Ceza Genel Kurulu 2017/539 E. , 2020/492 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 845-986
Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ...'nin TCK'nın 85/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.11.2012 tarihli ve 364-1074 sayılı hükmün katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 11.07.2014 tarih ve 23645-17042 sayı ile;
“...Katılanlar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın idaresindeki araçla, olay günü akşam vakti, yağışlı havada, meskun olmayan yerde, bölünmüş yolda seyri sırasında olay mahalli olan viraja geldiğinde, direksiyon hâkimiyetini kaybederek sağdan yol dışına çıkması sonucunda aracında bulunan bir kişinin öldüğü olayda; tam kusurlu olarak olaya sebebiyet veren sanık hakkında asgari hadden uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle eksik cezaya hükmolunması,
2- Gerekçeli karar başlığında, katılanların tümünün adlarının yazılmaması,
Kabule göre de;
Sanık hakkında tayin edilen 1 yıl 8 ay hapis cezasıının ertelenmesi sırasında, belirlenecek denetim süresinin ceza miktarından az olamayacağı gözetilmeksizin, denetim süresinin '1 yıl' olarak belirlenmesi suretiyle TCK'nın 51/3. maddesine aykırı davranılması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 26.12.2014 tarih ve 845-986 sayı ile;
“...Sanığın olayda hem kaza tespit tutanağında hemde bilirkişi raporunda asli kusurlu olmayıp tali kusurlu olduğu açıkca belirtildiğinden ve başkaca bunun aksini gösterir hükme esas alınacak herhangi bir rapor yada tespit bulunmadığından tam kusurlu olmaması nedeni ile cezanın alt sınırdan tayin edilmesi konusundaki kararımızda direnilmesine karar verildiği,” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.02.2016 tarihli ve 59975 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 299-915 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 29.03.2017 tarih ve 130-2541 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; TCK’nın 85/1. maddesi gereğince 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçta, temel cezanın 2 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
25.02.2010 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre; sanık ...’nin 25.02.2011 tarihinde saat 18.00 sıralarında sevk ve idaresindeki 15 .. 167 plakalı kamyonetiyle Antalya ili istikametinden Burdur ili istikametine seyri sırasında 39. kilometreye geldiğinde havanın yağışlı ve zeminin ıslak olması nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek gidiş istikametine göre yolun sağ tarafında bulunan 30 metrelik uçuruma düşmesi neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kazanın oluşumunda sanığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 84. maddesinin 52/1-b maddesinde yer alan “Araçların hızlarını hava, yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak” kuralını ihlal etmesi nedeniyle tali kusurlu olduğu; kazanın yerleşim yeri dışında, bulutlu ve yağmurlu havada, tek yönlü, 7,20 metre genişliğinde, asfalt kaplamalı, hafif virajlı ve viraj levhasının bulunduğu yolda, yoldan çıkma ve devrilme şeklinde meydana geldiği,
Kaza sonrasında sanık ... yönetimindeki aracın içerisinde bulunan ...'un tedavi görmek için kaldırıldığı Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde 26.02.2011 tarihinde hayatını kaybettiği,
Kovuşturma aşamasında yapılan keşfe istinaden düzenlenen 23.07.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; sanığın sevk ve idaresindeki kamyonetiyle Antalya ili istikametinden Burdur ili istikametine doğru seyri sırasında sağa viraj trafik levhalarının bulunduğu yola geldiğinde, havanın yağmurlu ve zeminin ıslak olduğunu dikkate alarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-a-b maddesi uyarınca, aracın hızını, teknik özellikleriyle görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurması ve dönemeçlere yaklaşırken hızını azaltması ve yine aynı Kanun’un 47/1-c maddesi gereğince trafik işaret levhalarına uyması gerektiği, ancak sanığın, dikkatsiz bir şekilde hava, yol ve görüş durumunu trafik işaret levhalarını da dikkate almadan sağa hafif virajlı kaza mahalline girdiğinde aracı kaydırdığı ve akabinde direksiyon hâkimiyetini kaybederek kendi gidiş istikametine göre yolun sağ tarafındaki 30 metrelik uçuruma düştüğü, kazanın oluşumuna hava, yol ve görüş durumunu dikkate almadan dikkatsiz bir şekilde araç sevk ve idare eden sanığın sebebiyet verdiği, bu nedenle sanığın kazanın oluşumunda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-a-b ve aynı kanunun 47/1-c maddelerine uymamak kurallarını ihlal etmesi sebebiyle tali kusurlu olduğu,
