Hukuk Genel Kurulu 2020/211 E. , 2022/829 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “sıra cetveline itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından davalı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın ..., ... ve ...Tic. ve San. Ltd. Şti.’den olan alacağı için İstanbul 1. İcra Müdürlüğünün 2014/29730 E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, ...'ın İstanbul ili, Çatalca ilçesinde yer alan 549 parsel sayılı taşınmazdaki 4/5 hissesine haciz konulduğunu, ancak davalının borçlu hakkında Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2014/2676 E. sayılı dosyası üzerinden başlattığı icra takibi ile Çatalca İcra Müdürlüğünün 2014/286 Talimat sayılı dosyasında anılan taşınmazı sattırdığını, satıştan gelen paranın alacaklıların tümünün alacağının karşılanmasına yetmediğinden sıra cetveli yapıldığını, sıra cetvelinde tüm bedelin davalıya ayrıldığını, davalının başlattığı takibin dayanağının senet olduğunu, gerçekte böyle bir alacağın bulunmadığını, senedin her zaman düzenlenebileceğini, amacın mal kaçırma olduğunu ileri sürerek sıra cetveline itirazın kabulü ile İstanbul 1. İcra Müdürlüğünün 2014/29730 E. sayılı dosyasına konu müvekkili banka alacağının davalıya ayrılmış olan paydan ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından başlatılan takibin dayanağı kambiyo senedinde müvekkilinin ilk lehtar olmadığını, bonoya ciro yoluyla hamil olduğunu, bu sebeple muvazaa iddiasının dinlenemeyeceğini, davacı bankanın müvekkili tarafından başlatılan icra takibinden yaklaşık yedi buçuk ay sonra takip başlattığını, müvekkilinin senette yetkili hamil olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.02.2016 tarihli ve 2015/953 E., 2016/162 K. sayılı kararı ile; senedin her zaman düzenlenmesi mümkün olup davalı alacaklının alacağının gerçek hukukî bir ilişkiye dayandığını, takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyit eden usulüne uygun deliller ile ispatlaması gerektiği, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddianın, kural olarak borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı biçimde borç ilişkisi oluşturarak diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri yönünde olduğu, bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarihin önem taşıdığı, muvazaadan söz edilebilmesi için kural olarak muvazaalı tasarrufun diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerektiği, davalının takibinin dayanağı bononun keşide tarihinin 12.07.2012, vade tarihinin 12.08.2012, takip tarihinin ise 28.02.2014 olduğu, bu durumda bononun düzenlenebileceği en son tarihin 28.02.2014 olabileceği, davacının 10.10.2014 tarihli takibinin dayanağı olan bononun ise 02.02.2012 keşide tarihli, 08.10.2014 vade tarihli olup, davalının dayanağı bononun keşide tarihinin davacının dayanağı bononun keşide tarihinden sonra olduğu, davalı tarafından başlatılan takibin dayanağı bononun davacı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonra düzenlendiği, davalı ile davalının başlattığı takip borçlusu ...'in kardeş oldukları, davalı tarafından ibraz edilen belgelerin ispata elverişli olmadığı, işlemin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile İstanbul 1. İcra Müdürlüğünün 2014/29730 E. sayılı dosyasına konu davacı banka alacağının Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2014/2676 E. sayılı dosyasında davalıya ayrılmış paydan ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Onama Kararı:
7. Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince 05.07.2017 tarihli ve 2016/3695 E., 2017/1997 K. sayılı kararı ile;
“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir,...' gerekçesiyle karar onanmıştır.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince 30.05.2019 tarihli ve 2017/2233 E., 2019/2501 K. sayılı kararı ile;
