Ceza Genel Kurulu 2020/379 E. , 2021/599 K.
Zimmet suçundan sanık ...'ın beraatine ilişkin Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.09.2012 tarihli ve 175-236 sayılı hükmün, katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 12.10.2015 tarih ve 12006-15018 sayı ile;
'Sanığın Aydın Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğünde tahsildar kadrosunda görev yaptığı, abonelerden ...'in 05.02.2010 tarihinde belediye birimlerine yaptığı müracaat ile fatura bedelini ödemesine rağmen suyunun kesildiğini bildirmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde; sanığın 29.01.2010 tarih, G/402185 ve 402242 numaralı 2 adet makbuzun bedelleri tahsil edildiği hâlde tahsilat işlemi yapılmamış gibi bu makbuzların iptalini sağlayarak 94,86 TL'yi mal edinmek suretiyle nitelikli zimmet suçunu işlediği anlaşılmakla, suçun tüm unsurları ile oluştuğu gözetilmeden dosya kapsamı ile oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraat kararı verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 26.05.2016 tarih ve 517-204 sayı ile;
'Her ne kadar belediyenin dış biriminde veznedar olan sanığın makbuz karşılığı tahsil ettiği paralara ilişkin makbuzlardan 29.01.2010 tarih, G/402195 - 402185 ve 402242 No.'lu makbuzları iptal ederek bu makbuzlar karşılığı aldığı paraları zimmetine geçirdiği iddiasıyla zimmet suçundan kamu davası açılmış ise de, suç konusu makbuzlar ile tahsil edilen miktarların azlığı, iptal edilen 402195 No.'lu makbuz bedelinin aynı tarihli ve G/402237 No.'lu makbuzla yatırılmış olması, diğer iki makbuz bedelinin 05.02.2010 tarihinde G/402290 No.'lu makbuzla ödenmiş olması, sanığın makbuz iptal yetkisinin bulunmaması, makbuz iptallerinin bazen mükerrer makbuz kesilmesi veya sistemin gidip gelmesi nedeniyle hatalı makbuz kesilmesinden kaynaklanabileceğine ilişkin sanık savunmaları ile bilirkişi heyeti ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, sanığın bu paraları kullanmak maksadıyla üzerinde tutmadığı, olayın yanlışlıkla meydana geldiğine ilişkin savunmasının aksine delil bulunmadığı, bu nedenle sanığın yüklenen zimmet suçu açısından kastının bulunmadığı, zimmet suçundan yasada öngörülen ceza miktarı ile sanığın zimmetine geçirdiği iddia edilen miktarın birlikte değerlendirilmesi sonucunda makbuzların iptali işleminin yanlışlıktan kaynaklı olmasının mümkün olduğu, bu kadar az miktarda bir para için zimmet suçunun işlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi hakkaniyete de uygun olmadığı, bilirkişi raporunda da olayın sehven meydana geldiğinin belirtilmiş olduğu, bu nedenle sanığın yüklenen zimmet suçu açısından kastının bulunmadığı' gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılanlar vekilleri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2016 tarihli ve 309466 sayılı, 01.06.2020 tarihli ve 48089 sayılı 'Bozma' istekli tebliğnameleriyle dosya kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 21.09.2020 tarih ve 2899-12324 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı zimmet suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanığın Aydın Belediyesi Mali Hizmetleri Müdürlüğünde tahsildar olarak görev yaptığı,
Aydın Belediye Başkanlığında görev yapan mali hizmetler müdürü, tahsilat şefi ve kontrol görevlisi tarafından düzenlenen 05.02.2010 tarihli tutanağa göre; 402185 seri numaralı makbuz sahibi ...’in, suyunun kesilmesi üzerine 05.02.2010 tarihinde tahsildar şefi ...’a müracaat ettiği, aynı tarihte yapılan kontrol sonucunda 29.01.2010 tarihinde 402195-402242 numaralı makbuzların da iptal edilmesine rağmen Belediyede olması gereken makbuzların üst nüshalarının mükelleflerin elinde olduğu ve ödemelerin yapıldığı,
Aydın Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğü Tahsilat Şefliğinin 30.05.2011 tarihli yazına göre; tahsilat makbuzlarının düzenlendiği 29.01.2010 tarihinde makbuzları iptal etme yetkisinin tahsilat şefi ...'a ait olduğu,
