Ceza Genel Kurulu 2017/1156 E. , 2021/604 K.
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Resmî belgede sahtecilik suçundan sanık ...'ın beraatine ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.04.2012 tarihli ve 10-57 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan ... AŞ vekili ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 26.03.2014 tarih ve 1382-7743 sayı ile;
'Katılan ... adına sahte olarak düzenlenmiş aslı ele geçirilemeyen ancak bankalarca aslının görülmesi sonucu fotokopisinin belgelere eklendiği kimlik ile özel bankalara müracaat ederek gerçeğe aykırı bireysel müşteri başvuru formu ve kredi kartı sözleşmesini de imzalayıp sahte isimle kredi kartları düzenleten sanık ...'ın eylemlerinin kül hâlinde mağdur banka sayısınca TCK'nın 245/2, 43. maddelerine uygun bulunduğu gözetilmeden, resmî belgede sahtecilik suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 10.11.2015 tarih ve 141-246 sayı ile sahte kredi kartı üretme suçundan sanığın TCK'nın 245/2, 43, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, bu hükümlerin de sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.06.2016 tarih, 2707-7954 sayı ve oy çokluğuyla;
'Suça konu kartların iki ayrı bankaya ait olması nedeniyle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.
Hükümden sonra, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile bir kısım ibareleri iptal edilerek, 24.11.2015 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.' açıklamasıyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi A. Y. Bikirli;
'Sanık ... hakkında, mağdur ...’in aslı elde edilemeyen nüfus cüzdan fotokopisi ile ... Bankası ve ...’a başvurarak kredi kartı almak için belgeleri sahte olarak düzenlemek suçundan banka sayısınca 5237 sayılı TCK'nın 207/1. maddesinden cezalandırılması gerekçesiyle bozulması yerine, sanığın TCK'nın 245/2, 43. maddelerinden cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme hükmünün onanması yerinde değildir. Şöyle ki;
Dosya kapsamı ve anlatımlardan, mağdur ...’e ait kimlik bilgileri ile ... Bankası ve ...’a müracaat edip kredi kartı sözleşmesi imzaladıktan sonra sahte olarak kredi kartı çıkarttırıp birçok kez harcama yaptığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK'nın 212. maddesi 'Sahte resmi veya özel belgelerin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.' kuralını getirmiştir. Bu maddeye göre, sahte resmî veya özel belge kullanılarak başka bir suç işlenmesi hâli düzenlenmiş ve kanun koyucu tercihini açıkça belli ederek iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği kuralını koymuştur.
Ayrıca, 5237 sayılı TCK'nın 21/1. madde ve fıkrası 'Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.' Yine TCK'nın 44. maddesi 'İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.' hükmünü içermektedir.
5237 sayılı TCK'nın 245/3. madde ve fıkrasında tanımlanan suçun maddi unsuru, sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamaktır. Ancak bu fıkra hükmüne göre cezaya hükmedilebilmesi için fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmaması gerekir. Bu maddedeki suçun oluşması için ilk şart, banka veya kredi kartının sahte olarak üretilmiş veya üzerinde sahtecilik yapılmış olmasıdır. Yani sahte kart oluşturmak veya üzerinde sahtecilik yapmak bu suçun seçimlik hareketleridir. Sahte kart oluşturmak, gerçek kart üzerinde yapılanlar dışında sahtecilik fiillerini ifade eder. Üçüncü fıkradaki suçun oluşması için ikinci şart ise, sahte olarak üretilmiş veya üzerinde sahtecilik yapılmış kartın kullanılması suretiyle yarar elde edilmiş olmasıdır. Haksız yararın fail ya da başka birisine sağlanmasının önemi yoktur. Her iki hâlde de suç oluşacaktır.
245. maddenin 3. fıkrasında tanımlanan suçun manevi unsuru ise kasttır yani kasten işlenebilen bir suçtur. Üçüncü fıkra açısından kast, suça konu banka veya kredi kartının sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir kart olduğunu bilmeyi ve bu kartı yarar sağlamak amacıyla kullanmayı istemeyi gerektirir.
Burada geçitli suç söz konusudur. Çünkü failin sahte olarak üretilmiş bir banka veya kredi kartını kullanarak kendisi veya başkası yararına haksız yarar elde edebilmesi için öncesinde bu kartı üretmesi, satın alması ya da bir şekilde kabul etmesi gerekir. Bunlar dışında kartın elde edilmesi için kalan tek seçenek kartın bulunmasıdır ki fail bulduğu kartın sahte olduğunu bilemeyeceği için bu kez de kast unsuru gerçekleşmeyeceğinden 3. fıkrada yer alan suçtan cezalandırmak da mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla 3. fıkradaki suçun işlenebilmesi için failin öncesinde 2. fıkrada yer alan hareketlerden birisini gerçekleştirmesi gerekecektir. Buna göre de 2. fıkrada yer alan hareketler, 3. fıkradaki suç açısından cezalandırılmayan önceki hareketler olacaktır (Benzer görüş için; Yrd. Doç. Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, s. 553-554.).
Bilindiği üzere, sahtecilik fiillerinin hedefi yine bizzat sahteciliğin kendisi değildir. Hemen her zaman sahteciliğin ötesinde bir amaca ulaşmak için sahtecilik yapılır. Bu nedenle sahte belge oluşturduktan sonra bu sahte belgeyi kullanan kişi, hem sahte belge düzenlemekten hem de sahte belge kullanmaktan dolayı cezalandırılmaz. Burada da aynı şekilde düşünmek uygun olacaktır. Dolayısıyla, sahte kart oluşturan veya kart üzerinde sahtecilik yapan kişi, daha sonra bu kartı kullanarak yarar sağlayacak olursa, sadece TCK'nın 245/3. maddesinde öngörülen suçtan dolayı cezalandırılması gerekecektir. Nitekim TCK'nın 245/3. maddesinde öngörülen cezanın 245/2. maddesinde öngörülen cezadan fazla olması da bu görüşü destekler niteliktedir.
Tüm bu anlatılanlar karşısında;
Ceza Genel Kurulunun 27.05.2008 gün ve 2008/11-87 E, 2008/150 K sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın müşteki ...’e ait kimlik bilgilerini kullanarak sahte kredi kartı sözleşmesi imzalamak suretiyle banka görevlilerince basımını sağladığı kredi kartı 'sahte oluşturulan' kart niteliğinde olup, bu kartın kullanılması suretiyle kendine haksız yarar sağlaması eyleminin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturmaması ile, 5237 sayılı TCK'nın 21/1. madde ve fıkrasında 'Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.' şeklindeki düzenleme, geçitli suç teorisi ve TCK'nın 44. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın kastının açıkça sahte olarak üretilen kredi kartının kullanılması sonucu yarar sağlama olduğu ve eyleminin kül hâlinde 5237 sayılı TCK'nın 245/3. maddesindeki suçu oluşturması ve bu maddeden de sanığın cezalandırılması ile ayrıca mağdura ait nüfus cüzdanının ele geçirilememiş olması nedeniyle aldatma yeteneğine sahip olup olmadığının denetlenememesi gözetildiğinde özel belge niteliğindeki bankacılık ve kredi kartı sözleşmesinin sahte olarak düzenlenmesi, 5237 sayılı TCK'nın 212. maddesi 'Sahte resmi veya özel belgelerin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.' kuralı karşısında da sanığın banka sayısınca TCK'nın 207/1. maddesinden cezalandırılması gerekçesiyle hükmün bozulması yerine, TCK'nın 245/2, 43. maddelerinden kurulan hükmün onanması yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.' görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.07.2016 tarih ve 35897 sayı ile;
'Özel belgede sahtecilik suçu Türk Ceza Kanunu'nun özel hükümleri düzenleyen ikinci kitabının topluma karşı suçları düzenleyen üçüncü kısmının kamu güvenine karşı suçları düzenleyen dördüncü bölümde, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları ise aynı kısmın onuncu bölümünde 'bilişim alanında suçlar' adı altında düzenlenmiştir. Özel belgede sahtecilik suçunda korunan hukuki yarar, hukuki sonuç doğuran ve kanıt niteliği taşıyan bu tür belgelere olan kamu güvenidir. Öte yandan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarında ise bir yandan hırsızlık, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma gibi suçlarda olduğu gibi mal varlığı değerleri, sahtecilik suçlarında olduğu gibi kamuya duyulan güven koruma altına alınmış, bu şekilde karma bir hukuki yarar kabul edilmiştir. Böylece banka veya kredi kartlarının, dolayısı ile bilişim sistemlerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde işlemesinin temini amaçlanmıştır. Görüldüğü üzere her iki suç tipi farklı hukuki yararları korumaya yönelik ve Türk Ceza Kanunu'nun farklı bölümlerinde düzenlenmiş bağımsız suç tipleridir. Ayrıca TCK'nın 212. maddesi 'Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.' düzenlemesi ile sahtecilik suçlarının başka bir suçun işlenmesi sırasında işlenmesi hâlinde gerçek içtima kurallarının uygulanması gerektiğine dair amir bir hüküm getirmiştir. Bu nedenle sahte özel belge bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılmış ise artık hem özel belgede sahtecilik hem de işlenen diğer suç yönünden ayrı ayrı mahkûmiyet hükmü kurulmalıdır.
