Ceza Genel Kurulu 2017/958 E. , 2020/249 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 202-386
Kasten yaralama suçundan sanık ...'ın beraatine ilişkin Karşıyaka (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 22.11.2013 tarih ve 463-854 sayı ile kurulan hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 29.02.2016 tarih ve 21246-5011 sayı ile;
'Katılan ...'in aşamalardaki anlatımları, mağdur hakkında düzenlenen adli rapor içeriği, sanığın tevilli ikrarı ve tüm dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı suç sabit olduğu hâlde, oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle sanığın beraatine karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi ise 24.06.2016 tarih ve 202-386 sayı ile;
'Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın ilkokul birinci sınıf öğretmeni olduğu, mağdur ...'in bu sınıfta öğrenci olarak bulunduğu, sınıfta yaşı en büyük çocuk olan mağdurun zaman zaman yaramazlık yapması, öğretmeninin söylediği şeyleri yerine getirmemesi ve arkadaşlarına sataşması üzerine sanığın mağduru uyardığı, 29.04.2013 tarihinde sanığın öğrencilere mevsimlere ilişkin yazılar yazmalarını söylediği, mağdurun yazmaması üzerine sanığın neden yazmadığını sorduğu, mağdurun elindeki kalemi yere attığı, sanığın kalemi almasını söylediği, mağdurun kalemi almaması ve söylediklerini yazmaması üzerine, sanığın mağdurun kulağını tuttuğu anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma ilamında, sanığın atılı suçu işlediği hususnuda yeterli delil olduğu, özellikle adli rapora vurgu yapılarak ifade edilmiştir.
Kasten yaralama suçlarında, özellikle de yaralanmanın basit nitelikte olduğu hallerde, 'raporda yara var ise ve şikâyetçi bir kişiye işaret ediyor ise suçun sübutu tamamdır' şekildeki bir anlayaşın kabul edilmesi mümkün değildir. Adli raporun ve raporda tarif edilen yaralanmanın varlığı önemli bir delil ise de her şey demek değildir. Rapordaki bulguların anlatımla uyuşup uyuşmadığının araştırılması, özellikle olaydan çok sonraki günlerde alınan raporda yer alan bulguların ayrıntılı şekilde irdelenip tartışılması gereklidir.
Sanık hakkında açılan kamu davasında; sanığın öğrencisi olan mağdurun kulağını yaralama kastı ile çektiği, sonrada beş kez tokat attığı ileri sürülmüş ise de, bu iddiayı doğrulayacak delil bulunmamaktadır. Dinlenen tanıklar, sanığın mağdura tokat attığını doğrulamamıştır. Sanığın bu yönde bir kabulü de yoktur. Sanığın, kendisini dinlemeyen öğrencisinin kulağını tuttuğuna ilişkin savunmanın, kulağı çekip yaraladığı şeklinde kabul edilmesi de mümkün görülmemiştir.
Doktor raporu incelendiğinde, 29.04.2013 tarihinde meydana geldiği bildirilen olaya ilişkin raporun 08.05.2013 tarihinde alındığı, alınan raporda, mağdurun sol kulağında sıyrık tarif edildiği, ancak bu sıyrığın on gün önce olduğu ileri sürülen olaydan kaynaklanıp kaynaklanmadığının belli olmadığı, kulaktaki sıyrık ile sanığın eylemi arasında uygun nedensellik bağının kurulamadığı, söz konusu sıyrığın mağdurun oyun çağında olan bir çocuk olması da dikkate alındığında, iddia edilen olaydan sonraki günlerde ve başka bir nedenle oluşmuş olabileceği kanaatine varılmış, adli rapordaki bulguların mahkûmiyet için yeterli sayılamayacağı kanaatine varılmıştır.
Mağdurun babası olan katılanın, kızı olan mağdurun öğretmeni tarafından şiddetli şekilde dövüldüğünü ileri sürdüğü, bu durumu önce öğretmen ve okul idaresi ile paylaştığı, bu nedenle hemen ve doğrudan şikâyette bulunmaması olağan ise de, okul idaresi ile söz konusu görüşmeleri yaptıktan ve olay gününden beş gün sonra şikâyet başvurusu yaptığı, bu şikâyet başvurusu ile eş zamanlı olarak mağduru doktor raporu alınması için hastaneye götürmedikleri, başvurudan beş, olaydan on gün sonra adli rapor alınması için götürdükleri anlaşılmış, bu durum hayatın olağan akışına uygun görülmemiştir.
