Hukuk Genel Kurulu 2015/3944 E. , 2019/832 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki “rücu” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 16.07.2013 tarihli ve 2011/500 E., 2013/565 K. sayılı kararın davacı ... vekili ile davalılar ..., ... ve ... vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.01.2015 tarihli ve 2014/2034 E., 2015/894 K. sayılı kararı ile;
“...Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin, 506 sayılı Kanunun 10., 26. ve 87. maddelerince tazmini istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında yazılı şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılar ..., ... ve ... vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2- Davalılar ..., ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulanmakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
Borçlar Kanununun 332/1. maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2. fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu, 26/1. maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından Borçlar Kanununun 125. maddesine göre belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde on yıldır.
Zamanaşımının başlangıcı konusuna gelince; 506 sayılı Kanunda zamanaşımının (özel olarak) düzenlenmediği düşünüldüğünde; genel hükümler çerçevesinde çözüm arama gereği vardır. Gerçekten de Borçlar Kanunun 128 maddesinde: “Zaman aşımı, alacağın muaccel olduğu zamanda başlar” denilmektedir. Kurum açısından alacak hakkı, bağladığı gelirin yetkili organ tarafından onaylandığı tarihte ödenebilir hale geleceğinden, muacceliyet’in onay tarihi olacağı açıktır. O halde, masraflar için sarf ve ödeme, gelirler için ilk peşin sermaye değerinin başlangıçtaki gelir bağlama onay tarihinde zararın öğrenmiş olacağının ve zamanaşımının bu tarihte başlayacağının kabulü gerekir.
506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki de söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanunu’na yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Zamanaşımı başlangıcı ise; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, sadece birinin gerçekleşmesi bir yıllık zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesi, Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi ya da ilk rücu davasının açılma tarihi faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
Somut olayda zararlandırıcı sigorta olayının 26.3.2001 tarihinde meydana geldiği, işbu davanın 06.12.2011 tarihinde açıldığı gözetildiğinde süresinde zamanaşımı itirazında bulunan ve üçüncü kişi durumunda olan davalılar ..., ... ve ... yönlerinden ayrı ayrı davanın, zamanaşımına uğradığı halde, Mahkemece, davanın bu davalılar bakımından zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi yersizdir.
O hâlde, davalılar ..., ... ve ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalı Veziroğlu Mühendislik Sanayi İnşaat ve Ticaret A.Ş.'nin aracısı olan Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ait içme suyu baraj inşaatı iş yerinde kalıp işçisi olarak çalışan dava dışı sigortalı Sinan Utku'nun 26.03.2001 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucunda sürekli iş göremezlik oranının müvekkili Kurum tarafından %80 olarak belirlendiğini ve sigortalıya 53.578,71TL peşin sermaye değerli sürekli iş göremezlik geliri bağlandığını, 3.492,39TL geçici iş göremezlik ödeneği, 7,62TL SYZ ve 954,83TL hastane masrafı ödendiğini, Kurumun toplam zararının 58.033,55TL olduğunu, Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen Soruşturma Raporunda olayın bir iş kazası olduğunun tespit edilerek işverenlerin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 26. maddesi gereğince sorumlu olduklarının belirlendiğini, Marmaris 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2001/1258 E. sayılı dosyasında yürütülen ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporunda ...'in kalfa olarak %25, ...'ın pompa mikseri operatörü olarak %25 ve ...'un saha mühendisi olarak %25 oranında kusurlu olduklarının belirtildiğini, söz konusu rapor esas alınarak adı geçen sanıkların cezalandırılmalarına karar verildiğini, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.12.2010 tarihli kararı ile zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini, dava dışı sigortalı Sinan Utku'nun işe giriş bildirgesinin süresi içinde Kuruma verilmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere zararın %60'ına tekabül eden 34.820,13TL'nin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen gelirin onay, masrafların sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte, zararın %10'una tekabül eden 5.803,36TL'nin davalılar Veziroğlu Mühendislik Sanayi İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen gelirin onay, masrafların sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 11.06.2013 havale tarihli dilekçesi ile ıslah talebinde bulunmuş ve 55.131,87TL'nin tüm davalılardan, 1.450,84TL'nin davalılar Veziroğlu Mühendislik Sanayi İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen gelirin onay, masrafların sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; dava konusu tazminat alacağının zamanaşımına uğradığını, iş kazasının baraj inşaatının beton çalışmaları sırasında meydana geldiğini, müvekkilinin jeoloji mühendisi olduğunu ve beton işleri konusunda hiçbir görevi ve sorumluluğunun bulunmadığını, zemin etüdü, enjeksiyon ve sondaj işinde çalıştığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; dava konusu tazminat alacağının zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davalı Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin işçisi olarak çalıştığını, iş kazasının yaşanmasında herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, yetkisi olmadığı hâlde olayın meydana gelmesini engellemek adına ikazlarda bulunduğunu, ancak yetkililerin gerekli önlemleri almadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...; dava konusu tazminat alacağının zamanaşımına uğradığını, olayın meydana gelmesinde kendisinin herhangi bir kusurunun ve sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar İflas Halinde Veziroğlu Mühendislik Sanayi İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Mahkemece; yaşanan iş kazası nedeniyle Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin %40, davalı Veziroğlu Mühendislik Sanayi İnşaat ve Ticaret A.