Somut olayda, katılan ... adına sahte olarak düzenlenmiş aslı ele geçirilemeyen ancak bankalarca aslının görülmesi sonucu fotokopisinin belgelere eklendiği kimlik ile özel bankalara müracaat ederek gerçeğe aykırı bireysel müşteri başvuru formu ve kredi kartı sözleşmesini de imzalayıp sahte isimle kredi kartları düzenleten hükümlü ...'ın eylemlerinin katılana ait nüfus cüzdanının ele geçirilememiş olması nedeniyle aldatma yeteneğine sahip olup olmadığının denetlenememesi karşısında düzenlenen diğer sahte belgelerin (bireysel müşteri başvuru formu ve kredi kartı sözleşmesi) özel belge niteliğinde olması gözetilerek, TCK'nın 212. maddesindeki gerçek içtima kuralı nedeniyle hem TCK'nın 245/2. maddesinde yazılı banka adedince zincirleme sahte kredi kartı üretmek suretiyle banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu, hem de TCK'nın 207/1. maddesi gereğince zincirleme özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı, iddianamede TCK'nın 245/2. maddesinde yazılı banka adedince zincirleme sahte kredi kartı üretmek suretiyle banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan açılmış bir dava bulunmaması nedeniyle bu suçlardan dava zamanaşımı süresi içinde işlem yapılmasının mümkün olduğuna işaretle, hükmün suç vasfından bozulması gerektiği,' düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 8818-12787 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık Buket Apaydın ve sanık ... hakkında sahte kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan TCK’nın 245/3 ve 43. maddeleri uyarınca katılan banka sayısınca kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle, sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen beraat hükmü ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında sahte kredi kartı üretme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında katılan ... AŞ ile T. ... Bankası AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığı,
2- Kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eyleminin TCK'nın 212. maddesi delaletiyle sahte kredi kartı üretme suçunun yanında ayrıca aynı Kanun'un 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağı,
Hususlarının belirlenmesine ilişkin olup;
3- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında katılan ... AŞ ile T. ... Bankası AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılmış bir kamu davasının bulunduğu sonucuna ulaşılması hâlinde katılan ... AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak Yerel Mahkemece hüküm kurulup kurulmadığı,
4- Katılan ... AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak Yerel Mahkemece hüküm kurulduğu ve kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eyleminin TCK'nın 212. maddesi delaletiyle sahte kredi kartı üretme suçunun yanında ayrıca aynı Kanun'un 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturmayacağı sonucuna ulaşılması hâlinde sanık hakkında katılan ... AŞ’ye yönelik bu eylemi nedeniyle sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı,
5- Dosya kapsamına göre katılan ... adına katılan T. ... Bankası AŞ tarafından .... numaralı olmak üzere toplam üç adet kredi kartı düzenlendiği ve bu kartlardan ... numaralı kredi kartlarının herhangi bir şekilde kullanılmadığı anlaşılmakla kullanılmayan bu kredi kartlarının sanık ... ile olan bağlantılarının tespiti ve bu bağlamda sanık hakkında sahte kart üretme suçu nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediği,
Konularının da ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ...'in ... Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlediği 03.01.2008 tarihli şikâyet dilekçesinde; 31.12.2007 tarihinde 0 536 *** 03 08 numaralı cep telefonuna T. ... Bankası AŞ'den '4.500 YTL kredi talebiniz onaylandı.' şeklinde mesaj geldiğini, bunun üzerine müşteri hizmetleri ile görüşmesi sonucunda ilgili Banka'nın ... Şubesi'ne yapılan müracaat ile adına kredi talebinde bulunulduğunu ve yine adına kredi kartı düzenlenip kullanıldığını öğrendiğini, yapılan başvuruya ilişkin bilgiler kontrol edildiğinde anne kızlık soyadı dışındaki diğer kimlik bilgilerinin kendisine ait olduğunun tespit edildiğini belirttiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 04.01.2008 tarih ve 191-29 sayı ile; “talebin ve kredi onaylama işleminin ...’da meydana geldiği ve suç yerinin ... olduğu” gerekçesi ile ... Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı verildiği,
Katılan T. ... Bankası AŞ Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 31.03.2008 tarihli ve 975/58713 sayılı müzekkere cevabında; ... Cumhuriyet Başsavcılığının 25.03.2008 tarihli ve 817-10 sayılı yazısı doğrultusunda tüm şubeleri nezdinde yapılan araştırmada şikâyetçi ...’in ... numaralı kapalı kartı ile....numaralı kredi kartlarına rastlanıldığı, kart başvurusunun ... Şubesi'nden yapıldığı, söz konusu başvuruya ilişkin sözleşme fotokopisinin gönderildiği, 4043 **** 0941 7012 numaralı asıl kart, 5440 **** 0941 7013 numaralı kartın ise bu asıl karta bağlı ek kart olduğu bilgilerine yer verildiği, ekinde gönderilen bila tarihli belgeler arasında ise üzerinde şikâyetçi ...’in fotoğrafı olan, 11.03.2002 veriliş tarihli, S07 899173 seri numaralı nüfus cüzdan fotokopisinin bulunduğu, ayrıca bu belgeler üzerinde kart numarasının.... olarak gösterildiği,
Katılan ... AŞ vekili tarafından ... Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlenen 04.02.2008 havale tarihli şikâyet dilekçesine göre; ... .../Çarşı Şubesi'ne ... ismi ile yapılan müracaat sonucu ...müşteri numarası ile hesap açıldığı ve bu hesaba bağlı olarak kredi kartı verildiği, hesap açılışında ... ili, Kadınhanı ilçesi, Karahisarlı köyü, 42 cilt, 8 hane, ......'e ait 11.03.2002 veriliş tarihli ... seri numaralı nüfus cüzdanı ibraz edildiği, söz konusu kimliğin ikinci sayfasında “...... ibaresinin yer aldığı, itiraz üzerine yapılan araştırma sonucunda bahse konu kimlik üzerindeki fotoğrafın gerçek ...’e ait olmadığının tespit edildiği, bu nüfus cüzdanının sahte olduğuna ilişkin Kadınhanı Nüfus Müdürlüğünden 16.01.2008 tarihli ve 58 sayılı yazı ile bilgi alındığı, sahte kimliği kullanan sanığın T. ...'nde de aynı işlemi yaparak ... adına kredi kartı aldığının katılanın Savcılığa yaptığı şikâyetinden öğrenildiği,
Avea İletişim Hizmetleri AŞ’nin 16.10.2008 tarihli ve 377282 sayılı yazısına göre;....numaralı cep telefonunun sanık ... adına kayıtlı olduğu,
... İl Telekom Müdürlüğünün 07.11.2008 tarihli ve 2345 sayılı yazısında; 0 242 *** 11 13 numaralı telefonun Mete Ünlü isimli şahıs adına kayıtlı olup Cumhuriyet Mahallesi, ...... adresinde kurulu olduğunun belirtildiği,
