11. Hukuk Dairesi 2019/1660 E. , 2020/3375 K.
MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/02/2018 tarih ve 2016/192 E.- 2018/75 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 31/12/2018 tarih ve 2018/816 E.- 2018/2179 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından duruşmalı olarak istenmiş ise de 04/02/2020 tarihinde davalı vekili tarafından verilen duruşmadan vazgeçme dilekçesi de dikkate alınarak, dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında hisse devir sözleşmesi imzalandığını, bu kapsamda dava dışı Tuana Doğal Kaynak Suları A.Ş'nin %50 hissesinin 1.500.000 Euro karşılığından devri konusunda anlaşıldığını, müvekkili tarafından 550.000 Euro tutarında ödeme yapıldığını, ancak şirketin herhangi bir faaliyetinin olmadığını ve şirketin kâr elde edemediğini, bu amaçla davalıya ihtarname göndererek ödenen bedelin geri istendiğini, şirket ortaklığından çıkmak amacıyla Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde dava açıldığını, taraflar arasındaki yazılı sözleşmede müvekkilinin her hangi bir sebeple vazgeçmesi halinde verdiği parayı makul süre vererek geri alabileceğinin kararlaştırıldığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya ödediği 400.000 Euro’nun davalıdan tahsili ile müvekkilinin bakiye borcu olan 1.000.000 Euro nedeniyle borçlu olmadığının ve sözleşmenin feshedildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde çıkma istemi ile dava açtığını, her iki davada da aynı yönde taleplerin mükerrer bulunduğunu, sözleşme uyarınca şirketin yatırıma ihtiyacı olduğunun davacı tarafından bilindiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, hisse devri sözleşemesinde her ne kadar davacının herhangi bir sebeple vazgeçmesi halinde verdiği parayı makul süre vererek geri alabileceği kararlaştırılmış ise de, hisse devrinin gerçekleştiğinden ve ticaret sicilde gerekli tescil yapıldığından koşulsuz dönme hakkının bu aşamada kullanılmasının mümkün olmadığı, 6098 sayılı TBK'nın 31/5 maddesi gereğince edimler arasında aşırı orantısızlık bulunmasının esaslı yanılma olduğu, öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödenen bedelin iadesinin talep edilebileceği, davacı taraf hisse devrinden sonra Antalya 5. Noterliğinin 16.06.2014 tarih ve 13309 yevmiye nolu ihtarnamesiyle; sözleşmeyi feshettiğini, ortaklıktan ayrılmak istediğini, ödediği bedelin iadesini talep ettiği, yine Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/304 Esas sayılı dosyasında 24.07.2014 tarihinde açtığı davada ortaklıktan ayrılmak istediğini ileri sürdüğü, yine ...7. Noterliğinin 19.11.2015 tarih ve 36229 yevmiye nolu ihtarnamesinde de sözleşmeyi feshettiği, ödediği bedelin iadesini talep ettiği, sözleşmede devredilen %50 hissenin değeri 1.500.000,00.-Euro olarak belirlendiği, davacının edimi ile gerçek hisse bedeli arasında yaklaşık 8 kat oranında fark bulunmakla edimler arasında oransızlık bulunduğu, davacının edimi fahiş olup, karşılığında davalının ediminin çok düşük miktarda olduğu, yine şirketin fabrikasının metruk vaziyette ve gayri faal olduğu, davacının hile ve esaslı yanılma sonucu sözleşmeyi imzaladığı ve bu nedenle de sözleşmeden dönebileceği ve ödediği bedeli geri isteyebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, taraflar arasında imzalanan hisse devrine ilişkin tarihsiz sözleşmenin feshedildiğinin tespitine, dava dışı Tuana Doğal Kaynak Suları Madencilik Turz. Gıda İnş. İth. İhr. Tic. Paz. San. A.Ş.'nin davalı tarafından davacıya devredilen %50 hisseye karşılık gelen 2500 hissenin davalıya iadesi karşılığında davacının ödediği 400.000,00.-Euro'nun 01.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek kamu bankalarınca Euro cinsi mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının bakiye sözleşme bedeli olan 1.000.000,00.-Euro'dan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının davaya konu şirketin hisselerini 1.500.000 Euro bedelle devraldığı, davacının otel işletmecisi olup, hissesini devraldığı şirketin ekonomik durumu, bilançosu, vergi borçları ve işletmelerinin durumu konusunda bilgi edinmesi gerektiği, ayrıca sözleşme kapsamında dava dışı şirkete ait ticari işletmenin yatırım ihtiyacı olduğunun tespit altına alınıp bu konuda gerekli yatırımların borçlanmak suretiyle gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü, bu durumda davacı tarafça hata hükümlerine dayanılarak sözleşmenin feshi yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı, ancak taraflar arasında düzenlenen sözleşme uyarınca ''herhangi bir