15. Ceza Dairesi 2014/9610 E. , 2014/11063 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık ...'nin temyiz isteminin katılanlar ..., ... ve şikayetçiler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., mağdur ...'a yönelik eylemleri nedeniyle verilen mahkumiyet hükümlerine; sanık ....nin temyiz isteminin ise ..., ..., ... ve ...'a yönelik eylemleri nedeniyle verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK'nın 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle, failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK'nın 6. maddesinde tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı ….Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK'nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine, gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Somut olaylarda;
Sanık ...'nin katılan ... ve şikayetçi ...'nın birlikte çalıştırdıkları '... Kebapçısı' isimli iş yerine müşteri olarak gelip gitmesi sırasında her iki müşteki ile tanıştığı, daha sonra katılan ...'ın dolandırıcılık suçundan Antalya 2. Ağır Ceza mahkemesinde yargılandığını öğrenerek, katılana, 'mahkeme başkanı ... ile samimi arkadaş olduğunu, bu davada kendisine yardımcı olabileceğini' söylediği, sanığa inanan katılan ... bu durumu mahkeme başkanı ile konuşmasını istediği, daha sonra sanık ...'nin mahkeme başkanı ile konuştuğunu, aracılık etmemesi halinde kendisi ve birlikte yargılandığı eşinin tutuklanacağını söyleyerek bu davanın zarar görmeden sonuçlanması için mahkeme başkanının kendisinden 300.000 TL istediğini söylediği, katılanın bu miktarda bir parayı hemen vermesinin mümkün olmadığını söylemesi üzerine, sanığın senet vermesi halinde parayı ödemesi için zaman kazanabileceğini söyleyerek katılanı ikna ettiği, katılanın 250.000 TL ve 50.000 TL bedelli iki senedi imzalayarak sanığa verdiği, sanığın katılanın yanında telefonla sanki mahkeme başkanı ile konuşuyormuş gibi 'katılandan senet aldığını, ödenmesi hususunda
kendisinin kefil olduğunu' söyleyerek katılanı inandırdığı, daha sonra bu paranın ödeneceği gerekçesi ile katılandan çeşitli zamanlarda 25.000 TL, 25.000 TL, 50.000 TL ve 18.000 TL olmak üzere katılandan toplam 118.000 TL aldığı,
Sanık ...'nin şikayetçi ... ile tanışarak onda çok zengin bir iş adamı olduğu yönünde kanaat uyandırarak kendisine güvenmesini sağladığı, katılanın sanık ...'nin önemli bir kişi olduğu, devletin üst kademelerinde görev yapan kişilerle bağlantısı olduğunu düşünerek Takı Tasarım Bölümünden mezun olan kızı şikayetçi ...'ün memur olarak atamasının yapılması hususunda sanık ...'den yardım istediği, sanığın şikayetçiye 'Devlet Personel Dairesi Başkanı ... yakinen tanıdığını, kızının tayin işini yapacağını' söyleyerek 10.000 TL para istediği, şikayetçinin bu paranın 5.000 TL'sini peşin, kalan 5.000 TL'sini de kızının ataması yapıldıktan sonra vermeyi kabul etmesi üzerine, sanığın evinde ele geçirilen daktilo ile eşi sanık ...'ye şikayetçi ...'ün Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel El sanatları bölümüne memur olarak atamasının yapıldığına dair belgeyi sahte olarak düzenlettirip, bu belgeyi müşteki ...'e verdiği ve anlaştıkları 5.000 TL'yi aldığı, daha sonra böyle bir atamanın yapılmadığının şikayetçi tarafından öğrenilmesi üzerine şikayetçi olduğu,