Katılan T. ... Bankası AŞ tarafından düzenlenen 06.11.2009 tarihli yazı ekinde gönderilen kimlik fotokopisine göre; kredi kartı müracaatında ... ili, ... köyü, 42 cilt, 8 hane, 88 BSN'de kayıtlı ... oğlu ...'e ait 11.03.2002 veriliş tarihli S07899173 seri numaralı nüfus cüzdanı ibraz edildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığı Emanet Bürosunun 2010/84 sırasında kayıtlı olan emanet eşyaları incelendiğinde; katılan ... AŞ'nin ... Çarşı Şubesi'ne yapılan müracaat ile katılan ... adına 15.09.2006 tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin ekinde yer alan ve katılan ...'in kimlik bilgilerine göre düzenlenip imzalanan belgenin 'Kimlik bilgileri' bölümünde nüfus cüzdanı seri numarasının ...., anne kızlık soyadının .., 'Ev adresi bilgileri' bölümünde ev adresinin 'Karakol karşısı, ... Kabası, ...', cep telefonunun ..., acil durumlarda aranacak kişinin '.....', bu kişinin cep telefonunun '0 532 *** 34 28', 'Kişisel ve mesleki bilgiler' bölümünde ... yeri adının 'Apaydın Sigorta (Finans Sig. Ac.)', ... yeri adresinin 'Mesut Otel arkası, Obagöl Mevki, 16/1, ...', ... telefonunun '0 242 *** 11 13' olarak gösterildiği, yine katılan ... adına T. ... Bankası AŞ ile bila tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin ekinde yer alan ve katılan ...'in kimlik bilgilerine göre düzenlenen belgenin 'Kişisel bilgileriniz' bölümünde nüfus cüzdanı seri numarasının '..., anne kızlık soyadının '... 'Ev adresi bilgileriniz' bölümünde ev adresinin 'Güzeller Apt, Tosmur, No: 23/2, .../...', ev telefonu numarasının '0 242 *** 19 21', cep telefonu numarasının '....'.../meslek bilgileriniz' bölümünde ... yeri adının 'Finans Sigorta Acenteliği', '... adresi bilgileriniz' bölümünde ... adresinin '...Mevki, Mesut Cad. 16/1, .../...', ... yeri telefonunun '0 242 *** 11 13' olarak, 'Diğer bilgiler' bölümünde diğer bankalardan alınan kredi kartı numarasının ... (...)' olarak gösterildiği, ayrıca katılan T. ... Bankası AŞ'ye başvuran kişinin imzasını gösteren ekran görüntüsünü içeren bilgisayar çıktısının yer aldığı,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürülüğü tarafından düzenlenen 14.12.2009 tarihli ve 1577 uzmanlık numaralı ekspertiz raporunda; katılan ... AŞ, .../... Çarşı Şubesi'nce katılan ... adına düzenlenmiş 15.09.2006 tarihli bir adet Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi ile aynı tarihli ve bbb barkod numaralı bir adet belge, yine T. ... Bankası AŞ tarafından oluşturulmuş .... numaralı müşteriye ait bir adet bilgisayar ekran çıktısı ile aynı banka tarafından katılan ... adına düzenlenmiş .....seri numaralı bir adet T. ... Bankası Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi ve söz konusu sözleşmeye ekli vaziyetteki .... seri numaralı bir adet müşteri bilgi formu üzerindeki el yazıları ve katılan ... adına atılı bulunan imzalar ile sanık ...'ın mevcut mukayese yazı ve imzaları arasında yapılan karşılaştırma neticesinde; söz konusu yazı ve imzaların sanığın elinden çıktığının beyanına imkân verir yeterlilikte uygun kaligrafik bulgu tespit edilemediği kanaatinin belirtildiği,
Katılan ... AŞ tarafından düzenlenen 03.02.2010 tarihli ve 149 sayılı yazı ekinde katılan ... adına düzenlenmiş 4090 70** **** 7801 numaralı kredi kartı hesap özetine göre; bahse konu kredi kartının 15.10.2006-20.11.2007 tarihleri arasında nakit çekilmek ve alışveriş yapılmak suretiyle kullanıldığı, bu harcamalardan bazılarının....'ya tahsis edilen POS'larda kullanıldığı,
...AŞ tarafından düzenlenen bila tarihli ve 583 sayılı yazıda; ... arasında ilgili tarihlerde sadece acente ilişkisi bulunduğu, herhangi bir kurumsal bağ bulunmadığı, konu ile ilgili bilgi talebinin ... Sigorta'nın tüm hisselerini satın almış olan Liberty Sigorta aracılığı ile temin edilebilmesi gerektiği bilgilerine yer verildiği,
Liberty Sigorta AŞ tarafından düzenlenen 12.04.2010 tarihli yazıya göre; katılan ... adına düzenlenen ... kredi kartından Liberty Sigorta lehine yapılan çekimlerin, 14.12.2007 yılında sözleşmesi feshedilen Durmuş Çevrimli Acenteliği tarafından yapıldığı, anılan acentenin Liberty Sigorta'ya olan borçlarının tahsili amacı ile yapılan kredi kartı tahsilatları incelendiğinde, bahse konu olan kredi kartından sadece 24.11.2006 yılında 102,00 TL çekilmiş olduğu, katılan ...'in kredi kartı ekstresinde görünen iki adet toplam 204,00 TL'nin sadece 102,00 TL'sinin Liberty Sigorta kayıtlarında bulunduğu,
Finansbank AŞ tarafından düzenlenen 09.03.2010 tarihli ve 2439 sayılı yazıda; katılan ... adına katılan ... AŞ tarafından düzenlenen 4090 **** 0970 7801 numaralı kredi kartı ile üye ... yerleri olan 'Fiba Sigorta AŞ' ünvanlı firmadan gerçekleştirilen işlemlerin sigorta poliçelerine istinaden gerçekleştirildiğinin, poliçe sahibinin kimlik ve adres bilgilerinin... Sigorta AŞ'den istenmesi gerektiğinin belirtildiği,
Fiba Sigorta AŞ vekili tarafından düzenlenen 21.04.2010 tarihli yazıda;... Sigorta AŞ (Finans Sigorta) yetkili acentelerinin webpos (elektronik ortamda yapılan tahsilat) üzerinden poliçelere veya cari hesaplarına istinaden kredi kartı tahsilatı yapabildikleri, katılan ... adına düzenlenen ... kredi kartından 2 defa acentelerince işlem yapıldığını ancak katılan ...'e ait poliçe tespit edilemediğini, bu çekimlerin başka poliçelere mahsup edildiğini, bu konuda acentelerden ayrıntılı bilgi ve belge talep edilmişse de saklanmadığı gerekçesiyle detaylı bir bilgi ve belge elde edilemediğini, bahse konu kart ile işlem yapan acentelerinin tanık ... ve tanık ...'un alt bayisi olan inceleme dışı sanık Buket Apaydın olduğu bilgilerine yer verildiği,
Yedi Deniz Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 06.05.2010 tarihli yazıda; ... ilçesinde bulunan Apaydın Sigorta isimli tali acente ile birlikte çalıştıkları, o dönemde tahsilatları hemen yapabilmelerini sağlamak amacıyla tali acentelerinin ... yerlerine POS cihazı bağlattıkları, bahse konu acente tarafından bazı poliçelere ilişkin yapılan tahsilatlar sırasında katılan ... adına düzenlenen ... kredi kartının kullanıldığı, bu çekimlere ilişkin poliçe suretlerinin ilgili acenteden istenmesine rağmen gönderilmediği bilgilerine yer verildiği, ekinde yer alan ve inceleme dışı sanık Buket Apaydın tarafından düzenlenen 26.04.2010 tarihli yazı fotokopisinin ise “Acentemiz bünyesinde 2007 senesinde çalışmakta olan ... ile ilgili olarak kart çekimlerini çalıştığı dönem içerisinde kendisi tarafından yaptırılmış olup formlar bulunamamaktadır. Bu konuda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.” şeklinde olduğu,
T. ... Bankası AŞ tarafından düzenlenen 15.12.2010 tarihli ve 975/57522 sayılı yazıda; katılan ... adına 4043 0855 0941 7012, 440 7855 0941 7013 ve 5549 6034 2402 7017 numaralı kapalı durumda olan kredi kartlarına rastlanıldığının, 5549 6034 2402 7017 numaralı kredi kartına ilişkin hesap ekstresinin gönderildiğinin, diğer kredi kartlarından herhangi bir harcama yapılmadığının belirtildiği, ekinde gönderilen hesap ekstresine göre 5549 6034 2402 7017 numaralı kredi kartının 01.12.2006-17.12.2007 tarihleri arasında nakit çekmek ve harcama yapmak suretiyle kullanıldığı, bu harcamalardan bazılarının Yedi Deniz Sigorta, Finans Sigorta AŞ ve ...'na tahsis edilen POS'larda kullanıldığı, yine 0 539 ... 94 25 ve 0 555 ... 31 58 numaralı hatlara yönelik harcamalar yapıldığı,