“…Davalı borçlu ile aralarında ticari ilişkiler bulunduğunu, takibe konu bonoların bu ticari ilişki sonucunda verildiğini savunmuş, mahkemece bu ilişkilerle ilgili deliller toplanmadan sırf bono tarihinin davacı takibinden sonra olması ve davalı ile borçlunun kardeş olması gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Halbuki ticari ilişkinin varlığını ve alacağının gerçek olduğunu isbat eden davalının borçlu ile kardeş olması ve takip tarihinin bir önemi olmayacaktır. Asıl olan fiktif bir alacak yaratma saikidir. Bu nedenle davalının alacaklısı olduğu, Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2014/2676 Esas sayılı takip dosyasının dayanağı olan bononun borçluları ... ve ... ile davalı arasında var olduğu iddia edilen ticari ilişkinin tespiti ile bononun tanzim sebebinin araştırılması için, davalı savunmasında bahsi geçen hususlar da dikkate alınmak suretiyle, davalı tarafça ibraz edilen belgeler ve tarafların ticari kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle hükmün bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 05.07.2017 tarihli ve 2016/3695 Esas, 2017/1997 Karar sayılı onama ilamı kaldırılarak, hükmün bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle onama kararı kaldırılarak karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.10.2019 tarihli ve 2019/534 E., 2019/921 K. sayılı kararı ile; davalı alacaklının borçlu ile olan ticarî ilişkisini usulüne uygun belgelerle ispatlaması gerektiği, davacı vekilinin tanık deliline muvafakat etmediği, tanık dinlenmesinin sonuca etkili olmayacağı, tarafların ispata yarayan tüm delillerini ibraz etmesi için kendilerine tensip zaptı ile süre verildiği, ön inceleme duruşmasında ara karar ile de ayrıca süre verildiği, davalı tarafından iddiasına konu senedin muvazaalı olmadığına ilişkin yeterli kanaat oluşturacak delillerin dayanakları ile birlikte ibraz edilmediği, cevap dilekçesi ile de herhangi bir defter incelemesi talebinde bulunulmadığı, davalının sunduğu tahsilat makbuzlarının her birinin .. Gıda Tarım Hayvancılık ve Metal Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Yıldızlar Çelik Ticaret ve San. ve Tic. Ltd. Şti. arasındaki ticari ilişkiye istinaden düzenlendiği, takibe konu senedin ise ..., ... ve ... arasında düzenlendiği, sunulan tahsilat makbuzları ekindeki çeklerin ve senetlerin olması gerektiği gibi ticarî şirketler adına düzenlenmesine rağmen takip konusu senedin gerçek kişiler adına düzenlendiği, bu belgeler üzerinde ya da şirketlerin ticarî defterleri üzerinde yapılacak bir incelemenin sonuca etkili olmayacağı, senedin gerçek kişiler arasında düzenlenmiş olması nedeniyle daha önce de şirketler adına düzenlenmiş çek ve senetlerle tahsilat yapıldığı dikkate alındığında ... ile ... arasındaki senet geçişini sağlayıcı ilişkiye dair herhangi bir delil de ibraz edilmediği, ...'ın borçlu olduğu dosyada 03.03.2014 tarihinde icra dairesine müracaat edip borcu kabul ederek lehine olan sürelerden feragat ettiği, dava konusu taşınmazı mal olarak bildirdiği, gayrimenkul satış talebinde bulunduğu ve satış avansını yatırarak satış sürecini ilerletmek için hayatın olağan akışına aykırı işlemler yaptığı, davalı alacaklının alacağın gerçek hukukî bir ilişkiye dayandığını ispat edemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı bankanın muvazaa iddiasına ilişkin olarak davalı tarafından icra takibine konu edilen bononun düzenlenme sebebinin araştırılması için davalının ibraz ettiği belgeler ve davalı ile senet borçlularının ticarî kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) “Sıra cetveli” başlıklı 140. maddesine göre; “Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemiye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.
Alacaklılar 206. madde mucibince iflas hâlinde hangi sıraya girmeleri lazım geliyorsa o sıraya kabul olunurlar.
Bununla beraber ilk üç sıraya kayıt için muteber olan tarih haciz talebi tarihidir”
Aynı Kanun’un 141. maddesi uyarınca “Sıra cetvelinin birer sureti icra dairesi tarafından alakadarlara tebliğ edilir.”
15. İcra ve İflas Kanunu’nun “Cetvele itiraz” başlıklı 142. maddesi, “Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakdarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir.
Dava basit muhakeme usuliyle görülür.
İtiraz alacağın esas ve miktarına taallük etmeyip yalnız sıraya dairse şikayet yoliyle icra mahkemesine arz olunur”
Aynı Kanun’un 138/2 maddesi ise, “…Haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masraflar önce satış tutarından alınır ve artan para takip masrafları ve işlemiş faizler dahil olduğu halde alacakları nispetinde paylaştırılır…”
Şeklinde düzenlenmiştir.
