1. Ceza Dairesi 2020/349 E. , 2020/884 K.
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/07/2018 gün ve 2017/325 esas, 2018/214 karar sayılı; TCK'nin 81, 62, 53. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası
ile cezalandırılmasına ilişkin hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanık ... hakkında; maktul ...'ya yönelik kasten öldürme suçundan verilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 20.02.2019 tarih, 2018/2997 esas, 2019/607 sayılı kararında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin, sübuta ve eksik araştırma ile karar verildiğine ilişkin, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ESASTAN REDDİNE, sanık hakkında tayin olunan ceza miktarı ile tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE, aynı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03/03/2020 gününde tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak Üye ...'in, sanığın üzerine atılı suçun sübuta ermediği ve eksik araştırmayla hüküm kurulduğu gerekçesiyle karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
(M)
KARŞI OY:
... uyruklu maktul ...’ın, sanıklar ... ve ... tarafından kasten öldürüldüğü iddiasıyla açılan kamu davasında sanık ...’ın yargılama aşamasında ölmesi nedeniyle hakkında düşme kararı verildiği, ... uygurklu sanık ...’in ise kasten adam öldürme suçundan cezalandırılmasına dair yerel mahkeme kararına, esastan red kararı veren istinaf daire kararı ile mahkumiyeti onaylayan Dairemizin çoğunluk görüşüne dosyada sanık ...’in cezalandırılmasını gerektirir maddi delil bulunmadığı dosyadaki teknik delillerin yanlış değerlendirildiği gerekçesi ve hükmün bozulması gerektiği kanaati ile katılmıyorum.
Şöyle ki;
Mahkemeler, yargı yetkisini millet adına kullanırken yasaların emredici hükümleri ve hukukun yerleşik evrensel ilkeleri ile bağlıdırlar.
Bu yerleşik kurallardan birisi de “İndubio proreo” olarak evrensel hukukta tüm dünyada geçerli olan şüpheden sanık yararlanır ilkesidir.
Bir suçun işlendiği sabit olsa bile bu suçun kim veya kimler tarafından işlendiğinin belirlenmesi o suçun soruşturma ve kovuşturma makamlarına verilen hem bir görev hem de yetkidir. İlgili makam bu görevi devlet gücünü kullanarak her türlü şüpheden uzak şekilde suçu işleyen kişiyi bulup cezalandırmakla yerine getirmek zorundadır. Şüpheli bir delil mahkumiyete dayanak teşkil edemez.
Dosyada mevcut maddi, teknik delilleri hakim ya kendisi değerlendirir, teknik bilgi gerektiren konularda ise işin uzmanından teknik destek alır, buna hukukumuzda bilirkişi raporu alınması denir. Ancak hakim, bilirkişinin raporu ile bağlı olmayıp rapor içeriğinin dosyadaki delillerle, hayatın olağan akışı ile, mantık kuralları ile çelişmemesi gerekir, yani hakim bilirkişi raporunu denetler, denetlemek zorundadır.
Somut olaya geldiğimizde maktul ... olay tarininde 29 yaşında olup 18 yaşındaki sanık ... ile birlikte 67 yaşındaki diğer sanık ...’ın çiftliğinde ... olarak çalışmaktadırlar.
Olay günü maktulü sanık ... hastaneye götürmüş olup göğsünden aldığı tek bıçak darbesi ile maktulün öldüğü, yine maktulde darp izleri olduğu anlaşılmıştır. Olayın oluşumuna ilişkin görgü tanığı olmayıp sadece her iki sanık vardır.
Sanık ... ile sanık ...’ın olayın oluşuna ilişkin anlatımları birbirinden farklıdır. Bu anlatımların titizlikle incelenmesi gereklidir.
Önce sanık ...’ın anlatımına değinecek olursak, olay sabahı sanık ...’ın kendisini arayarak maktul ...’ın rahatsızlandığını söylemesi üzerine çobanların bulunduğu ağıla gittiğini, kanepede oturan maktulün kalp krizi geçirdiğini düşünerek kirli olup kokan kıyafetlerini diğer sanıkla beraber çıkarıp temiz kıyafet giydirdiklerini, maktulü aracına koyup tanık ... ile birlikte hastaneye getirdiklerini söylemiştir. Sanık ..., maktulün nasıl darp edilmiş olduğuna dair hiçbir beyanda bulunmamıştır.
Sanık ... savunmalarında; maktulün olaydan yaklaşık 15 gün önce kendi yanında çalışmaya başladığını, öncesinde maktulü tanımadığını, maktule borcu olmadığını ve bu nedenle onunla alacak ve borç nedeniyle tartışmadığını savunmuştur.