sebeple ... vazgeçerse verdiği parayı makul süre vererek geri alabilir'' şeklinde hüküm bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince; şirket hisse devir işleminin gerçekleştiği ve ticaret sicilinde gerekli tescil işleminin yapılması nedeniyle koşulsuz dönme hakkının bu aşamada kullanılmasının mümkün olmadığı belirtilmiş ise de, 6102 sayılı TTK uyarınca anonim şirket hisse devirlerinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesi hali kurucu bir etki yaratmadığı, ayrıca 6102 sayılı TTK'nın anonim şirketlerde pay senetlerini düzenleyen 484 ve devamı maddelerinde de sözleşmeden dönmeye ilişkin bir kısıtlılık hükmü bulunmadığı, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmede davacıya herhangi bir sebep bildirmeksizin sözleşmeden dönme hakkı tanındığına göre; sözleşmeden dönme durumunun hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinin gerekmekte olduğu, davacı taraf hissesini satın aldığı şirketin atıl durumda olduğunu, kâr elde etmediğini ve umduğu tutarda bir yatırım özelliği taşımadığını ileri sürmüş olup, gerek iddianın ileri sürülüş biçimi, gerekse süresi itibariyle davacının fesih işlem ve eylemlerinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu düşünülemeyeceği gibi davacı tarafça eldeki davanın açılmasından önce mahkemeye başvurularak anonim şirket ortaklığından çıkma isteminde bulunulmuş olması ve yargılama sırasında davacının ortaklar genel kurul toplantısında dava dışı şirketin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi hususları da bu duruma aykırı olmayacağı gerekçesi ile davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi yönünden kabulüne, kararın kaldırılmasına, yukarıdaki gerekçeyle davanın kabulüne, taraflar arasında imzalanan hisse devrine ilişkin tarihsiz sözleşmenin feshedildiğinin tespitine, dava dışı Tuana Doğal Kaynak Suları Madencilik Turz. Gıda İnş. İth. İhr. Tic. Paz. San. A.Ş'nin davalı tarafından davacıya devredilen %50 hisseye karşılık gelen 2500 hissenin davalıya iadesi karşılığında davacının ödediği 400.000,00.-Euro'nun 01.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek kamu bankalarınca Euro cinsi mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının bakiye sözleşme bedeli olan 1.000.000,00.-Euro'dan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Aşağıdaki bentte açıklanan bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, taraflar arasındaki sözleşmedeki dönme hakkının hüküm altına alınması istemine ilişkin olup, davacı dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde her ne kadar hataya düştüğünden söz etmişse de dilekçelerin bütünü nazara alındığında ve dilekçelerin netice-i talep kısımlarında sözleşmeye geçerlilik tanınarak taraflar arasındaki sözleşme hükmü dairesinde feshettiğini ileri sürerek sözleşme uyarınca 400.000 Euro’nun davalıdan tahsili ile müvekkilinin bakiye borcu olan 1.000.000 Euro nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve sözleşmenin feshedildiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Dava bu şekilde bir hukuksal nedene hasredilmişken İlk Derece Mahkemesince davacınının sözleşmeden kaynaklı dönme hakkının yerinde olmadığı ancak davacının hataya duçar olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Mezkur hükme karşı davacı tarafın istinaf kanun yoluna başvurmamış olması sebebiyle varlığını ileri sürdüğü dönme hukuki sebebinden kaynaklı istemin reddine dair kararın gerekçesi, davalı taraf bakımından usuli müktesep hak oluşturmaktadır. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf istemi üzerine İlk Derece Mahkemesinin hata sebebine dayalı davanın kabulüne dair kararı yerinde görülmeyerek kaldırılmış fakat bu kerre davacı yanca sözleşmedeki dönme hakkının kullanılmasının haklı nedenlere dayandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak az önce de açıklandığı üzere İlk Derece Mahkemesinin dönme hukuki sebebinden kaynaklı istemin reddine dair kararının gerekçesi davalı bakımından usuli müktesep oluşturduğu gibi Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 355. maddesine de uygun olmadığı anlaşılmakla bu hususlar gözardı edilerek verilen hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, tüm davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 01/07/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- Dava, anonim şirket hisse devir sözleşmesinin iptali ile ödenen 400.000 Euro bedelin iadesi ve bakiye kalan 1.000.000 Euro bedelden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemlerine ilişkindir.