Sanık ...'nin şikayetçi ... ile otel alacağı iddiasıyla gittiği Tekirova Beldesi'nde tanışarak, onda çok zengin bir iş adamı olduğu yönünde kanaat uyandırıp, kendisine güvenmesini sağladığı, şikayetçinin sanık ...'nin önemli bir kişi olduğu, devletin üst kademelerinde görev yapan kişilerle bağlantısı olduğunu düşünerek Sivas ili Altınyayla içesinde Zirat Bankası Şube Müdürü olarak çalışan tanık ...'ın tayininin Antalya iline çıkartılması hususunda sanık ...'den yardım istediği, sanığın müştekiye Ziraat Bankası A.Ş. İnsan Kaynakları Genel Müdürü ... yakinen tanıdığını, tanığın tayin işini yapacağını söyleyerek bu kişiye hediye alınması gerektiği gerekçesiyle müşteki-şikayetçiden 1.500 TL para istediği, şikayetçinin bu miktarda parası olmaması sebebiyle temin ettiği 800 TL'yi sanık ...'ye verdiği, sanığın bu suçu işlemek amacıyla müştekiyi inandırabilmek için müştekinin yanında daha önceden anlaştığı eşi sanık ... ile Ziraat Bankası İnsan Kaynakları genel müdürünün sekreteriyle görüşüyormuş gibi görüşme yaptığı, daha sonra böyle bir atamanın yapılmadığının şikayetçi tarafından öğrenilmesi üzerine şikayetçi olduğu,
Katılan ...'un akrabası olan ... aracılığı ile sanık ... ile tanıştığı, sanık ...'nin katılanda kendisinin zengin ve çevresi geniş bir kişi olduğu yönünde kanaat uyandırdığı, katılanın ... yada ... bulunan turistik alanlarda fotoğrafçılık yapmak için izin almak istediğini, sanık ...'ye bildirip bu hususta yardım istediği, sanık ...'nin tanıdığı kişiler aracılığıyla bu izni alacağını söyleyerek bir kısım belgeler hazırladığı ve katılanla birlikte bu amaçla
Ankara iline gidip geldiği, sanığın bu suçu işlemek amacıyla şikayetçiyi inandırabilmek için şikayetçinin yanında daha önceden anlaştığı eşi sanık ... ile Turizm Bakanlığında bir yetkilinin sekreteriyle görüşüyormuş gibi görüşme yaptığı, ayrıca izni verecek kamu görevlilerine verileceğini belirterek katılandan bir çok kez para isteyip, toplam 35.000 TL civarında bir parayı katılandan aldığı, aradan uzun zaman geçmesine rağmen talep ettiği izni alamayan ve sanık ... tarafından sürekli oyalanan şikayetçinin dolandırıldığını anlayarak şikayetçi olduğu,
Sanık ...'nin bir arkadaşı vasıtasıyla katılan ... ile tanışıp, katılanda kendisinin zengin ve çevresi geniş bir kişi olduğu yönünde kanaat uyandırdığı, katılanın eşinin bir kamu kurumunda işe girmesi hususunda sanıktan yardım istediği, sanığın Antalya ulaştırma Bölge Müdürlüğünde katılanın eşinin işe girmesini sağlayacağını vaat ederek, katılandan eşine ilişkin ikametgah ve sabıka kaydı gibi belgeleri aldıktan sonra Ankara'ya gitmesi gerektiğini söyleyerek 700 TL para istediği, katılanın sanığa bu parayı verdiği, bir süre sonra sanığın katılandan yeniden aynı sebeple para istediği, ancak katılanın sanığın kendisini dolandırabileceğini düşünerek istenilen parayı vermediği, daha sonra sanık hakkında şikayetçi olduğu,
Sanık ...'nin bir arkadaşı vasıtasıyla katılan ... ile tanışıp katılanda kendisinin zengin ve çevresi geniş bir kişi olduğu yönünde kanaat uyandırdığı, katılanın bir kamu kurumunda işe girmek için sanıktan yardım istediği, sanığın Antalya Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünde katılanın işe girmesini sağlayacağını vaat ederek katılandan diploma ve sabıka kaydı gibi belgeleri aldıktan sonra masraflar için 1.000 TL para istediği, katılanın sanığa bu parayı verdiği, bir süre sonra sanığın katılandan 400 TL daha istediği, katılanın bu parayı da sanığın bildirdiği hesaba yatırmak suretiyle sanığa verdiği, uzun süre geçmiş olmasına rağmen işe giremeyince dolandırıldığını anlayarak sanık hakkında şikayetçi olduğu,
Sanık ...'nin şikayetçi ...'i özel güvenlik personeli olarak çalıştığı Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine gittiği sıralarda müşteki ... ile tanışıp katılanda kendisinin zengin ve çevresi geniş bir kişi olduğu yönünde kanaat uyandırdığı, katılanın bir kamu kurumunda işe girmek için sanıktan yardım istediği, sanığın Sağlık Bakanlığı Personel Daire Başkanlığında tanıdıkları olduğunu söyleyerek şikayetçinin Sağlık Bakanlığında işe girmesini sağlayacağını vaat ederek katılandan diploma ve sabıka kaydı gibi belgeleri aldıktan sonra masraflar için 1.000 TL para istediği, katılanın sanığa bu parayı verdiği, bir süre sonra sanığın katılandan 500 TL daha istediği, katılanın bu parayı da sanığa verdiği,
