Ceza Genel Kurulu 2013/329 E. , 2014/536 K.
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza (İST. AND. 2.Ağır Ceza)
Günü : 07.04.2011
Sayısı : 316-145
Nitelikli yağma suçundan sanık ...'ın beraatına ilişkin, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.12.2008 gün ve 154-615 sayılı hükmün katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 01.07.2010 gün ve 14322-12011 sayı ile;
'II- Sanık ... hakkında kurulan hükmün incelenmesine gelince,
20.02.2008 tarihli iki ayrı tutanak ile sanığın görgü tanığı ... tarafından, diğer sanıkla birlikte olay yerinden kaçan şahıs olarak boy ve kilo anlamında fiziki olarak, ayrıca sanığın evinde yapılan usulüne uygun arama sonucu elde edilen siyah renkli kuru sıkı tabancanın olayda kullanılan silah olarak hem yakınan hem de anılan tanık tarafından teşhis edildiğinin anlaşılması karşısında; oluşa ve dosya içeriğine göre yağma suçu sübut bulduğu halde mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatına karar verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 07.04.2011 gün ve 316-145 sayı ile; '...Tanık ...'nin yüzünü görmediği, sadece koşarken arkadan gördüğü kişiye sanık ...'ı boy ve kilo olarak benzettiği yönündeki teşhis işlemi ile olay sırasında hakkında mahkumiyet hükmü kesinleşen Hakan Yıldırım'ın elinde gördüğü silahın daha sonradan sanık ...'ın evinde ele geçen kuru sıkı tabir edilen silah olduğu yönündeki hayatın olağan gerçeklerine uygun düşmeyen bu teşhis işlemi ve katılanın olay sırasında kendisine silah doğrultan hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen Hakan Yıldırım'ın elindeki silahın olaydan sonra sanık ...'ın evinde ele geçen kuru sıkı tabir edilen silah olduğu yönündeki teşhis işlemi dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü kuşkudan uzak, mahkumiyetine yeter derecede kesin ve somut başka bir delil bulunmadığı, sanığın hakkında mahkumiyet hükmü verilen Hakan Yıldırım ile birlikte bu yağma suçunu işlediği yönünde mahkememizde oluşan kuşkuların giderilemediği, kuşku durumunda sanık lehine yorum yapılması gerektiği yönündeki ceza hukukunun genel ilkeleri de nazara alınarak sanık ...'ın üzerine atılı yağma suçunu işlediğinin sabit olmadığı' gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi sanığın beraatına karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.04.2013 gün ve 261041 sayılı 'bozma' istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Hakan Yıldırım hakkında yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmü Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş olup inceleme, sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine yüklenen yağma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
12.12.2007 tarihinde saat 16.25 sıralarında PTT Cevizli şubesinde silahlı yağma eyleminin gerçekleştiği ve eylem sonucunda kasada bulunan 11.187 Liranın yağmalandığı,
Soruşturma devam ederken 11.02.2008 günü Kartal Asayiş Büro Amirliğini telefonla arayan ve kimliğini vermeyen bir erkek şahsın, suç tarihinde PTT Cevizli şubesinde işlenen yağma suçunun 'Keskes Hakan' lakaplı Hakan Yıldırım ile sürekli birlikte dolaştığı arkadaşları Ersin Koç ve ... tarafından işlendiği, bu bilgiye Hakan'ın Ersin ve Mehmet ile konuşmalarına şahit olması neticesinde ulaştığı yönünde ihbarda bulunduğu,
Bu ihbar üzerine Hakan Yıldırım, ... ve Ersin Koç'un gözaltına alındıkları,
20.02.2008 günü kolluk görevlilerince avukat huzurunda yapılan teşhis işlemi sonucunda, yağma eyleminin gerçekleştiği sırada tek başına PTT şubesinde çalışan ...'in Hakan Yıldırım'ı yüzüne kar maskesi takarak, silahla eylemi gerçekleştiren kişi olarak teşhis ettiği, ... ve Ersin Koç'u teşhis edemediği,
Olayın görgü tanığı olan ...'nin Hakan Yıldırım'ı, olay esnasında PTT şubesinin merdivenlerinden elinde kısa siyah renkli bir tabanca ile kar maskeli olarak inen daha sonra kar maskesini çıkartan, elinde bulunan tabancayı ve kafasından çıkarttığı kar maskesini montunun cebine koymaya çalışan kişi olarak boy, kilo ve yan profilden, ...'ı ise olay anında PTT şubesinin bulunduğu sokaktan aşağı doğru koşarken gördüğü şahıs olarak boy ve kilo yönüyle teşhis ettiği,
Sanık ...'ın evinde yapılan aramada iki adet kuru sıkı tabanca ve bir adet kasatura olarak tabir edilen bıçağın ele geçirildiği, bu tabancalardan sürgü kısmında COMBAT-PP Cal.9 mm P.A Knall ibareleri, gövde kısmında ise 15803 seri numarası yazılı bulunan siyah renkli ve siyah kabzalı kısa 9 olarak isimlendirilen kuru sıkı tabancanın ... ve ... tarafından olayı gerçekleştiren şahsın elinde bulunan tabanca olarak teşhis edildiği,
