3. Hukuk Dairesi 2020/452 E. , 2020/1906 K.
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında davanın, davacı ... yönünden reddine, davacı ... yönünden kısmen kabulüne dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı- karşı davalı; davalı ...'nin annesi, diğer davalının ise kayınvalidesi olduğunu, adına kayıtlı bulunan hisseli taşınmazlarının ifraz ve diğer işlemlerinin yürütülmesi amacıyla, aralarındaki güven ilişkisine dayalı olarak vekaletini davalı oğluna verdiğini, davalının ise vekaleti kötüye kullanarak kendisi adına kayıtlı taşınmazları bilgisi ve onayı olmadan üçüncü kişilere devrettiğini; davaya konu ... Köyü, ... Mevkii, 509 sayılı parselde kayıtlı taşınmazdaki hissesinin, davalı oğlu tarafından hileli olarak davalı gelini ...'ye devredildiğini, yine ... Mevkii 249 sayılı parselde kayıtlı hisseli taşınmazının da bu kez dava dışı üçüncü kişiye devredildiğini öğrendiğini; bunun üzerine 18/03/2016 tarihli azilname ile vekalet ilişkisini haklı olarak sonlandırdığını, bahse konu 249 parselde kayıtlı taşınmaz bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 249 parsel sayılı taşınmaz satış bedelinden hissesine tekabül eden şimdilik 40.000,00 TL'nin devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; 509 parselde kayıtlı taşınmazdaki hissesinin ise, hileli ve kötüniyetli devir ile davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına kayıt ve tesciline, aksi takdirde taşınmaz hisse bedeline karşılık şimdilik 60.000,00 TL'nin devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacılar; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının kamu kuruluşlarındaki iş ve işlemlerinin ifası için, davacının isteği ve diğer aile bireylerinin oluru ile kendisine vekalet verildiğini, 01/09/2005 tarihinde ise harici taksim sözleşmesi düzenlenilerek, davacı adına 509 sayılı parselde kayıtlı hisseli taşınmazın çocukları arasında paylaştırıldığını, daha sonra davacı annesinin isteği ile bedel karşılığında taşınmazın davalı eşi ...'ye 03/09/2014 tarihinde satıldığını, miras taksim sözleşmesi uyarınca kardeşleri hissesine tekabül eden 26.000,00 TL'nin ve yine annesinin isteğiyle üçüncü kişiye satılan 249 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın satış bedelinin de davacıya ödendiğini, ancak yakın hısımlık ilişkisi nedeniyle ibra alınmadığını; davacının bilgisi ve izni dışında herhangi bir tasarrufi işlem yapılmadığını, annesinin diğer kardeşlerinin baskısı ile işbu davayı açtığını savunarak; asıl davanın reddini, asıl davanın kabul edilmesi halinde ise, karşı davasının kabulüne karar verilerek, taksim sözleşmesi uyarınca kendisine teslim edilen 509 sayılı parselde kayıtlı taşınmaza 40 tonluk bir havuz yaptırdığını, emek ve para harcayarak taşınmazı zeytin bahçesi haline getirdiğini, kendi payını da içine alacak şekilde tüm taşınmazı çitle çevirerek koruma altına aldığını, kendi payı içerisine 290 adet zeytin ve 30 adet de nar ağacı diktiğini, bu ağaçların sulanması için de damlama tesisatı kurduğunu savunarak; 249 saylı parselde kayıtlı taşınmaz için satış bedeli olarak davacıya ödenen 31.000,00 TL ile 509 parselde kayıtlı taşınmaz için yapılan bahse konu masraf bedelinden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 90.000,00 TL'nin davacı-karşı davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemişler; karşı dava yönünden istem, ...Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/155 E. sayılı dosyasından 17/07/2017 tarihli celsede tefrik edilerek, eldeki davanın esasına kaydının yapıldığı, müstakil bir dava olarak yargılamasına devam olunduğu görülmüştür.
İlk Derece Mahkemesince; davaya konu 509 parsel sayılı taşınmazın davalı anne tarafından 2005 yılında çocukları arasında paylaştırıldığı, paylaşımdan itibaren davacı oğul tarafından kendi hissesine düşen kısımda taşınmazın ihyası için emek, mesai ve para harcandığı, damlama sulama sistemi, havuz, kuyu, tel çit çekme gibi verimi artırmaya yönelik çalışmaların yapıldığı, bilirkişi raporu ile davacı tarafından yapılan faydalı masrafların bedelinin dava tarihi itibariyle 198.438,00 TL olarak belirlendiği; davanın ıslah edildiği, ancak yatırılan ıslah harcına göre dava değerinin 167.438,00 TL'ye tekabül ettiği, dava dilekçesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ,diğer davacı ...'nin faydalı masraflara yönelik herhangi bir dahilinin bulunmadığı; davaya konu taşınmazlara yönelik satış bedelinin davalıya ödendiğinin ispat edilemediği; davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu gerekçesiyle; davacıların satış bedeline yönelik taleplerinin reddine, faydalı masraflara yönelik davacı ... tarafından açılan davanın reddine, faydalı masraflara yönelik davacı ... tarafından açılan davanın ise kısmen kabulü ile 167.438,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu 509 sayılı parseldeki faydalı masraflara yönelik bedelinin 198.438,00 TL olarak hesaplandığı, davanın ıslah edildiği, taşınmazın hisseli olması nedeniyle yatırılan ıslah harcına göre dava değerinin 167.438,00 TL'ye tekabül
ettiği, ancak taşınmazın hisseli olduğu, bu nedenle davacı ...'nin faydalı masraflara yönelik davalının hissesi oranında istemde bulunulabileceği, davaya konu taşınmaz satış bedellerinin davalıya ödendiğinin ispat edilemediği; davacının talebi doğrultusunda dava tarihinden itibaren hükmedilecek alacağa faiz işletilmesinin gerektiği, davacılar tarafından faydalı masraflara ve taşınmaz satış bedeline yönelik açılan alacak davasının aynı ortak nedenden doğduğu, bu nedenle vekalet ücretinin tek ve nispi olarak hesaplanmasının gerektiği gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne, HMK'nın 353-1-b-2 maddesi gereğince... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25/10/2018 tarih ve 2017/110 E. - 2018/269 K. sayılı kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında; davacıların satış bedeline yönelik taleplerinin reddine, faydalı masraflara yönelik davacı ... tarafından açılan davanın reddine, faydalı masraflara yönelik davacı ... tarafından açılan davanın ise kısmen kabulü ile 124.255,57 TL'nin dava tarihi olan 27/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinin 1. fıkrasında; 'Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.' hükmü yer almaktadır.
Davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş ise, haksız çıkan ( davayı kaybeden) taraf yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir. ( HMK 323/1-ğ)
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi uyarınca; konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında olmamak kaydıyla nispi olarak belirlenir. Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.
Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi Kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmuş olup, davacı ... tarafından faydalı masraflara yönelik açılan davanın reddine karar verilmiş, faydalı masraf istemine yönelik dava değerinin 167.438,00 TL olduğu dikkate alınarak, davalı lehine reddedilen miktar üzerinden 15.996,28 TL nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken , işbu talep yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nin 24.10.2019 tarih ve 2019/316 E. - 2019/829 K. sayılı ilamının hüküm fıkrasına ' Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirmiş olup, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T 'nin 13. maddesi uyarınca hesaplanan 15.996,28 TL nispi vekalet ücretinin davacı ...'den tahsili ile davalı ...'ye verilmesine,' ifadesinin yazılması suretiyle hükmün davalı yararına düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 02.03.2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, sebepsiz zenginleşme nedeniyle taşınmaza yapılan faydalı masrafların tahsiline ilişkindir.
6100 sayılı HMK'nın 115. maddesinde; '(1)Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3)Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş (m.115,1) ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilmez.' şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Aynı Yasanın 355. maddesi de; 'İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. ' şeklinde düzenleme içermektedir.
Davacı oğul ..., davalı anne ... tarafından düzenlenen 01/09/2005 tarihli kroki ekli tapu dışı paylaştırma tutanağına istinaden taşınmazı dava tarihi itibariyle kullanmaktadır. Sonradan açılan ve kesinleşen tapu iptali ve tescil hükmüne göre davacı ...'in taşınmazdaki tasarrufu engellenmediğinden ve aleyhine açılan bir meni müdahale davası da bulunmadığından, faydalı masrafların tahsiline ilişkin dava bu aşamada dinlenebilir değildir. Davacı halen taşınmazı fiilen kullanmakta ve tasarruf etmektedir. Bu durumda; davacının halen dava açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; Bölge Adliye Mahkemesince bu husus dikkate alınmadan, diğer istinaf sebepleri değerlendirilerek, İlk Derece Mahkemesi kararını HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırarak yeniden hüküm tesisine ilişkin kararı doğru görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASI görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 02/03/2020
KARŞI OY
Dava, taşınmaza yapılan faydalı masrafların sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili talebine ilişkindir.
Sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak iade isteminde bulunulabilmesi için, bir tarafın malvarlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. Buna göre sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Zenginleşen, başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. (TBK m.77/1)
Bunun için de, öncelikle iade borcunun kapsamı belirlenmeli, fakirleşme ve zenginleşme zamanı tespit edilmelidir.
Yapılan bu açıklamalara göre zenginleşmenin; dava konusu taşınmazın, davacı tarafından davalıya teslim edildiği tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.
Bu bağlamda, davacının, taşınmaza yaptığını iddia ettiği giderlerini sebepsiz iktisap hükümleri uyarınca davalıdan isteyebilmesi için yaptığı giderlerin mal varlığından çıkmış ve davalı tarafın mal varlığına geçmiş olması şarttır.
6100 sayılı HMK'nın 115. maddesinde; '(1)Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3)Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş (m.115,1) ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilmez.' şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Aynı Yasanın 355. maddesi de; 'İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.' şeklinde düzenleme içermektedir.
Somut olayda; davacı ...'in dava tarihi itibariyle ve yargılama sırasında taşınmazdan faydalanmaya devam edip etmediği, taşınmazdaki tasarrufunun engellenip engellenmediği hususu dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi mahkemece de bu husus açıklığa kavuşturulmadan eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm tesis edildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca; davacı ...'in davaya konu taşınmazı kullanmaya devam ettiğinin anlaşılması durumunda, davalı ... yönünden sebepsiz zenginleşme olgusunun gerçekleşmediği nazara alınarak, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; Bölge Adliye Mahkemesince bu husus dikkate alınmadan, diğer istinaf sebepleri değerlendirilerek, İlk Derece Mahkemesi kararını HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm tesisine ilişkin kararı doğru görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASI görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 02/03/2020