevi kötüye kullanma suçundan başlatılan ceza kovuşturması sonucunda ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararı ile görevi kötüye kullanma suçunun oluşmadığı, fiil taksirle yaralama kapsamında değerlendirilse de, şahsa yüklenen suç açısından taksirinin bulunmadığı gerekçesiyle beraatine hükmedildiği, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, Şarköy Devlet Hastenesinde davacıya yapılan tıbbi ameliyenin tıp kurallarına uygun olduğu anlaşıldığından, olayda davalı idareye atfedilebilecek herhangi bir hizmet kusurunun olmadığı, bu nedenle davacı tarafından hizmet kusuruna dayalı olarak uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararları tazmin sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, reddedilen maddi tazminat miktarı yönünden davalı idare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesince; davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen reddine, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının, 250.000,00 TL maddi tazminat yönünden davanın reddine ilişkin kısmına yönelik istinaf başvurusunun reddine, manevi tazminata ilişkin kısmının kısmen kaldırılmasına, 50.000,00 TL manevi tazminatın merciine tevdi kararının idareye tebliğ edildiği 02/11/2016 tarihinden itiberen işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacıya uygulanan enjeksiyonun yanlış bölgeye yanlış şekilde uygulandığına dair bir verinin mevcut olmadığı, mevzuattaki yazılı ve özel belgelendirme şartının muvafakat verme yeteneği olmayanların korunması için getirildiği, muvafakatin sadece büyük cerrahi uygulamalarda yazılı şekil şartına bağlandığı, enjeksiyonun büyük cerrahi müdahale olup olmadığının bilirkişi incelemesi ile ortaya konması gerektiği, davacıların bazı şikayetlerle sağlık kuruluşuna başvuru yaptığı göz önüne alındığında, medikal tedaviye rıza gösterdiklerinin kabulü gerektiği, manevi tazminat talebinin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacının 20/08/2014 tarihinde mide bulantısı şikayetiyle müracaat ettiği Şarköy Devlet Hastanesi acil polikliniğinde yapılan enjeksiyon sonucu sağ bacağında uyuşma meydana geldiği ve sonrasında sağ siyatik sinirde kronik nöropati tespit edildiğinden bahisle felçli kalmasının idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle 01/09/2014 tarihli dilekçe ile hatası ve kusuru bulunduğunu idda ettiği görevliler hakkında şikayetçi olduğu ve uğranıldığı ileri sürülen 250.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle de ilk derece mahkemesi nezdinde ilk olarak 19/08/2015 tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçe ile dava açma yoluna gidildiği, ilk derece mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararı ile dava dilekçesi ve eklerinin merciine tevdiine karar verildiği, bu kararın 26/10/2016 tarihinde davalı idareye tebliğine rağmen davalı idarece cevap verilmeyerek davacının tazminat talebinin zımnen reddi üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Bunun yanında, manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere maruz kalmış ya da kişilerin vücut bütünlüğünün ihlal edilmiş olmasına, ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır. Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, manevi tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak ve idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu olayda Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'ndan alınan raporda; enjeksiyonun yanlış yere uygulandığına, hatalı uygulandığına dair tıbbi bir belge mevcut olmadığı, enjeksiyonun doğru yere ve doğru şekilde yapıldığı durumlarda da, bir çok sebeple önceden öngörülmesi mümkün olmayan siyatik sinir hasarına neden olabileceği, bu durumun enjeksiyon uygulamalarının komplikasyonu olarak kabul edildiği mütalaa olunmuştur.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline, ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Davalı idare tarafından dosyaya sunulan hasta dosyasının incelenmesinden, yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca, enjeksiyon öncesi enjeksiyonun komplikasyonları hakkında bilgilendirilerek rızasının alındığına ilişkin aydınlatılmış onam belgesinin olmadığı görülmekte olup, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilmemiş olmasının sağlık hizmetinin gerektiği gibi yürütülmediği konusunda davacıda endişeye, üzüntüye yol açacağı açıktır.
Dava konusu olayda davacının, enjeksiyon öncesi aydınlatılmış onamının alınmamış olmasından kaynaklı uğradığı manevi zararının, manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ilkesi de gözetilerek manevi tatmin sağlayacak, idarenin kusurunu ortaya koyacak makul bir tutarın ödenmesine karar verilmek suretiyle giderilmesi gerekir.
Ancak, manevi tazminatın, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracı olduğu, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabın kısmen de olsa hafifletilmesinin amaçlandığı, belirtilen niteliği gereği ise manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ve ölçülülük ilkesi de gözetilerek makul olarak belirleneceği tabiidir.
Olayda, idarenin belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesi kapsamında kusurunun ağırlığı, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının, fazla olduğu görülmektedir. Bir başka anlatımla, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre hükmedilecek manevi tazminat tutarı yeniden belirlenmelidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 01/04/2021 tarihinde kesin olarak oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Dava, davacının 20/08/2014 tarihinde mide bulantısı ve karın ağrısı şikayetiyle başvurduğu Şarköy Devlet Hastanesinde yapılan ağrı kesici enjeksiyon neticesinde sağ bacağının diz altı kısmının felçli hale gelmesinin davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle uğranıldığı iddia olunan zarara karşılık 250.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Uyuşmazlıkta, Tekirdağ Devlet Hastanesinin ... tarih ve ... protokol nolu raporunda; davacıya yapılan enjeksiyon sonucunda sağ ayakta ayak düşmesi olduğu, nörolojik muayenesinde sağ alt ekstremitede parmak uçları ve topuklarda yürümede zayıflama olduğu, siyatik sinir paralizi nedeniyle yatırılan hastaya lomber MR çekildiği, hastanın medikal ve fizik tedaviye alındığının belirtildiği, davacının 28/08/2015 tarihinde Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunda yapılan muayenesinde; davacının muayeneye koltuk değneğiyle geldiği, yürürken sağ bacakta aksama olduğu, nörolojik muayenesinde patolojik reflex olmadığı, denge ve yürüyüş eksaserbatif ayağını sürterek yürüdüğü, sağ bacakta 3 cm'lik atrofi olduğunun belirtildiği, dolayısıyla davacıda düşük ayak sendromunun gerçekleştiğinin sabit olduğu, öte yandan; mide bulantısı ve karın ağrısı şikayetiyle Şarköy Devlet Hastanesine giden davacıya 'dicloran' adlı ilacın enjekte edilmesinin gerekli olup olmadığının değerlendirilemediği, dava dosyasında yer alan Adli Tıp Raporunda 'gluteal bölgeden enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği' denilmesine rağmen yapılan enjeksiyonla ilgili olarak davacının tıbbi uygulamanın komplikasyonları ve riskleri konusunda yeterince bilgilendirildiğine dair dosya içeriğinde mevcut davacı tarafından imzalanmış aydınlatılmış onam formunun bulunmadığı hususları dikkate alındığında, sağlık hizmetinin kusurlu işletildiği, dava konusu olayda davalı idarenin sorumluluğunun bulunduğu ve hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurunun kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyoruz.