1. Hukuk Dairesi 2022/950 E. , 2022/4451 K.
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ ALANYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - ECRİMİSİL - BEDEL
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil ve ecrisimisil, olmadığı takdirde bedel istekli davada yapılan yargılama sonunda, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 03/11/2021 tarihli, 2021/1483 E. 2021/1561 K. sayılı direnme kararı, yasal süre içerisinde dahili davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 02/06/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ...ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalılar ... v.d. vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan dedeleri ...′ın davaya konu 476 no.lu parseldeki 1/4 payını ve 1120 ile 1121 no.lu parsellerini mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla oğlu ...′a temlik ettiğini, ...′nin 476 no.lu parseldeki payını davalı ...′a, 1120 no.lu parselden ifrazen oluşan 2892 no.lu parseli de davalı ...′na sattığını; ...′ın ölümüyle de mirasının davalı mirasçılarına intikal ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali-tescile ve ecrimisile, tapu iptali-tescil talepleri kabul görmezse bedele karar verilmesini istemişler; Alanya 4. Noterliği tarafından davacı ... ile ...arasındaki 04/01/2018 tarihli alacağın devri sözleşmesi ile temlik alan ...davaya dahil olmuştur.
II. CEVAP
Davalılar Mustafa ve Galip, iyiniyetli alıcı olduklarını; davalı ... ise, mirasbırakanın amacının paylaştırma yapmak olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlar, davalı ...’nin ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazların davalı ...'a satışının muvazaalı olmadığı, davacıların da mirasbırakandan bedelsiz olarak edindikleri taşınmazların bulunduğu, paylaştırma kastı ile hareket edildiği, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olmadığı, aynı nedenlerle ecrimisile de hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu, paylaştırma yapılmadığını, mirasbırakanın diğer mirasçılarına temlik ettiği bir taşınmaz bulunmadığını, kararın bu yönü ile hatalı olduğunu, bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; paylaştırma savunmasının kanıtlanamadığı, mirasbırakan tarafından davalı ...’a yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu ancak ikinci el konumundaki diğer davalıların iyiniyetli oldukları, ecrimisil istemi yönünden ise davalı ...’nın taşınmazlardan elde ettiği geliri diğer mirasçılara paylaştırdığı, dava tarihine kadar davacıların taşınmazların davalı ... tarafından kullanılmasına itiraz etmedikleri gerekçeleriyle ve ... ile ... arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesi gözetilerek davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde dahili davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece, ‘‘...Gerçekten de, mirasbırakan ...′ın, oğlu ... lehine yaptığı temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu dosya içeriği ve toplanan delillerle anlaşıldığından, muvazaa olgusu benimsenerek tapu iptali-tescile ve üçüncü kişilere satılan taşınmazlar bakımından tazminata karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; ...′ın eldeki davadan kaynaklanan 1/3 payına düşecek haklarını 04.01.2018 tarihli alacağın devri sözleşmesi ile Sadık Dönmez′e temlik etmesi gerekçe gösterilip ...hakkında hüküm kurulmak suretiyle yanılgıya düşülmüştür.
Hemen belirtilmelidir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183. ve devamı maddelerinde düzenlenen ″alacağın temliki″ müessesesinde devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan temlikin, koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tapu iptali-tescil ve tazminata yönelik sonuç doğuracağı; başka bir deyişle, mülkiyetin nakline yol açacağı açıktır. Mülkiyetin nakline ilişkin Türk Medeni Kanunu′nun 706., Türk Borçlar Kanunu′nun 237. ve Tapu Kanunu′nun 26. maddeleri dikkate alındığında, taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikteki 04.01.2018 tarihli temliknamenin yasal olduğunu ve hukuki sonuç doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle, temlik alan Sadık Dönmez'in davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemez.
