Ceza Genel Kurulu 2009/4-236 E. , 2010/12 K.
İtirazname : 2009/100880
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : GÜRPINAR Sulh Ceza
Günü : 30.07.2008
Sayısı : 21-42
Hükümlü N.. C..’nun resmi nikah olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırmak suçundan 5237 sayılı TCY’nın 230/5, 62/1 ve 52. maddeleri uyarınca 1000 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, aynı eylem nedeniyle hükümlü M...S...'nün de 5237 sayılı TCY’nın 230/5, 31/3, 62/1 ve 52. maddeleri uyarınca 320 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa bu suçtan dolayı verilen 320 YTL adli para cezasının, yapılan usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içerisinde ödenmemesi halinde anılan Yasanın 52/4. maddesi gereğince hapse çevrilmesine, sanıklar hakkında 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde düzenlenmiş olan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunun uygu¬lanmasına yer olmadığına ilişkin, Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesince verilen ve sanık N.. tarafından temyiz edilmeyen 30.07.2008 gün ve 21-42 sayılı hükme yönelik sanık M.. Sütcü müdafiinin temyiz isteminin Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesinin 18.08.2008 gün ve 21-42 sayılı ek kararı ile, sanığa verilen 320 YTL adli para cezasının 2000 YTL'nin altında olması nedeniyle kesin nitelikte olduğu ve temyizi kabil olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmekle kesinleşmiştir.
Kesinleşmiş olan bu hükme yönelik olarak Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 30.09.2009 gün ve 14969-15222 sayı ile;
“1- Sanıklar hakkında hükmolunan 5237 sayılı TCY’nın 230/5. maddesinde öngörü¬len cezanın iki aydan altı aya kadar hapis cezası olması karşısında, mahkemece alt sınırdan uygulama yapılması durumunda iki ay hapis cezasına hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın 60 gün adli para cezası olarak belirlenmesi,
2- Sanık M...S...’nün suç tarihinde 18 yaşını tamamlamaması karşısında, 5275 sayılı Yasanın 106/4. maddesi uyarınca ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,
3- Sanık M..S...’ye TCK’nun 230/5, 31/3. maddeleri ile verilen 40 gün hapis cezasında TCY’nın 62. maddesi ile 1/6 oranında indirim yapılırken yanılgı sonucunda 1 ay 3 gün yerine 16 gün hapis cezası ve sonuç adli para cezasının da 660 YTL yerine 320 YTL şeklinde eksik olarak hükmedilmesi,
Yasaya aykırı görüldüğünden, tebliğnamede yer alan bozma isteği yerinde görülerek, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesinin 30.07.2008 tarihli ve 2007/21 esas, 2008/42 sayılı kararının yasa yararına bozulmasına, bozulan karardaki hukuka aykırılıkların; 1- 5237 sayılı TCY’nın 230/5. maddesi uyarınca sanıkların temel cezalarının 2 ay hapis cezası olarak belirlenmesi, 2- Sanık M...S..’nün cezasında TCY’nın 31/3, 62. maddeleri ile yapılan yasal indirimler sonucunda hapis cezasının 1 ay 3 gün ve sonuç adli para cezasının da 620 YTL olarak belirlenmesine, ancak bozma sanık aleyhine sonuç doğurmayacağından, infazın bozulan hükümdeki gibi 320 YTL üzerinden yapılmasına, 3- Hüküm fıkrasının 8 numaralı bendinde sanık M...S..hakkında yer alan, ‘adli para cezasının süresinde ödenmemesi halinde hapse çevrileceğine’ ilişkin bendin karardan çıkartılmasına, karardaki öbür hususların olduğu gibi bırakılmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 11.11.2009 gün ve 100880 sayı ile;
“İtiraz, ihbarnamenin (1) ve (3) numara başlığı altında ileri sürülen bozma nedenleri üzerine Yüksek Dairenin vermiş olduğu (1) ve (2) numaralı uygulamasına yönelik olup; ihbarnamenin (2) numara başlığı altında yer alan, çocuk sanık M..S..hakkında, ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesine ilişkin kanun yararına bozma isteminin kabulüne, CMK’nun 309/4-d gereğince bu kısmın hükümden çıkartılmasına ilişkin (3) numaralı uygulamasına yönelik bir itirazımız bulunmamaktadır.
İtirazın konusu olan hukuki uyuşmazlık ise, mahkûmiyet hükmünün sanık aleyhine sonuç doğuracak biçimde bozulmasının olanaklı olup olmadığı ve kesinleşmiş mahkûmiyet hükmündeki hukuka aykırılığın sanık yararına olması durumunda, kanun yararına bozma istemi üzerine kararın bozulmasına müteakip, CMK’nun 309/4-d maddesi uyarınca yeni bir hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkindir.
5237 sayılı TCK’nun 230/5. maddesinde ‘aralarında evlenme akti olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verileceği’ öngörülmüştür.
