Hukuk Genel Kurulu 2018/1063 E. , 2022/241 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki 'ihalenin feshi' isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Ceyhan İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin karar, borçlu vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmasına karar verilmiş, borçlu vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda yeniden bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili; müvekkili aleyhine Ceyhan İcra Müdürlüğünün 2013/2987 E. sayılı dosyasında başlatılan takipte müvekkilinin Adana ili, Ceyhan ilçesi, Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel ile Kıvrıl Mahallesi 245 parsel sayılı taşınmazlardaki hisselerinin ihale ile satıldığını, taşınmaz haczine ilişkin müvekkiline 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 103. maddesine göre davetiye tebliğ edilip itiraz hakkı tanınmadığını, satış ilanının diğer hissedarlara usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, 245 parselde hissedar olan Ahmet Gider vefat ettiğinden mirasçılarına usulüne uygun satış ilanı tebliğ edilmediğini, 187 parsel sayılı taşınmazda hissedar olan Emine Gündüz’e satış ilanı tebliğinin usulüne uygun olmadığını, satış ilanının ve açık artırma şartnamesinin İİK’nın aradığı şartlarda düzenlenmediğini, kıymet takdiri sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda satışa esas olmak üzere Hamitbeybucağı Mah. 187 parsel ile Kıvrıklı Mah. 245 parsel sayılı taşınmazdaki borçlu hisseleri yönünden kıymet takdiri yapılmış olmasına ve alacaklı vekilince de bu parsellerin satışının ve kıymet takdirinin yapılmasının talep edilmesine rağmen gerek taşınmaz açık artırma ilanı ve gerekse de taşınmaz açık artırma şartnamesi ve tutanağında farklı taşınmaz bilgilerine ver verildiğini, 187 parsel yönünden “Hamitbey Mah. Kepir köyü” bilgilerine yer verildiğini, yine aynı şekilde 245 parsel sayılı taşınmaz yönünden “Kıvırklı Mah. Bucak köyü” bilgilerine yer verildiğini, Hamitbey Mahallesi ile Hamitbeybucağı Mahallesinin birbirinden ayrı ve bağımsız iki ayrı yerleşim yeri olduğunu, ayrıca Kepir Köyü veya Bucak Köyü gibi bir yerleşim birimi de bulunmadığını, taşınmazlar tarla vasfında olduğundan taşınmazların bulunduğu yerde de ilan yapılması gerektiğini, kıymet takdir raporunun hissedarlar da dahil tüm ilgililere tebliğ edilmediğini, icra emri tebliği ile satış masrafının yatırıldığı tarih dikkate alındığında satış isteme süresi geçtikten sonra satış talep edildiğini, 245 parsel sayılı taşınmazın açık artırmasında alacaklı tarafından pey sürülmeden alacaklı vekiline ihale edildiğini, alacaklı vekilinin ihaleye girmek için özel yetkisinin bulunmadığını, taşınmazların muhammen bedel ve satış masrafları dikkate alınmadan düşük bedelle ihale edildiğini, satış ilanının düşük tirajlı gazetede ilan edildiğini ileri sürerek 187 ve 245 parsel nolu taşınmazların ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Karşı Taraf Cevabı:
5. Alacaklı vekili; satış öncesi işlemlere ilişkin şikâyetin süresinde yapılmaması hâlinde ihalenin feshi isteminde ileri sürülemeyeceğini, 103 davetiyesi tebliğ edilmediği, satış ilanı ve şartnamede usulsüzlük yapıldığı iddialarının satış öncesi (satışa hazırlık) işlemleri olup süresinde şikâyet konusu edilmediğinden ihalenin feshi sebebi olmadığını, şikâyetçi borçluya satış ilanı tebliğ işleminde bir usulsüzlük bulunmadığını, şikâyetçinin diğer ilgililere gönderilen satış ilanı tebliğlerinin usulsüz olduğunu ileri süremeyeceğini, şikâyet hakkının ilgililere ait olduğunu, satış ilanının kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak hazırlandığını, satış ilanın gazete ve sair gerekli yerlerde ilan edildiğini, satış kararında köyde ilana karar verilmediğini, ihalenin usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ceyhan İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.12.2015 tarihli ve 2015/132 E., 2015/169 K. sayılı kararı ile; yapılan ihalenin usulüne uygun olduğu, satış öncesi işlemlere ilişkin şikâyetlerin süresinde yapılmadığı, bu durumda ihalenin feshi davasında ileri sürülemeyeceği, satış ilanlarının tebliğinde usulsüzlüğün bulunmadığı, davacı tarafın kendi dışındaki hissedarlar ile ilgili tebligatların kendi çıkarını etkileyemeyeceği için bu hususları da ileri süremeyeceği gerekçesi ile şikâyetin reddine, İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrası gereğince ihale bedelinin %10'una tekabül eden 3.000TL para cezası ile cezalandırılmasına, belirlenen miktarın davacıdan (borçludan) alınarak hazineye irad kaydına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 13.04.2016 tarihli ve 2016/4621 E., 2016/10911 K. sayılı kararı ile;
“…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İİK'nun 106 ve 144. maddelerinde paraya çevirme ile ilgili hükümler yer almış olup, aynı Kanun'un 129/1. maddesine göre, artırma bedelinin, taşınmaz için tahmin edilmiş olan kıymetin en az %50'sini bulması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını karşılaması zorunlu kılınmıştır. Bu durumda satış bedelinin, tüm icra masraflarını değil, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerini geçmesi gerektiğinin hüküm altına alındığı görülmekte, satış talebinden ihale tarihine kadarki paraya çevirme ve paylaştırma giderlerinin hesaplamada dikkate alınması gerekmektedir. Satışı istenen taşınmazın kıymetinin takdiri hakkındaki İİK'nun 128. maddesi paraya çevirme başlığını taşıyan III. bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da, tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerekir.