21.02.2008 günlü Kriminal Polis Laboratuvarı Ekspertiz raporunda; suçta kullanıldığı iddia edilen tabancanın 6136 sayılı Kanuna göre yasak niteliğe haiz ateşli silahlardan olmadığı, ilk bakışta ateşli bir silahtan ayırt edilebilmesinin zor olduğu bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Müşteki ... kollukta özetle; olay günü Cevizli PTT Şubesinde gişe memuru olarak tek başına çalıştığını, saat 16.25 sıralarında Volkan Yüksel isimli kişinin işlemini yaptığı sırada kapıdan içeriye 40-45 yaşlarında, 160-170 cm boylarında, kısa kıvırcık saçlı, gür bıyıklı, esmer, doğu şiveli, siyah deri montlu, siyah kadife pantolonlu bir şahsın girdiğini ve havale kâğıtlarının bulunduğu masaya giderek bir şeylerle oyalanmaya başladığını, Volkan Yüksel isimli kişinin işlemi bitip şubeden ayrıldıktan sonra eşkâlini verdiği şahsın kar maskesini başına geçirip bulunduğu bölüme gelip küçük bir tabancayı doğrultarak yere yatmasını istediğini, sonrasında kendisini yüz üstü yere yatırıp '10 dakika yerde yatacaksın aksi halde seni öldürürüm' diye tehdit ettiğini, yere yattığı sırada maskeli şahsın masanın çekmecesinde bulunan 12.000 YTL’nin üzerindeki parayı poşete koyarak şubeden ayrıldığını, Volkan Yüksel isimli kişinin işlemini yaparken şubenin önünde ve cam dibinde 165-170 cm boylarında bir şahsın sırtını cama dayamak suretiyle Keban Sokak istikametine baktığını, yüzünü görmediği için eşkalini veremeyeceğini, bu şahsın şubeden parayı alarak kaçan şahıs ile birlikte hareket eden şahıs olabileceğini belirtmiş,
Savcılıkta da benzer şekilde anlatımda bulunarak, eylem sırasında şubede sadece tek bir kişi olduğunu, yerde yattığı için dışarıda yardım eden kişi veya kişiler varsa bunları görmediğini ifade etmiş, sanık Hakan Yıldırım’ı silahla ve maskeli şekilde yağma eylemini gerçekleştiren kişi olarak fotoğrafından teşhis ettiğini ifade etmiş, mahkemede de benzer şekilde anlatımda bulunmuş,
Olayın tek görgü tanığı olan ... kollukta özet; olay günü saat 16.30 sıralarında bir işi için PTT şubesinin bulunduğu Kartal Bankalar Caddesi Keban Sokağa girdiğinde PTT şubesinin önünde koyu renkli giyimli, tahminen 30-35 yaşlarında, eşkâlini göremediği siyah saçlı bir şahsın sokağın aşağısına doğru koştuğunu gördüğünü, bu esnada hemen 10 metre ilerisinde PTT önündeki merdivenlerden inen, başından siyah renkli kar maskesi bulunan ve kar maskesini çıkarmaya çalışan tahminen 35-40 yaşlarında, orta boylu, normal kilolu, siyah pantolonlu, siyan deri montlu, bıyıklı, esmer, yüzünü tam göremediği kıvırcık siyah saçlı bir şahsı, koşar adımlarla ilk koşan şahsın koştuğu yöne doğru koşarken elinde siyah renkli kısa ufak bir tabanca ile gördüğünü, şahsın tabanca ve kar maskesini montunun cebine koymaya çalıştığını, bu iki şahsın sokak sonuna kadar koştuklarını ve sokağın soluna girerek ortadan kaybolduklarını, PTT şubesinin içine baktığında kimseyi göremediğini, yaklaşık 1-2 dakika sonra PTT görevlisi olduğunu öğrendiği ...’i vezne kısmının arka tarafından yerden kalkarken gördüğünü, olaya kısa bir şekilde tanık olduğu için şahısları teşhis edeceğini tahmin etmediğini, çünkü şahısların yüzlerini net göremediğini belirtmiş,
Yargılama aşamasında talimatla alınan ifadesinde; olay günü PTT Cevizli Şubesinin bulunduğu sokakta yürürken, önünden iki kişinin kaçarak uzaklaştığını, sanık Hakan Yıldırım'ın tam önünden geçip gittiğini, diğer sanık ... ile aralarında 30-40 metre olduğunu, Hakan'ın tam önüne geldiğinde maskeyi çıkarttığını, onu profilden gördüğünü, karakolda Hakan Yıldırım ile ...'ı teşhis ettiğini, Hakan tam önünden geçtiği için onu yüzünden teşhis ettiğini, Mehmet'i ise kılık kıyafeti, boyu, kilosu, saç renginden teşhis ettiğini, ellerindeki silahları karakolda gösterdiklerini, bu silahlardan Hakan'ın kullandığını teşhis ettiğini anlatmış,
Uzun aramalara rağmen bulunamadığı için talimatla ifadesine başvurulmasından sonra kendisine bir şekilde ulaşıldığı ve vicdani yönden rahatsız olduğu gerekçesiyle mahkemede hazır olduğunu belirten tanık ...'ye hazır bulunan sanıklar Hakan ve Mehmet gösterilip sorulduğunda, PTT’den çıkan kişinin kılık kıyafet itibariyle huzurda bulunan Hakan’a benzediğini, diğer şahsın 30-40 metre ilerde koştuğunu, sanıklardan Hakan’ı işaret ederek profilden saç kıvrımlarından tanıdığını, diğerinin yüzünü görmediğini dile getirmiş,