Maktulü sanık ... ile komşusu olan tanık İbrahim hastaneye götürür iken diğer sanık ... ...’ın koyunlarına bakmak için ...’ın çiftliğinde kalmış ve maktulün ölmesi üzerine jandarma tarafından çiftlikte gözaltına alınmıştır. Yani sanık ... olaydan sonra çiftlikten kaçmamış, saklanmamıştır.
Sanık ... ile maktulü hastaneye götüren tanık İbrahim, ...’ın yolda araç kullandığını ve maktulün aracın arkasında uzanır vaziyette olduğunu, ...’ın kendisine maktulün ellerini ovmasını istediğini söylemesi üzerine maktulün ellerini ovaladığını, ellerinin soğuk ve nabzının atmadığını hissettiğini, kendi telefonunu isteyen ...’a telefonunu verdiğini, ...’ın da oğlu ...’ı arayarak ... ... öldü, kimliği nerde gibi konuşmalar yaptığını söylemiştir. Halbuki sanık ... maktul çobanın öldüğünü bilmesi ve kimliğinin nerede olduğunu oğlu olan ...’dan sorması dikkat çekicidir (... kolluk beyanlarında; maktulün bıçaklandığını söylememiştir.)
Sanık ... savunmalarında; olayın nasıl olduğunu görmediğini ve maktulün bıçaklandığını hastanede öğrendiğini, üzerine değiştirip yeni elbise giydirirken maktulde yara veya kesi izi görmediğini savunmuştur. Halbuki maktul akciğerinden yaralanmış olup bu yarası nedeniyle kıyafetlerine kan bulaşmaması söz konusu olamaz.
Maktule ait otopsi tutanağına göre, maktulde darp izleri ve akciğer yaralanmasına neden olan kesici alet yarası olduğu ve iç kanama nedeniyle öldüğü anlaşılmaktadır.
Sanık ..., ölmeden önceki yaptığı savunmalarında, diğer sanık ... tarafından maktulün darp edildiğine dair bir beyanda bulunmadığı gibi maktulde bıçak yarası olduğundan bile, maktulü birlikte hastaneye götürdüklerini İbrahim’e bahsetmemiştir. Maktulün kim tarafından ve neden vurulduğuna dair ...’ın bir beyanı yoktur.
Olayın ikinci sanığı olan suç tarihinde 18 yaşındaki ...’ın savunmalarına gelince; sanık ..., kendisinin Eylül 2016’dan bu yana ...’ın çiftliğinde ... olarak çalıştığını, maktulün de olay tarihinden önce iki kez ...’ın çiftliğinde çalışmaya geldiğini, ancak çalışma ücretini alamadığını ve bu nedenle ayrıldığını, olay günü de maktulün sanıktan olan çobanlık ücretini tekrar istediğini, bu nedenle tartıştıklarını, maktulün alacağını alıp Afganistan’a geri dönmek istediğini, çobanların yaşadığı ağıl kısmında ...’la maktul arasında tartışma çıkınca sanığın kendisini hayvanlara bakması için bulundukları ortamdan gönderdiğini, kendisi dışardan içeriyi gözlerken sanığın maktulü darp edip bıçakladığını gördüğünü söylemiştir.
Sanık ... kolluğa verdiği ilk ifadede; maktulün sanık ... tarafından bıçaklandığını söylememiş, ikinci ifadesinde; niçin önce söylemedin denilince sanık
...’ın eşi ...’nın kendisine şantaj yaptığı için korkarak söylemediğini anlatmıştır.
Maktulün kimlik belgesi olaydan sonra yakalanan sanığın montunun cebinde kolluk aşamasında bulunmuştur.
Olay yerinden alınan eşyalar incelenince sanığın kıyafetleri üzerinde maktule ait DNA numunesi çıkmıştır.
Yargılama aşamasında sanık ..., maktulün, sanık ...’a ait çiftliğe çalışmak için iki kez geldiğini, ... olarak çalıştığı halde parasını alamadığı için ayrıldığını, olay günü de yine ücretini istediğini bu nedenle ...’la maktül arasında tartışma çıktığını söylemiş, ancak alınan HTS raporlarına göre; maktulün 2017 yılı Mart ayından önce Sivas ilinden cep telefonunun baz sinyali olmadığı belirlenip sanık ...’ın savunmasının doğru olmadığı anlaşılarak bu husus sanığa tekrardan sorulduğunda sanık savunmasının doğru olduğunu teknik delilin doğru olmadığını ısrarla tekrar etmiştir.
Sanık ..., kendisinin maktulü olay tarihinden önce de tanıdığını ve köylüsü olduğunu söylemiş, ancak; maktulün amcası oğlu ... bu tanışıklığı kabul etmeyerek sanık ...’ı kendisinin tanımadığını amcası oğlu ölünce sanık ...’ın oğlu ...’ın kendisini telefonla arayarak Hastane masraflarını ödemezsek cenazeyi alamazsın, eğer savcılığa gidip konuşmazsan hastane masraflarını ödemeyiz demesi üzerine, Savcılığa ifade vermeye gittiğini söylemiştir.
