20. Hukuk Dairesi 2014/10093 E. , 2015/5218 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ..... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım kadastrosu sırasında .... köyü çalışma alanında bulunan 124 ada 559 parsel sayılı 3445.16 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmış ve .... ve ... ile ... tarafından kullanıldığı şerhi verilerek tarla niteliği ile ..... adına tespit edilmiştir.
Davacı .... vekili, adlarına kullanım şerhi verilen .... ve ... ile ...'e husumet yönelterek, çekişmeli parselin Kadastro Kanununun Ek 4. maddesine göre yapılan tesbitinin iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemiyle; davacılar ....., .... ve .... ise, çekişmeli taşınmazın .... Köyü merası olduğu ve adlarına kullanım şerhi verilen kişiler tarafından kullanılmadığı iddiasıyla ...... Kadastro Mahkemesinde dava açmışlar, yargılama sırasında davalar birleştirilmiştir.
..... vekilinin 26.11.2011 tarihli tarafta iradî değişiklik talepli dilekçesi üzerine mahkemece, 15.05.2012 günlü oturumda, HMK m. 124 hükmü uyarınca devam eden yargılama safahatında (adı geçen Bakanlık yerine) ..... .....sinin davacı olarak kabul edilmesine karar verilmiş ve bu tarihten itibaren davada, davacı olarak ..... yer almıştır.
...... Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davaların reddi ile çekişmeli taşınmazın kullanım kadastrosu sırasında lehlerine kullanıcı şerhi verilen .... ve ... ile ...'in kullanımında olduğu şerhi verilerek ..... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davacı ..... vekili tarafından temyiz edilmekle, hüküm, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 04/04/2013 tarih ve 2013/2068-3137 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Davacı ..... ile davacılar ...., .... ve .... tarafından çekişmeli taşınmaz hakkında açılan dava, kullanım kadastrosuna itiraz prosedürüne göre açılmış ise de taşınmazın aynına ilişkin olup mera iddiası ileri sürüldüğüne göre çözüm yeri Asliye Hukuk mahkemesidir. Bu nedenle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında hüküm oluşturmasının isabetsiz olduğu'na değinilmiştir.
...... Kadastro Mahkemesince, bozma kararına uyulduktan sonra görevsizlik kararı verilmiştir. Görevsizlik kararı taraflarca temyiz edilmediğinden 22/10/2013 tarihinde kesinleşmiş; davacılardan ..... vekili tarafından Kadastro Mahkemesine sunulan 14/01/2014 tarihli dilekçe ile dava dosyasının yetkili ve görevli ...... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi istenmiş ve dava dosyası ...... Asliye Hukuk Mahkemesine aktarılmış; ...... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince de, davacı tarafın, HMK'nın 20/1. maddesinde öngörülen iki haftalık süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmediği ve bu nedenle mahkemede usûlüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle, davanın usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davacı ..... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup (HMK m. 1) dava şartı olarak da kabul edildiğinden (HMK m.114/1-c) mahkemelerce re’sen nazara alınır (HMK m. 115).
Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK m.115/1). Bu düzenlemelere göre, mahkeme, görevli olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da (mahkemenin görevli olmadığı yönündeki) dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, gerek re’sen yapacağı inceleme sonucunda gerek tarafların (mahkemenin görevli olmadığı yönündeki) dava şartı noksanlığını ileri sürmesi üzerine, görevsiz olduğu kanaatine varırsa, görevsizlik kararı verir (HMK m.1; m.114/1-c; m. 115/1; m. 20). Mahkeme, görevsizlik kararında görevli mahkemeyi bildirmeli ve dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermeli ve bununla yetinmelidir.
Görevsizlik kararını veren mahkeme, dava dosyasını re’sen görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için taraflardan birinin, görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir (HMK m. 20/1, c.1); aksi takdirde, dava açılmamış sayılır (HMK m. 20/1, c.2).
Görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurma süresi iki haftadır (HMK m. 20/1, c.1). Bu iki haftalık süre hak düşürücü nitelikte olup, mahkeme tarafından re’sen gözetilmesi gerekir. İki haftalık hak düşürücü süre; bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa, 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı “Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 30. maddesiyle eklenen geçici 3. madde uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin, Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. maddeleri uygulanacağından, bu dönemde, görevsizlik kararı, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise, iki haftalık başvurma süresi, Yargıtayın onama kararının taraflara tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Taraflar iki haftalık başvurma süresi işlemeye başlamadan, yani görevsizlik kararı kesinleşmeden önce görevsizlik kararını vermiş olan görevsiz mahkemeye başvurabilir ve bu başvurma da geçerlidir. Ancak, görevsiz mahkeme, görevsizlik kararı kesinleşmedikçe dava dosyasını görevli mahkemeye gönderemez.