26.02.2011 tarihli ölü muayene tutanağına göre; ...’un ölümünün trafik kazası ile husule gelmiş genel beden ve künt göğüs travmasına bağlı çok sayıda kosta ve üst seviyede omur kırıkları ile karakterli göğüs içi organ harabiyeti ve medullar şok neticesi meydana geldiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılanlar ..., İlyas Korkut, Serpil Köktürk, Ummuhan Korkut vekili Avukat ...; sanıktan şikâyetçi olduklarını, davaya katılmak istediklerini beyan etmiş,
Sanık ...; olay günü aynı kooperatifte görev yaptığı ölen ile birlikte kooperatif işlerini takip etmek üzere Antalya iline gittiklerini, daha sonra geri dönmek üzere Antalya’dan yola çıktıklarını, olay günü havanın aşırı yağışlı olması nedenle aracı dikkatli bir şekilde kullandığını, kazanın nasıl olduğunu hatırlamadığını, ölen ile birlikte uçuruma düştüklerini, sevk ve idaresindeki araçta sürücü mahallinin yanındaki koltukta oturan ölenin kaza nedeniyle hayatını kaybettiğini, kendisinin de kaza nedeniyle hastaneye kaldırıldığını, yaklaşık 20 gün yoğun bakımda kaldığını savunmuştur.
Yerel Mahkemece, TCK'nın 85/1. maddesi uyarınca temel ceza 2 yıl olarak belirlenmesine ilişkin olarak “Suçun işleniş şekli, kusur durumunun azlığı ve suça etki eden sebepler dikkate alınarak taktiren” şeklinde gerekçe gösterilmiştir.
Taksirle öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesinin birinci fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlemiş, aynı Kanun'un 'Taksir' başlıklı 22. maddesinin dördüncü fıkrasında da; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise, 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesinin birinci fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı Kanun'un 22. maddenin 4. fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nın 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
Ancak, TCK’nın 61/1. maddesindeki bu ölçütler genel nitelikli olup her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61/1. maddenin (b) bendinde yer alan 'suçun işlenmesinde kullanılan araçlar', (f) bendinde yer alan 'failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı' ve (g) bendinde yer alan 'failin güttüğü amaç ve saik' ölçütleri uygulanamayacaktır.
Tüm bu kanuni düzenlemeler karşısında taksirli suçlarda temel cezanın belirlenmesinde öncelikle failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, ancak kusurluluğun yanında 'suçun işleniş biçimi', 'suçun işlendiği zaman ve yer', 'suç konusunun önem ve değeri' ile 'meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı' ölçütlerinin de dikkate alınacağı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, 5237 sayılı TCK’nın 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda, alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de, bundan her hâlde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK'nın 61/1. maddesindeki olaya uyan diğer ölçütler ve TCK'nın 3. maddesinde düzenlenen 'orantılılık' ilkesi bir bütün hâlinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmeli, somut olayın özellikleri itibarıyla bazı hâllerde alt hadden bazı hâllerde de üst hadden tayin edilecek cezanın haklı ve ölçülü bir ceza olacağı da gözden uzak tutulmamalıdır.
Öğretide de bu konuda “...TCK'nın 3/1. maddesi, 61. maddeden çok daha geniş bir anlamı barındırmakta, fail hakkında takdiri indirim nedeni de dahil olmak üzere, tüm indirim ve artırım maddelerinin uygulanmasında, daha açık bir deyişle bütüncül açıdan, failin eylemi ile cezanın ağırlığı arasında bir orantı denge olması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca TCK'nın 3. maddesi hükmü sadece temel cezanın belirlenmesinde değil, aynı zamanda her türlü indirim ve artırımın uygulanmasında, kesinleşen cezalar için uyarlama yargılamasında göz önünde tutulması gereken bir düzenlemedir...TCK'nın 3/1. maddesindeki adalet ve orantılılık ilkesi gereği, özellikle işlenen eylem ile verilecek cezanın orantısız olduğu durumlarda, uygulayıcı mümkün olduğu oranda, temel cezanın belirlenmesi, indirim ve artırım maddelerinin uygulanması ve cezanın şahsileştirme kurumunu gözeterek, adaleti sağlamaya çalışacaktır.” (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 57-58.) şeklinde görüşler mevcuttur.