Sayıştay emekli uzman denetçileri tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; olayın ortaya çıkması üzerine 29.01.2010 tarihli ve G/402185 numaralı 49 TL’lik makbuz bedelinin 05.02.2010 tarihinde G/402288 numaralı makbuz ile, 29.01.2010 tarihli ve G/402242 numaralı 45,86 TL makbuz bedelinin 05.02.2010 tarihinde G/402290 numaralı makbuz ile sanık tarafından ödendiği, 29.01.2010 tarihli ve G/402195 numaralı 29,96 TL’lik makbuz bedelinin ise 29.01.2010 tarihinde G/402237 numaralı makbuz ile sanık tarafından yatırıldığı, sanığın mükelleflere vermesine rağmen iptal ettiği ve Belediyeye bildirmediği 29.01.2010 tarihli G/402185 ve G/402242 numaralı (49 + 45,86 TL olmak üzere) toplam 94,86 TL’yi 05.02.2010 tarihinde G/402290 ve G/402288 numaralı makbuzlarla ödeyene kadar uhdesinde tutmuş ise de bu miktar parayı kullanmak kastıyla üzerinde tutmadığı, olayın sehven meydana geldiğinin belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ...; su borcunu 29.01.2010 tarihinde eşinin Çarşamba Pazarının orada bulunan belediye binasında ödediğini, aradan yaklaşık on gün geçtikten sonra işteyken eşinin evde kullandıkları suyun kesildiğini telefonda söylemesi üzerine Belediyeye müracaat ettiğini ve söz konusu tahsilat makbuzunu gösterdiğini, bunun üzerine sularının kullanıma açıldığını, sanığı tanımadığını, kendisinden Belediye tarafından sonradan para talep edilmediğini,
Mağdur ...; hatırladığı kadarıyla su parasını Aydın Adalet Sarayının karşısındaki Belediye binasında kızıyla birlikte ödediğini, parayı tahsil eden kişiyi tanımadığını, kullandığı suyun kesilmediğini, tekrardan kendisinden para istenmediğini,
Mağdur ...; sanığı tanımadığını, Belediyenin tahsilat biriminde ödediği miktarı hatırlamadığını, Belediyeden telefonla aranarak söz konusu bedeli ödeyip ödemediği sorulunca borcunu ödediğini ve kendisinde bulunan makbuzu ibraz edebileceğini söylediğini, Belediyedeki yetkilinin buna gerek olmadığını ifade ettiğini, kullandıkları suyun kesilmesi, haklarında icra takibi başlatılması gibi bir işleme maruz kalmadığını, söz konusu borcun ödenmediğine ilişkin olan kaydın kendisi tarafından sehven unutulan bir ödeme mi, yoksa sanık tarafından kayıtlara intikal ettirilmemiş bir ödeme mi olduğunu bilmediğini, bir zararının bulunmadığını,
Tanık ...; olay tarihinde Belediyede tahsilat şefi olduğunu, dış veznelerde çalışan veznedarların iptal etmek istedikleri makbuzun numarasını telefonda söylemeleri üzerine iptal işlemini yaptığını, makbuzların da 10-15 gün sonra makbuz kontol memuru olan Günsu Atalay’a gönderildiğini, 05.02.2010 tarihinde daha önceden tanımadığı mağdur ...’un odasına gelip “Borcum olmadığı hâlde nasıl suyumu kesersiniz?” dediğini, bu şahsın elinde bulunan makbuza göre hesabının borçlu göründüğünü, söz konusu makbuzun Belediyede kalan nüshasının bilgisayar ortamında iptal edildiğini tespit ettiğini, mağdur ...’u sakinleştirmeye çalıştığı hâlde “Başkan ile görüşeceğim.” demesi üzerine müdüre gitmesini önce onunla konuşmasını söylediğini, mağdur ...’un kesilen suyunu hemen açtırdığını, yapılan tahsilatların iptal edilmek istenmesi durumunda şefin aranıp ilgili makbuzun getirtilip kontrol edildiğini, iptal sebebinin ilgili tahsildara sorulup sonrasında yazılarak iptal edildiğini, söz konusu makbuzların neden iptal edildiğini hatırlamadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... idari tahkikat aşamasında; bir günde dış veznede 300-400 makbuz kestiklerini, kullandıkları sistemin sık sık gidip gelmesinden, yanlış dönem borcunun kesilmesinden ya da yanlış sicil girişi yapılmasından kaynaklanan hatalı makbuz kesildiğinden dolayı veznelerde makbuz iptal işlemlerinin çok fazla yaşandığını, bunun dış veznelerden telefonla tahsilat şefine bildirilmesiyle iptal yetkisine sahip olan tahsilat şefi Kemal Arıkan tarafından yapıldığını, tahsilat şefine ulaşılamadığı durumlarda iptal edilecek makbuzun seri numarası yazılarak daha sonra