2- Davacı vekili dava ve cevap dilekçelerinde, dava dışı Tuana A.Ş.’nin %50 hissesinin davacıya devrine dair tarihsiz Sözleşmenin son paragrafı uyarınca herhangi bir sebeple sözleşmeden dönme hak ve yetkilerinin bulunduğunu ileri sürmüş ve gerek bu hüküm uyarınca, gerekse de müvekkilinin sözleşmeden sonra, hissesini satın aldığı şirkete ait işletmelerin gerçeği yansıtmadığı, adresin göstermelik olduğu, miktarın fahiş olduğu gibi gerekçelerle irade fesadı (yanılma/hata, hile, gabin) nedeniyle sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesine, kalan 1.000.000 Euro borç nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
3- İlkderece Mahkemesi; sözleşme icra edildikten sonra davacının sözleşme hükmü uyarınca sözleşmenin feshini talep edemeyeceği, ancak, davacının sözleşmenin yapılmasına esaslı hataya (yanılma) düşürülmesi ve hile hükümleri uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir.
4- Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, davacı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi, “davacının davaya konu şirketin hisselerini 1.500.000 Euro bedelle devraldığı, davacının otel işletmecisi bir tacir olup, hissesini devraldığı şirketin ekonomik durumu, bilançosu, vergi borçları ve işletmelerinin durumu konusunda bilgi edinmesi gerektiği, ayrıca sözleşme kapsamında dava dışı şirkete ait ticari işletmenin yatırım ihtiyacı olduğunun tespit altına alınıp bu konuda gerekli yatırımların borçlanmak suretiyle gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu hale göre; davacı tarafça hata hükümlerine dayanılarak sözleşmenin feshi yoluna gidilmesi mümkün değildir.” gerekçesiyle, hata hükümlerine dayanılamayacağından İlkderece mahkemesi kararının yerinde olmadığı, ancak, taraflar arasındaki Sözleşmenin son paragrafı uyarınca davacının dönme iradesini kullanmış olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
5- Dairemiz çoğunluğu tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı, İlkderece mahkemesince davacının Sözleşmeye dayalı talebi reddedildiği ve davacı tarafça gerekçe yönünden istinafa başvurulmadığı halde, istinafa başvuran davalı tarafın aleyhine olarak Sözleşme hükmü uyarınca davanın kabulü ile sözleşmenin feshine karar verilemeyeceği gerekçesiyle karar usulden bozulmuştur.
6- Bununla birlikte, davacı taraf gerek dava dilekçesinde, gerekse replik dilekçesinde açıkça hata hükümlerine dayanmış, ayrıca birleştirme istediği Antalya 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/304 E. dosyasına atıfta bulunmak suretiyle hile ve gabin hükümlerine de dayandığı anlaşılmaktadır.
