Hukuk Genel Kurulu 2017/2668 E. , 2021/651 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki 'boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kayseri 4. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 13.09.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 02.10.2011 tarihinde evlendiğini, ortak çocuklarının bulunmadığını, davalının tartışma yaratan davranışlarda bulunduğunu, asılsız yere başka erkeklerin kendisine baktığı yönünde sözler söylediğini, bu takıntıları nedeniyle müvekkilinin arkadaşları ve komşuları ile arasının açıldığını, ayrıca müvekkilinin ailesine sert ve kırıcı davrandığını, ortak konuta gelmelerini istemediğini, davacının ilk eşinden olma oğluna kötü davrandığını, hakaret ettiğini, kendi ailesinin etkisinde kalarak 30.08.2013 tarihinde davalının ortak konutu terk ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 29.11.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, davacının annesinin müvekkiline hakaret ettiğini, baskı uyguladığını, davacının ilk eşinden olan oğlunun da aynı şekilde müvekkiline saygısız davrandığını, kötü söz ve davranışlarda bulunduğunu, hakaret ettiğini, davacının ise tüm bu olanlara sessiz kaldığını ve boşanmak istediğini belirttiğini ileri sürerek öncelikle davanın reddine, boşanmaya karar verilmesi hâlinde ise müvekkili yararına aylık 750TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000TL maddi, 30.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Kayseri 4. Aile Mahkemesinin 11.03.2015 tarihli ve 2013/786 E., 2015/201 K. sayılı kararı ile; davalı kadın eşin davacının çocuklarıyla anlaşamadığı, yemek yerken çocuklara karşı agresif tutumlar sergilediği ve davacıya hakaret ettiği, böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına 250TL tedbir nafakası ödenmesine, ancak tam kusurlu olması nedeniyle yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.02.2016 tarihli ve 2015/12160 E., 2016/2611 K. sayılı kararı ile;
“…Hüküm davalı kadın tarafından tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Mahkemece, davalı kadın tam kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; mahkemece de sabit kabul edilip davalı kadına yüklenen kusurlu davranışların yanında, davacı erkeğin de, eşini baba evine bırakıp sonrasında bir daha gelmesin diyerek evden gönderdiği ve istemediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit derecede kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Hal böyle iken, davalının tam kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de, davalının davacı ile aynı oranda kusurlu olduğu gerçekleştiğine göre, verilen boşanma kararı bu sebeple sonucu itibarıyla doğru olup, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanma hükmünün kusur belirlemesine ilişkin gerekçesi değiştirilmek (HUMK m. 438/son) suretiyle onanmasına karar verilmesi gerekmiş ve davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
2- Davalı kadının, boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu gerçekleşmediğine ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de sabit olduğuna göre, davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmedilmesi gerekirken, davalının davacıya nazaran daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle, davalı kadının yoksulluk nafakası isteğinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Kayseri 4. Aile Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli ve 2016/303 E., 2016/423 K. sayılı kararı ile; her ne kadar bozma ilamında tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş ise de boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin kusurunun bulunmadığı, kadın eşinse tam kusurlu olduğu gerekçesiyle ve yasa gereği davalı eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen ilk uyuşmazlık; davalı yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.
12. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 370. maddesine göre;
“Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.
(2) (Değişik: 31/3/2011-6217/29 md.) Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz.
(3) Tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır.
(4) Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onanır.” hükmü ile Yargıtayın, tarafların temyiz istemi üzerine yaptığı inceleme sonucunda vereceği onama kararı düzenleme altına alınmıştır. Maddenin hükümet gerekçesi incelendiğinde uygulamada “düzelterek onama” olarak bilinen işlemin esas ve şartlarının düzenlenmesi gerekliliği taşıdığı anlaşılmaktadır.
13. Aynı Kanun’un 371. maddesi de “Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar:
a) Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması.
b) Dava şartlarına aykırılık bulunması.
c) Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi.
ç) Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması.” hükmünü taşımakta olup bu hükümle, Yargıtayın, hangi sebeplerden dolayı temyiz olunan kararı bozacağı düzenlenmiştir.
14. Görüldüğü üzere, Yargıtay gerekçe göstermek suretiyle temyiz edilen kararı; onayabilir (HMK m. 370/1), bozabilir (HMK m. 371), esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ancak kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzelterek onayabilir (HMK m. 370/2) veya karar usule ve kanuna uygun olduğu hâlde gösterilen gerekçesi doğru bulunmazsa gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onayabilir (HMK m.370/4). Bu bağlamda mahkemece verilen kabul kararı, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa Yargıtay, temyiz olunan kararın gerekçesini değiştirerek ve düzelterek onayabilir.
15. Mahkeme tarafından verilen kararın temyiz denetimi sonucu Yargıtay tarafından verilen bozma ilamına karşı yapılması gereken işlemler ise HMK’nın 373. maddesinde;
“(1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(3) Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir. (2)
(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.” şeklindeki hükümle, Yargıtay bozma kararlarına karşı derece mahkemelerinin, uyma ve direnme kararlarını ne şekilde verecekleri düzenleme altına alınmıştır.
16. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; 20.07.2016 tarihinden önce ilk derece mahkemelerince verilen temyizi kabil kararlara yönelik Yargıtay Dairelerince; kararın bozulduğu, onandığı ya da düzeltilmek suretiyle onandığı, bu karalara karşı ayrıca karar düzeltme yoluna başvurulabildiği, bozulan kararlar bakımından ise ilk derece mahkemelerince Yargıtay bozma kararının hukuk ve usule uygun olduğu kanaatine varılması hâlinde bozma ilamına uyulmasına, hukuk ve usule uygun düşmediği kanaatine varılması hâlinde önceki kararda direnilmesine karar verilebildiği, direnme kararları yönünden Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapıldığı izahtan varestedir.
17. Eldeki davada; tarafların boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur belirlemesine ilişkin mahkemece kadın eşin tam, erkek eşinse kusursuz olduğu kanaatine varıldığı, Özel Dairenin ise gerçekleşen olaylara göre tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle “…davalının tam kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de, davalının davacı ile aynı oranda kusurlu olduğu gerçekleştiğine göre, verilen boşanma kararı bu sebeple sonucu itibarıyla doğru olup, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanma hükmünün kusur belirlemesine ilişkin gerekçesi değiştirilmek (HUMK m. 438/son) suretiyle onanmasına,…” karar verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda da vurgulandığı üzere; mahkemece, Yargıtayın ancak bozma kararının hukuka ve usule uygun olmadığı kanaatiyle önceki kararında direnme kararı verilebileceği gözetilmeksizin kusur belirlemesine ilişkin gerekçe değiştirilmek suretiyle verilen onama kararına karşı, yerel mahkemece ilk kararda olduğu gibi yine de kusur belirlemesine dayalı direnme kararı verilmesi doğru değildir.
18. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ” hükmünü içermektedir.
19. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
20. Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş D: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).
21. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
22. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 02.10.2011 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda mahkemece de sabit kabul edilip davalı kadına yüklenen kusurlu davranışların yanında, davacı erkeğin de eşini baba evine bırakıp sonrasında bir daha gelmesin diyerek evden göndermek ve tekrar istemediğini söylemek şeklinde gerçekleşen olaylara göre eşit kusurlu oldukları, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkinse dosyada mevcut 2013 yılı araştırma sonuçlarına göre, kadın eşin ortaokul mezunu, ev hanımı olduğu, ailesinin yanında yaşadığı, mal varlığı ve gelirinin bulunmadığı buna karşılık erkek eşin üniversite mezunu olup sınıf öğretmenliği yaptığı, aylık 2.500TL gelir eldi ettiği, kendi evinde oturduğu bu nedenle kira giderinin bulunmadığı, adına kayıtlı bir ev ve aracının olduğu görülmüştür.
23. Hâl böyle olunca mahkemece; kadın eşin herhangi bir geliri ve mal varlığı olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur durumları, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek, kadın eş yararına boşanma kararının kesinleştiği 07.04.2016 tarihinden başlama üzere yeniden evlenme tarihi olan 21.10.2018 tarihine kadar uygun miktarda yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesi gerekirken, boşanmaya sebep olan olaylarda davalının tam kusurlu olduğu ve yasa gereği tam kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemeyeceği gerekçesine dayanan direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.