18. Ceza Dairesi 2016/13661 E. , 2017/4864 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Çevrenin kasten kirletilmesi, iftira
HÜKÜMLER : Beraat
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1-) Müştekiler , ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...’nun çevrenin kasten kirletilmesi ve iftira suçlarına yönelik temyiz istemi ile katılanlar İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği, ..., , ...’in iftira suçu açısından temyizinde, doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmadığından, Kanun yoluna başvurmak hak ve yetkisi bulunmadıkları anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca çevrenin kasten kirletilmesi ve iftira suçları açısından müştekiler Yeşiller Sol ve Gelecek Partisi vekili, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... vekilinin ile iftira suçu açısından katılanlar İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği, ..., , ...’in tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
2-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçundan kurulan hükümlerin temyizine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I- Genel İlkeler:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
“Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK'nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
2872 sayılı Kanunun ek 1/a maddesi “Toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine, giderilmesine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 20. maddesinin (j) bendine göre Kanunda ve yönetmelikte öngörülen yasaklara veya standartlara aykırı olarak veya gerekli önlemleri almadan atıkları toprağa vermek yaptırım gerektiren bir eylem olarak tanımlanmıştır.
Alıcı ortam olan toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirliliğin giderilmesi, arıtma çamurlarının ve kompostun toprakta kullanımında gerekli tedbirlerin alınması esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde ortaya koymak amacıyla önce 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesine istinaden 31.05.2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. 08.06.2010 tarihinde ise aynı amaçlar için bu kez 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 1/a maddesine dayanılarak Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik kabul edilerek uygulamaya konulmuş ve 2005 tarihli Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
2005 tarihli Yönetmeliğin 7/a, 2010 tarihli Yönetmeliğin ise 6/b maddesiyle, genel ilke olarak her türlü atık ve artığın, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standart ve yöntemlere aykırı olarak ve toprağa zarar verecek şekilde, doğrudan veya dolaylı biçimde toprağa verilmesi, depolanması gibi faaliyetlerde bulunmak yasaklanmıştır.
Her iki Yönetmelik de, “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddelerinde atık tanımı yapmak suretiyle, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların neler olduğunu belirlemiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu iki Yönetmeliğin, atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılmasına ilişkin düzenlemelerinde farklılıklar bulunmaktadır. Bu bağlamda;
A) 2005 tarihli Yönetmelik, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4., Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddelerinde atık olarak tanımlanmış unsurları toprak kirliliğine neden olacak atıklar olarak kabul etmiştir.
B) 2010 tarihli Yönetmelik ise “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddenin;
a) 4/(b) bendindeki düzenleme ile 05.07.2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-1’inde yer alan sınıflardaki maddeleri,
b) 4/(n) bendindeki düzenleme ile kendi ekindeki Ek-1 listesinde yer verilen maddeleri,
c) 4/(z/ğğ) bendindeki düzenleme ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek IV listesinde (A) ve (M) ile işaretlenmiş atıklarla, Ek-III/B’de yer alan eşik konsantrasyonu üzerinde değere sahip olan atıkları,
d) 4/(z/hh) bendindeki düzenleme ile Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (II) bendinde tanımlanan tehlikeli maddeler ve müstahzarlar ile Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3. maddesinde yer alan tehlikeli maddeler tanımına giren tüm maddeleri,
Toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali olan atık olarak kabul etmiş, (u) bendindeki düzenleme ile de kendi eklerinden olan Ek-2 Tablo 2’de yer alan faaliyetleri potansiyel kirletici faaliyetler olarak belirlemiştir.
2005 tarihli Yönetmeliğin 4. maddesinde stabilize arıtma çamurunun; “Fermente edilebilirliğini ve kullanımından kaynaklanan sağlık tehlikelerini önemli ölçüde azaltmak üzere, biyolojik, kimyasal ya da ısıl işlemden, uzun süreli depolama ya da diğer uygun işlemlerden geçirilmiş arıtma çamurları” olduğu ifade edilmiş, 10 ilâ 13. maddelerinde bunların toprakta kullanım koşulları belirlenmiştir. Yine 4. maddedeki tanımlamaya göre “ham çamur”; “evsel ya da kentsel atıksuları işleyen arıtma tesislerinden ve evsel ve kentsel atıksulara benzeyen bileşimdeki atıksuları arıtan diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları, fosseptik tanklarından ve evsel ya da kentsel atıksuları arıtmak için kullanılan diğer tesislerden gelen arıtma çamurları ve bunların dışındaki diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları” olup, bunların toprakta kullanımı da 12. maddedeki düzenleme ile yasaklanmıştır.