Sanık ...'nin katılan ... ve şikayetçi ... tarafından birlikte işletilen 'Muratpaşa Kebapçısı' isimli iş yerine müşteri olarak gelip gitmesi sebebiyle her iki şikayetçi ile tanıştığı ve zamanla samimiyet kurduğu,
şikayetçilerin aralarındaki ortaklığı sonlandırmak istemeleri sebebiyle aralarında ihtilaf çıktığı, sanığın şikayetçi ...'ya iş yerinde diğer katılan ...'ın hissesini devralması hususunda aracılık yapacağını söyleyerek 110.000 TL vermesi halinde katılan ...'in hisselerinin kendisine devredileceğini belirttiği, buna inanan şikayetçinin bir kaç seferde toplam 78.500 TL'yi sanığa ödediği, ancak bu sırada iş yerinin resmi sahibi olan katılan ...'tan iş yerini kendi üzerine devraldığı ve şikayetçi ...'ya devretmeyerek, başından beri dolandırıcılık kastıyla hareket etmek suretiyle şikayetçiyi dolandırdığı,
Sanık ...'nin bir arkadaşı vasıtasıyla katılan ... ile tanışıp, katılanda kendisinin zengin ve çevresi geniş bir kişi olduğu yönünde kanaat uyandırdığı, katılanın iş yerinde yabancı uyruklu kişiler çalıştırmak istediğini, ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından izin alamadığını, söylemesi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını tanıdığını, onun aracılığı ile bu konuda izin alabileceğini söylediği, bir süre sonra şikayetçiyi arayarak izin işini hallettiğini, çalışacak kişiler için gerekli evraklarla birlikte 570,00'er TL para istediği, katılanın yanında çalışan üç yabancı uyruklu kişi için istenilen belgeler ve parayı gönderdiği, iddia ve mahkemece kabul olunan olaylarda;
1-Sanık ... hakkında katılanlar ..., ..., şikayetçiler ..., ...'na yönelik nitelikli dolandırıcılık, şikayetçiler ..., ..., ..., mağdurlar ..., ...'a yönelik basit dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Sanığın, mağdurlar ... ve ...'a yönelik eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal ederek, değişik zamanlarda birden fazla kez menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi hususu aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, katılanlar ..., ..., şikayetçi ...'a yönelik eylemleri sırasında önceden belirli miktarlar üzerinden anlaştıkları, bu nedenle zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği ve şikayetçi ...'a yönelik eyleminde Ziraat Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürü ... tanıdığını söyleyerek somut bir kişiden bahsetmesi nedeniyle eylemin basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık ... hakkında şikayetçiler ... ve ...'a yönelik nitelikli dolandırıcılık, şikayetçi ...'a yönelik basit dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Somut olayda; iletişimin tespiti kararlarının sanıkların beraat ettiği suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan dolayı verildiği, sanığın da bu suç kapsamında diğer sanık kocası ... ile görüşmelerinin tespit edildiği, dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturma kapsamında iletişimin tespitinin mümkün olmadığı, dolandırıcılık suçu ile ilgili olarak sanık hakkında iletişim kayıtları dışında suçu işlediğine ya da suça katıldığına dair bir delil olmadığı, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan beraat kararı verilmiş olmasına göre, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan iletişimin kayda alınması suretiyle elde edilen delillerin dolandırıcılık suçunda kullanılamayacağı ve 5271 sayılı CMK'nın 135/2 maddesindeki tanıklıktan çekinebilecek kişiler arasında iletişimin kayda alınamayacağına dair kural da gözetildiğinde, sanığın beraatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.06.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.