Uyuşmazlıkta HMK'nın 125. maddesinin de uygulanması mümkün değildir. Şöyleki, şekli hukuk alanı olan usul hukuku, kural olarak maddi hukuku takip eder ve maddi hukukun belirlediği hak çerçevesinde yargılama gerçekleşir. Bu sebeple dava konusu yapılan şey, mal, alacak veya hak bakımından maddi hukuk anlamında bir devir söz konusu olmadığında veya görünüşte böyle bir devir ortaya çıkmakla birlikte maddi hukuk bakımından geçersiz sayılır ve dava konusunun devrine ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulması mümkün olmayacaktır. Maddi hukukun kabul etmediği veya geçersiz saydığı devre usul hukukunda sonuç bağlanarak hareket edilemez. Örneğin maddi hukuk bakımından devri mümkün olmayan mal veya hak devredilmiş görünse dahi, dava konusunun devri hükümleri uygulanmamalıdır. Bilindiği gibi, dava hakkı asıl hakka bağlı bir hak olduğundan ancak asıl hakla birlikte kullanılabilir.
Hal böyle olunca, davacılardan ... hakkında da bir hüküm kurulması gerekirken, yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler göz ardı edilerek davada taraf sıfatı bulunmayan ...hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 125/2. maddesi uyarınca dava konusunu devralan ...’in huzurunda davanın sonuçlandırılıp, lehine hüküm tesisi kurulmasının doğru olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde dahili davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Dahili Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dinlenen tanıkların ifade etmedikleri hususlarda hatalı gerekçe oluşturulduğunu, tüm mirasçılara mirasbırakandan gelen taşınmazların değerlendirilmediğini, intikalin mirasbırakanın vasiyeti doğrultusunda yapıldığını, temlikin mal kaçırmak amaçlı değil paylaştırma amaçlı olduğunu belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali – tescil ve ecrimisil ile tapu iptal ve tescil istemi kabul edilmediği takdirde bedel isteğine ilişkindir. Diğer bir uyuşmazlık ise; eldeki davada, alacağın temliki sözleşmesi ile dava hakkının devredilip devredilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği belirtilmiştir.
6.2.2. Ecrimisil, kötüniyetli zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu bir şeyi haksız olarak alıkoyması nedeniyle hak sahibine ödemek zorunda kaldığı bir tür haksız fiil tazminatı niteliğindedir.
6.2.3. 6098 sayılı TBK’nın 183. maddesinde ''Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.'',
6100 sayılı HMK'nın 125 maddesinin “Dava konusunun devri” başlıklı 2. fıkrasında “ Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.”,
Türk Medeni Kanunu′nun 706. maddesinin 1. fıkrasında ''Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır'',
6098 sayılı TBK’nın 237. maddesinin 1. fıkrasında ''Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır'',
Tapu Kanunu'nun 26. maddesinin 1. fıkrasında ''Mülkiyete, mülkiyetin gayrı ayni haklara ve müşterek bir arzın hissedarları veya birbirine muttasıl gayrimenkullerin sahipleri arasında bunlardan birinin veya bir kaçının o gayrimenkul üzerinde mevcut veya inşa edilecek binanın, muayyen bir katından veya dairesinden yahut müstakillen istimale elverişli bir bölümünden munhasıran istifadesini temin gayesiyle Medeni Kanun'un 753 üncü maddesi hükümlerine göre irtifak hakkı tesisine veya tesisi vadine mütedair resmi senetler tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri tarafından tanzim edilir.” düzenlemeleri mevcuttur.
6.3. Değerlendirme
Somut olaya gelince; 6098 sayılı TBK’nın 183. ve devamı maddelerinde düzenlenen ″alacağın temliki″ müessesesinde devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada davacı ... ile ...arasında yapılan temlikin, koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tapu iptali-tescil ve tazminata yönelik sonuç doğuracağı; başka bir deyişle, mülkiyetin nakline yol açacağı açıktır. Mülkiyetin nakline ilişkin TMK’nın 706., TBK’nın 237. ve Tapu Kanunu′nun 26. maddeleri dikkate alındığında, taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikteki 04/01/2018 tarihli temliknamenin yasal olduğunu ve hukuki sonuç doğuracağını söyleyebilme olanağı olmadığı gibi; anılan temlike, HMK’nın 125. maddesinin de uygulanması mümkün değildir. Şöyle ki, şekli hukuk alanı olan usul hukuku, kural olarak maddi hukuku takip eder ve maddi hukukun belirlediği hak çerçevesinde yargılama gerçekleşir. Bu sebeple dava konusu yapılan şey, mal, alacak veya hak bakımından maddi hukuk anlamında bir devir söz konusu olmadığında veya görünüşte böyle bir devir ortaya çıkmakla birlikte maddi hukuk bakımından geçersiz sayılır ve dava konusunun devrine ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulması mümkün olmayacaktır. Maddi hukukun kabul etmediği veya geçersiz saydığı devre usul hukukunda sonuç bağlanarak hareket edilemez. Örneğin maddi hukuk bakımından devri mümkün olmayan mal veya hak devredilmiş görünse dahi, dava konusunun devri hükümleri uygulanmamalıdır. Bilindiği gibi, dava hakkı asıl hakka bağlı bir hak olduğundan ancak asıl hakla birlikte kullanılabilir.