Doğrudan toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine hizmet eden bu yönetmeliklerin yanısıra, “atıkların oluşumundan bertarafına kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetimlerinin sağlanmasına yönelik esasları” belirleyen 2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile “Her türlü atık ve artığın çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesi, depolanması, taşınması vb faaliyetleri düzenleyen” 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin de toprak kirliliğine ilişkin yasaklamalarına değinmek gerekir.
05.07.2008 tarihinden itibaren yürürlükte olan Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 4/a ve 6. maddelerine göre, Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıkların, toprağa, denizlere, göllere, akarsulara ve benzeri alıcı ortamlara dökülmesi, dolgu yapılması yasaktır. Anılan Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıklar, 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 4/b maddesinde de toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atık olarak benimsenmiştir. Dolayısıyla 05.07.2008 tarihinden itibaren Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-I listesinde yer verilen atıklar, toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atıklar olarak kabul edilmelidir.
Öte yandan, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 18. maddesi, “evsel ve evsel nitelikli endüstriyel atıksuların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemleri sonucunda ortaya çıkan, suyu alınmış, kurutulmuş çamuru” ifade eden ve katı atık sınıfında kabul edilen “arıtma çamurunun”, denizlere, göllere ve benzeri alıcı ortamlara, caddelere, ormanlara ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak yerlere dökülmesini yasaklamıştır.
Görüleceği üzere; toprak kirliliğine ilişkin 2005 ve 2010 tarihli yönetmeliklerin her ikisi de, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan her türlü atık ve artığın doğrudan toprağa verilmesini yasaklamakla birlikte, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılması hususunda farklı düzenlemelere yer vermiştir.
Bu durumda, alıcı ortamlardan toprağa verilmesi suç oluşturacak olan atığın, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında bulunması, bu kapsamda değilse;
A) 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin yürürlüğe girme tarihi olan 31.05.2005 ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin yürürlüğe girme tarihi olan 05.07.2008 tarihleri arasında gerçekleşen eylemler bakımından, 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddesinde diğer Yönetmeliklere atıf suretiyle belirlenen atıklardan olması,
B) Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 05.07.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi, 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin anılan yönetmeliğe yollama yapmış olması ve 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi dikkate alındığında, 05.07.2008 ile 08.06.2010 tarihleri arasında işlenen eylemler yönünden Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek-1 listesinde belirtilen atık türlerinden olması,
C) 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi, toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atıklara ilişkin önceki yönetmelikten farklı nitelikte atık gruplarını oluşturması nedeniyle de 08.06.2010 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından, 4/b maddesinde bahsedilen kirletici unsurlara ilaveten, atığın;
- (n) bendi ile kendi ekindeki Ek-1’de tablo halinde gösterilen jenerik kirletici sınır değerlerini aşması,
- z/ğğ bendinde belirtilen nitelikte tehlikeli atık veya z/hh bendinde tanımlanan tehlikeli madde sınıfına ilişkin koşulları taşıması,
Gerekmektedir.
Farklı tarihlerde farklı atık listeleri benimsenmiş olması karşısında, zaman bakımından uygulama ilkesinin zorunlu sonucu olarak suç tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelikte toprağı kirlettiği yahut kirletme ihtimali taşıdığı kabul edilen atığa, sonradan yürürlüğe giren yönetmelikte de yer verilmiş olmalıdır.
Bu itibarla, yargılama sırasında öncelikle suça konu atığın cinsi ve alıcı ortam olan toprağa bırakıldığı tarihe göre tabi olduğu yönetmelik belirlenerek, ilgili yönetmeliğin hangi maddesinde veya ekinde bahsedilen atık kapsamına girdiği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalı, ayrıca bütün bu hususlar Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde kararda açıkça gösterilmelidir.
