Hukuk Genel Kurulu 2018/1107 E. , 2021/1568 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirketle arasındaki ticarî ilişki nedeniyle faturaya dayalı olarak alacaklı olduğunu ve davalı hakkında İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2013/21929 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; işyerlerine davacı tarafından güvenlik sistemi kurulduğunu, sistemin davacı tarafından bir türlü çalıştırılamadığını, bunun üzerine müvekkili şirketin kurulan sistemin geri alınarak bedel iadesini talep ettiğini, bu talebin davacı tarafça kabul edilip yapılan iş için müvekkiline hiçbir fatura kesilmediğini, hizmetin ayıplı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.06.2014 tarihli ve 2013/282 E., 2014/192 K. sayılı kararı ile; benimsenen bilirkişi raporuna göre dava konusu kamera sisteminin çalışmadığı, ayıplı olduğu ve beklenen faydayı sağlamadığı, servis formlarıyla davalının zamanında ayıp ihbarında bulunduğu ve onarım hakkını kullandığı, ancak davacı tarafından sistemin onarılmadığı ve davalı tarafın sözleşmeden dönme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 08.05.2017 tarihli ve 2016/8092 E., 2017/3544 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı tarafından takip ve dava konusu edilen fatura muhteviyatı ekipmanın çalışır vaziyette ve eksiksiz olarak teslim edildiği 18/12/2012 tarihli tutanaktan anlaşılmaktadır. Davacı taraf 04/01/2013 tarihinde sistemin kontrolünü yapmış ve eksiksiz olarak teslim etmiş ve bilahare 28/02/2013 tarihinde ilave ekipmanları da sisteme entegre etmiştir. Davalı tarafın davacı tarafından başlatılan 12/09/2013 tarihli icra takibine kadar davalının hiçbir ayıp savunması ve iddiası da bulunmamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.11.2017 tarihli ve 2017/868 E., 2017/993 K. sayılı kararı ile; davalı tarafça süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle hüküm bozulmuş ise de; dosyada yer alan servis kayıtları incelendiğinde davacı tarafça onarım hakkının kullanıldığı ve kendisine bu yönde servis hizmeti verildiği, dolayısıyla davacı tarafça ayıp ihbarının süresinde yapıldığı, ayrıca davacının bildirimleri üzerine davalı tarafın servis hizmeti sunmuş olması nazara alındığında taraflar arasında ayıp ihbarı ve süresi ile ilgili herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, sistemin mevcut hâli ile çalışmadığının mahkemece icra edilen keşifte de belirlendiği, davalı tarafça yapılan sistemin ayıplı olduğu ve süresinde de ayıp ihbarında bulunulduğu ancak giderilmediği sabit olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip ve dava konusu edilen faturadaki ekipmanın çalışır vaziyette ve eksiksiz olarak davalı tarafa teslim edildiği eldeki davada, taraflar arasında ayıp ihbarı ve süresi ile ilgili herhangi bir ihtilafın bulunup bulunmadığı, davalı tarafça ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun şeklide yapılıp yapılmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna dayalı olarak tespit edilen ayıptan sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
13. Bilindiği üzere eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesi olup, “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsuru vardır. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle; iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemekle yükümlüdür.
14. Bu noktada eser sözleşmesinde “ayıp” ile ilgili genel açıklamaların yapılmasında fayda vardır.
15. Eser sözleşmesi ilişkisinde ayıp, yüklenicinin meydana getirip iş sahibine teslim ettiği eserde bulunan sözleşme ve fenne aykırılıklardır. Başka bir ifadeyle ayıp, sözleşme ve eklerinde kararlaştırılan ve iş sahibinin beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı vasıfların bulunmaması ya da olmaması gereken bazı bozuklukların bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.
16. Eldeki davada uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 474- 478 (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 359-363. maddeleri) ayıplı işler hakkında uygulanır. Bu maddelerde yer alan düzenlemelere göre yüklenicinin ayıp nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için eserin teslim edilmiş olması ve teslim edilen eserin ayıplı olması, ayıbın iş sahibinden kaynaklanmamış olması, iş sahibinin eseri muayene ve ayıbı ihbar yükümlülüğünü yerine getirerek eseri açık ya da zımnen kabul etmemiş olması gerekir.
17. Eserin ayıplı yapılması sözleşmeye aykırılık teşkil etmekte olup; ayıp, açık ve gizli olabileceği gibi maddî ve hukukî ayıp şeklinde de olabilir.
18. Açık ayıp, eserin teslimini müteakip makul süre içinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilecek ayıptır.
19. Gizli ayıp ise, basit bir kontrol ve muayene ile tespit edilemeyen, eserin kullanılmaya başlanmasından sonra ortaya çıkan ayıptır.
20. Maddî ayıplar, açık veya gizli ortaya çıkan, gözle görülen ve duyu organları ile hissedilen ayıplardır. Bunun dışında gözle görülmeyen, ancak yapılmamış olması nedeniyle karşı tarafça fark edilen projenin onaylatılmaması, yapı kullanma izin belgesinin alınmaması gibi hukukî ayıplar vardır. Maddî ve hukukî ayıpların da tıpkı açık ve gizli ayıplar gibi yükleniciye ihbar edilmesi zorunludur.
21. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 474/1. maddesi (BK, m. 359/1) maddesi gereğince iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre mümkün olduğunca en kısa sürede eseri gözden geçirip muayene ederek varsa açık ayıpları tespit etmek ve bu ayıpların neler olduğunu tek tek açıklamak suretiyle gecikmeksizin sözlü veya yazılı olarak yükleniciye bildirmesi gerekir. Gerek TBK’da gerekse mülga BK’da iş sahibinin muayene ve ihbar süreleri açıkça belirlenmemiş olup, işin niteliği ve olayın özelliğine, imal edilen eserin büyüklüğü ve genişliğine göre süreler farklı olacak ve işin uzmanı bilirkişiler tarafından belirlenecektir. Muayene ve gözden geçirmeyi veya ayıbın belirlenmesini iş sahibi bizzat yapabileceği gibi, TBK’nın 474/2. ve mülga BK’nın 359/2. maddesine göre mahkeme aracılığıyla bilirkişi raporu ile de tespit ettirmesi mümkündür. Açık ayıpta iş sahibi muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmezse, eseri kabul etmiş sayılır ve yüklenici açık ayıplarla ilgili sorumluluktan kurtulur.
22. Gizli ayıplarla ilgili mülga BK’nın 359/1. maddesindeki makul sürede muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin düzenleme mevcut değildir. Ancak TBK’nın 477/3. maddesi ile mülga BK’nın 362/3. maddesinde, eserdeki ayıbın sonradan ortaya çıkması hâlinde, iş sahibinin gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi takdirde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı belirtilerek gizli ayıplar yönünden de iş sahibine ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin yükleniciye ayıbı ihbar etmek yükümlülüğü getirilmiştir.
23. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve BK’da eserdeki açık ve gizli ayıpların yükleniciye bildirim şeklinin nasıl olacağına dair herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması ispat kolaylığı sağlar. Ancak ayıp ihbarı hukukî işlem olmayıp, hukukî işlem benzeri maddî vakıa olduğundan, Yargıtay’ın yerleşik içtihat ve uygulamalarında eser sözleşmelerinde aksi sözleşmede veya eki şartnamelerde kararlaştırılmadıkça taraflar tacir dahi olsa ayıp ihbarının her türlü delille ve bu arada tanık beyanı ile de ispatlanabileceği kabul edilmektedir.
24. Ayıp hâlinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. (BK, m. 360) maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları; eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olması hâlinde sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını isteme veya aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme haklarıdır. İş sahibi bu seçimlik haklarının yanında ayıplı meydana getirilmiş olan eserin neden olduğu zararın tazminini de isteyebilir. Başka bir anlatımla iş sahibi tazminat hakkı ile seçimlik haklarını birlikte kullanabilir. Tazminatın istenebilmesi için de, ayıpta yüklenicinin kusurunun bulunması ve ayıp ihbarının süresinde yapılmış olması gerekir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(15)6-3030 E., 2021/1077 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
25. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada, davacı tarafça davalının işyerine ses ve görüntü kaydı ve internet üzerinden iletimi yapabilen sabit cihaz ile kablolu analog ses/renkli görüntü özellikli kameralardan ve hareket dedektörlerinden (PİR) oluşan bir sistemin kurulmasına dair fatura bedelinin ödenmemesi üzerine davalı şirket aleyhine başlatılan ticari alacağa dayalı icra takibine vâki itirazın iptali talep edilmiştir. Mahkemece dosyada yer alan rapor ve keşfen yapılan incelemeye göre dava konusu kamera sisteminin çalışmadığı, ayıplı olduğu ve beklenen faydayı sağlamadığı, dosyada yer alan servis formlarıyla davalının zamanında ayıp ihbarında bulunduğu ve onarım hakkını kullandığı, ancak davacı tarafça sistemin onarılmadığı, dolayısıyla davalının sözleşmeden dönmesi için gerekli şartların oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
26. Oysa ki, davacı tarafından takip ve dava konusu edilen fatura muhteviyatı ekipmanın çalışır vaziyette ve eksiksiz olarak teslim edildiği 18.12.2012 tarihli servis formundan anlaşılmaktadır. Davacı taraf 04.01.2013 tarihli servis formuna göre, belirtilen programı kurmuş, sistemin kontrolünü yapmış ve eksiksiz olarak teslim etmiş ve bilahare 28.02.2013 tarihli servis formuna göre ilâve ekipmanları da sisteme entegre etmiştir. Davalı tarafın davacı tarafından başlatılan 12.09.2013 tarihli icra takibine kadar hiçbir ayıp savunması ve iddiası da bulunmamaktadır.
27. Davacı tarafça kurulan sistem ayıplı olsa bile davalı tarafça yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığından mahkemece bu yönler gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
28. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.12.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.