Bu aşamada, ilgili trafik mevzuatına da değinilmelidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 'Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak' başlıklı 52. maddesi ise;
'Sürücüler:
...
a) Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak,
b) Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak,
...
Zorundadırlar.',
Aynı Kanun'un 'Trafik işaret ve kurallarına uyma zorunluluğu' başlıklı 47. maddesinin birinci fıkrasının (c ) bendinde ise;
“Karayollarından faydalananlar aşağıdaki sıralamaya göre;
...
c) Trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara,
Uymak zorundadırlar.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, yargılamayı gerçekleştiren hâkim, bilirkişilerin belirledikleri kusurun varlığı ya da yokluğu ve kusur oranları ile bağlı olmayıp, bilirkişilerin yapacakları teknik belirlemeler çerçevesinde failin kusurunun bulunup bulunmadığı, varsa kusurunun ne olduğu ve bu kusurun cezanın belirlenmesinde ne derece etkin olacağını, her olayın özelliklerine göre ve kanuni gerekçelerle belirlemelidir. Olayın gerçekleşme şeklini belirleme görevi de hâkime ait olup, bilirkişi ancak bu hususta ortaya koyacağı teknik veriler ile hâkime yardımcı olacak ve tarafların taksirli davranışlarının ve kusur durumlarının nelerden ibaret olduğunu gösterecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’nin 25.02.2011 tarihinde saat 18.00 sıralarında yerleşim yeri dışında, bulutlu ve yağmurlu havada, tek yönlü, 7,20 metre genişliğinde, asfalt kaplamalı, hafif virajlı ve viraj levhasının bulunduğu yolda sevk ve idaresindeki kamyonetiyle seyir hâlinde iken havanın yağışlı ve zeminin ıslak olması nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek gidiş istikametine göre yolun sağ tarafında bulunan 30 metrelik uçuruma düştüğü, kaza neticesinde sanığın yaralandığı, sanığın sevk ve idaresindeki aracın içerisinde bulunan ve kaza nedeniyle yaralanan ...'un ise tedavi görmek için kaldırıldığı Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde 26.02.2011 tarihinde hayatını kaybettiği olayda;
Hükme esas alılanan trafik kazası tespit tutanağı ve bilirkişi raporunda; sanığın sevk ve idaresindeki kamyonetiyle Antalya ili istikametinden Burdur ili istikametine doğru seyri sırasında sağa viraj trafik levhalarının bulunduğu yerde sağa hafif virajlı yola geldiğinde, havanın yağmurlu ve zeminin ıslak olduğunu dikkate alarak aracın hızını, teknik özellikleriyle görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurması, dönemeçlere yaklaşırken hızını azaltması ve trafik işaret levhalarına uyması gerekirken bu kurallara riayet etmemesi nedeniyle aracını kaydırdığı ve akabinde direksiyon hâkimiyetini kaybederek kendi gidiş istikametine göre yolun sağ tarafındaki 30 metrelik uçuruma düşmek suretiyle kazanın oluşumuna sebebiyet verdiği ve sanığın kazanın oluşumunda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-a-b ve aynı Kanun’un 47/1-c maddelerini ihlal etmesi sebebiyle tali kusurlu olduğu belirtilmiş ise de;
Sanığın, dönemeçlere yaklaşırken hızını azaltmamak ve aracının hızını, teknik özellikleriyle görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak suretiyle 2918 sayılı Kanun'un 52/1-a-b maddesini ve trafik işaret levhalarına uymayarak aynı Kanun’un 47/1-c maddesini ihlal etmek suretiyle olayda tamamen kusurlu olup başka birisinin kusurunun bulunmaması nedeniyle asli kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği dikkate alındığında; Yerel Mahkemece TCK'nın 85/1 maddesinde 2 ila 6 yıl arası hapis cezasının öngörüldüğü taksirle öldürme suçunda temel cezanın aynı Kanun’un 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütler göz önüne alınarak alt hadden uzaklaşılarak belirlenmesi gerekirken, 2 yıl olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini yerinde değildir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.12.2014 tarihli ve 845-986 sayılı direnme kararına konu hükmünün, taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık hakkında temel cezanın, TCK'nın 22/4 ve 61/1. maddesindeki ölçütler ve 'orantılılık' ilkesi bir bütün hâlinde değerlendirilip alt hadden uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, iki yıl olarak belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.