Ceza yargılaması sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün kesin ve inandırıcı delillere dayanması, savunmanın ileri sürdüğü hususları bertaraf etmesi, iddia edilen eylemleri doğrulanmış olması gerekir. Öğretmen olan sanığın, kendisini dinlemeyen öğrencisinin kulağını tuttuktan sonra kulağını çekip öğrencisini yaraladığı muhtemel görülebilir ise de bu ihtimalin yarattığı şüpheyi ortadan kaldıracak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından ve sanığın üzerine atılı suçu işlediği hususunda tam bir vicdani kanaat sahibi olunamadığından, 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi uyarınca sanığın beraatine dair hüküm tesisi gerektiği' gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar vermiştir.
Direnmeye konu bu kararın da katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.11.2016 tarihli ve 364116 sayılı 'Bozma' istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1424-2100 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 05.07.2017 tarih ve 489-10050 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık ... hakkında, suç tarihinde öğrencisi olan mağdur ...’i darbettiği iddiasıyla kasten yaralama suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
29.04.2013 tarihinde darbedildiği iddia olunan mağdurun babası katılan ...’in Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına 03.05.2013 tarihinde müracaat ettiği,
Lamia Karer İlkokulu Müdürlüğünün 08.05.2013 tarihli ve 293 sayılı yazısına göre; 1/A sınıfı öğretmeni sanık ...’ın 29.04.2013 tarihinde görevli olduğu,
Karşıyaka Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 08.05.2013 tarihli genel adli muayene raporunda; Karşıyaka İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliğinin 06.05.2013 tarihli yazısı ekinde gönderilen mağdurun sol kulak arkasında iki adet birer cm uzunluğunda iyileşmekte olan sıyrık olduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; ilkokul birinci sınıf öğrencisi olan kızı mağdurun, sınıf öğretmeninin tahtaya yazdığı yazıyı defterine yazamayınca 29.04.2013 tarihinde sınıf öğretmeni olan sanık tarafından yüzüne beş kez tokat atıldığını öğrenince okul müdürü olan tanık ... ile 30.04.2013 tarihinde görüştüğünde, tanık ...’ın sınıf öğretmeni ve öğrencilerle konuştuktan sonra bilgi vereceğini söylediğini, 02.05.2013 tarihinde tanık ... ile görüştüğünde, konuyla ilgili konuştuğu sanığın mağduru dövdüğünü, sinirlendiği için bu şekilde davrandığını belirterek suçlamayı kabul ettiğini söylediğini,
Mağdur ...; olay günü sınıfta mevsimler konusunu öğrendiklerini, tahtadaki yazıyı defterinin alt kısmına yazması gerekirken üst kısmına yazınca öğretmeni olan sanığın kızdığını ve her iki yanağına toplam beş kez tokat attığını, daha önceden de kulağına tırnağını geçirerek çektiğini, öğle yemeği için eve gittiğinde olayı annesine anlattığını, sonrasında sınıfının değiştirildiğini,
Tanık...; okul müdürü olduğunu, 29.04.2013 tarihinde katılan ... ile eşinin okula gelip kızları olan mağdura sınıf öğretmeni olan sanık ... tarafından tokat atıldığını öğrendiklerini söyleyerek mağdurun okula gitmek istemediğinden sınıfının değiştirilmesini istemeleri üzerine önce sınıf öğretmeni olan sanık ile görüşeceğini beyan ettiğini, sanık ile konuştuğunda, söylediklerini yapmamakta ısrar eden ve kalemini yere atan mağdurun kulağını çekip yüzüne hafifçe bir kez tokat attığını söylemesi üzerine bunu katılan ...’e ilettiğini,
Tanık ...; mağdur ile sınıf arkadaşı olduklarını, öğretmenleri olan sanığın mağdura vurmadığını, tahtaya yazılanları defterine yazması için ikazda bulunduğunu,
Tanık ...; olay tarihinde sıra arkadaşı olan mağdura öğretmenleri olan sanığın kızdığını ve vurduğunu görmediğini, daha önce mağdurun okula geç gelmesi ve ödevlerini yapmaması nedeniyle sanığın mağdura kızdığını ve bağırdığını hatırladığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Savcılıkta; on altı yıldır aynı okulda öğretmenlik yaptığını, olay tarihinde 1/A sınıfı öğretmeni olduğunu, yeni öğretim sistemi gereği sınıfta atmış aylıktan seksen aylığa kadar olan farklı yaşlarda çocukların bulunduğunu, mağdurun sınıftaki en büyük çocuk olduğunu, olay günü mağdurun söylenen sözleri dinlemediğini, mağdura defterine söylediklerini yazmasını ifade etmesine rağmen yerine getirmediğini, bu konuda ikaz edince elindeki kalemini yere fırlattığını, mağdurun kulağını tuttuğunu ve yazmasını söylediğini, kulağını çektiğini fakat tokat atmadığını, mağdurun babası olan katılan ...’in tanık ... ile görüşmesi üzerine, tanık ...’a da mağdura tokat atmadığını, ancak kulağını çektiğini anlattığını,
Savcılıktaki ifadesine ek ve farklı olarak mahkemede; söylediklerini defterine yazmayan mağdurun kulağını tuttuğunu ve yazmasını söylediğini, ancak vurmadığını savunmuştur.
