Hukuk Genel Kurulu 2017/1345 E. , 2021/883 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulü ile dava konusu haksız saldırının kınanmasına ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının 2007 yılında tanıştıklarını, aralarında duygusal bir ilişki olduğunu ancak müvekkilinin görüşmeyi bıraktığını, davalının 10.03.2008 tarihinde müvekkili ve arkadaşları hakkında kendisini uyutarak cinsel saldırıda bulundukları iddiası ile Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığına ve müvekkiline ait evde girdikleri cinsel ilişkinin müvekkili tarafından gizlice kayda alındığı, sonra da görüntülerin internet sitesinde yayınlandığı iddiası ile Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetleri üzerine yapılan soruşturmalarda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, davalının bu şikâyetleri ile müvekkiline iftira atarak şüpheli sıfatıyla kolluk ve savcılık önünde bulunmasına sebep olarak kişilik haklarını ve saygınlığını zedelediğini, ayrıca 28.09.2009 tarihinde müvekkilinin okulda çalıştığı sırada eski öğrencilerinden birinin müvekkilinin yanına gelerek kendisi hakkında “... kimdir? Babadır, öğretmendir, ressamdır… ve tecavüzcüdür gerçeği haykır tecavüzcüler yargılansın” yazılı arkası yapışkanlı yazılar gördüğünü söylediğini, polis memurları tarafından yazıların iki kadın tarafından dağıtıldığının açıklandığını, kadınlardan birisinin davalı, diğer kadının ise davalının arkadaşı olduğunun tespit edildiğini, “Bizler tecavüzcüleri biliyoruz, tanıyoruz, olayın takipçisiyiz”; '2007 yılında bir grup erkek bir kadına tecavüz etti, tecavüzcülerden biri hala okulunuzda öğretmen olarak çalışıyor, bizler bu tecavüzcüleri biliyoruz, tanıyoruz ve olayın takipçisiyiz' gibi benzer nitelikte kamu kurum kuruluşlarının, derneklerin adı ve faks numaraları yazılı olan yazıların görevlilerce tespit edildiğini, şüpheliler hakkında Muğla Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/817 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yaşanan bu olaylar nedeniyle davacının idari soruşturma geçirdiğini, haksız saldırılar nedeniyle müvekkilinin ruhsal bunalım ve sıkıntılar yaşadığını, davalının müvekkilinin kişilik haklarına yaptığı ve devam eden saldırıların olduğunu ileri sürerek 30.000TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı cevap dilekçesinde; Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacı ile arkadaşlarının tecavüzüne uğraması sebebiyle geçici hafıza kaybına uğradığını, bu durumun 19.02.2008 tarihli psikiyatri raporu ile de belgelendiğini, suç duyurusu kapsamında Adli Tıp Kurumu tarafından ruh sağlığının bozulduğunun mütalaa edilmesine, sanıkların birbiri ile çelişkili beyanları bulunmasına rağmen Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eksik soruşturma ve inceleme neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, tecavüz sebebiyle yaşadığı ağır travma sonucu iş ve sosyal hayatının bozulduğunu, davacının öğretmen olması nedeniyle öğrencilerin ailelerini uyarmak amacıyla arkası yapışkanlı yazıları hazırladığını, davacıya hakaret etme kastının olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.09.2013 tarihli ve 2009/742 E., 2013/572 K. sayılı kararı ile; davalının Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikâyetlerinin anayasal hak arama özgürlüğü kapsamında olduğu, iftira kastının bulunmadığı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar delil yetersizliği sebebiyle verildiğinden yapılan şikâyetlerin haksız kabul edilemeyeceği, davalının el ilanları yapıştırmak suretiyle davacıya hakaret içeren eylemde bulunduğunun sabit olduğu ancak davalının bu fiili, davacının kendisine karşı yaptığını iddia ettiği fakat ispatlanamayan eylemleri nedeniyle işlediği, Adli Tıp raporu ile sabit olduğu üzere mağduresi bulunduğu olay sonucunda ruh sağlığının bozulduğu kanaatine varıldığı dikkate alındığında, olayın özelliklerine, fail ve mağdurun durumlarına, kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin niteliğine göre tazminat yaptırımı yerine 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının davacıya karşı dava konusu haksız saldırısının kınanmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 30.04.2015 tarihli ve 2015/3224 E., 2015/5412 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile, “….2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava haksız şikayet ve hakaret nedeniyle kişilik haklarına saldırı iddialarına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulü ile haksız saldırının kınanmasına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
….Muğla Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2009/817 esas, 2011/248 karar sayılı dava dosyası ile; davalının dava dilekçesinde belirtilen ifadelerin yer aldığı bir kısım el ilanlarını halka açık yerlere yapıştırarak davacıya karşı hakaret suçunu işlediğinin sabit görüldüğü ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Esasen bu olgu mahkemenin de kabulünde olup, eylemin hukuka aykırı olduğu benimsenmiştir. Ancak adı geçen el ilanlarında davacının adı ve soyadının açıkça yer alması, ilanların davacının görev yaptığı okulun hemen yanında halka açık alanlara yapıştırılması gibi unsurlar ile olayın gelişim şekli dikkate alındığında, olay tarihi itibariyle yürürlükte olup, uygulanması gereken 818 sayılı BK m. 49 (6098 s. TBK m. 58) gereği kınama kararı ile yetinilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmelidir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.01.2016 tarihli ve 2015/604 E., 2016/38 K. sayılı kararı ile; davalının Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2008/1468 soruşturma ve 2008/1642 karar sayılı dosyasında, aralarında davacının da bulunduğu şüpheliler hakkında mağdurun beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde (nitelikli) cinsel saldırı suçundan