... Cumhuriyet Başsavcılığının 04.01.2011 tarihli ve 23-1 sayılı iddianamesinde suç adının 'Resmî belgede sahtecilik' ve 'Sahte banka veya kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama' olarak gösterildiği, anlatım kısmının ise '...şüpheli ...'ın müşteki ...'in kimlik bilgileri ile düzenleyip kendi fotoğrafını yapıştırdığı sahte nüfus cüzdanını kullanarak 15.10.2006 tarihinde ... ... Şubesine başvurup 2023655 müşteri numarası ile ... adına sahte kredi kartı düzenlenmesine sebebiyet vererek kredi kartı aldığı, ayrıca yine aynı sahte nüfus cüzdanı ile müşteki ... Bankası ... Şubesine başvurarak 4043 **** 0941 7012-5440 **** 0941 7013 ve 5549 **** 2402 7017 numaralı kredi kartlarını aldığı, 4043 **** 0941 7012 ve 5440 **** 0941 7013 nolu kredi kartlarının herhangi bir harcama yapılmadan kapatıldığı,
Şüpheliler Fikret ve Buket'in bu kredi kartlarından, müşteki ...'tan alınan kredi kartını 15.10.2006-27.08.2008 tarihleri arasında, ... Bankasından alınan 5549 **** 2402 7017 numaralı kredi kartını 29.12.2006-28.01.2008 tarihleri arasında kişisel harcamaları ve işletmekte oldukları tali sigorta acentasının ana sigorta acentalarına yaptıkları ödemelerde kullandıkları,
...
Yapılan soruşturma neticesi toplanan delillerin değerlendirmesinde, şüpheliler ... ve Buket Apaydın'ın üzerlerine müsnet suçları işledikleri anlaşılmakla;
1- Şüpheli ...'ın sahte nüfus cüzdanı tanzim ederek, zincirleme olarak bu sahte nüfus cüzdanını sahte kredi kartı alımı ve kredi başvurularında kullanması eylemlerinden dolayı TCK'nın 204/1, 43, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına,
2-Şüpheli ...'ın müştekiler ... Bankası ve ...'a, müşteki ...'in kimlik bilgileri ile düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ile başvurarak kredi kartı alması ve bu kartlarını birden çok defa kullanmak suretiyle haksız yarar sağlaması eylemi nedeniyle TCK'nın 245/3, 43, 53. maddeleri uyarnca 2 defa ayrı ayrı cezalandırılmasına' şeklinde olduğu,
... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 10.11.2015 tarih ve 141-246 sayı ile verilen kararın başlık kısmında ... AŞ'nin katılan olarak gösterildiği, gerekçe bölümünün 'Mahkememizce daha önceden ...'tan alınan kredi kartlarına ve ... Bankası'ndan alınıp harcama yapılan kredi kartlarına ilişkin verilen mahkûmiyet hükümleri onanmıştır.
Mahkeminin bozulan hükmü...... Bankası'ndan alınmasına rağmen kullanılmayan 4043 **** 0941 7012 ve 5440 **** 0941 7013 nolu kredi kartlarına ilişkin eylemlerin hükmüdür.
Mahkemece bu eylemlere ilişkin olarak verilen beraat hükümleri bozulmuştur.
...
Yine uyulmasına karar verilen bozma ilamına göre sanığın ... Bankası'ndan aldığı ve kullanmadığı iki adet kredi kartına ilişkin olarak da eylemin TCK 245/1 maddesindeki suçu oluşturduğu kanaatiyle kart sayısınca mahkûmiyet kararı vermek gerekmiştir.' şeklinde olduğu, hüküm kısmında ise katılan T. ... Bankası AŞ'ye ait olup katılan ... adına düzenlenen 4043 **** 0941 7012 ve 5440 **** 0941 7013 numaralı kredi kartlarına ilişkin olarak sanığın TCK'nın 245/2, 43, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... aşamalarda benzer şekilde; 31.12.2007 tarihinde 0 536 *** 03 08 numaralı cep telefonuna T. ... Bankası AŞ'den '4.500 YTL kredi talebiniz onaylandı.' şeklinde mesaj gelmesi üzerine müşteri hizmetleri ile yaptığı görüşme sonucunda kimlik bilgileri kullanılarak T. ...'ne yapılan müracaat ile kredi talebinde bulunulduğu gibi adına kredi kartı düzenlenip kullanıldığını öğrendiğini, yapılan başvuruya ilişkin bilgiler kontrol edildiğinde anne kızlık soyadı dışındaki diğer kimlik bilgilerinin kendisine ait olduğunun tespit edildiğini, yine kimlik bilgileri kullanılarak katılan ... AŞ'den de kredi kartı alındığını, bu kartlara ilişkin borçların düzenli ödenmesi nedeniyle kendisine herhangi bir icra takibi yapılmadığını ancak kara listeye alındığından bankalardan kredi çekemediğini, bu nedenle zarara uğradığını, kendisine fotoğrafı gösterilen sanık ...'ı tanımadığını, ... ilçesinde hiç bulunmadığını, bu ilçe ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, nüfus cüzdanını hiç kaybetmediğini, 5549 **** 2402 7017, 5440 **** 0941 7013 ve 4043 **** 0941 7012 numaralı kredi kartlarının kendisine ait olmadığını, sanıklardan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Tanık ... Savcılıkta; 2007 yılında... Sigorta Şirketi'nin ...'da A acenteliğini yaptığını, sanık ... ile sanığın yengesi olan inceleme dışı sanık Buket Apaydın'ı tanıdığını, sanık ile bir süre Uğurlu Sigorta isimli acentede birlikte çalıştığını, inceleme dışı sanık Buket Apaydın'ın ...'da tali sigorta acenteliği yaptığını, ifade tarihinden 2 ya da 3 ay kadar önce sanık ... ile inceleme dışı sanık Buket Apaydın'ın gayriresmî olarak kendi A acentesi üzerinden sigorta poliçesi kestiklerini, bu kişilerin sadece kendisi ile çalışmadıklarını, piyasada hangi firmadan uygun fiyat alırlarsa o firmanın poliçesini tali acenta olarak kestiklerini, ... kredi kartının ekstresinde yer alan 30.01.2007, 01.03.2007, 01.03.2007 ve 01.05.2007 tarihlerinde kesilmiş olan poliçelerin ödemelerinin inceleme dışı sanık Buket Apaydın'ın kendisine vermiş olduğu kredi kartı bilgilerini sisteme girerek gerçekleştirdiğini, söz konusu kredi kartının kime ait olduğunu bilmediğini, inceleme dışı sanık Buket Apaydın'ın poliçeyi kestikten sonra kendisine telefon edip kredi kartı numarası verdiğini, bu kredi kartı numarasını... Sigorta'nın sistemine girerek ödemeyi yaptığını, poliçeyi de kendi sisteminden kestiğini, bu poliçenin aslının ise daha sonra alındığını, sanık ve inceleme dışı sanığın kendi satmış oldukları poliçeden komisyonlarını nakit olarak aldıklarını, kendisinin herhangi bir maddi menfaati olmadığını sadece poliçe ve işlem sayısını artırmak amacı ile hareket ettiğini, her ne kadar katılan ... adına düzenlenen kredi kartından yapılan çekimler kendisi tarafından yapılmış gibi görünüyorsa da söz konusu alışverişe esas olan poliçelerin inceleme dışı sanık Buket Apaydın tarafından tali sigorta acentesi olarak satılan poliçeler olduklarını, tanık Sadettin Topuz'un pek çok sigorta şirketinin A acentesi olarak ... merkezli sigortacılık yaptığını,
Tanık ... kollukta;... Sigortanın acentesi olduğunu, katılana ait ... kredi kartı ile ödemeleri yapılan 4 adet poliçenin alt bayisi olan inceleme dışı sanık Buket Apaydın tarafından düzenlendiğini, bu poliçeler hakkında başka bir bilgisinin bulunmadığını,
