3. Ceza Dairesi 2017/1690 E. , 2017/13976 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda subjektif sorumluluk esası kabul edilmiş olup, 'netice sebebiyle ağırlaşmış suç' başlıklı TCK'nin 23. maddesinde bu durum 'bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.' şeklinde açıklanmıştır.
Failin, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü, buna rağmen eylemine devam ederek sonlandırdığı durumda, olası kastla hareket ettiğini kabul ederek gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan dolayı doğrudan sorumluluğu cihetine gidilecektir. Ancak böyle bir kastın bulunmadığı, kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de; tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenmeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür. Örneğin göze yapılan darbe sonucu görme kaybına neden olunması halinde failin görme kaybının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilerek gerçekleşen ağır sonuçtan sorumlu tutulacaktır. Ancak failin gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastı olmamakla birlikte, bu ağır ve başka neticenin gerçekleşebileceğini öngörebildiği halde, failin bu netice bakımından sorumlu tutulabilmesi için en azından TCK'nin 23. maddesi gereği taksiri aranacaktır. Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir.
Ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 tarih, 2013/495 Esas ve 2016/97 sayılı kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 06.06.2007 tarih, 2006/6399 Esas ve 2007/4534 sayılı kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.04.2008 tarih, 2007/2727 Esas ve 2008/3371 sayılı kararı ve Yargıtay 3. Ceza Dairemizin 26.09.2016 tarih, 2015/3550 Esas ve 2016/16244 sayılı kararı ve yine Yargıtay 3. Ceza Dairemizin 01.10.2012 tarih, 2010/6651 Esas ve 2012/32108 sayılı kararları da aynı yöndedir.
Genel nitelikteki bu açıklamalardan sonra somut olayımızı ele alacak olursak; baba - oğul olan sanık ve müştekinin uzun zamandır görüşmedikleri, olay günü karşılaştıklarında aralarında çıkan tartışma sırasında sanığın, müştekinin vücudunun çeşitli yerlerine yumruk ve tekme ile vurmak suretiyle darp ettiği, müştekinin kısa bir süre sonra göğüs ağrısı şikayetiyle acil servise başvurduğu, Devrek Devlet Hastanesi'nin olay tarihli raporuna göre, akut myokard infarktüsü tanısı konularak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği, müştekinin bu olaydaki yaralanmasının yumuşak doku zedelenmesinden ibaret olduğunun belirtildiği, sonrasında İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 18.06.2014 tarihli raporda “olayın efor ve stresiyle akut myokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısıyla olay ile myokard infarktüsü arasında illiyet bağı bulunduğu” açıklanmış olup, mahkemece Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun raporunda belirtilen illiyet bağı, sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek, sanığın TCK'nin 87/1-d maddesinden cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; olay günü sanığın müştekiye yumruk ve tekme ile kasten vurup TCK'nin 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (myokard infarktüsü / kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından kasten hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak müştekinin yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde, sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak yumruk ve tekme ile kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil, çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, müştekideki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp, bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK'nin 89/1-2. maddesi gereğince, bilmesi halinde ise bilinçli taksirle yaralamadan TCK'nin 89/1-2, 22/3. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken, sanığın doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2) Sanığın soruşturma aşamasında alınan savunmasında, olay sırasında müştekinin küfür ettiğine dair herhangi bir iddiasının olmadığı, yine olay anında yanlarında oldukları anlaşılan ve soruşturma aşamasında haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen tanıklar ... ve ...'ın da müştekinin küfür ettiğinden bahsetmedikleri halde, kovuşturma aşamasında mahkemede alınan beyanlarında, sanık ve tanıkların ifade değiştirerek, olay anında müştekinin küfür ve hakaret ettiğini iddia ettikleri anlaşılmakla, sanığın cezasını hafifletmeye yönelik sonradan ileri sürülen soyut iddia niteliğindeki bu beyan değişikliklerine itibar edilerek, sanık hakkında koşulları oluşmadığı halde TCK'nin 29. maddesi gereğince haksız tahrik nedeniyle yazılı şekilde (1/2) oranında indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,
3) Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, ceza miktarı açısından CMUK'un 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 01.11.2017 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Baba oğul olan sanık ve müştekinin uzun zamandır görüşmedikleri, olay günü karşılaştıklarında aralarında çıkan tartışma sırasında sanığın, müştekinin vücudunun çeşitli yerlerine yumruk ve tekme ile vurmak suretiyle darp ettiği, müştekinin kısa bir süre sonra göğüs ağrısı şikayetiyle acil servise başvurduğu, Devrek Devlet Hastanesi'nin olay tarihli raporuna göre, akut myokard infarktüsü tanısı konularak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği, müştekinin bu olaydaki yaralanmasının yumuşak doku zedelenmesinden ibaret olduğunun belirtildiği, sonrasında İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 18.06.2014 tarihli raporda “olayın efor ve stresiyle akut myokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısıyla olay ile myokard infarktüsü arasında illiyet bağı bulunduğu” açıklanmış olup, mahkemece Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun raporunda belirtilen illiyet bağı, sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek, sanığın TCK'nin 87/1-d maddesinden cezalandırılmasına karar verilmiş ve dairemizce olay günü sanığın müştekiye yumruk ve tekme ile kasten vurup TCK'nin 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (myokard infarktüsü / kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından kasten hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak müştekinin yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde, sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak yumruk ve tekme ile kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil, çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, müştekideki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp, bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK'nin 89/1-2. maddesi gereğince, bilmesi halinde ise bilinçli taksirle yaralamadan TCK'nin 89/1-2, 22/3. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken, sanığın doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması hususu bozma sebebi yapılmış ise de;
Sanığın mağdurda oluşturduğu yaralamaların TCK'nin 86/2 ve 86/3-a maddeleri kapsamında olması, ancak mağdurda olayın efor ve stresiyle akut myokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısıyla olay ile myokard infarktüsü arasında illiyet bağı bulunduğu mağdurun hayati tehlike geçirdiği gözönüne alındığında; katılandaki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinmemesi durumunda sanığın TCK’nin 61. maddesinde belirtilen mağdurda meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığına göre TCK’nin 86/2. maddesi uyarınca alt sınırdan ayrılmak suretiyle teşdiden ceza verilmesi gerektiği (olayımıza uygun olarak takdiren teşdiden 8 ay hapis), ayrıca TCK’nin 86/3-a maddesi uyarınca silah sebebiyle cezanın artırılması gerektiği (12 ay hapis), eylem kasti suç oluşturduğundan ve babaya karşı işlendiğinden şikayete bağlı olmayıp, şikayetten vazgeçmeyle düşme kararı verilemeyeceği, verilecek cezanın tekerrüre esas olacağı,
Sanığın; katılanın kalp rahatsızlığını bilmesi halinde katılana karşı yapacağı eylem sebebiyle kalp krizi geçirerek hayati tehlike geçirebileceğini ön görebilecek
durumda bulunması nedeniyle yine de olursa olsun yani olası kastla hareket ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu itibarla TCK’nin 86/2, 86/3-a ve 87/1-d-son maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasından TCK’nin 21/2. maddesi uyarınca takdiren ½ oranında indirim yapılması halinde 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi gerektiği, yine bu durumda da eylem kasti suç oluşturduğundan ve babaya karşı işlendiğinden şikayete bağlı olmayıp, şikayetten vazgeçmeyle düşme kararı verilemeyeceği, verilecek cezanın tekerrüre esas olacağı,
Dairemizce benimsenen çoğunluk görüşüne göre sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK'nin 89/1-2, son maddeleriyle cezalandırılması durumunda TCK’nin 89/1. maddesi uyarınca alt sınırdan (mağdurun hayati tehlike geçirmesi TCK’nin 89/2 -e maddesi uyarınca ayrıca cezanın artırım sebebi olarak düzenlenmesi nedeniyle ayrıca ceza bu sebeple ceza alt sınırdan ayrılma sebebi olarak değerlendirilemez.) 3 ay hapis ve hayati tehlike nedeniyle TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca cezası yarı oranında artırılarak 4 ay 15 gün hapis cezası verilmesi gerektiği, eylemin silahla kasten yaralama suçunu oluşturması sebebiyle TCK’nin 86/2 ve 3-a maddeleri uyarınca 12 ay hapis cezasından daha az ceza verilmesinin söz konusu olması yanında eylem kasten yaralama suçunu oluşturmasına ve babaya karşı işlenmesine rağmen şikayete ve uzlaşmaya bağlı olup, şikayetten vazgeçmeyle veya uzlaşmayla düşme kararı verileceği, şikayetin devam etmesi ve uzlaşmanın gerçekleşmemesi hallerinde ise verilecek cezanın kasti suçlar açısından tekerrüre esas olmayacağı,
Yine Dairemizce benimsenen çoğunluk görüşüne göre sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bildiğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK'nin 89/1-2, son, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması durumunda TCK’nin 89/1. maddesi uyarınca alt sınırdan (mağdurun hayati tehlike geçirmesi TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca ayrıca cezanın artırım sebebi olarak düzenlenmesi nedeniyle ayrıca ceza bu sebeple ceza alt sınırdan ayrılma sebebi olarak değerlendirilemez.) 3 ay hapis ve hayati tehlike nedeniyle TCK’nin 89/2-e maddesi uyarınca cezası yarı oranında artırılarak 4 ay 15 gün hapis ve bilinçli taksir nedeniyle TCK’nin 22/3. maddesi uyarınca cezası takdiren yarı oranında artırılması halinde dahi 6 ay 22 gün hapis cezası verilmesi gerektiği, olası kastla hayati tehlike geçirecek şekilde silahla yaralama suçundan TCK’nin 86/2, 86/3-a ve 87/1-d-son ve 21/2. maddeleri uyarınca verilebilecek 2 yıl 6 ay hapis cezasından daha az ceza verilmesinin söz konusu olması yanında şikayete ve uzlaşmaya tabi olmamasına rağmen verilecek cezanın kasti suçlar açısından tekerrüre esas olmayacağı dikkate alındığında,
Sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bilmediğinin anlaşılması durumunda TCK’nin 86/2, 86/3-a maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği,
Sanığın mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bildiğinin anlaşılması durumunda ise TCK’nin 86/2, 86/3-a ve 87/1-d-son ve 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği görüşündeyim. 01.11.2017
...
(Muhalif)