III - Yargılamaya Konu Olay
Sanık ... hakkında düzenlenen İzmir C.Başsavcılığınca düzenlenen 28.02.2008 gün ve 2008/6685-375 sayılı iddianame ile; atık akümülatörlerden kurşun geri kazanımı konusunda faaliyet gösteren ... Tic.A.Ş. nin Çevre ve Orman Bakanlığınca belirtilen bertaraf yönetmeliğine aykırı davranarak beyan edilen günlük atık miktarının çok üzerinde fabrika atıklarını araziye gömerek atılı suçu işlediğinin ihbar olunduğu, ihbar üzerine yapılan soruşturmada ve alınan raporlar çerçevesinde söz konusu yerde cüruf, baca tozu, kirli toprak ve separatör atığı olarak dört farklı atık buluduğu tespit edildiği, atıkların çevreye zarar verecek nitelikte olduğu ve atıkların TCK nun 181/3. Maddesinde belirtildiği gibi toprakta kalıcı özellik göstereceği ve TCK.nun 181/4. Maddesine belirtildiği gibi söz konusu atıkların insanlar ve hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olacağı, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirebilecek niteliklere sahip olduğu alınan bilirkişi raporunda belirlendiği, sanığın iddianamedeki yasa maddeleri uyarınca 5237 sayılı TCK nun 181/1,181/3,181/4. Maddeleri uyarınca cezalandırılması istenmiştir.
Çevreyi kasten kirletmek suçundan sanık ... hakkında verilen 03/06/2009 tarih ve 2008/98 Esas -2009/195 Karar sayılı kararın temyiz incelemesi için gönderildiği, Yargıtay 4.Ceza Dairesi'nin 28/05/2013 tarih ve 2011/7234- 2013/16347 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir C.Başsavcılığının 22.09.2009 tarih ve 2009/25649 ve 2009/827 esas sayılı iddianamesi ile; Sanık ...’nın, şikayetçinin Dedesi olan ve aynı isim ve soyadını taşıyan ve vefat etmiş olan ...'a ait işyerinde 1987 yılında çalışmaya başladığı, çalışmasına kimya mühendisi ve Şirket yöneticisi-sorumlusu olarak ... Varisleri Adi Ortaklığı Şirketinde devam ettiği, keza, ... Sanayii Ticaret Anonim Şirketinde de çalışmasını aynı görevden ve Şirketlerin sorumlusu sorumlusu olarak sürdürdüğü, bu işyerlerinin çalışma alanının hurda aküden geri kazanım yöntemiyle alaşımlı ve saf külçe kurşun üretimi olduğu, sanığın ailevi sorunlar nedeniyle, iş akdinin 28/12/2006 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinin ise 22/1/2007 tarihinde sona erdiği, sanığın yukarıda sayılan şirketlerin yönetim kurulu üyeliğini, şirketin sorumlu müdürlüğünü yaptığı ve kimya mühendisi olduğu ve bu sorumlulukları nedeniyle atıklara ilişkin önlemleri almak kendi yetki ve sorumluluğunda olduğu halde, 26/03/2007 tarihinde şikayetçi hakkında ihbarda bulunarak soruşturmaya ve kovuşturmaya başlanılmasına neden olduğu(İzmir 3. Ağır ceza Mahkemesi), halen şikayetçi hakkında yargılamanın sürmekte olduğu, yapılan soruşturma sonucunda elde olunan Çevre İl Müdürlüğünce tutulan tutanaklardan sanığın bizzat imzaladığı 'ibraname ve feragatname'den ,'emisyon izin başvuru formu'ndan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yazıları ve tanıkların beyanlarından son olarak da İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında bulunan belgelerden, sanığın bizzat kendisinin sorumlu olduğu Çevre ve Orman Bakanlığınca belirlenen tehlikeli atıkların bertarafına ilişkin yönetmeliğe aykırı bir şekilde ve kasten çevreye zarar verdiğini bilerek beyan edilen günlük atık miktarının çok üzerine fabrika atıklarını araziye gömdüğü, bu atıkların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olacağı, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirebilecek nitelikte olduğu bilirkişi raporları ile İzmir 3. Ağır Ceza Mah.2008/98 Esas ve aynı dosyanın 2007/34175 soruşturma evrakı ile saptandığı gibi kendisinin de kimya mühendisi olması nedeniyle bildiği halde eylemini sürdürdüğü anlaşılmakla: Türk Ceza Kanunu 181/1, 181/3, 181/4, 53, 268/1 yollamasıyla 267/1, 53 maddeleri gereğince tecziyesi istemi ile İzmir 1.Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
İzmir 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/216 Esasına kayden yapılan yargılamada İzmir 1.Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ile temyize konu yargılama arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan bahisle 04.11.2013 gün ve 2009/216 Esas- 2013/372 Karar sayılı ilamıyla her iki dava dosyasının İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.