İnceleme dışı sanık Buket Apaydın aşamalarda benzer şekilde; eşinin kardeşi olan sanık ... ile birlikte Devlet Hastanesi Kavşağı, Oba Kuruyemiş yanı, Sefa Apartmanı zemin katta bulunan Apaydın Sigortacılık isimli ... yerini çalıştırdıklarını, ... yerlerinin daha önce Mesut Otel arkası, Obagöl Mevki, No: 16/1 sayılı adreste bulunduğunu, 2006 ya da 2007 yıllarında 3-4 aylık bir süre kadar ... isimli bir şahsın yanlarında pazarlama elemanı olarak çalıştığını ancak sigortalı olarak çalışmadığından kayıtlarında bu kişiye ilişkin bir bilgi bulunmadığını, hatırladığı kadarıyla bu şahsın ...'lı olduğunu, verimli çalışmaması nedeniyle bu şahsı daha sonra işten çıkardıklarını, tanıklar ... ve ...'u tanıdığını, tanık ...'nun... Sigorta ile Aviva Sigorta Şirketinin ...'daki A acentesi olduğunu, tanık ...'un da ... merkezli birden çok sigorta şirketinin A acentesi olarak çalıştığını, her iki acente üzerinden sigorta poliçeleri kestirdiğini ve kendilerine kredi kartı numarası vererek ödeme yaptığını, yanlarında çalışan ... isimli şahsın rızasıyla ... Bankası veya ...'a ait kredi kartlarıyla bu acentelere ödemeler yapıldığını, yine aynı kredi kartlarıyla ayrıca şirketin sair ihtiyaçlarının karşılandığını, bu kredi kartlarını sanık ... ile birlikte kullandıklarını, bu kişi kredi kartındaki hesabın aktif tutulmasını istediği için işten ayrılmasına rağmen numarasını ve şifresini bildikleri kredi kartlarını kullanmaya devam ettiklerini, dosya içerisinde kimlik fotokopisi bulunan ve gerçek ... olarak belirtilen kişiyi tanımadığını, bu kişinin yanlarında çalışan ... isimli şahıs olmadığını, ... Karabacak isimli şahsı tanıdığını, kendisinin trafik takipçiliği yaptığını, sanık ...'ın da bu şahsı tanıdığını, kendisine gösterilen ve katılan ... adına düzenlene... seri numaralı kimlik fotokopisinde yer alan fotoğraftaki kişinin sanık ... olduğunu, ... karşısı, Güzeller Apartmanı No: 3/22 ... sayılı yerin 2002 ve 2008 yılları arasındaki ikamet adresi olduğunu, 2008 yılından sonra bu adresten ... Tatil Sitesi, B Blok, No: 17 sayılı adrese taşındığını, 2006 yılında ... Mahmutlar Kasabasında oturduğunu, üzerine atılı kredi kartı sahteciliği suçlamasını kabul etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık aşamalarda benzer şekilde; Çevre Yolu üzeri, ... Devlet Hastanesi kavşağında bulunan ... Sigorta isimli şirketin sahibi olduğunu, anılan şirketin daha önce.... bulunduğunu, 6-7 ay kadar o adreste kaldıktan sonra taşındığını, katılan ... adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı fotokopisindeki fotoğrafın kendisine ait olduğunu ancak o belgeyi kendisinin düzenlemediğini, kimin düzenlediğini de bilmediğini, daha öncesinde ... isimli bir şahsın 4-5 ay kadar yanında çalıştığını ancak bu kişinin sigortasız olarak çalışması nedeniyle elinde bu kişiye ilişkin herhangi bir belgenin bulunmadığını, ...'in kredi kartını bir kısım ödemelerde kullandıklarını, bu kart ile kendi adına kayıtlı olup ... yerinde kullandıkları hatta kontör yüklediklerini, kendisine gösterilen nüfus cüzdanı fotokopisinde resmi bulunan katılan ...'i tanımadığını, ... ... Şubesine ait kredi sözleşmesindeki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını ancak ... yeri adres bilgilerinin doğru olduğunu, sözleşmede acil durumlarda aranılacak kişi olarak gösterilen ... Karabacak isimli şahsın trafik takip işlerini yapan bir arkadaşı olduğunu, üzerine atılı suçu kabul etmediğini savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için aşağıda belirlenen sıra doğrultusunda incelenmelerinde fayda bulunmaktadır.
1- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında katılan ... AŞ ile T. ... Bankası AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığı;
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK'nın 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanun’un dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK'nın 225. maddesinde de; 'Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.' Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide 'davasız yargılama olmaz' ve 'yargılamanın sınırlılığı' olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Yine CMK'nın 226. maddesinde ise; 'Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.' hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK'nın 225. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK'nın 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını 'yargılamanın sınırlılığı' ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hâllerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması hâlinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 04.01.2011 tarihli ve 23-1 sayılı iddianamesinde suç adının 'Sahte banka veya kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama' olarak gösterildiği, anlatım kısmının '...şüpheli ...'ın müşteki ...'in kimlik bilgileri ile düzenleyip kendi fotoğrafını yapıştırdığı sahte nüfus cüzdanını kullanarak 15.10.2006 tarihinde ... ... Şubesine başvurup.... müşteri numarası ile ... adına sahte kredi kartı düzenlenmesine sebebiyet vererek kredi kartı aldığı, ayrıca yine aynı sahte nüfus cüzdanı ile müşteki ... Bankası ... Şubesine başvurarak ..***... numaralı kredi kartlarını aldığı, .... nolu kredi kartlarının herhangi bir harcama yapılmadan kapatıldığı,
Şüpheliler..'in bu kredi kartlarından, müşteki ...'tan alınan kredi kartını 15.10.2006-27.08.2008 tarihleri arasında, ... Bankasından alınan ....*** ...numaralı kredi kartını 29.12.2006-28.01.2008 tarihleri arasında kişisel harcamaları ve işletmekte oldukları tali sigorta acentasının ana sigorta acentalarına yaptıkları ödemelerde kullandıkları,' şeklinde olduğu ve sanığın '...müştekiler ... Bankası ve ...'a, müşteki ...'in kimlik bilgileri ile düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ile başvurarak kredi kartı alması ve bu kartlarını birden çok defa kullanmak suretiyle haksız yarar sağlaması' eylemi nedeniyle TCK'nın 245/3, 43, 53. maddeleri uyarınca iki defa cezalandırılmasının istendiği anlaşılmakla; iddianamede sanık ...'ın katılan ...'in kimlik bilgileri ile düzenlenmiş ele geçirilemeyen sahte nüfus cüzdanı ile katılanlar..ye başvurarak kredi kartı alması ve bu kredi kartlarını kullanmak suretiyle yarar sağlaması eylemleri bir bütün hâlinde banka sayısınca TCK'nın 245/3. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartının kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunu oluşturduğu değerlendirilerek kamu davası açıldığı, anlatılan bu fiil ve faili hakkında karar vermek zorunda olan Yerel Mahkemenin de bu fiilin nitelendirilmesinde iddia ile bağlı olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde sanık hakkında katılan ... AŞ ile T. ... Bankası AŞ’ye yönelik TCK'nın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçu bakımından açılmış bir kamu davası bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
2- İddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında katılan ... AŞ ile T. ... Bankası AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılmış bir kamu davasının bulunduğu sonucuna ulaşılması karşısında katılan ... AŞ’ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak Yerel Mahkemece hüküm kurulup kurulmadığı;
CMK'nın 'Duruşmanın sona ermesi ve hüküm' başlıklı 223. maddesinin birinci fıkrası 'Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir.' biçiminde düzenlenmiş, söz konusu fıkranın devamında da 'Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı'nın birer hüküm oldukları belirtilmiştir.