ve Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2008/1774 soruşturma ve 2008/1489 karar sayılı dosyasında ise davacı hakkında cinsel ilişkilerini videoya kaydedip internet sitesinde yayınladığından bahisle şikâyeti üzerine yeterli delil elde edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma dosyasında mevcut bulunan Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun 26.03.2008 tarihli raporunda sonuç olarak davalının Haziran 2007 tarihinde mağduresi bulunduğu olay sonucunda ruh sağlığının bozulduğunun saptanmış olması karşısında olayın gelişim şekli dikkate alınarak Özel Daire bozma kararına karşı davalının bu fiili, davacının kendisine karşı yaptığını iddia ettiği fakat ispatlanamayan eylemleri nedeniyle işlediği, Adli Tıp raporu ile sabit olduğu üzere mağduresi bulunduğu olay sonucunda ruh sağlığının bozulduğu kanaatine varıldığı, olayın özelliklerine, fail ve mağdurun durumlarına, kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin niteliğine göre tazminat yaptırımı yerine 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin 3. fıkrasında bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafından davacının ad ve soyadının yer aldığı el ilanlarının davacının görev yaptığı okulun hemen yanındaki halka açık alanlara yapıştırılmak suretiyle gerçekleşen eylemler ile eylemler öncesi davalı tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılan suç duyuruları sonrası verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile yaşanan olayların gelişim şekli, tarafların durumları bir arada değerlendirildiğinde mahkemece davalı hakkında 818 sayılı Borçlar Kanunu 49 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 58) maddesinde belirtilen diğer yaptırımlardan olan saldırının kınanmasına dair kararla yetinilmesinin doğru olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesini gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir.
14. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24, isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir.
15. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ile 818 sayılı BK’nın 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır.
16. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.
17. Dava konusu eylemlerin gerçekleştiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 49. maddesinde ise;
“Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” hükümleri yer almaktadır.
18. Yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde de;
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
19. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 24 ve BK’nın 49. (TBK'nın 58.) maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir.
20. Görüldüğü üzere BK'nın 49. (TBK'nın 58.) maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
21. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (TBK'nın 58.) maddesi hükmüne göre takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar 22.06.1966 tarihli ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçütlere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
22. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (6098 sayılı TBK'nın 58/2.) maddesinin 3. fıkrasında kişilik haklarının zedelenmesi durumunda hâkimin tazminat ödenmesi yerine, diğer bir zararın giderilmesi biçimini kararlaştırabileceği veya hükmedilen tazminata ekleyebileceği; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebileceği ve bu kararın yayımlanmasına hükmedilebileceği düzenlenmiştir.
23. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olay incelendiğinde; öğretmen olan davacı ile davalının 2007 yılında tanıştıkları, taraflar arasında yaşanan duygusal ilişkinin sona ermesinden sonra davalının 10.03.2008 tarihinde davacı ve arkadaşları tarafından uyutularak cinsel saldırıda bulunulduğu iddiası ile Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığına; 08.04.2008 tarihinde girdikleri cinsel ilişkilerini gizlice kayda alarak görüntüleri internet sitesinde yayımladığı iddiası ile Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduğu, şikâyetler sonrası davacı hakkında her iki soruşturmada da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi üzerine davalının arkadaşı ile birlikte dava konusu ifadeler (paragraf 4) ile davacının ad ve soyadının yer aldığı el ilanlarını davacının görev yaptığı okulun hemen yanındaki halka açık alanlara yapıştırdıkları, bu eylemleri sebebiyle davalı ve arkadaşı hakkında Muğla Sulh Ceza Mahkemesi’nin 10.03.2011 tarihli ve 2009/817 esas, 2011/248 karar sayılı kararı ile alenen hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle hüküm açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
24. Somut olayda; davalı tarafından davacının ad ve soyadının yer aldığı arkası yapışkanlı el ilanlarındaki yazılarda kullanılan ifadelerin kişilik haklarına saldırı teşkil eden nitelik taşıdığı hususunda mahkeme ile Özel Daire arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamakta olup, ihtilaf manevi tazminat yerine diğer yaptırımlardan olan saldırının kınanması kararının yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
25. Davacının öğretmenlik yaptığı okulun çevresine, halka açık yerlere arkası yapışkanlı yazıların yapıştırılması suretiyle saldırının gerçekleştiği, davacı hakkında kullanılan sözlerin küçük düşürücü, toplumdan dışlanmaya sebebiyet verecek nitelikte olduğu gibi sözlerin ağırlık derecesi ile olayın oluş şekli, kullanılan sözlerin içeriği ve tarafların durumu birlikte değerlendirildiğinde; bu sözler karşısında saldırının kınanması ile yetinilmesinin uygun düşmeyeceği sonucuna varılmıştır.
26. Diğer taraftan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi 25.11.2009 yerine 08.09.2015 olarak yazılmış ise de, bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olarak kabul edilmiştir.
27. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.