Hukuk Genel Kurulu 2017/157 E. , 2021/672 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davalının müvekkili banka nezdinde bulunan hesabına 02.09.2004 tarihinde dava dışı ... tarafından 19.375TL havale gönderildiğini, söz konusu havale yapıldıktan kısa bir süre sonra havale göndericisinin müvekkili bankaya başvurarak göndermiş olduğu havaleyi iptal ettirdiğini, ayrıca ... Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesinin 03.09.2004 tarihli kararı ile havale edilen miktarın bankada bloke edilerek davalıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verildiğini, anılan karara uygun olarak müvekkili tarafından havale bedeli üzerine bloke konulduğunu, ancak banka şubesinin 17.11.2004 tarihinde yeni bir bilgisayar sistemine geçmesi esnasında bloke işleminin sistem tarafından otomatik olarak kaldırıldığını, blokesiz kalan hesapta bulunan miktardan 26.11.2004 tarihinde 1.473,43TL’nin davalının bankaya bulunan kredi taksit borcuna mahsuben sistem tarafından otomatik olarak tahsil edildiğini, hesabın bakiyesi olan 17.900TL'nin ise davalının 08.12.2004 tarihinde şubeye şahsen başvurması üzerine kendisine nakden ödendiğini, bunun üzerine ... 3. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile tedbir kararına rağmen ödeme yapılması nedeniyle müvekkili bankanın kusurlu olduğundan bahisle davalıya ödenmiş olan para için müvekkil banka şubesince aynı miktarda başka bir hesap açılmasının ve hesapta bulunan paranın yargılama sonucunda verilecek karara göre ödenmesinin bildirildiğini, anılan karara uygun olarak müvekkili tarafından hesap açıldığını, bu durum karşısında davalının aldığı paranın hukukî bir dayanağının bulunmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 19.375TL'nin ihtarname tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; müvekkilinin döviz alım satım alanında faaliyet gösterdiğini, dava konusu havalenin müvekkili tarafından dava dışı ...'a satılan döviz karşılığında hesabına yatırıldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.09.2013 tarihli ve 2007/61 E., 2013/587 K. sayılı kararı ile; davalının hesabına geçen havale tutarı üzerine mahkeme kararı ile bloke konulmasına rağmen davacı banka tarafından hataen davalıya ödendiği, bunun üzerine davacı banka tarafından yine mahkeme kararı gereğince havale miktarınca ayrı bir hesap açıldığı, dava konusu havale işlemi nedeniyle davalı hakkında dolandırıcılık suçundan açılan ceza davasında beraat kararı verilmiş ise de aynı davada davalının kimlik kontrolü yapmadan kendini telefonda Kenan olarak tanıtan aslında farklı birisi olan kişiye döviz sattığı ve basiretli bir tüccar gibi davranmadığı için bu paranın ceza davasında katılan ...'a geri verilmesine karar verildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 19.375TL alacağın 03.01.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.06.2014 tarihli ve 2014/3831 E., 2014/10469 K. sayılı kararı ile; “…Dava, sebepsiz yere ödenen paranın iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece, Konya (doğrusu ...) 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2008/49-2010-384 E/K sayılı dosyasındaki belirlemelere itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak mahkemece hükme esas alınan ceza mahkemesi kararı, Yargıtay 15. Ceza Dairesi'nce yapılan temyiz incelenmesi sonucu, ceza zaman aşımının dolması nedeniyle ortadan kaldırılmıştır. Dosyada mevcut delillere göre, ceza davasına müşteki olarak katılan ... ve ..., ceza davasında mahkum olan sanık ...'dan mazot satın almış, satın aldıkları mazotun parası ise, ... tarafından, ...'ın telefonda kendisini Kenan olarak tanıttığı, davalı ... hesabına havale edilmiştir. Davalı ..., aynı gün iş yerine gelen ve kendisini ... olarak tanıtan kişiye dosya içerisinde bulunan döviz satım belgesine göre 19.374,39 TL'lik döviz satmış ve bunun mukabilinde de davaya konu miktar döviz bedeli olarak hesabına havale edilmiştir. Bu durumda, ceza mahkemesi kararı zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığına göre bu davada davalı ... sattığı döviz bedelini tahsil etmekle sebepsiz zenginleşmemiştir. Dava dışı ... dava dışı ... tarafından dolandırılmış ve para ödenmesine rağmen mazotu alamamıştır. Bu nedenle her ne kadar davacı Banka bu parayı hataen blokeyi kaldırması sebebiyle bir kez davalı ...'a bir kez de zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırılan ceza mahkemesi kararına istinaden dava dışı ...'a ödemişse de davalı bu davada sebepsiz zenginleşen konumunda olmadığından davacının davalıdan talepte bulunması mümkün olmayıp, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2014 tarihli ve 2014/391 E., 2014/643 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/49 E., 2010/384 K. sayılı kararının temyiz edilmesi sonucunda Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiş ise de verilen düşme kararının ceza mahkemesince yapılan yargılamada toplanan delilleri ortadan kaldırmadığı, bu delillerin hukuk mahkemesince yapılan yargılamada edinilen kanaate göre serbestçe değerlendirilmesi gerektiği, ceza mahkemesindeki yargılamada elde edilen delillerin değerlendirilmesi sonucunda ise davalı ...'