İzmir C.Başsavcılığınca düzenlenen 20.12.2013 gün ve 2013/45948-2356 sayılı iddianame ile; sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında İzmir Gaziemir ilçesinde bulunan ... Sanayi ve Tic. A.Şirketinin yönetim kurulu üyeleri ve sorumlu müdürü oldukları, şirketin faaliyetini 1940 yıllardan bu yana hurda akü ve diğer malzemelerden kurşun elde etme faaliyetinde bulunduğu, 2010 yılında şirketin faaliyetlerini durdurduğu, 2003 yılında İzmir Valiliğinde alınan izinle, fabrika arazısi içinde atık depolama alanı kurulduğu, 2005 yılında yürürlüğe giren Tehlike Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine göre, İzmit'te bulunan İZELBAŞ atık bertaraf merkezine atıkların zaman zaman gönderildiği, 16 Nisan 2007 yılında İzmit İZEYBAŞ tesisinde tesislerinde cürüf atımının getirildiği sırada, tesis girişinde bulunan sabit radyasyon ölçüm cihazının alarm vermesi üzerine durumun Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna (TAEK) bildirildiği, bunun üzerine Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezine olay yerine giden ekip tarafından cürüf yüklü aracın tesis dışına alınarak ölçümler yapıldığı ve radyasyon tespit edilmesi üzerine aracın Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezine nakledildiği, burada atık malzemenin ayıklandığı, radyoaktifite bulaşığı tespit edilen cürüf malzemede yapılan analiz sonuçlarına göre, EUROPİUM elementinin tespit edildiği, 19-20 Nisan 2007 tarihlerinde Aslan Avcı tesislerinde radyoaktif ölçümlerin yapıldığı, bulaşma olmadığının tespit edildiği, cürüfün bulunduğu koruma sahasında ise yer yer doğal seviyelerin üzerine radyasyonun ölçüldüğü, radyoaktif bulaşmanın tespit edildiği cürüf depolama sahasının güvenlik altına alınarak sahanın giriş çıkışı önlemek amacıyla tel örgüyle çervildiği, diğer alanların kullanımında sakınca bulunmadığının tespit edildiği, 30 Nisan -1 Mayın 2007 tarihleri arasında Çekmece Nükleer Araştırma Eğitim Merkezinin uzmanlarınca firma tesislerinde gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde, yeni üretilen gerek kurşun mamüllerinde gerekse cürüflarda doğal düzeyin üzerinde radyasyon doz hızı gözlenmediği, buna karşılık 6 aydır atık depolarında bekletilen ve İzeldaş atık depolarına gönderilen yaklaşık 1.100 ton cürüf üzerinde yapılan incelemelerde, doğal radyasyon seviyesinin üzerinde artışların tespit edildiği, bu malzemelirin yaklaşık 200 tonu kepçe vasıtasıyla geniş bir alana serilerek yapılan ölçümler sonucunda, 15 ton malzeme Çekmece Nükleer Araştırma Merkezine gönderilmek üzere ayrıldığı, 22-23 Mayıs 2008 tarihinde, Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan yeni bir ekibin tesislere intikal ederek ölçümler yaptığı, ölçümler sonucunda, radyasyon seviyelerinin doğal düzeylerde olduğunun tespit edildiği, alınan numünelerin Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezine gönderilerek analizlerinin yapıldığı, iki tanesinde radyoaktife rastlanıldığı, 26-21 Haziran tarihleri arasında TAEK ekibinin yeniden ilgili firmaya geldiği, radyasyon bulaşmış cürüf içeren 17 adet konterynır (21.300 kg) cürüfün Çekmece Nükleer Araştırma Eğitim Merkezine gönderildiği, yeniden alınan numünelerin Sarayköy Nükleer Araştırma Merkezine gönderilerek yaptırılan analizinde, radyoaktife analizde sadece bir numünede radyoaktife bulaşığının tespit edildiği, 25-31 Ağustos 2008, 1 Eylül 2008, 3 Eylül 2008 tarihinde, 4-5 Eylül 2008, 8-12 Eylül, 5 Kasım 2008 tarihlerinde de yapılan analizlerde herhangi bir radyoaktife artığının tespit edilmediği, 22-24 Ekim 2008 tarihlerinde, yapılan inceleme firmanın geçici depolama yeri inşaa ettiği, karantina sahası