7- Bölge Adliye Mahkemesi, HMK 353/1-b-3 maddesi uyarınca İlkderece Mahkemesi kararını kaldırarak, verdiği kararda sadece İlkderece Mahkemesinin sadece hata ile ilgili değerlendirmesine yer vermiş, hile iddiası yönünden her hangi bir gerekçe açıklamamıştır. Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı tarafça gerekçe yönünden temyiz edilmiştir.
8- Bölge Adliye Mahkemesi tarafından “davacının otel işletmecisi bir tacir olup, hissesini devraldığı şirketin ekonomik durumu, bilançosu, vergi borçları ve işletmelerinin durumu konusunda bilgi edinmesi gerektiği,” gerekçesiyle TBK’nın 31/5.maddesindeki hata hükümlerinin uygulanmayacağı gerekçesi doğru değildir. Zira Dairemizin yerleşik birçok (11.HD 05.02.2018 T. ve 2016/12727-2018/734; 11.HD 04.07.2017 T. ve 2016/2200 – 2017/4078 vb.) hükümlerine göre, şirket hisse devirleri konusunda, TBK’nın irade fesadı hükümlerinin “tacirler” yönünden uygulanmasına bir mani bulunmamaktadır. TBK’nın 31/5.maddesinde yer alan “Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamış” olması, esaslı hata hallerinden biri olarak açıklanmıştır.
Bilirkişi raporlarına göre, dava dışı şirketin bilanço değeri davacının şirket hisselerini devir aldığı 06.12.2013 tarihi itibariyle %50 hisse değeri 4.190.700 TL (1,5milyon Euro x 2,80=) olarak gösterilmiş ise de, o tarihte şirkete ait taşınmaz ve işletmelerin toplam rayiç değerinin 1.037.923 TL, bunun davacının aldığı hisse oranı olan %50 itibariyle yaklaşık 519.000 TL olduğu, anılan malvarlıkları satışa çıkarıldığında, reel gelirin çok daha düşük olacağının aşikar olduğu, bu durumda, 8 kat fazla fiyat öngörülmek suretiyle davacının esaslı hataya düşürüldüğü, esasen şirket aleyhine Antalya 12.İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan 600.000 TL’lik icra takibi esas alındığında, tablonun daha da davacı aleyhine olabileceği, şirket bünyesinde var gözüken fabrika ve makine gibi bir çok varlığın atıl ve kullanılamaz vaziyette olduğunun sözleşmeden ve kısmi edadan sonra anlaşıldığı, edimler arasında aşırı nispetsizlik bulunduğu, esasen İlkderece Mahkemesi tarafından, hem hata, hem hile hem de, gabin hükümleri uyarınca sözleşmenin feshine karar verildiği, oysa Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hile ve gabin iddialarının hiç değerlendirilmediği gibi, gerek bilirkişi raporları, gerekse davacının hata ve hileye düşürüldüğüne ilişkin yeminli tanık anlatımları, davalı şirketin bilançoda gözükmeyen yüksek montanlı borçlarının bulunduğu hususlarından hiçbir değerlendirmeksizin, tacirlerin mutlaka her şeyi önceden araştırmak ve kontrol etmek zoruna olduğu ve hataya düşürülemeyeceği gibi genel ve soyut bir gerekçeyle davanın reddine karar vermesi doğru olmadığı gibi, davacı tarafın hile ve gabin iddiaları konusunda da hiçbir değerlendirme yapmaksızın davanın bu sebeple reddine karar vermesi gerekçe itibariyle doğru değildir.
9- Anılan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi Kararının esasen yukarıdaki gerekçeyle ve davacı yararına bozulması gerekirken, Dairemiz çoğunluğu tarafından davacının temyiz istemlerinin reddi ile, kararın sadece davalı yararına bozulması doğru olmamıştır. Daire çoğunluğu tarafından yapılan bozma, ancak “Mahkemenin kabulüne göre de …” gerekçesiyle sonuca etkili olmayan sadece yol göstermek amacıyla yapılacak tali bir bozma şekli olabileceği kanaatinde olduğumdan Daire çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.