Kasten yaralama suçu TCK’nın 86. maddesinde;
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılarak, kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama fiilinin, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması hâli ise ikinci fıkrada düzenlenmiş olup bu durumda birinci fıkradaki hapis cezasından daha az süreli bir hapis cezası ya da seçimlik olarak adli para cezası suçun yaptırımı olarak öngörülmüştür.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Maddenin 3. fıkrasının (d) bendinde düzenlenen nitelikli hâlin uygulanabilmesi için failin kamu görevi yapması, bu görevin faile bir nüfuz, güç sağlaması ve bu görevin kötüye kullanılması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Kamu görevi terimi, daha çok devlete ait gücün kullanılmasını, en azından mağdurun öyle düşünmesini gerektiren işler için kullanılmıştır. Kanun koyucu kamu görevlisinden değil, kamu görevinden söz ettiği için doktrinde TCK'nın 6. maddesi anlamında failin kamu görevlisi olması hususunun tartışılmasına gerek bulunmadığı ileri sürülmüştür (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 2965). Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi durumunda uygulanacak artırım maddesinin tatbik edilebilmesi için kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kullanılması da gerekmekte olup, nüfuzun varlığına karşın, bu nüfuz kullanılmadan yaralama eylemi gerçekleştirilmişse, bu artırım maddesi uygulanamayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Lamia Karer İlköğretim Okulunda birinci sınıf öğrencisi olan mağdurun, sınıf öğretmeni olan sanığın tahtaya yazdığı yazıları defterine yanlış yazması üzerine sanık tarafından uyarılmasına sinirlenip kalemini yere atması nedeniyle sanık tarafından kulağının çekildiği ve yüzüne tokat atıldığı iddia edilen olayda,
29.04.2013 tarihinde gerçekleşen olayda mağdurun babası olan katılan ...’in olaydan bir gün sonra okul müdürü olan tanık ... ile görüştüğünde, sanık ile konuştuktan sonra bilgi vereceğini beyan eden tanık ...’ın, sanığın mağduru darbettiğini kabul ettiğini söylemesi üzerine katılan ...'in Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak 03.05.2013 tarihinde şikâyetçi olması, Karşıyaka İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliğinin 06.05.2013 tarihli yazısı ile hastaneye sevk edilen mağdur hakkında 08.05.2013 tarihinde doktor raporu düzenlenmesi karşısında, mahkemenin olayın üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra şikâyette bulunulmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığına ve doktor raporunun da olay tarihinden çok sonra düzenlendiğine ilişkin kabulünün yerinde olmadığı anlaşılmakla,
Katılan ...’in şikâyetçi olduktan sonra sanıkla görüştüğünde sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul ettiğini ifade etmesi, mağdurun sanık tarafından yüzüne tokat atıldığını, daha önceden de kulağının çekildiğini belirtmesi, sanığın Cumhuriyet Başsavcılığındaki beyanında mağdurun kulağını çektiğini söylemesi nedeniyle kovuşturma aşamasında kulağını tuttuğuna ilişkin savunmasına itibar edilmemesi, mağdurun alınan doktor raporunda da sol kulak arkasında iki adet birer cm uzunluğunda iyileşmekte olan sıyrık bulunduğunun ve yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğunun belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde; öğretmen olan sanığın kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kasten yaralama suçunu işlediği sabit olduğu hâlde oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraatine karar verildiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; 'Sanığa atılı kasten yaralama suçunun unsurlarının oluşmadığı' düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Karşıyaka Asliye Ceza Mahkemesinin 24.06.2016 tarihli ve 202-386 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.06.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.