Tanık ... kendisinin de ...’ın çiftliğinde Şubat 2017’ye kadar ... olarak çalıştığını, bu süre zarfında sanık ...’le de ... olarak birlikte çalıştığını, maktulü tanımadığını, sanık ...’ın 2016 yılında çobanlarının alacağını ödemediğini, bu nedenle üç çobanın orada çalıştıktan sonra ayrıldıklarını, kendisinin de o işten ayrıldığını, sanık ...’ın tehlikeli bir kişiolduğunu, kendisinin ondan korktuğunu Afganistan’da düşmanlarım var diyerek kendisini kesmekle tehdit ettiğini söylemiştir.
Yerel Mahkeme sanık Muhammet hakkında maktulü bilinmeyen ber nedenle kasten adam öldürmek suçundan 25 yıl hapis cezasına mahkum etmiş ve kararın gerekçe kısmında;
1) Sanığın çelişkili ifadeleri,
2) Maktulün kimliğinin sanıktan çıkması,
3) Dosyadaki tanık beyanları, tüm raporlar, kanaat oluşturmaya yeterli kabul olunmuştur.
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği bu gerekçenin kararı okuyan herkesi ikna edecek, şüpheden arındırılmış olması hem Anayasa hem CMK’da açıkça
düzenlenmiş olup,
Sanık ...’ın çelişkili kabul edilen beyanlarını irdeleyecek olursak, çelişkili beyanlarından kabul edilen ilk beyanı maktulün sanık ...’ın çiftliğinde ... olarak olay öncesinde de çalışması, sanık ...’dan alacaklı olması, alacağını alamaması üzerine tartışmaları ve ...’ın maktulü bıçaklamasıdır. Mahkeme maktulün Sivas iline 2017 yılı Mart ayında geldiğini, daha öncesinde yani 2016 yılı Aralık ve 2017 yılı Ocak ayında gelmediğini ve ...’ın yanında çalışmadığını dolayısıyla maktulün sanık ...’dan alacağı olmadığını alınan HTS inceleme raporuna göre belirlemiş ve sanık ...’ın maktulün önceki çalışmasına ve alacaklı olduğuna dair ısrarlı savunmasına itibar etmemiştir. Oysa ki HTS raporları incelendiğinde maktule ait olduğu anlaşılan 0533 370 9376 nolu hattın
- 09/12/2016’da Şarkışla-Sivas bazını kullanarak 3 kez,
- 12/12/2016’da Şarkışla-Sivas bazını kullanarak 1 kez,
- 13/12/2016’da Şarkışla-Sivas bazını kullanarak 1 kez görüştüğü,
Yine; 20/12/2016’da Kangal-Sivas bazını kullanarak aynı gün için de saat:13.59’da 12 sn, 14.15’de 276 sn, 14.21’de 96 saniye görüşme yaptığı, bu görüşmeleri sanık ... adına kayıtlı ancak fiilen diğer sanık ... tarafından kullanılan 0.530 242 1358 numara ile yaptığı anlaşılmıştır. Yani dosyadaki uzman raporunun aksine sanık ...’ın 2016 yılı Aralık ayında Sivas iline geldiği ve kendi telefonu ile sanık ... ile görüştüğü (maktulün daha önceden sanık ...’ı tanımadığı şeklindeki maktulün amca oğlu olan tanık ...’in beyanının yapılan görüşmelerin sürelerinin uzunluğu da dikkate alındığında doğru olmadığı) neticeten sanığın maktul daha önceden 2016 Aralık ayında Sivas’a geldi ve ...’ın yanında ... olarak çalıştı savunmasının HTS kayıtlarıyla desteklendiği anlaşılmıştır (Yani sanığın savunması doğrudur).
Sanığın çelişkili görülen beyanlarından; maktul sanıktan alacağını istedi alamayınca tartıştılar savunmasına gelince, tanık ...’in beyanında bende orada çobanlık yaptım “...’ın çiftliğinde 2016’da 3 ... çalıştı ancak; 2016/’da ... kimseye ... parası ödemedi, çobanlarda para alamayınca ayrıldılar” demek suretiyle sanık ...’ın maktulün sanık ...’dan eskiden kalan alacağı olduğuna ve alamadığına dair savunması desteklenmiştir.
