1. Hukuk Dairesi 2021/50 E. , 2022/1784 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2018/574 E. 2019/409 K. sayılı kararıyla direnme ve davanın kabulüne dair verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olup; davalı tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17/01/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekilleri Avukat... ve Avukat ..., diğer temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...'nin dava konusu 2746 ada 42 ve 84 parsel sayılı iki adet dükkanını, 22.12.1994 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna temlik ettiğini, işlemin mirastan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, temlikte muvazaa bulunmadığını, bakım görevinin de yerine getirildiğini, mirasbırakanın paylaştırma ve denkleştirme amacıyla hareket ettiği durumlarda mal kaçırma iradesinden söz edilemeyeceğini, mirasbırakanın diğer mirasçılarına taşınmaz devri ya da satın almak suretiyle kazandırmalarda bulunduğunu, terekede başkaca taşınmazlar da olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMENİN İLK KARARI
İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/12/2015 tarihli ve 2011/186 E., 2015/434 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın varlıklı bir kişi olduğu, mirasbırakanın davacı ve diğer kızı ile davalı oğluna daire satın aldığı, mirasbırakan ve eşiyle aynı apartmanda oturan davalı oğlunun ilgilendiği, dava konusu taşınmazların Kapalıçarşı'da çok kıymetli iki dükkan olup, mirasbırakanın sağlığında ve ölümünden sonra dükkanların davalı tarafından işletildiği, davalının tek erkek evlat olup, ailede erkek evlada daha çok değer ve üstünlük verildiği, bakım masrafları için mirasbırakanın geliri ve mal varlığının mevcut ve yeterli olduğu, mirasbırakanın eşi olan ve tanık sıfatıyla dinlenen ...’nin, “Mirasbırakanın, dükkanların başka kimseye geçmemesini ve ortak alınmamasını ve bunların aile malı olarak devam etmesini istediğini” beyan ettiği, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 08/05/2018 tarihli ve 2016/8709 E., 2018/9995 K. sayılı kararıyla; “...Diğer taraftan, mirasbırakanın ölümünden sonra geride başka mallarının da kaldığı; öte yandan, parası muris tarafından verilerek gerek oğluna gerekse eşine 4'er taşınmaz satın alındığı iddiasıyla davacı tarafından annesi ve davalı erkek kardeşi aleyhine Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2011/290 Esas sayılı tapu iptali-tescil, olmazsa tenkis istekli dava açıldığı ve derdest olduğu dosya içeriğiyle sabittir. Hal böyle olunca, öncelikle Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2011/290 Esas sayılı davanın sonucunun beklenmesi; bunun yanında, mirasbırakanın geride bıraktığı tüm terekesi belirlenerek değerinin saptanması; ondan sonra, tüm delillerin yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle III. paragraftaki karar bozulmuş; Dairenin 21/11/2018 tarihli ve 2018/4084 E., 2018/14706 K. sayılı kararı ile davacının karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
3. Mahkemesince Bozma Sonrası Verilen Karar
İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/07/2019 tarihli ve 2018/574 E., 2019/409 K. sayılı kararıyla; bozma ilamında değinilen İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/290 Esas sayılı dosyasının halen derdest olup, sözü edilen dosyada eldeki davanın bekletici mesele yapıldığı, söz konusu dosyada tenkis hesabı yapılabilmesi için eldeki davaya konu taşınmazların terekeye dönüp dönmeyeceğinin, davacının bu taşınmazlarda miras payını alıp almayacağının tespiti gerektiği, zira davacının eldeki davaya konu 42 ve 84 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin miras haklarını elde etmesi halinde İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında yapılacak tenkis hesabı ve sabit tenkis oranının değişeceği, her ne kadar bozma ilamında beklenilmesi gerektiği belirtilmiş ise de İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/290 Esas sayılı dosyasının beklenilmesinin kısır döngüye yol açacağı, eldeki dosyada muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak iptal tescil istenilmiş olup, önceki kararda belirtildiği üzere dava konusu taşınmazların mirasbırakan ile birlikte hareket eden davalıya gerçekte bağış olarak devredildiği, ancak tapuda işlem yapılırken ölünceye kadar bakım sözleşmesi şeklinde düzenlendiği ve gerçek iradenin gizlendiği, çekişmeli taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, mirasbırakanın gelirleri ile bakımının yapıldığı, davalı tarafından kendi hesabından karşılanan bir bakım olmadığı, aile olmanın gerektirdiği rutin bakım dışında bir bakım yapılmadığı, hem eldeki davada hem de İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında dinlenen tanıkların da iddiayı ispatlar nitelikte beyanda bulundukları, çok değerli olan dava konusu taşınmazlardan bir tanesinin bile bakım akti için yeterli iken her ikisinin de davalıya devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacı vekili temyiz itirazlarında
Kararın onanması gerektiğini ancak, vekalet ücretinin hatalı hesaplanması nedeniyle bu yönden kararın bozulmasını istemiş, buna göre, önceki kararda vekalet ücreti 92.181,70.-TL olarak hesaplandığı halde, son kararda 22.742,68.-TL olarak hesaplandığını, tavzih talep edilmiş ise de bu yönde olumlu olumsuz bir karar verilmediğini belirterek vekalet ücretinin 92.181,70.-TL olarak düzeltilmesini, kararın bu yönden düzeltilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.