oluşturduğunun tespit edildiği, 29 Eylül- 1 Ekim 2010 ve 12-15 Ekim 2010 tarihleri arasında firma tesislerinde TAEK görevlileri tarafından yeniden inceleme yapıldığı, yapılan kontrollerde herhangi bir radyoaktif bulaşma tespit edilemediği, 11 Aralık 2012 tarihinde adı geçen fabrika sahasının önüne Türkiye Radyasyon Erken Uyarı Sisteminin parçası olarak bir radyasyon ölçüm istasyonunun kurulduğu, otomatik olarak yapılan ölçüm sonuçlarının TAEK Afet ve Acil Durum Yönetimi Merkezine anlık olarak iletilmesinin sağlandığı, alınan ölçüm sonuçlarının tamamen doğal seviylerde radyasyon tespit edildiği, 25-29 Aralık 2012 tarihinde, yeniden analizlerin yapıldığı herhangi bir radyoaktif bulaştığının tespit edilemediği, 10-15 Şubat 2013 tarihinde jeofizik etüd çalışmaları yapılmış, bu sırada kuyulardan ve yüzey suyundan alınan suların analizlerinin yapıldığı, herhangi bir radyoaktif bulaşmanın tespit edilemediği, yine 2-12 Haziran 2013 tarihleri arasında, sondaj yaptırılmış, alınan analiz sonuçlarına göre, yeraltı sularına herhangi bir radyoaktifitenini sızmasının söz konusu olmadığı, toprak örneklerinden alınan sonuçlarına göre, atık alanın oldukça sınırlı bir bölgesinde radyoaktif bulaşmaya rastlanıldığı, sanıkların alınan ifadelerinde, atılı suçları kabul etmedikleri, söz konusu atıkların çok eski zamanlarda kalma olduğunun, söz konusu işletmeyi ölen babalarının fiilen işlettiğini, kendilerinin fiili olarak yönetime katılmadıklarını belirttikleri, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığnın 28/02/2008 tarih, 2007/34175 soruşturma, 2008/6685 esas, 2008/375 iddianame numaralı iddianamesi ile ... hakkında çevreyi kasten kirletmek suçu nedeniyle açılan kamu davasının İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/321 esas sayılı dosyasında derdest bulunduğu, bu dosya içeriğinde de, Tubitak raporu ve bilirkişi raporunun bulunduğu, tüm soruşturma evrakı kapsamından sanıkların atılı suçu işledikleri anlaşıldığından, yargılamalarının yapılması ile eylemlerine uyan 5237 Sayılı TCK’nun 181/1, 3,4, 53/1-2, 58 Maddeleri gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/13 Esasına kayden açılan kamu davasında yine İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/321 E.sayılı dava dosyası ile arasında fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle 13.03.2014 gün ve 2014/13-160 E.K. sayılı karar ile her iki dava dosyasının İzmir 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/321 E. sayılı dava dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamında temin edilen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 17 Mart 2014 tarihli yazıda; “2007 yılında ... A.Ş.nin eski yönetim kurulu üyesi olan ...'nın İzmir Valiliğine fabrika sahasına atık gömüldüğü yönünde şikayette bulunduğu, bunun üzerine 01.05.2007 tarihinde Çevre ve Orman İl Müdürlüğü ile İzmir Büyükşehir Belediyesi temsicileri ile birlikte komisyon oluşturularak sahada yerinde inceleme yapılıp iş makinesiyle kazılar da yapıldığı, şikayet dilekçesinde yer alan cüruf atıklarının fabrika sahasında gömülü olduğunun tespitinin yapıldığı; alınan numunelerde yapılan analiz sonucunda da bu cüruf atıklarının tehlikeli atık olduğunun belirlendiği; ancak alandaki atıkların miktarının çok fazla olması nedeniyle hangi atığın hangi tarihte alana atıldığıyla ilgili herhangi bir tespit yapılamadığı; valilikçe yapılan incelemeler sonucunda yapılan tespite göre söz konusu şirket hakkında 12.04.2007 tarihinde TCK.nun 181.maddesine muhalefet suçundan İzmir C.Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulup şirkete de 13.03.2008 tarihinde 321.000 TL.idari para cezası uygulandığı; Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünün 15.01.2004 tarihli yazısı ile ... Varisleri Adi Ortaklığı firmasına hurda aküden külçe kurşun, kurşun monoksit ve alaşımlı kurşun üretmek amacıyla geri kazanım tesisi lisansı ve faaliyet sonucu oluşan atıkların o tarihlerde İzmir ilinde lisanlı nihai bertaraf tesisi bulunmaması nedeniyle bu atıkları 1 yıl süre ile depolamak üzere ara depolama lisansı verildiği; ancak söz konusu ara depolama lisansının belli koşullara bağlandığı ve müdürlükleri tarafından uygulanan idari yaptırıma esas atıkların depolandığı kısmın bu koşulları sağlamadığı; tesiste Çevre Orman Müdürlüğü yetkililerince defaatle denetimler yapıldığı ve bu denetimlerde bakanlıkça izin verilen geçici depolama alanının da denetlendiği; bahsedilen ihbar dilekçesiyle konunun müdürlüklerine iletilmesi haricinde alana atık bırakıldığı veya görüldüğüne dair yapılmış herhangi bir ilave tespit bulunmadığı” bildirilmiştir.
Yine dosya kapsamında yapılan incelemede, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Atık Yönetim Dairesi Başkanlığının ... Varisleri Adi Ortaklığı firmasına 15 Ocak 2004 tarihinde Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin ek 6 listesinde bulunan akülerin geri kazanımı ile ilgili olarak R4350007 lisans numaralı 3 yıl süreyle geçerli olmak üzere işletme lisansı verdiği, buna dayalı olarak da adı geçen firmaya cüruf ve hurda akünün dökme şeklinde depolanması için 28.07.2006 tarihinde aynı müdürlükçe geçici atık depolama izin belgesi verildiği, tehlikeli atık taşıyan firma sıfatıyla adı geçen firmanın araçlarına usulüne uygun araç lisans belgelerinin verildiği, A grubu emisyon izin belgelerinin dosya içinde bulunduğu, yazıda bahsedilen komisyon vasıtasıyla yapılan inceleme sonucunda TUBİTAK MAM Kimya ve Çevre Enstitüsünün rapor ve analiz dökümlerinin de bulunduğu görülmektedir.
2009 yılında Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde maden mühendisi ve jeoloji mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda, uydu görüntüleri, alınan örnekler ve fotoğraflar değerlendirildiğinde, suça konu alanın topoğrafyasında değişiklik olmadığı, iddianameye konu kirliliğin 2004 yılı öncesinde meydana geldiği belirtilmiştir.
Yargılama aşamasında ifadesine başvurulan tanıklar tarafından verilen beyanlarda özetle, yargılamaya konu eylemin 2004 yılı öncesinde gerçekleştiği ifade edilmiştir.
TCK’nın 344. maddesine göre, Kanunun 181/1 ve 182/1 maddelerinin 12.10.2006 tarihinde, maddelerin diğer fıkralarının ise 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girdiği görülmektedir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, suça konu eylemin gerçekleştiği tarihte, TCK’nın 181 ve 182.maddelerinin yürürlükte olmadığı, eylemin bu tarihlerden önce meydana geldiği anlaşılmıştır.
Suç tarihine göre, 765 sayılı TCK açısından yapılan değerlendirmede, sanıklara yükletilen eylemin, aynı Kanunun 383.maddesi kapsamında kaldığı görülmektedir.
Bu suretle suçun oluştuğu belirlenen 2004 yılına göre hükümden sonra, sanıklar yararına olan 765 sayılı TCK'nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü dava zamanaşımının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
IV – Sonuç ve Karar
Açıklanan gerekçelerle, katılanlar İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü vekili, Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği vekili, ..., , ...’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak CMK'nın 223/8. maddesi gereğince sanıklar hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçundan açılan KAMU DAVALARININ DÜŞÜRÜLMESİNE, 02.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.