Hal böyle olunca, temlik alan Sadık Dönmez'in davada yasal açıdan sıfatı bulunmadığından davacılardan ... hakkında bir hüküm kurulması gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 02/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- MUHALEFET ŞERHİ -
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Yargılama sırasında davacı, HMK'nın 125/2. maddesi gereğince dava konusuna ilişkin hakkını temlik etmiş, temlik alan tarafından yargılamaya devam olunmuş, yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de başvuru esastan reddedilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan ihtilaf; davacının yargılama sırasında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin dava konusunu devredip edemeyeceğine ilişkindir. Dosya kapsamı ile sair hususlarda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi dava konusunun devrini düzenlemiş, 2. fıkra ile de davacının dava konusunu devri hüküm altına alınmıştır. Bu maddenin başlığı “Dava konusunun devri” olup, 2.fıkra ile “Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dava konusunun ne olduğuna gelince; en basit tanımı ile davacı tarafından davaya konu yapılarak mahkemeden hüküm altına alınması istenen hak veya alacaktır. Bu tariften de anlaşılacağı üzere dava konusu sadece alacak olarak sınırlandırılmamıştır. Eğer öyle olsaydı Yasa Koyucu HMK’nın 125. maddesini düzenlerken sadece alacağın temlikini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu 183 v.d. maddelerini göz önüne alarak, sadece “dava konusu alacağın devrinden” bahseder,” dava konusu” ibaresini kullanmazdı.
Gayrimenkulün devrinin nasıl yapılacağını düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 706, Türk Borçlar Kanunu’nun 237 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddeler nazara alındığında, taşınmazların devrine ilişkin temliklerin tapu memuru huzurunda yapılması şart ise de, taşınmaz devir borcu doğuran sözleşmelerin noterde veya mahkeme huzurunda yapılması yeterli olup, somut davada davacı temliknameyi Mahkemeye ibraz ederek temlikte bulunmuştur. Davalı tarafından buna itiraz edilmemiş olup temliklerin mahkeme huzurunda yapılmış olması nedeniyle bu sözleşmelerin geçerli olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Noterde yapılan sözleşmeyi kabul edip, mahkeme huzurunda yapılan sözleşmenin kabul edilmemesi mümkün değildir. Aksinin kabulü halinde noterlere mahkemeden daha fazla üstünlük tanınmış olacak, noterde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerine dayalı olarak açılan cebri tescil davalarının görülmesi de mümkün olmayacaktır. Diğer yandan davacıların dayandığı sözleşme mülkiyeti nakletmeyip, TMK’nın 706.m. gereğince mülkiyetin devir borcunu doğurmakta, mülkiyetin nakli mahkeme kararı ile gerçekleşmektedir.
Medeni usul hukuku öğretisinde bunun aksi yönde bir görüş tarafımızca bulunamamıştır.
Sonuç itibariyle, HMK’nın 125. maddesi ile dava konusunun davacı tarafından da devri düzenlenip, bu hususta taraflar arasında düzenlenen dilekçe mahkemeye ibraz edilip, gerek devreden gerekse devralanın vekili aynı olmakla temlik hususunda devreden ve devralan arasında bir uyuşmazlık da bulunmadığına göre temlikname hususunda bir şüphe bulunmamaktadır. Diğer yandan dava konusu sadece alacak hakkından ibaret olmayıp, gayrimenkuller açısından bir istisna getirilmediğine, temlikin mahkeme huzurunda yapılması karşında söz konusu temlike değer verilerek yapılan yargılama sonucu verilen hüküm esas bakımından da doğru bulunmakla kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun dosyanın YHGK gönderilmesi yönündeki görüşüne katılmıyoruz.