16. Açıklanan bu yasal düzenlemeler ile İİK’nın 100 ve 101. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, borçluya ait paranın veya satılan malın tutarı vezneye girinceye kadar birden fazla alacaklı tarafından haciz konulması hâlinde yapılan satış sonucu elde edilen satış tutarının bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmemesi durumunda icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılması gerekir. Sıra cetvelinde aynı derecede hacze iştirak etmiş olan (m. 100-101) bütün alacaklılar, alacak miktarları ve faizleri ile gösterilir. Bu alacaklıların her biri belli bir sıraya girer. Bu sıra, İİK’nın 206. maddesinde gösterilmiştir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 730, 732, 733).
17. Sıra cetveli, satış bedelinden alacakları ödenecek kimselerin ve bunların alacaklarının İİK’nın 206. maddesi uyarınca imtiyaz durumlarının ve hangi sıraya dâhil olduklarının tespiti amacıyla düzenlenir. Böylece hangi alacakların öncelikle ödeneceği, hangi mahiyetteki alacakların hangi sıraya kaydedileceği sıra cetveli yapılması ile belirlenmiş olur. İİK’nın 206 ve 207. maddelerine göre sıra cetvelinin nasıl düzenleneceği İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 59. maddesinde gösterilmiştir.
18. Yönetmeliğin 59. maddesi uyarınca alacaklıların ad ve soyadları, talep edilen, kabul ve reddedilen para miktarlarının, alacak hakkındaki kararın ne olduğu ve hangi sıraya kabul edildiği yazılır. İİK’nın 141. maddesi gereğince de sıra cetvelinin birer suretinin icra müdürlüğü tarafından alakadarlara tebliğ edilmek suretiyle alacaklılara itiraz etme imkânı sağlanmaktadır.
19. Sıra cetveline itiraz davası açma süresi yedi gündür. Bu süre sıra cetvelinin itiraz eden (davacı) alacaklıya tebliğinden itibaren işlemeye başlar. Bu yedi gün içinde hiçbir sıra cetveline itiraz davası açılmazsa sıra cetveli kesinleşir (Kuru, s. 738). Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2021 tarihli ve 2017/(23)6-1176 E., 2021/1522 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
20. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı vekili tarafından Bora Yıldız, ... ve Yıldızlar Çelik Tic. ve San. Ltd. Şti.’den olan alacağı için icra takibi başlatıldığını, ...'ın adına kayıtlı taşınmazdaki hissesine haciz konulduğunu, ancak davalının borçlu hakkında başlattığı icra takibi ile anılan taşınmazı sattırdığını, satıştan gelen paranın alacaklıların alacağının tamamını karşılamaya yetmediğinden sıra cetveli yapıldığını, sıra cetvelinde tüm bedelin davalıya ayrıldığını, davalının icra takibine dayanak senet nedeniyle bir alacağının bulunmadığını ileri sürerek sıra cetvelinin iptalini talep ettiği görülmektedir.
21. İcra ve İflas Kanunu’nun 142/3. maddesinde, itirazın alacağın esas ve miktarına ilişkin olmayıp yalnız sıraya dair ise şikâyet yolu ile icra (hukuk) mahkemesine başvurulabileceği düzenlenmiş olup, itiraz edilen alacağın esasına ve miktarına ilişkin olarak yargılama yapılması ve sıra cetvelinin doğru düzenlenip düzenlenmediğinin buna göre değerlendirilmesi genel mahkemece yapılabilecektir.
22. Alacağın esas ve miktarına ilişkin olarak açılan sıra cetveline itiraz davasında görevli mahkeme ise, davacının davasını kazanması hâlinde istifade edeceği muhtemel para miktarına [sıra cetvelinde davalı alacaklıya ayrılan paya (para miktarına)] bakılmaksızın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesidir (Kuru, s. 738; Uyar, Talih/Uyar, Alper/Uyar, Cüneyt: İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, Ankara 2014, s. 2650; Muşul, Timuçin: İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2013, s. 808; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/ Sungurtekin Özkan, Meral/Özekes, Muhammet: İcra ve İflâs Hukuku, Ankara 2011, s. 348).
23. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu nedenle mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın esası hakkında hüküm kurulması yerinde değildir.
24. Hâl böyle olunca, açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının usulden bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararının değişik gerekçe ile usulden BOZULMASINA,
Bozma neden ve kapsamına göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.