Ş.'nin %30, pompa mikser operatörü olan ...'ın %10, saha mühendisi ...'un %5, kalfa ...'in %5, işçiler Sinan Utku ile Hamit Fındık'ın ayrı ayrı %5 oranında kusurlu oldukları, davacı Kurum tarafından 53.578,71TL peşin sermaye değerli sürekli iş görmezlik geliri bağlandığı, 3492,39TL geçici iş görmezlik ödeneği, 7,62TL SYZ ve 954,83TL hastane masrafı ödendiği, davacı Kurumun yaptığı ödemelere ilişkin olarak davalıların kusuru oranında rücu hakkının bulunduğu, dava dışı işçi Hamit Fındık'ın %5 oranındaki kusurunun da davalı işverenin kusuru içerisinde değerlendirildiği, malul sigortalı Sinan Utku'nun işe giriş bildirgesinin yasal süresi içerisinde Kuruma intikal ettirilmemesi nedeniyle malul sigortalının müterafik kusurunun %50'si oranında indirim yapıldığında davalı şirketlerin yapılan ödemelerin %2,5 oranındaki kısmı ile de sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ... vekili ile davalılar ...,... ve ... vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davacı ... vekili ile davalılar ... vekili, ... ve ... vekillleri tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuen tazminat istemine ilişkin davada davalılar ..., ... ve ... bakımından davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce aleyhine hüküm kurulan davalı Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin münfesih olduğu, Özel Daire bozma kararından önce 07.07.2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşıldığından anılan şirket bakımından davada temsil ve husumet sorununun bulunup bulunmadığı, yargılamada usulüne uygun biçimde taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Ön sorunun çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesi gerekmektedir.
Bilindiği gibi çekişmeli yargının konusu davalardır. Dava, bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlâl veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının), mahkemeden hukukî koruma (himaye) istemesidir. Mahkemeden hukukî koruma isteyen kimseye davacı (müddei) denir.
Dava, davacının subjektif hakkını ihlâl eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte bulunan kimseye karşı açılır; bu kimseye de davalı (müddeialeyh) denir.
Bir sübjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisine dava hakkı denir.
Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez (Kuru, B./ Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, s:215,235)
Somut uyuşmazlıkta; davalı Des Maden Mühendislik İnşaat Hafriyat Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin Özel Daire bozma kararından önce 07.07.2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılmaktadır. Tüzel kişinin, tüzel kişiliğinin sona ermesi halinde, o tüzel kişinin taraf (husumet) ehliyeti de sona erer.
Limited şirketlerin tasfiyesinde, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 552. maddesi yollaması ile TTK’nın 441-450. maddelerinde düzenlenen anonim şirketlerin tasfiyesine ilişkin hükümler uygulanır.
Limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, limited şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Öte yandan tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin yeniden ihyası ile sicile kaydedilmesi hâlinde o tüzel kişi hakkında dava görülebilir.
Bu durumda, Özel Dairenin 20.01.2015 tarihli bozma kararı ve yerel mahkemenin 24.06.2015 tarihli direnme kararı kaldırılarak, mahkemece anılan şirketin ihyası için davacı tarafa, dava açmak üzere süre verilmesi, dava açıldıktan sonra, bu davanın sonucunun beklenilmesi, şirketin ihyasından sonra usulüne uygun tebligat yapılarak, taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında davacının talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle yerel mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan eksik inceleme ile infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmesi hatalıdır.
O hâlde usulüne uygun taraf teşkilinin sağlanmadığı eldeki dava dosyasında yukarıda açıklanan prosedürün yerine getirilmemesi temyiz incelenmesine usulen engel oluşturduğundan öncelikle mahkemece yukarıda açıklanan yasal prosedür tamamlanmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.01.2015 tarihli ve 2014/2034 E., 2015/894 K. sayılı bozma kararı ile bu karara karşı verilen Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 24.06.2015 tarihli ve 2015/121 E., 2015/443 K. sayılı direnme kararı usulüne uygun olmadığından ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen nedenlerle Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 16/07/2013 tarihli ve 2011/500 E., 2013/565 K. sayılı kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı ... vekili ile davalılar ..., ... ve ... vekillerinin temyiz isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 02.07.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.