2.2. Davalı vekili duruşma istekli temyiz itirazlarında
Kararın gerçek anlamda bir direnme olmayıp, Mahkemenin eylemli olarak bozmaya uyduğu halde bozmanın gerektirdiği şekilde inceleme yapmadığını, davalı lehine doğan usuli kazanılmış hakların ihlal edildiğini, bozmada, mirasbırakanın geride bıraktığı tüm mal varlığının değerinin saptanması, ondan sonra tüm delillerin değerlendirilmesi gerektiğine değinildiğini, Mahkemece tapu kayıtlarının getirtildiğini, yani mirasbırakanın mallarına ilişkin araştırma yapıldığını, getirtilen kayıtlara göre mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının da olduğunun anlaşıldığını, davanın reddi gerekirken, Mahkemece gerekçenin kısmen değiştirilip genişletilmesi suretiyle yeniden kabul kararı verildiğini, ancak bilirkişi raporu alınmadan keyfi olarak direnme kararı verildiğini, keşif yapılmadan ve bilirkişi raporu alınmadan evrak üzerinde tapu kayıtlarını karşılaştırarak karar verdiğini, bozma ilamına uygun şekilde bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, “terekedeki tüm mallar görülmüştür ve karşılaştırılmıştır” şeklindeki soyut gerekçeyle hüküm kurulduğunu, mirasbırakanın terekesinde bulunan malların ve mirasbırakanın eşine ve davacıya kazandırdığı malların değerlerinin saptanması gerektiğini, mevcut delillerin de yanlış değerlendirildiğini, bakım borcunun yerine getirildiğini, mirasbırakanın eşinin ve diğer kızının tanık olarak verdiği beyanlarla temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığının ispatlandığını, davacının oğlu olan tanık Hakan’ın beyanlarında da mirasbırakanın iki kızına da birer daire aldığının ifade edildiğini, savunmanın tanık beyanlarıyla ispatlandığını, akte aykırılık nedeniyle açılan bir dava olmadığını, davalı tarafından mirasbırakana kira bedeli ödendiğini, buna ilişkin makbuzları sunduğunu, mirasbırakanın çekişmeli dükkanları devrederken içindeki malların bedellerini de tahsil ettiğini, dükkanların sadece çıplak mülkiyetinin temlike konu edildiğini, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla değil, paylaştırma ve denkleştirme kastıyla ve bakılma amacıyla hareket ettiğini, temlik dışı taşınmazlar nazara alınınca çekişmeli taşınmazların temlikinin makul sınırda olduğunu, mirasbırakanın diğer mirasçılarına da gerek devir, gerekse satın alma yoluyla kazandırmalarda bulunduğunu, davacıya alınan ve devredilen taşınmazların henüz tapu kayıtları gelmeden karar verildiğini, dava konusu taşınmazlar iki adet dükkan görünse de aslında tek dükkan olup tuhafiye dükkanı olarak işletildiğini, intifa hakkının mirasbırakan üzerinde bırakılması, dükkanların kira bedellerinin mirasbırakana ödenmesi, içindeki malların bedelinin ödenmesi ve bakım görevinin de yerine getirilmesi nazara alınınca, edimler arasında aşırı oransızlıktan söz edilemeyeceğini belirterek, bozma ilamında belirtilen eksikliklerin kısmen tamamlanması halinde bile davanın reddi gerekirken kabulünün doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
VI. HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERME KARARI
Dairenin 18/12/2019 tarihli ve 2019/4559 E., 2019/6652 K. sayılı kararıyla; direnme kararının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