Yine aynı Yasanın ‘Cezalar’ başlıklı 45. maddesinde, suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezaların, hapis ve adli para cezaları olduğu belirtilmiştir. Yaptırımın niteliği ve sonuçları bakımından hapis cezasının adli para cezasına göre daha ağır bir yaptırım olduğu konusunda kuşku yoktur.
Somut olayda, Mahkeme, sanıkların yasada sadece hapis cezası olarak öngörülen suçları karşılığında, ceza olarak hapis yerine gün adli para cezası belirlemiş, bundan sonraki uygulamalarını da buna göre sürdürmüştür.
Yine, sanık Meşure Sütcü hakkında 5237 sayılı TCK’nun 230/5, 31/3. maddeleri uyarınca (hatalı şekilde) 60 gün adli para cezasına hükmettikten sonra, aynı Yasanın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim uygulanması sırasında hesap hatası yapılıp, 1 ay 3 gün yerine 16 gün, sonuçta da 660 YTL adli para cezası yerine 320 YTL adli para cezasına hükmetmiştir.
Yerel Mahkemenin her iki uygulaması da hukuka aykırıdır. Kanun yararına bozma istemi de bu hukuka aykırılıklara dayanmakta ve hükümlüler aleyhine bir nitelik taşımaktadır.
5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde, ilgililer aleyhine kanun yararına bozma yasa yoluna gidilip gidilmeyeceği ve aleyhe bozma yapılıp yapılmayacağına ilişkin açık bir ifade yoktur. Ancak, madde hükmünde aleyhe yasa yararına bozma yoluna başvurulmasını önleyen bir hükme yer verilmemesi, (c) bendinde mahkûmiyet hükmü dışındaki hükümler (beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi gibi) aleyhine dahi kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulmasının olanaklı kabul edilmesi, bu bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağının ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinin belirtilmesi; ‘mahkûmiyet hükmü’ aleyhine de kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulabileceğini ancak bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağının kabulünü gerektirmektedir.
Nitekim; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2005 gün ve 55-64; 04.07.2006 gün ve 185-175; 21.11.2006 gün ve 246-261; 21.11.2006 gün ve 215-259 sayılı kararları ile Yargıtay Dairelerinin istikrar kazanan içtihatlarında, mahkumiyet hükmü nedeniyle sanık aleyhine yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmasının mümkün olduğu, ancak bu halde Yargıtay ilgili Dairesinin, varolan hukuka aykırılığa işaret edip, hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar vermesi ile yetinmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.10.2006 gün ve 186-209 sayılı kararında belirtildiği üzere, mahkumiyet hükmü aleyhine kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulması durumunda sadece hükmün yasa yararına bozulması ile yetinilecek, yeniden yargılama yapılması sözkonusu olmayacaktır.
Yasa yararına bozma yoluna başvurulması halinde, söz konusu olabilecek bozma nedenleri ve bozma kararı verildikten sonra izlenmesi gereken yol CMK’nun 309. maddesinin 4. fıkrasında dört bent halinde gösterilmiştir. Anılan maddenin (d) bendinde, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, Yüksek Daire, (1) numaralı uygulamasında, sanıkların, 5237 sayılı TCK’nun 230/5. maddesi uyarınca temel cezalarının 2 ay hapis cezası olarak belirlenmesine karar vermiş; ilamın sonuç kısmında da karardaki öbür hususların olduğu gibi bırakılacağını belirtmiştir. Sözkonusu olan hukuka aykırılık, mahkumiyet hükmünün esasına dahil olan bir hususla ilgili olmakla beraber (d) bendi kapsamında olmadığından, Daire tarafından yeni bir hüküm kurulması da mümkün değildir. Bu halde anılan maddenin 4. fıkrasındaki kararlardan birisi verilemeyeceğinden, hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulması ile yetinilmesi gerekmektedir Bu durumda, sanıklar aleyhine, temel cezalarının hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle yeniden hüküm kurulmasının CMK’nun 309. maddesine aykırı olduğu ve hükmün infazı aşamasında karışıklığa neden olacağı düşünülmüştür.