yapıldığını, her ne kadar makbuz iptal edilmeden yeni bir makbuz kesilmemesi gerekse de yoğunluğun fazla olduğu zamanlarda sırada bekleyen vatandaşın mağdur edilmemesi için makbuz numarası not edilerek makbuz kesme işlemine devam edildiğini, makbuz numarasının yanlış not edilmesi ya da tahsilat şefine telefonda yanlış bildirilmesi veya onun tarafından yanlış anlaşılması sonucu iptal edilmesi gereken makbuz yerine başka bir makbuzun iptal edilebildiğini, irsaliyelerin çekilmesinden ve rutin kontrollerin yapılmasından sonra sehven iptal edilmiş olan makbuzlar ortaya çıktığında tahsilat şefliği tarafından muhasebeye banka tahsilatı kestirilerek makbuzu iptal ettiren tahsildara faiziyle birlikte bankaya yatırılmak suretiyle ödettirildiğini, bu şekilde farklı tahsildarlar tarafından gerçekleştirilen bir çok tahsilat makbuzu bulunmasına rağmen sadece kendisi hakkında dava açıldığını, iptal işleminin sehven gerçekleştiğini, zaten 402185 numaralı tahsilat makbuzu vatandaşta olmasa dahi dairedeki rutin kontrollerde bunun ortaya çıkacağından faizi ile birlikte vatandaşın mağduriyetinin giderileceğini, kaldı ki mağdurun zararını da giderdiğini, bu makbuzların neden iptal edildiğini bilmediğini, bu olay aracılığıyla emekliye ayrılması için kendisine psikolojik baskı yapıldığını,
Savcılıkta; borçlu olan mükelleften parayı tahsil edip tahsilat makbuzunu verdiğini, bu makbuzların neden iptal edildiğini bilmediğini, kurum tarafından tebliğ edilen 08.03.2010 tarihli yazıda üç adet makbuzun iptal edildiği ifade edilirken aynı tarihli, sayılı ve numaralı yazıda ise bir adet makbuzun belirtildiğini,
Mahkemede; suçlamayı kabul etmediğini, savunma yapması için verilen aynı tarihli ve numaralı yazılarda dahi farklı makbuzlardan bahsedildiğini, sistemin gitmesi sebebi ile ikinci kez makbuz kesilebildiğini, iddiaya konu makbuzlarda da böyle bir durumun oluştuğunu, son kesilen makbuzu vatandaşa vermesi gerekirken önceki makbuzu vatandaşa verdiğini,
Savunmuştur.
Zimmet suçu TCK'nın 247. maddesinde;
'(1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir' şeklinde düzenlenmiştir.
Madde ile kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, zimmet suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır.
Maddenin ilk fıkrasında zimmet suçunun basit şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrada, suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hâl olarak öngörülmüş, böylece hileli davranışlarla işlenen zimmet suçu, ayrı bir suç olarak değil, basit zimmet suçunun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinde '...Zimmet suçunda, suç konusu mal kamu görevlisinin zilyetliğinde veya koruma ve gözetim sorumluluğunda olduğu için, bunun zimmete geçirilmesi için herhangi bir kişinin aldatılmış olması gerekmez. Burada hile, sadece zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan, zimmet suçundaki hile, suçun delillerini gizlemeye yönelik bir davranıştır...' ifadelerine yer verilmek suretiyle nitelikli zimmet suçunun oluşması bakımından hilenin hangi davranışlarla gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklama yapılmıştır. Görüldüğü gibi hilenin aldatıcı nitelikte ve zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmesine yönelik olması ve bunu sağlamaya elverişli nitelikte bulunması gerekir. 765 sayılı TCK'nın 202. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 'dairesini aldatacak' ibaresine, maddede yer verilmeyerek nitelikli zimmet suçunun uygulama alanı genişletilmiş, böylece hileli davranışların olağan ve basit bir denetim, araştırma ve karşılaştırma ile ilk bakışta kolayca ve kesin bir biçimde anlaşılabilecek nitelikte olmamak şartıyla, zimmet veya miktarının kurum içi kayıtlardan ortaya çıkarılması hâlinde de eylemin nitelikli zimmet olarak kabulü mümkün hâle gelmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın Aydın Büyükşehir Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğünde tahsildar