Anılan Kanun'un 'Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar' başlıklı 230. maddesi ise;
'(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu'nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun'un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
...' şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu madde uyarınca, mahkûmiyet hükmünün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiil ile bunun nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 10.11.2015 tarih ve 141-246 sayı ile verilen kararın başlık kısmında ... AŞ katılan olarak gösterilmiş ise de gerekçe bölümünün 'Mahkememizce daha önceden ...'tan alınan kredi kartlarına ve ... Bankası'ndan alınıp harcama yapılan kredi kartlarına ilişkin verilen mahkûmiyet hükümleri onanmıştır.
Mahkeminin bozulan hükmü...... Bankası'ndan alınmasına rağmen kullanılmayan 4043 **** 0941 7012 ve 5440 **** 0941 7013 nolu kredi kartlarına ilişkin eylemlerin hükmüdür.
Mahkemece bu eylemlere ilişkin olarak verilen beraat hükümleri bozulmuştur
Yine uyulmasına karar verilen bozma ilamına göre sanığın ... Bankası'ndan aldığı ve kullanmadığı iki adet kredi kartına ilişkin olarak da eylemin TCK 245/1 maddesindeki suçu oluşturduğu kanaatiyle kart sayısınca mahkûmiyet kararı vermek gerekmiştir.' şeklinde açıklanıp hüküm kısmında da sanığın katılan T. ... Bankası AŞ'ye ait olup katılan ... adına düzenlenen ...numaralı kredi kartlarına ilişkin olarak TCK'nın 245/2, 43, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğinin belirtilmesi karşısında katılan ... AŞ'ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak Yerel Mahkemece hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında sanık hakkında katılan ... AŞ’ye yönelik kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eylemi nedeniyle sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiş olup katılan ... AŞ'ye yönelik sahte kredi kartı üretme suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak mahallinde her zaman karar verilmesi mümkün görülmüştür.
3- Kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eyleminin TCK'nın 212. maddesi delaletiyle sahte kredi kartı üretme suçunun yanında ayrıca aynı Kanun'un 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağı ile katılan ... adına katılan T. ... Bankası AŞ tarafından ... numaralı olmak üzere toplam üç adet kredi kartı düzenlendiği ve bu kartlardan .. numaralı kredi kartlarının herhangi bir şekilde kullanılmadığı anlaşılmakla kullanılmayan bu kredi kartlarının sanık ... ile olan bağlantılarının tespiti ve bu bağlamda sanık hakkında sahte kart üretme suçu nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediğine ilişkin uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmelerinde fayda bulunmaktadır.
TCK’nın “Özel Belgede Sahtecilik” başlığını taşıyan 207. maddesi;
'Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.' şeklinde düzenlenmiştir.
Özel belge, kamu görevlisinin görevi nedeniyle düzenledikleri dışında kalan, resmî belgeden sayılmayan, resmî bir işlem nedeniyle düzenlenmiş olmayan, ancak; doğrudan hukuken hüküm, sonuç meydana getiren, bir hakkın doğmasına veya kanıtlanmasına yarayan yazıdır (Kubilay Taşdemir, Belgelerde Sahtecilik Suçları, ..., 2013, s. 441.). Başka bir deyişle, resmî belgenin özelliklerini taşımayan tüm yazılar özel belge olarak nitelendirilebilir.
Özel belgede sahtecilik suçunun seçimlik hareketleri gerçek bir belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi, belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi veya sahte özel belgenin bu özelliği bilinerek kullanılması olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte gerçek bir belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesine ilişkin seçimlik hareketlerin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için bu belgelerin ayrıca kullanılması da gerekmektedir. Kullanmadan maksat, bu sahte belgenin herhangi bir hukuki ilişkide veya herhangi bir hukuki işlem tesisinde dikkate alınmasını sağlamaya çalışmaktır.
Özel belgede sahtecilik suçunun oluşabilmesi için, sahteciliğe konu belgenin aldatma yeteneğinin de bulunması gerekir.
Diğer taraftan 01.03.2006 tarihli ve 26095 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 'Amaç' başlıklı birinci maddesi;
'Bu Kanunun amacı; banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin çalışmasını sağlamaktır.',
“Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik” başlıklı 37. maddesinin ikinci fıkrası ise “Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler.” şeklinde hüküm altına alınarak kartlı ödemeler sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla TCK'da yer alan sahtecilik suçlarından ayrı olarak özel bir tür sahtecilik suçu düzenlenmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için kredi kartı sözleşmesi, üye ... yeri sözleşmesi veya bunların ekinde yer alan belgelerde sahtecilik yapılması ya da bu sözleşmelerin düzenlemesini sağlamak amacıyla sahte belge ibraz edilmesi gerekmektedir.
Buna göre kredi kartı sözleşmesi ve eki belgelerde sahtecilik yapılması durumunda TCK’nın 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik ve 5464 sayılı Kanun’un 37/2. maddesinde düzenlenen sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik suçları arasında içtima sorunu ortaya çıkmaktadır.
Tek fiille birden fazla suç normunun ihlali hâlinde, bu normlar arasındaki içtima ilişkisi ya 'farklı neviden fikri içtima' ya da 'görünüşte içtima' kapsamında kalmaktadır.
Farklı neviden fikri içtima TCK'nın 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir. Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
Görünüşte içtima ise çeşitli normların aynı fiille ilgili görünmelerine rağmen, aslında bunlardan yalnız birinin uygulanabilmesidir (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, ..., 1972, s. 167.). Görünüşte içtima kanunda düzenlenmemiştir, ancak ceza normlarının birbirleriyle olan ilişkisi ve bunların yorumundan aynı fiille ilgili görülen çeşitli normlardan sadece birinin uygulanabileceği sonucuna varmak mümkün olduğundan, kanun koyucunun görünüşte içtima şekillerine yer vermesi gerekmemektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ... Eylül 2015, 8. Bası, s. 519.).
Fikri içtima ve görünüşte içtimanın ortak özelliği fiilin tek ve aynı olmasıdır. Ancak fikri içtima hükmünün uygulanabilmesi için görünüşte içtima hâllerinden birinin bulunmaması gerekmektedir. Bu nedenle, tek fiille ilgili suç tipleri arasında öncelikle görünüşte içtima ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespiti gerekli olup görünüşte içtima ilişkisinin bulunması, fikri içtima hükmünün uygulanmasına engel teşkil eder. Fikri içtimanın görünüşte içtimadan en önemli farkı, fikri içtima hâlinde sebebiyet verilen suç tiplerine ilişkin normların hepsinin uygulanabilmesine karşılık görünüşte içtimada normlardan sadece birinin uygulanabilir olmasıdır. Başka bir deyişle, görünüşte içtima hâlinde gerçekte sadece bir norm ihlâl edilmekte olup diğer normların ihlâli sadece görünüştedir. Çünkü suç tiplerine ilişkin normların hepsi fiilin haksızlık muhtevasını tümü ile kapsamakla beraber gerçekte uygulanacak olan norm, haksızlık muhtevası itibarı ile diğer normları da tüketmekte, tüm normlar haksızlık ilişkisi bakımından tamamen örtüşmektedir. Dolayısıyla, normlardan sadece biri gerçekte uygulanma kabiliyetine sahiptir (Neslihan Göktürk, Fikri İçtima, ... Yayınevi, ... 2013, s. 73-74.).