6100 sayılı HMK’nın getirdiği sistemde, görevsizlik kararı üzerine, yalnızca “davacı” değil, davalı da davanın, görevli mahkemede görülmesi için başvuruda bulunabilecektir (HMK m.20/1, c.1).
Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için taraflardan birinin, görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir (HMK m. 20/1, c.1).
Görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurulduğunda, mahkemece ilk önce, başvurunun iki haftalık süre içinde yapılıp yapılmadığı incelenir; mahkeme, iki haftalık süre içinde başvurulmadığını (süre geçirildikten sonra başvurulduğunu) tespit ederse, başkaca bir işlem yapmadan re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verir (HMK m. 20/1, c.2). İki haftalık süre içinde görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurulduğunda, dava dosyası, bu mahkemece, görevli mahkemeye gönderilir.
Görevsizlik kararı üzerine dosyanın görevli mahkemeye gönderme işlemi sırasında, gönderme masrafları, davanın açılması sırasında peşin yatırtılan avanstan karşılanır ve avansın artan kısmı da dosya ile birlikte gönderilir. Gönderilen mahkemenin tebliğ giderleri de bu avanstan karşılanır; avans bu masrafı karşılamıyorsa, giderler gönderme isteğinde bulunandan alınır.
Görevsizlik kararı üzerine, görevli olduğu belirtilerek dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara bir davetiye göndererek davaya devam edilmesini sağlayacaktır (HMK m.20/2).
Hak düşürücü nitelikteki iki haftalık kanunî süre geçtikten sonra, görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurulduğu halde, mahkeme, bunu kendiliğinden nazara almadan (veya gözden kaçırarak), dosyayı, kararında görevli olduğu belirtilen mahkemeye gönderirse ne yapılacaktır? Bu konuda Kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden sayılması (HMK m. 1/1, c.2) ve iki haftalık başvuru süresinin de “hak düşürücü” nitelikte olması göz önünde bulundurulduğunda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20. maddesinin birinci fıkrasının “Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir” şeklindeki ifade tarzından, süresinde görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurulmaması (veya süresi geçirildikten sonra başvurulması) hâlinde, davanın açılmamış sayılmasına, yalnızca görevsizlik kararını veren mahkemece karar verilebileceği, dolayısıyla dosya kendisine gönderilmiş olan mahkemece, (yapılacak ön incelemede) görevsizlik kararını veren mahkemeye iki haftalık kanuni süre geçirildikten sonra başvurulduğu tespit edilirse, dosyanın, davanın açılmamış sayılması kararı verilmek üzere, görevsizlik kararını vermiş olan mahkemeye gönderilmesi gerektiği düşünülebilir. Ancak, burada, her iki mahkemenin yapacağı işlem (vereceği karar) sonuç itibariyle aynı olacağından, dosya kendisine gönderilmiş olan mahkemece, (yapılacak ön incelemede) görevsizlik kararını veren mahkemeye iki haftalık kanuni süre geçirildikten sonra başvurulduğunun tespit edilmesi hâlinde, “davanın açılmamış sayılması” kararı verilmesi şeklindeki bir çözüm şekli daha uygun düşecektir. Aksi taktirde, adeta formalite sayılabilecek aynı işlemi yapacak olan (görevsizlik kararını vermiş olan) mahkemeye dosyanın geri gönderilmesi, emek, zaman ve masraf kaybına yol açacak, dolayısıyla böyle bir uygulama usul ekonomisi ilkesiyle de bağdaşmayacaktır. Nitekim, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulamasında da, bu Kanunun 193. maddesindeki düzenleme uyarınca, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için yapılacak başvuru, görevsizlik kararında görevli olduğu belirtilen mahkemeye yapılmakta, uygulamada ise, görevsizlik kararını veren mahkemeye de başvurulabileceği kabul edilmekteydi. Keza, dava dosyası görevli mahkemeye geldiğinde, mahkemece ilk önce, (görevli veya görevsizlik kararını veren mahkemeye yapılan) başvurunun on günlük süre içinde yapılıp yapılmadığı incelenmekte; mahkemece, on günlük süre içinde başvurulmadığının (süre geçirildikten sonra başvurulduğunun) tespit edilmesi hâlinde, başkaca bir işlem yapılmadan (ve taraflar duruşmaya çağırılmadan) re’sen davanın açılmamış sayılmasına (m. 193/4) karar verilmekteydi (Bkz. 1. HD. 05.10.2001,9684/10290; 8. HD. 27.12.2001, 9374/9602; 13. HD. 24.01.2005, 13748/1267; 11. HD. 09.11.2004, 5501/11021; 15. HD. 21.02.2005, 4175/892 sayılı kararları).