olduğu, 29.01.2010 tarihinde su borcunu ödediği hâlde abone olduğu suyu kesilen mağdur ...'un 05.02.2010 tarihinde borcunu ödediğine ilişkin tahsilat makbuzu ile tahsildar şefi olan tanık ...’a müracaat ettiği, tanık Kemal'in yaptığı kontrol sonucunda 29.01.2010 tarihinde sanık tarafından üç adet tahsilat makbuzunun iptal edildiğinin tespit edildiği, bu makbuzların Belediyede üst nüshalarının bulunmadığı ve mükelleflerden su borcunun tahsil edildiğinin anlaşılması üzerine sanık hakkında soruşturmaya başlandığı, yapılan inceleme neticesinde 29.01.2010 tarihinde tahsil edilip iptal edilen 49 TL ve 45,86 TL'lik makbuz bedellerinin iptal tarihinden bir hafta sonra mağdur ...'un müracaatı üzerine sanık tarafından kurum hesabına yatırıldığı, 29.01.2010 tarihinde tahsil edilen 29,96 TL’lik makbuz bedelinin ise sanık tarafından iptal edilerek aynı gün kurum hesabına yatırıldığı, neticede sanığın mükelleflere tahsilat makbuzu vermesine rağmen aynı gün yaptığı iki ayrı tahsilat makbuzunu aynı tarihte iptal edip bu durum Belediyeye bildirmediği ve tahsilat makbuzlarının bedeli olan toplam 94,86 TL’yi yaklaşık bir hafta kadar uhdesinde bulundurmak suretiyle ve zimmetine geçirdiği iddia edilen olayda;
Sanığın aşamalarda, bir günde dış veznede 300-400 makbuz kestiklerini, sistemin sık sık kesilmesi, yanlış dönem borcu yatırılması ya da yanlış sicil ile giriş yapılması nedenleriyle hatalı makbuz düzenlenebildiğini ve bu yüzden veznelerde makbuz iptal işlemlerinin sık sık yaşandığını savunması, sayıştay emekli uzman denetçileri tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, olayın sehven meydana geldiğinin belirtilmesi, yoğun iş yükü altında çalışan sanığın gün içerisinde yapmış olduğu işlemlerin fazlalığı, zimmete geçirdiği iddia edilen miktarın değerinin azlığı ve söz konusu iptal edilen tahsilat makbuzlarının aynı tarihte düzenlenip sadece iki adet olması, sabıkasız olan sanık hakkında daha önce benzer bir iddianın bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın suç kastının bulunmadığı, bu nedenle zimmet suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün usul ve kanuna uygun olması nedeniyle onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; 'Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından bozulması üzerine, direnme yoluyla Yargıtay Ceza Genel Kurulunun önüne gelen bu olayda Yüksek Ceza Genel Kurulunun sanığın beraati gerekir yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Şöyle ki;
Sanık ... Aydın Büyükşehir Belediyesinde Aski Genel Müdürlüğünde mali hizmetler biriminde tahsildar olarak görev yapmaktadır. Kamu görevlisi olduğunda şüphe yoktur. Mağdurlardan ...'in 05.02.2010 tarihinde Aydın Belediyesine müracaat ederek su fatura bedelini ödemesine rağmen suyunun kesildiğini bildirmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde, sanığın 29.01.2010 tarihinde 402185 ve 402242 No.'lu iki adet makbuz bedelini tahsil ettiği hâlde tahsilat işlemi yapılmamış gibi bu makbuzların iptalini sağlayarak 94,86 TL'yi mal edindiği, bu durumun abone ve mağdur olan ...'in kuruma müracaatı ile ortaya çıktığından nitelikli zimmet olduğu, suçun tüm unsurları itibarıyla oluştuğu, soruşturmadan önce ödendiği için ve değer azlığı nedeniyle TCK'nın 248 ve 249. maddeleri gereğince cezadan indirimin mümkün olduğu, miktarın azlığı, bedelin ödenmiş olması, cezanın fazla olması gibi gerekçeler suçun işlenmesine veya oluşmasına engel olmayacağı gibi mahkeme kararındaki olayın yanlışlıkla meydana geldiği, bedeli üzerinde tutmadığı, olayın hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi gerekçelerin doğru olmadığı ve kararın bozulması gerektiği' görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşünceyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.05.2016 tarihli ve 517-204 sayılı direnme kararına konu hükmünün usul ve kanuna uygun olması nedeniyle ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.