Somut olayda, satışa çıkarılan taşınmazların tamamının muhammen bedelleri toplamı 76.700,00 TL olup, 3.370,00 TL gazete ilan gideri, 535,00 TL kıymet takdiri gideri ve 170,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 4.075,00 TL satış masrafı yapılmıştır. Satışı yapılan Adana İli Ceyhan İlçesi Kıvrıklı Mah. 245 parsel sayılı taşınmazın muhammen bedeli 56.700.-TL olup, oranlama yapılması sureti ile söz konusu bu taşınmaza düşen satış masrafı 3.012,24 TL'dir. Taşınmazın muhammen bedelinin %50’si 28.350,00 TL, ihale bedeli ise 30.000.-TL olup, ihale bedelinin, muhammen bedelin %50’sine satış masraflarının ilave edilmesi ile oluşan miktarı karşılamadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkemece İİK'nun 129/1. maddesi uyarınca bu husus re'sen gözetilerek, 245 pasel yönünden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, anılan parseli de kapsar şekilde istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan, İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde, mahkeme davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re’sen uygulanmalıdır. Hukuk Genel Kurulu'nun 06.10.2004 tarih ve 2004/1-433 esas sayılı kararında da benimsendiği üzere kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, satışı yapılan Adana ili Ceyhan ilçesi Hamitbey bucağı Mh. 187 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki ihalenin feshi istemi esastan reddedilmiş olup, mahkemece, anılan parselin ihale bedeli üzerinden davacı aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi yasaya aykırı bulunmuştur…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
9. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 04.05.2017 tarihli ve 2016/30910 E., 2017/7144 K. sayılı kararı ile;
“…Şikayetçi borçlu icra mahkemesine başvurusunda; satış isteme süreleri geçtikten sonra satış yapıldığını ve sair fesih iddialarını ileri sürerek 187 ve 245 Parsel sayılı taşınmaz ihalelerinin feshini talep etmiş, mahkemece, şikayetin reddi ile beraber borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmiş, kararın borçlu tarafından temyizi üzerine Dairemizce sair itirazların reddi ile satış bedelinin İİK'nun 129. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle sadece 245 Parsel sayılı taşınmaz yönünden karar bozulmuştur.
Her ne kadar Dairemizin 13.4.2016 tarih ve 2016/4621 E., 2016/10911 K. sayılı bozma ilamında yer alan, şikayete konu 245 Parsel sayılı taşınmazın satış bedelinin İİK'nun 129. maddesine uygun olmadığından bahisle bu taşınmaz yönünden ihalenin feshi gerektiğine ilişkin gerekçesi yerinde ise de;
Haciz tarihi itibari ile uygulanması gereken 6352 sayılı Yasa'nın 21 ve 22. maddeleri ile değişik İİK'nun 106 ve 110. maddelerinde; haczedilen mal taşınmaz ise 1 yıl içinde satışının istenmemesi veya talep geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmemesi halinde, o mal üzerindeki haczin kalkacağı düzenlenmiştir.
Satış talebinin, yukarıdaki maddede öngörülen süreler içinde olup olmadığını icra müdürü re’sen gözetmeli, bu sürelerden sonra ise, satış talebini reddetmelidir. Satış isteme sürelerinin geçmesine rağmen, icra müdürünün satış talebini kabul etmesi, bu hususun kamu düzeninden oluşu nedeniyle süresiz şikayete tâbidir. Satış isteme süresinin geçmesi nedeniyle haczin kalkmış olmasına rağmen yapılan ihalenin feshi gerekir (Baki Kuru, İcra El Kitabı, s.520).
Somut olayda, taşınmaza icra dosyasından 16.7.2013 tarihinde haciz şerhinin konulduğu, 27.7.2015 tarihinde alacaklının satış talebinde bulunduğu, 07.7.2015 tarihinde satış avansının dosyaya yatırıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda, yukarıda değinilen ilke ve kurallar göz önüne alındığında, alacaklının İİK'nun 106. ve 110. maddeleri hükmüne uygun olarak hacizden itibaren yasal bir yıllık süre içerisinde satış istemediği ve şikayete konu taşınmaz üzerindeki haczin düşmüş olduğu açıktır.