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken tarihte böyle bir karar verilmemiş veya verilmekte gecikilmiş olması, taraflara bu tarihten (yani hak düşürücü nitelikteki iki haftalık kanunî süre geçtikten) sonra dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi yönünde herhangi bir hak bahşetmez. Çünkü, dava, hak düşürücü nitelikteki iki haftalık başvuru süresinin bittiği tarihte kanundan dolayı açılmamış sayılmaktadır. Mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına daha sonra da karar verebilir; böyle bir karar, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için görevsizlik kararını veren mahkemeye iki haftalık süre içinde (hiç) başvurulmadığı veya süre geçirildikten sonra başvurulduğu ve bu nedenle de davanın açılmamış sayıldığını tespit edici nitelikte bir karardır. Bu şekilde, kanundan dolayı açılmamış sayılan bir davanın, bu konuda karar verilmediği ya da verilen kararın taraflara tebliğ edilmediği gerekçesi ile derdest olduğundan söz edilemez. Zira, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için görevsizlik kararını veren mahkemeye iki haftalık süre içinde başvurulmaması veya süre geçirildikten sonra başvurulması hâlinde, dava, kanun (HMK m.20/1, c.2) uyarınca açılmamış sayılır ve davanın açılmamış sayılmasına ilişkin tüm kanunî hüküm ve sonuçlar, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden yürürlük kazanır. 6100 sayılı Kanunun 150. maddesinin yedinci fıkrası hükmüne göre de, “Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır.” “Talebin vaki olmamış sayılması” kuralı, açılmamış sayılma sonucuna yol açan sebeplere göre değişmez. Bu kural, açılmamış sayılma sebeplerine bağlı olmaksızın, “açılmamış sayılma”nın temel bir sonucudur.
Davanın açılmamış sayılması kararı usûle ilişkin nihaî bir karardır. Zira, mahkeme bu kararla davadan elini çekmektedir. Bu nedenle de (karara karşı) kanun yoluna gidilebilir (HMK m. 353/5; HUMK m.438/2).
Taraflardan birinin, iki haftalık süre içinde, kararı veren mahkemeye başvurarak, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvuruda bulunmaması nedeniyle davanın açılmamış sayılması kararında, mahkeme, davacıyı (davalı lehine) yargılama giderlerine (ve bu arada vekâlet ücretine) mahkûm etmesi gerekir (HMK m. 331/3; Av. As. Üc. Tar. m. 7/1, 2).
Buna göre, hak düşürücü nitelikteki iki haftalık kanunî süre geçtikten sonra görevsizlik kararını veren mahkemeye başvurulduğu halde, bu mahkemece (davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken) dosyanın, görevsizlik kararında görevli olduğu belirtilen mahkemeye gönderilmesi hâlinde (bu kez dosya kendisine gönderilen) mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekir. Aksi takdirde, yani zikredilen husus nazara alınmadan (veya gözden kaçırılarak) davanın esası hakkında karar verilmesi bozma nedenidir.
Somut olayda, ...... Kadastro Mahkemesince verilen görevsizlik kararı 22.10.2013 tarihinde kesinleşmiş olup, davacı ..... tarafından iki haftalık süre geçtikten sonra 14.01.2014 tarihinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvuruda bulunulduğu hâlde, Kadastro Mahkemesince (davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, böyle bir karar verilmeksizin) 21.01.2014 tarihinde dava dosyası ...... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş olup, ...... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince de, davacı tarafından, HMK'nın 20/1. maddesinde öngörülen iki haftalık süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmediği ve bu nedenle mahkemede usûlüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle, davanın usûlden reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, HMK m. 20/1 hükmü uyarınca, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, usûlüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle davanın usûlden reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ..... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına 03/06/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.