Ayrıca; sanık M...S...hakkındaki (3) nolu bozma isteminde ileri sürülen diğer neden de sanığın yararına olan bir hukuka aykırılıktır. Bu nedenle Daire tarafından, sanık hakkında, temel cezanın önce hapis olarak hükmedilmesinin ve sonra da sanığın cezasında TCK’nun 31/3, 62. maddeleri ile yapılan yasal indirimler sonucunda hapis cezasının 1 ay 3 gün ve sonuç adli para cezasının da 620 YTL olarak belirlenmesine, ancak bozma sanık aleyhine sonuç doğurmayacağından, infazın bozulan hükümdeki gibi 320 YTL üzerinden yapılmasına karar verilmesinin 309. maddenin 4. fıkrasının (c) ve (d) bentlerine aykırı olduğu ve infazda tereddüte yol açacağı kanaatine varılmıştır” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire kararından (1) ve (2) numaralı kısımlar kaldırılıp, (1) ve (3) numaralı kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen nedenler yönünden hükmün 5271 sayılı CMY’nın 309/4-c maddesi gereğince, aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık; mahkûmiyet hükmünün sanıklar aleyhine sonuç doğuracak biçimde yasa yararına bozulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 21.11.2006 gün ve 215-259 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesindeki düzenlemeye göre, mahkûmiyet hükmünün yasa yararına bozulması, sanık aleyhine sonuç doğurmamalıdır. Yargıtay, bu durumda hukuka aykırılığa işaret edip, aleyhe sonuç doğurmamak üzere hükmü yasa yararına bozmakla yetinmelidir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanıklara yüklenen resmi nikah olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırmak suçunun cezası 5237 sayılı TCY’nın 230. maddesinin 5. fıkrasında, 2 aydan 6 aya kadar hapis olarak öngörülmüştür. 5237 sayılı TCY’nın 61. maddesi gereğince sanıklar hakkında belirle¬necek olan temel ceza, anılan Yasanın 45. maddesinde belirtilmiş olan cezalardan hapis cezası olup mahkeme tarafından temel cezanın, hapis yerine gün adli para cezası olarak belirlenmesi hukuka aykırıdır.
Aynı şekilde sanık M...hakkında 5237 sayılı TCY’nın 230/5 ve 31/3. maddeleri uyarınca belirlenen 40 gün adli para cezasından 62. madde ile 1/6 oranında indirim yapılırken hesap hatası sonucunda gün adli para cezasının 1 ay 3 gün yerine 16 gün olarak tespiti ve sonuç adli para cezasının da 660 YTL yerine 320 YTL şeklinde eksik olarak hükmolunması da hukuka aykırıdır.
Somut olayda, temel cezanın hapis yerine gün adli para cezası olarak belirlenmesini ve sanık M...hakkında eksik adli para cezasına hükmolunmasını hukuka aykırı bulan Özel Dairenin hükmü yasa yararına bozması isabetli ise de; ilamın sonuç bölümünde “1- 5237 sayılı TCY’nın 230/5. maddesi uyarınca sanıkların temel cezalarının 2 ay hapis cezası olarak belirlenmesi, 2- Sanık M...S...’nün cezasından 5237 sayılı TCY’nın 31/3 ve 62. maddeleri ile yapılan yasal indirimler sonucunda hapis cezasının 1 ay 3 gün ve sonuç adli para cezasının da 660 YTL olarak belirlenmesine, ancak bozma sanık aleyhine sonuç doğurma¬yacağından, infazın bozulan hükümdeki gibi 320 YTL üzerinden yapılmasına, karardaki öbür hususların olduğu gibi bırakılmasına” karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Özel Dairece verilen bu karar sanıklar aleyhine sonuç doğurur niteliktedir.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının belirtilen hukuka aykırılıklar nedeniyle CYY’nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere, itiraza konu edilmeyen “suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık M.. hakkında hükmolunan sonuç adli para cezasının ödenmemesi halinde, 5275 sayılı Yasanın 106/4. maddesi uyarınca hapis cezasına çevrilemeyeceği ” hususuna ilişkin istem yönünden ise CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca yasa yararına bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 30.09.2009 gün ve 14969-15222 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulü ile;
a) Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesinin 30.07.2008 gün ve 21-42 sayılı hükmünün, sanıklar hakkında resmi nikah olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptırmak suçundan kurulan hükümde, temel cezanın hapis yerine gün adli para cezası olarak belirlenmesi ve sanık M...S...’ye 5237 sayılı TCY'nın 230/5 ve 31/3. maddeleri gereğince verilen 40 gün adli para cezasından 62. madde ile 1/6 oranında indirim yapılırken yanılgı sonucunda gün adli para cezasının 1 ay 3 gün yerine 16 gün olarak belirlenmesi ve sonuç adli para cezasının da 660 YTL yerine 320 YTL şeklinde eksik olarak hükmolunması nedeniyle, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak kaydıyla YASA YARARINA BOZULMASINA,
b) Gürpınar Sulh Ceza Mahkemesinin 30.07.2008 gün ve 21-42 sayılı kararından, “Sanığa bu suçtan dolayı verilen 320 YTL adli para cezasının, yapılan usulüne uygun tebliğlere rağmen yasal süresi içerisinde ödenmemesi halinde anılan Yasanın 52/4. maddesi gereğince hapse çevrilmesine” cümlesinin, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca ÇIKARTILMASINA, karardaki diğer hususların aynen bırakılmasına,
4- Dosyanın mahalline iade edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.02.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.