ın kendisini telefonda tanıtan ve gerçek kimlik bilgilerini vermeyen kişiye döviz satmakta herhangi bir sakınca görmemekle kendisinden beklenen özenli ve basiretli tacir davranışını sergilemediği ve bu davranışının sonuçlarına katlanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bloke konulan paranın davalıya verilmemesine dair ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/49 E., 2010/384 K. sayılı kararının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi karşısında eldeki davada davalının sebepsiz zenginleşen konumunda olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre davacının davalıdan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunmasının mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemece bozma öncesi ilk karar gerekçesinde ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/49 E., 2010/384 K. sayılı kararına atıfta bulunarak karar verilmesi, direnme kararının gerekçesinde ise anılan ceza davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, ancak ceza davasındaki delillerin mahkemece değerlendirilmesi sonucunda ceza mahkemesi ile aynı kanaate ulaşıldığı hususunun belirtilmesi karşısında direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buna göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılacağı ön sorun olarak tartışılmış; yapılan görüşmelerde her ne kadar mahkemenin ilk kararında ceza mahkemesinin kararına atıf yapılmış ise de ayrıca ilk kararda mahkemenin kendi kanaatinin de belirtildiği, direnme kararında ise sadece ilk gerekçesini kuvvetlendirdiği, dolayısıyla yeni hüküm bulunmadığı, bu nedenle temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği sonucuna varılarak ön sorunun bulunmadığına oy çokluğuyla karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Dava, bankacılık hizmetinden kaynaklanan sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
14. Borcun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşme, dava ve olay tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 61 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Benzer hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 ve devamı maddelerinde de yer almaktadır. 818 sayılı BK’nin 61. maddesi; “Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır.” hükmünü haizdir. Buna göre borcun kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun illiyet bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir haklı sebebe dayalı olmaması gerekmektedir.
15. Sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için diğer şartların yanında en önemlisi zenginleşenin mal varlığında meydana gelen artışın haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Zira zenginleşmeyi doğuran sebep, kazandırma veya zenginleşenin müdahalesi ya da umulmayan bir olay olabilir. Zenginleşme bu olaylardan hangisinden kaynaklanırsa kaynaklansın mutlaka haklı bir sebebe dayanması gerekir. Aksi hâlde sebepsiz zenginleşme söz konusu olacaktır. Bu itibarla 818 sayılı BK’nin 61. maddesinde özellikle “haklı bir sebep olmaksızın” ifadesine yer verilmiş ve haklı olmayan sebep teşkil edecek hususlar örnek olarak sayılmıştır. Buna göre kazandırmaya (edime) dayanan sebepsiz zenginleşme; “geçerli olmayan sebebe” veya “gerçekleşmemiş sebebe” veyahut da “sona ermiş sebebe” dayalı olarak gerçekleşebilir. Ayrıca 818 sayılı BK’nin 62. maddesinde haklı bir sebebe dayanmayan özel bir sebepsiz zenginleşme hâli olarak “borç olmayan şeyin tediyesi” ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
16. Bu durumda sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu ilk hâl zenginleşmenin geçerli olmayan bir sebebe dayandığı hâldir. Buradaki “geçerli olmayan sebep” ifadesinden hukukî sebebin mevcut olmaması veya irade beyanlarının birbirine uygun bulunmaması ya da onay, izin, ehliyet, vb. geçerlilik ve etkinlik unsurlarından birinin mevcut olmaması sebebiyle zenginleşmeye esas teşkil eden hukukî işlemin kurulamaması, eksik kurulması ya da geçersiz kurulması sonucunu doğuran sebepler anlaşılmalıdır. Bu durumda zenginleşmeye esas teşkil eden hukukî işlemin geçersizliği nedeniyle ortadan kaldırılmasından sonra taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 900).
17. Sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu bir diğer hâl ise zenginleşmenin gerçekleşmemiş bir sebebe dayalı olmasıdır. Bir edimin ifası, gelecekteki bir olayın gerçekleşme ihtimaline binaen yapılmışsa ve bu ifadan sonra şart gerçekleşmezse edimi ifa eden aleyhine sebepsiz zenginleşme meydana gelmiş olur. Bu durum özellikle koşula bağlı sözleşmelerde karşımıza çıkmaktadır. Zira koşula bağlı alacağın koşul gerçekleşmeden önce ödenmesi durumunda koşul gerçekleşmezse fakirleşen zenginleşmenin iadesini isteyebilir (Eren, s. 901).