- Sanık ... olay tarihinde 18, maktul 29, sanık ... ise 67 yaşındadır. Maktulü hastaneye sanık ... ile komşusu İbrahim götürmüştür. ..., maktulün ... olup kötü koktuğu için elbiselerini sanık ...’le değiştirdiğini anlatmış, ancak; her nedense maktulün göğsünden bıçaklandığını tanık İbrahim’e söylememiş, ancak yolda oğlu ...’ı arayarak ... çobanın öldüğünü söylemiştir.
Sanık ...’ın olaydan sonra maktuldeki kan ve yaralanmayı görmemesi makul değildir. Ancak bunu kimseye söylemediği halde hastaneye gelirken yolda oğlu ...’a ... öldü demiştir. Maktulün bıçaklandığını bilmeyen sanık ...’ın daha yolda iken bunu oğluna söylemesi maktulün yaralanmasını bildiğine delildir.
Sanık ...’in maktulün kimliğini üzerinde bulundurması hayatın olağan akışına uygun görülmese de bu durum sanığın maktulü öldürdüğüne delil sayılamaz, kaldı ki tanık ... tarafından maktul hastaneye götürülünce sanık ... kaçmamış ve bulunduğu ağılda kolluk tarafından teslim alınmış, savunmasında daha DNA raporları çıkmadan önce maktul yaralanınca ...’ın söylemesi üzerine maktulün kirli kıyafetlerini kötü koktuğu için çıkardıklarını, yeni kıyafet giydirdiklerini ve maktulün eski kıyafetlerini sanık ... göm dediği halde kendisinin imha etmeyip sakladığını söylemiş, bu kıyafetlerde poşet içinde söylenen yerde bulunmuştur.
Olay tarihinde 18 yaşındaki sanık ...’ın Afganistan’da adam vurduğu, tehlikeli bir kişi olduğu, vücudunda yaralanma izleri olduğu yönündeki tanık ...’un beyanları soyut nitelikte olup sanık ...’ın bu suçu işlediğine bir delil olamaz, ancak sanık ...’ın cani bir kişiliği olduğuna dair kanaat oluşturmaya yönelik bir beyan olduğu, ancak soyut kaldığı değerlendirilmiştir.
Şu haliyle olaydan sonra vefat eden sanık ...’ın işyerinde maktulün 2016 Aralık-2017 Ocak aylarında çalışıp parasını alamadığı için ayrıldığı, 2017 Mart’ta maktulün tekrar çalışmaya başladığına ve sanıktan alacağını alamadığına dair sanık ...’ın savunması bu savunmayı destekleyen HTS raporları, tanık ...’un beyanlarından dosyadan anlaşılmıştır.
Sanık ... ve yakınları ... olan 18 yaşındaki sanık ... karşısında her açıdan daha güçlü konumdadır. Tanık ...’in beyanı bu tespitimizi desteklemiştir. (Tanık ... beyanıyla sanık ...’ın maktulü önceden tanırdım burda daha önce de çalıştı) şeklindeki beyanlarına itibar edilemeyeceğini desteklenmeye çalışılmış, ancak 20/12/2016’da maktul Sivas Kangal ilçesinde iken sanık ... ile aynı gün de 12 sn, 276 sn, 96 sn’lik ardarda görüşmeleri ve maktulün 2016’da Sivas’a gelmedi şeklindeki ...’in beyanları çürütülmüş,
Sanık ...’ın savunması desteklenmiştir. (Maktulün 09/12/2016 ile 20/12/2016 arasında Sivas iline ait boz istasyonunu kullanarak toplam 8 gürüşme yaptığı sabittir, ancak bilirlkişi raporu bi hususu gözardı etmiştir.
Maktulün bıçaklanarak öldürüldüğü sabit olup bu ölüm olayını olaydan sonra ölen sanık ...’ın değilde bilinmeyen bir nedenle sanık ...’ın gerçekleştirdiğine dair yerel mahkemenin kararı maddi bulgularla örtüşmemektedir. Sanık ... ... uyruklu olup Türkçe bilmemektedir, savunmalarını tercüman aracılığı ile yapmaktadır.
Sanık müdafii de dosyadaki dilekçelerinde sanık ...’ın dil bilememesi nedeniyle savunmasını detaylı yapamadığını ve haksız ceza verildiğini açıkça belirtmiştir.
Tüm bu belirlemeler dikkate alındığında bağımsız görgü tanığı olmayan sırf iki sanık savunması ve teknik delillerin bulunduğu dosyada sanıklardan ...’ın savunmasının çelişkili olup sanık ...’ın savunmasının ise teknik delillerle aksi ispatlandı denmesine rağmen sanık ...’ın savunmasından geri adım atmadığı ve bu savunmasının doğru olup alınan bilirkişi raporundaki tesbitlerin yanlış olduğunu tespit etmiş olduğumdan iş bu nedenle sanık ... hakkında mevcut delillere göre delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyetine dair yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği kanaati ile çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Muhalif Üye
...