Görünüşte içtima hâllerinde hangi hükmün uygulanması gerektiği, 'tüketen-tüketilen norm ilişkisi', 'yardımcı (tali) normun sonralığı' ve 'özel normun önceliği' gibi ilkelere göre belirlenmektedir.
Uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından 'özel normun önceliği' ilkesi üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Genel norm ile aynı hukuki yararı koruyan özel norm, genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları da ihtiva etmektedir. Böyle bir durumda 'özel normun önceliği' ilkesi uyarınca olaya genel norm değil özel norm uygulanacaktır. Suçun temel ve nitelikli hâlleri arasındaki ilişki, özgü suç ve genel suç arasındaki ilişki ile genel ve özel kanun arasındaki ilişki, özel-genel norm ilişkisi içinde değerlendirilmektedir (M. Emin Artuk-A. Gökçen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, ... Yayınevi, ..., 2014, s. 636; Veli ... Özbek-... Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, 2015, s. 612-613; Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, ... Yayınevi, ..., 2016, s. 685-686; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, ... Yayınevi, 8. Bası, ..., 2015, s. 520.). Örneğin, 5237 sayılı Kanun'da zimmet suçunu düzenleyen 247. madde hükmü genel norm niteliğinde iken 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 160. maddesinde düzenlenmiş olan zimmet suçu özel norm niteliği taşıdığından, Bankacılık Kanunu kapsamındaki bir banka görevlisinin zimmet suçunu işlemesi durumunda özel normun önceliği ilkesi gereğince 5237 sayılı TCK'nın 247. maddesi değil Bankacılık Kanunu’nun ilgili hükmü uygulanmalıdır.
Öte yandan, 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nın 'Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması' başlıklı 245. maddesine ikinci fıkra olarak; 'Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.' hükmü eklenmiştir. Bu fıkrada seçimlik hareketlerden biri olarak düzenlenen sahte banka veya kredi kartı üretme eylemi tamamen yeni bir sahte kart oluşturulması veya gerçek bir kart üzerinde değişiklik yapılması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Ancak bu suçun oluşumu için kartın sahte olarak düzenlenmesi eyleminin mutlaka fail tarafından gerçekleştirilmesine gerek yoktur. Failin sahte belgelerle başvurarak, başkası veya olmayan bir kimse adına bankaya kart düzenletmesi durumu da, bu fıkradaki üretim tabiri içinde değerlendirilecek ve diğer unsurların varlığı hâlinde bahsedilen suç oluşacaktır (Osman Yaşar - ... Tahsin Gökcan - ... Artuç, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, ... Yayınevi, 2. Bası, ..., 2014, s. 7348.). Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.
Bu aşamada uyuşmazlık konusu ile ilgili olduğu ölçüde 'dolaylı faillik' kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir.
TCK'nın 'Faillik' başlıklı 37. maddesi;
'1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır.' şeklinde hüküm altına alınarak birinci fıkrada müşterek faillik, ikinci fıkrada ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Anılan maddenin ikinci fıkrasının gerekçesi ise 'Kişi suçu bir başkasını araç olarak kullanmak suretiyle gerçekleştirebilir. Bu durumda dolaylı faillik söz konusudur. Dolaylı faillikte, arka plandaki kişi, suçun icraî hareketlerini gerçekleştiren şahsın ve hareketinin üzerinde hâkimiyet kurmaktadır ve bu hâkimiyet nedeniyle, fail olarak sorumlu tutulmaktadır.
Suçun işlenmesinde kusur yeteneği olmayan kişilerin araç olarak kullanılması durumunda, dolaylı faile verilecek olan cezanın bu nedenle artırılması kabul edilmiştir. Zira bu durumda sadece bir suç işlenmemekte, kendisini yönlendirme yeteneği olmayan kişiler istismar da edilmektedir.' şeklinde açıklanmıştır.
Suç teşkil eden haksızlık bazen başka bir kişinin araç olarak kullanılması suretiyle gerçekleştirilebilir. Dolaylı faillik olarak tanımlanan bu durumda, arka plandaki kişi (dolaylı fail), görünüşte suçun icrasına doğrudan bir katkıda bulunmamakla birlikte, suçun icraî hareketlerini gerçekleştiren şahıs ile bu şahsın hareketleri üzerinde hâkimiyet kurmakta ve bu hâkimiyet nedeniyle de araç olarak kullanılan kişi, dolaylı failin işlemeyi kastettiği suçun kanuni tanımındaki hareketleri gerçekleştirmektedir. Bu durumda suçun icra hareketlerini gerçekleştiren kişi, azmettirilen veya müşterek failden farklı olarak, özgür iradesiyle hareket etmemekte adeta bir araç konumunda bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da bir başkasını suçun işlenişinde araç olarak kullanan kişi, suçun faili olarak cezalandırılmaktadır.
Kişinin iradesi üzerinde hâkimiyet kurulması, zorlama yoluyla, kusur yeteneği olmayan bir kişinin bu durumundan veya kişinin hatasından yararlanmak suretiyle gerçekleşebilir (M. Emin Artuk-A. Gökcen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, ... Yayınevi, ..., 2019, s. 741.).
Bu anlamda gerçeğe aykırı belgelerle yapılan başvuru üzerine banka görevlisinin hatasından yararlanılarak, diğer bir ifade ile banka görevlisinin araç olarak kullanılması suretiyle sahte kart üretilmesinin sağlanması hâlinde de bankaya başvuran kişinin sahte kart üretme suçu bakımından dolaylı fail olarak sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir (Berrin Akbulut, Bilişim Alanında Suçlar, 2. Baskı, ... Yayınevi, ..., 2017, s. 322.).
TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, sahte olarak üretilmiş banka veya kredi kartıdır. Bu nedenle sahteciliğin banka veya kredi kartında yapılmış olması gerekir. Kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik eylemi, yapılan başvuru sonucunda sahte kartın banka tarafından düzenlenmesinin sağlanması hâlinde bu fıkra kapsamında aksi hâlde ise 5464 sayılı Kanun'un 37/2. maddesi kapsamında değerlendirilir. Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yönde gelişmiştir.
TCK’nın 245/2. maddesinde yer alan suç bir tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Maddede sayılan hareketlerin gerçekleştirilmesiyle birlikte, herhangi bir zararın oluşup oluşmadığına bakılmaksızın salt zarar tehlikesi dikkate alınarak suçun oluştuğu kabul edilecektir. Bu bakımdan bahse konu suçun mağduru kart çıkaran banka veya diğer finansal kuruluştur (... Emre Yıldız, Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçu, ... Yayınevi, ... 2015, Birinci Baskı, s. 247-248; Veli ... Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Seçkin, Eylül 2017, s. 993.). Yargıtayın istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da TCK’nın 245/2. maddesinde düzenlenen suçun mağdurunun kartı düzenleyen banka veya diğer finansal kuruluş olduğu kabul edilmiştir.
Diğer taraftan uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından görünüşte içtima hâllerinde hangi hükmün uygulanması gerektiği belirlenirken dikkate alınan ilkelerden 'tüketen-tüketilen norm ilişkisi' üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Bir ceza normu bir veya daha fazla başka ceza normlarını bünyesine almış ise 'tüketen-tüketilen norm ilişkisi'nden söz edilir. Bu durumda normları bünyesine alan ceza normu, diğer normları tüketmektedir. Bu takdirde fiile sadece tüketen norm uygulanabilecektir. TCK'nın 42. maddesinde 'Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.' şeklinde hüküm altına alınan ve işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedileceğine ilişkin kuralın istisnalarından biri olan 'bileşik suç' tüketen-tüketilen norm ilişkisinin tipik görünümlerinden birisidir.