O halde, mahkemece, hacizler kalkmış bulunduğundan taşınmazların satışının gerçekleştirilmesinin usulsüz olduğu gözetilerek her iki taşınmaz yönünden de şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu gerekçelerle bozulması gerekirken, bozma ilamının haczin İİK'nun 106 ve 110. maddeleri gereğince düştüğüne ilişkin iddia gözden kaçırılarak kaleme alındığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesi ile borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına ve kararın yeniden bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. Ceyhan İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.11.2017 tarihli ve 2017/149 E., 2017/167 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 13.04.2016 tarihli bozma kararına uyulmasına karar verildiği, 187 parsele 27.03.2015 tarihinde haciz konulduğundan İİK’nın 106 ve 110. maddelerine göre bir yıllık satış isteme süresi dolmadığından Özel Dairenin 04.05.2017 tarihli bozma kararına direnilmesine karar verildiği gerekçesi ile şikâyetin kısmen kabulü ile Kıvrıklı Mahallesi 245 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihalenin feshine, Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden şikâyetin reddine, Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden ihale bedelinin %10'una tekabül eden 1.360TL para cezasının borçludan alınarak Hazineye irad kaydına karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK’nın 106 ve 110. maddelerine göre şikâyet konusu Adana ili, Ceyhan ilçesi, Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki haczin kalkıp kalkmadığı, buradan varılacak sonuca göre bu taşınmaz yönünden ihalenin feshinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemenin ilk kararında; “1-) Davanın reddine, …4-) Davacının İİK. nun 134/2 maddesi gereğince ihale bedelinin %10'una tekabül eden 3.000,00 TL para cezası ile cezalandırılmasına, belirlenen miktarın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,” karar verildiği, mahkeme kararının borçlu vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece kararın bozulduğu, mahkemece “1-) Davanın kısmen kabulü ile, Kıvrıklı Mahallesi 245 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihalenin feshine, 2-) Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihale için açılan davanın reddine, 3-) Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihale bedelinin %10'una tekabül eden 1.360,00 TL para cezasının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,” dair direnme kararı verildiği gözetildiğinde direnme kararının ilk karardan farklı olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. bendinde ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
17. Diğer taraftan, Kanun’un aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
18. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile bu yönde düzenleme içeren HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
19. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
20. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429. maddesine göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonra da ilk karardan farklı bir karar vermesi de mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir. Başka bir deyişle direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de kararı değiştirmemelidir.
21. Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
22. Nihayet direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
23. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince,
Mahkemece ilk kararda;
“…1-) Davanın reddine, …4-) Davacının İİK. nun 134/2 maddesi gereğince ihale bedelinin %10'una tekabül eden 3.000,00 TL para cezası ile cezalandırılmasına, belirlenen miktarın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,…” karar verildiği,
Direnme kararında ise;
“…1-) Davanın kısmen kabulü ile Kıvrıklı Mahallesi 245 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihalenin feshine, 2-) Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihale için açılan davanın reddine, 3-) Hamitbeybucağı Mahallesi 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan ihale bedelinin %10'una tekabül eden 1.360,00 TL para cezasının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,…” şeklinde hükme yer verildiği görülmektedir.
24. Mahkemece, Özel Dairenin 13.04.2016 tarihli ve 2016/4621 E., 2016/10911 K. sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ise de belirtilen bozma kararı Özel Dairenin 04.05.2017 tarihli ve 2016/30910 E., 2017/7144 K. sayılı kararı ile kaldırılmış olup, kaldırılan bozma kararına uyulması mümkün değildir. 07.11.2017 tarihli duruşmada karar düzeltme aşamasında ortadan kalkmış olan Özel Dairenin 13.04.2016 tarihli ve 2016/4621 E., 2016/10911 K. sayılı bozma kararına uyulması hukukî sonuç doğurmaz.
25. Mahkemece, Özel Dairenin 04.05.2017 tarihli ve 2016/30910 E., 2017/7144 K. sayılı ihalenin feshi istemine konu her iki taşınmaz yönünden de hacizler kalkmış bulunduğundan taşınmazların satışlarının usulsüz olduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesine ilişkin bozma kararına karşı direnilmesine karar verilmiştir. Bu hâlde mahkeme verilen direnme kararı ile bağlı olup, direnme kararından dönülerek 245 parsel nolu taşınmaz için ihalenin feshi yönünde yeni bir hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece ilk kararda şikâyetin reddine karar verildiği hâlde, direnme kararında şikâyetin kısmen kabulüne karar verildiği dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararının varlığından söz edilemez. Ayrıca ilk kararda ihalenin feshine konu 187 parsel yönünden davanın reddi yanında bir para cezasına hükmedilmemiş iken, direnme kararında para cezasına hükmedilmesi nedeniyle de direnme kararı usulüne uygun değildir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, karar düzeltme aşamasında Özel Dairenin kararı ile kaldırılan bozma kararına uyulmasının mümkün olmadığı, mahkemece verilen bozmaya uyma kararının yok hükmünde olduğu, şikâyet konusu 245 parsel sayılı taşınmaz yönünden verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu, 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden verilen direnme kararının ise kısmi direnme kararı olduğu, 187 parsel sayılı taşınmaz yönünden işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelemesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânı olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.
28. O hâlde usule uygun olmayan direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre borçlu vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.