VII. DİRENME KARARININ HUKUK GENEL KURULUNCA İNCELENMESİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09/07/2020 tarihli ve 2020/1-8 E., 2020/556 K. sayılı kararıyla; “İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir. Somut olayda ise ilk kararın, Özel Dairece bozulması üzerine, Mahkemece 16.04.2019 tarihli duruşmada kurulan ara kararı ile Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/290 E. sayılı dosyası incelenmek üzere istenmiş, taraf vekillerine murisin sağlığında devrettiği ve ölümü ile mirasçıları tarafından paylaşılan tüm mallarına ilişkin beyanda bulunmak üzere onbeş gün süre verilmiş, bildirilecek taşınmazların tapu kayıtları istenmiş ve istenilen kayıtlar geldikten sonra bozma ilamına uyulma hususunun değerlendirilmesine karar verilmiştir. Bu ara kararı uyarınca davacı vekili 30.04.2019 tarihli dilekçe, davalı vekili ise 29.04.2019 tarihli dilekçe ile murise ait mal varlığına ilişkin bilgileri mahkemeye sunmuş, Mahkemece Kadıköy, Şişli, Sarıyer, Adalar, Fatih ve Büyükçekmece Tapu Müdürlüklerine müzekkere yazılarak ilgili tapu kayıtları istenmiş, çok sayıdaki tapu kaydı dosyaya sunulduktan ve İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/290 E. sayılı dosyası incelendikten sonra anılan dosyanın sonucunun beklenmesinin kısır döngüye yol açacağı ve o dosyada dinlenen tanıkların da iddiayı doğrular nitelikte beyanda bulundukları gerekçesiyle direnme adı altındaki karar verilmiştir. Yukarıda anlatıldığı üzere, Mahkemece bozma ilamında belirtilen eksikliklerin araştırılması yönünde ara kararı kurulup, taraflara bu hususta süre verildikten ve ilgili yerlere müzekkere yazılıp bir kısım tapu kayıtları geldikten sonra bozma kararında sonucunun beklenmesi gerektiği belirtilen dosya da incelenerek direnme adı altındaki karar verilmiştir. Ayrıca ilk karar gerekçesinde yer verilmediği için Özel Dairece incelenmediği anlaşılan o dosyadaki tanık beyanlarına da dayanılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Bu durumda verilen direnme kararının gerçekte bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğu açıktır. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.” gerekçesiyle dosyanın Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.
VIII. TEMYİZ İNCELEMESİ
1.Gerekçe
1.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1.2. İlgili Hukuk
1.2.1. Uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
1.2.2. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
1.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
Kararın (IV.2.) paragrafında yer verilen ve eylemli olarak hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak; çekişmeli taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle ve direnme kararı adı altında verilen kararın gerçek anlamda bir direnme kararı olmadığı gözetildiğinde, davanın kabulüne yönelik olarak (IV.3) numaralı paragrafta yazılı kararın verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yönlere ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Bilindiği üzere, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda dava değeri, çekişme konusu taşınmaz ya da taşınmazların tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet eden değer olup, davanın kabulü halinde bu değer üzerinden davacı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği açıktır.
Somut olayda; çekişme konusu 42 ve 84 parsel sayılı taşınmazların dava tarihi itibarıyla toplam değeri keşfen 11.195.116,00 TL olarak saptanmış olup; bu değerden davacının ¼ miras payına isabet eden değer olan 2.798.779,00 TL üzerinden karar tarihi itibarıyla davacı yararına hükmedilmesi gereken nispi vekalet ücreti 92.181,68 TL olduğu halde Mahkemece, eksik vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün, davacı yararına hükmedilen vekalet ücreti bakımından düzeltilmesi gerekmiştir.
IX. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin temyize konu 04/07/2019 tarihli ve 2018/574 E., 2019/409 K. sayılı kararının hüküm kısmının 4. fıkrasında yazılı, “...22.742,68 TL...” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine, “...92.181,68 TL...” ibaresinin yazılmasına, davacı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınmasına, taraflardan alınan peşin harçların yatıran tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.