Öte yandan zincirleme suç, 765 sayılı Kanun'un 80. maddesinde; 'Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır.' şeklinde hüküm altına alınmıştır. Buna karşın 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesinin ilk fıkrasında; 'Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.' biçiminde düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; 'Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.' denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise 'Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.' düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
TCK'nın 43/1. maddesi düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCK’da yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim, 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesinde bulunan, “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde gözönüne alınabilecektir.
Ayrıca, Kanun'da “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramları konusunda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin saptamaların yapılması da mümkün olmadığından, bu husus her somut olayın özelliği göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin “değişik zamanlarda” işlenip işlenmediği belirlenmelidir.
Aynı suç 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.” denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de “aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu”, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Buna göre suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz etmek mümkün iken, suçun ismi değiştiğinde artık aynı suçtan bahsetmek mümkün değildir. Örneğin dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık eylemleri aynı suç sayılır iken, dolandırıcılık ile güveni kötüye kullanma, hırsızlık ile dolandırıcılık, hırsızlık ile suç eşyasını satın alma aynı suç kavramı içerisinde değerlendirilemeyecektir. Aynı suç kavramına, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâli de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi 18. Baskı, ..., 2012. s. 339; Osman Yaşar - ... Tahsin Gökcan-... Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. Cilt, ..., 2014, s. 1241-1242; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 8. bası, ..., 2015, s. 492-493; Türkan Sancar Yalçın, Yeni Türk Ceza Kanununda “Zincirleme Suç”, TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253.).
Diğer taraftan TCK'da düzenlenen resmî ve özel belgede sahtecilik suçları bakımından özel bir içtima hükmü getiren aynı Kanun'un “İçtima” başlıklı 212. maddesi; “Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup bu hükme göre, sahte resmî veya özel belgenin başka bir suçun işlenmesinde kullanılması durumunda, fail hem sahtecilik, hem de belgenin kullanıldığı suçtan dolayı sorumlu tutulacaktır. Başka bir anlatımla sahte belge başka suçun işlenmesi sırasında kullanıldığında fail, hem sahtecilik hem de belgenin kullanıldığı suçtan cezalandırılacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde;
Sanık ...'ın katılan ...'in kimlik bilgileri ile düzenlenmiş ele geçirilemeyen sahte nüfus cüzdanı ile katılan 'ye başvurarak üç adet kredi kartı aldığı iddia edilen somut olayda;
a- Kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eyleminin TCK'nın 212. maddesi delaletiyle sahte kredi kartı üretme suçunun yanında ayrıca aynı Kanun'un 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağı;
Özel norm niteliğinde olan kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçunun kartlı ödemeler sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla TCK'da yer alan resmî ve özel belgede sahtecilik suçlarından ayrı özel bir tür sahtecilik suçu olarak 5464 sayılı Kanun'un 37. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlendiğinden sanığın kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eyleminin TCK'nın 212. maddesi delaletiyle sahte kredi kartı üretme suçunun yanında ayrıca aynı Kanun'un 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturmayacağı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
b- Katılan ... adına katılan T. ... Bankası AŞ tarafından ...numaralı olmak üzere toplam üç adet kredi kartı düzenlendiği ve bu kartlardan ... numaralı kredi kartlarının herhangi bir şekilde kullanılmadığı anlaşılmakla kullanılmayan bu kredi kartlarının sanık ... ile olan bağlantılarının tespiti ve bu bağlamda sanık hakkında sahte kart üretme suçu nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediği;
Gerçeğe aykırı belgelerle yapılan başvuru üzerine banka görevlilerinin araç olarak kullanılması suretiyle sahte kart üretilmesinin sağlanması hâlinde bankaya başvuran kişinin sahte kart üretme suçu bakımından dolaylı fail olarak sorumlu olduğu ve TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılmasının gerektiği, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 37. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik ve 5237 sayılı TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında hüküm altına alınan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarından biri diğerinin daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekli olmadığından TCK'nın 43. maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği şekilde aynı suç sayılamayacakları, yine kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçunun kartlı ödemeler sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla TCK'da yer alan resmî ve özel belgede sahtecilik suçlarından ayrı özel bir tür sahtecilik suçu olarak 5464 sayılı Kanun'da düzenlenmesi karşısında resmî ve özel belgede sahtecilik suçları açısından TCK'nın 212. maddesinde hüküm altına alınan özel içtima hükmünün bu suç açısından uygulama yerinin bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde gerçeğe aykırı belgelerle yapılan başvuru üzerine banka görevlilerinin araç olarak kullanılması suretiyle sahte kart üretilmesinin sağlanması hâlinde TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçunun 5464 sayılı Kanun'un 37. maddesinin ikinci fıkrasında hüküm altına alınan kredi kartı sözleşmesindeki sahtecilik suçunu bünyesine aldığı ve bu suçu tükettiği, diğer bir anlatımla bu durumda kredi kartı sözleşmesindeki sahtecilik suçunun sahte kredi kartı üretme suçunun unsuru olduğu, bu nedenle de kredi kartı sözleşmesi ve ekinde yer alan belgede sahtecilik yapma eylemi nedeniyle sanık hakkında sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün değilse de dosya kapsamına göre katılan ... adına T. ... Bankası AŞ tarafından toplam üç adet kredi kartı düzenlendiğinin anlaşılması karşısında bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda T. ... Bankası AŞ'ye yönelik TCK'nın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçunun birden fazla işlendiğinin tespiti hâlinde sanık hakkında TCK'nın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle; katılan ... adına katılan T. ... Bankası AŞ tarafından düzenlenen 5549 **** 2402 7017 numaralı kredi kartının harcama detaylarına göre sanık ... tarafından teslim alınıp kullanıldığı anlaşılmakta ise de adli emanetin 2010/84 sırasında kayıtlı bulunan ve katılan ... adına T. ... Bankası AŞ ile sanık ... arasında imzalandığı değerlendirilen bila tarihli bankacılık hizmetleri sözleşmesinin katılan adına düzenlenen kartlardan hangisine ait olduğu, bu kartlara ilişkin müracaatların hangi tarihte, hangi şubeye, nasıl yapıldığı, kartların hangi tarihte üretildiği, teslim edilip edilmedikleri, teslim edilmiş ise hangi tarihte kime teslim edildikleri ve bu bağlamda herhangi bir şekilde kullanılmadıkları anlaşılan... numaralı kredi kartlarının sanık ile bağlantılarının bulunup bulunmadığı hususları araştırılarak sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı mağdura karşı aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin tespiti hâlinde sanığın T. ... Bankası AŞ tarafından üretilen tüm kartlara ilişkin olarak bir kez TCK'nın 245/2 ve 43. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile kullanılmayan kart sayısınca ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükümlerinin, T. ... Bankası AŞ'ye ait olup herhangi bir şekilde kullanılmadıkları anlaşılan 5440 **** 0941 7013 ve 4043 **** 0941 7012 numaralı kredi kartlarının sanık ... ile olan bağlantılarının tespiti ve bu bağlamda sanık hakkında sahte kart üretme suçu nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Uyuşmazlık konularının müzakere esnasında belirlenen incelenme sırasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) (1) ve (3-a) numaralı uyuşmazlık konuları bakımından REDDİNE,
b) (2) ve (3-b) numaralı uyuşmazlık konuları bakımından değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 15.06.2016 tarihli ve 2707-7954 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.11.2015 tarihli ve 141-246 sayılı mahkûmiyet hükümlerinin, T. ... Bankası AŞ'ye ait olup herhangi bir şekilde kullanılmadıkları anlaşılan 5440 **** 0941 7013 ve 4043 **** 0941 7012 numaralı kredi kartlarının sanık ... ile olan bağlantılarının tespiti ve bu bağlamda sanık hakkında sahte kart üretme suçu nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede tüm uyuşmazlık konuları bakımından oy birliğiyle karar verildi.
...