Hakkında yağma suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşen inceleme dışı sanık Hakan aşamalarda özetle; trafik takip işi yaptığını, ...’ı komşusu ve çocukluk arkadaşı olduğu için iyi tanıdığını ve sürekli görüştüklerini, kredi kartlarından dolayı bankalara borcu olduğunu, ancak ödeme gücü olmadığını ve herhangi bir ödemede de bulunmadığını, yapılan teşhis işlemlerini ve suçlamaları kesinlikle kabul etmediğini, yağma suçunu işlediği yönünde herhangi bir yerde konuşma yapmadığını ifade etmiş,
Bozmadan sonra yapılan tüm duruşmalara da katılan sanık ... aşamalarda özetle; olay günü kaynak ve pimapen işi yapan Fahri Işık’a ait Kartal Topselvi’de bulunan dükkanda çalıştığını, teşhis işlemlerini kabul etmediğini, çünkü müşteki ve tanığın kendisini siyah saçlı olarak teşhis ettiklerini, oysa görüldüğü gibi sarışın olduğunu, dolayısıyla teşhislerin doğru olmadığını, Hakan’ı komşusu ve çocukluk arkadaşı olduğu için tanıdığını ve görüştüğünü, kredi kartlarından dolayı bankalara yaklaşık 20-25.000 Lira civarında borcu olduğunu, bu borçların bir kısmı nedeniyle cezaevinde yattığını, Hakan'ın yapmadığı işleri yapmış gibi anlatmak şeklinde kötü bir huyu olduğunu, ancak bu olayla ilgili olarak konuştuğunu duymadığını, evinde ele geçirilen kuru sıkı tabancalar ve bıçağı mahallelerinin durumu nedeniyle caydırıcı olması amacıyla evde bulundurduğunu, kuru sıkı tabancalarla herhangi bir suç işlemediğini belirtmiştir.
Uyuşmazlığa konu olan yağma suçu 5237 sayılı TCK'nun 148 ila 150. maddelerinde düzenlenmiş olup, 148. maddenin 1. fıkrasında suçun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddede nitelikli yağma, 150. maddede ise hukuki bir ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı yaptırıma bağlanmıştır.
Yağma suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK'nun 148/1. maddesinde; 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması' biçiminde tanımlanmıştır. Buna göre kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur.
765 sayılı Türk Ceza Kanununda 'gasp' olarak tanımlanan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan cebri bir hırsızlıktan ibaret olup, bir kimsenin taşınabilir bir malını cebir veya tehdit kullanarak almaktır. Hırsızlık ile yağma suçları ortak unsurlara sahip olmakla birlikte yağmanın hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; 'suçsuzluk' ya da 'masumiyet karinesi' olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; 'in dubio pro reo' olarak ifade edilen 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İnceleme dışı olan sanık Hakan'ın olay günü bir kişi ile birlikte PTT Cevizli şubesinde silahlı yağma eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu somut olayda; öncelikle her ne kadar mağdur ... ve tanık İbrahim tarafından sanık ...'in evinde bulunan kuru sıkı tabancalardan bir tanesi sanık Hakan'ın suçta kullandığı silah olabileceği şeklinde teşhis edilmiş ise de, tabancaların renk ve ebat olarak birbirine benzeyebileceği, tabanca üzerinde sanık Hakan'ın parmak izinin tespit edilememiş olması ve bu silahın suçta kullanılan silah olduğuna dair hiçbir maddi delilin bulunmaması karşısında, sanık ...'in evinde bulunan kuru sıkı tabancanın sanık Hakan'ın suçta kullandığı silah olduğunun kabulünün mümkün olmaması, sanık ...'in PTT şubesinde çalışan mağdur ... tarafından hiçbir aşamada teşhis edilememiş olması, tek görgü tanığı olan İbrahim'in olaydan hemen sonra aynı gün verdiği ifadesinde, eylemi gerçekleştiren sanık Hakan ile birlikte hareket eden ikinci kişiyle ilgili olarak, yüzünü göremediği için teşhisde bulunamayacağı ve sadece boy ve kilo olarak benzediği yönünde anlatımda bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın yağma suçunu işlediği hususu şüphe boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
Bu itibarla, yüklenen suçu işlediği hususunda her türlü şüpheden arınmış, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatına ilişkin yerel mahkeme direnme hükmü isabetli olup onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; 'yerel mahkeme direnme kararının isabetsiz olduğu ve bozulması gerektiği' yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Usul ve kanuna uygun bulunan Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.04.2011 gün ve 316-145 sayılı direnme kararının ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline göderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 02.12.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.