18. Hukukî sebebin ortadan kalkmış olması hâlinde de sebepsiz zenginleşme söz konusu olmaktadır. Başka bir deyişle başlangıçta mevcut olmakla birlikte sonradan ortadan kalkan hukukî bir sebep de kazandırmayı sebepsiz zenginleşmeye dönüştürebilir. Kazandırmanın yapıldığı zaman geçerli olan bir sebep bulunmasına rağmen sonradan bu sebep ortadan kalkarsa, ortada sebepsiz zenginleşme olduğundan iadesi istenebilir.
19. Sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu bir diğer hâl ise 818 sayılı BK’nin 62. maddesinde belirtilen borçlu olunmayan şeyin tediyesidir. Anılan madde; “Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz.” hükmünü haizdir. Buna göre, borçlanmadığı edimi kendi rızasıyla yerine getiren kimse, bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir. Bu madde ile 818 sayılı BK’nin 61. maddesindeki kural değiştirilmemiş, aksine geçerli bir sebebe dayanmayan özel bir sebepsiz zenginleşme hâlinin ayrıntılı olarak düzenlenmesi amaçlanmıştır.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dışı ...’ın kendisini Kenan olarak tanıtarak dava dışı ...’a ucuz mazot satma konusunda telefonda anlaştıkları, bu sırada ...’ın davalıyı da aradığı ve döviz alacağını belirterek hesap numarası istediği, davalı tarafından bildirilen hesap numarasının dava dışı ...’a verilerek mazot parasının bu hesaba yatırılmasının istendiği, mazotun tankere yüklenmesi sırasında dava dışı ... tarafından mazot parası olan 19.375TL’nin 02.09.2004 tarihinde davalının hesabına havale edildiği, bunun üzerine kendisini ... olarak tanıtan bir kişinin davalının döviz bürosuna giderek gönderilen havalenin karşılığı kadar döviz aldığı anlaşılmaktadır. Dava dışı ...’ın parasını ödemesine rağmen mazotu alamaması üzerine dava dışı ... tarafından dolandırıldığı iddiası ile yaptığı şikâyet neticesinde başlatılan ceza soruşturması kapsamında davalının hesabındaki paraya 03.09.2004 tarihinde bloke konulmasına karar verildiği görülmektedir.
21. Davalının hesabına bloke konulması sonrasında davacı bankanın sisteminin yenilenmesi sırasında konulan blokenin otomatik olarak kaldırıldığı ve neticede paranın davalı tarafından 08.12.2004 tarihinde çekildiği anlaşılmaktadır. Bunun üzerine blokenin davacının kusuru ile kaldırılması nedeniyle ceza mahkemesinin kararına istinaden yeni bir hesap açıldığı ve hesaba davacı banka tarafından para yatırıldığı görülmektedir.
22. Somut olay nedeniyle açılan ceza soruşturması sonrasında yapılan yargılama neticesinde ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/49 E., 2010/384 K. sayılı kararı ile sanık ...’ın mahkumiyetine ve aralarında davalının da bulunduğu diğer sanıkların beraatine; ayrıca “sanık ...’ın kimlik tespiti yapmadan döviz sattığı, basiretli bir tüccar gibi davranmadığı için kötüniyetli olduğu anlaşılmakla tedbir konularak bloke edilen 19.460 TL paranın katılan ...’a verilmesine” karar verilmiştir. Bunun üzerine dava dışı ... tarafından yapılan icra takibi neticesinde bloke konulan hesaptaki para, faiziyle birlikte davacı banka tarafından ödenmiştir. Öte yandan anılan ceza mahkemesi kararı, Yargıtay 15. Ceza Dairesi'nce yapılan temyiz incelenmesi sonucu, ceza zamanaşımının dolması nedeniyle ortadan kaldırılmıştır.
23. Görüldüğü üzere davalı tarafından dava dışı kişilere, hesabına havale edilen miktar kadar döviz satışı yapılmış ve hesabındaki blokenin sehven kaldırılması neticesinde ise satış yaptığı dövizin karşılığını almıştır. Öte yandan ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada davalı ...’ın dolandırıcılık eylemine katılmadığı, dolandırıcılık eylemini gerçekleştiren sanık ... ile ilgisinin tespit edilemediği gerekçesiyle beraatine ve Yargıtay 15. Ceza Dairesince zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği de gözetildiğinde davalının parayı geri vermesini gerektiren bir sebebin bulunmadığı, bu itibarla davalının satış yaptığı dövizin karşılığını aldığı ve davalının mal varlığında meydana gelen artışın haklı bir sebebe dayandığı, böylece davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilmeyeceği kabul edilmelidir.
24. Bu nedenle mahkemece, davacının özellikle sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandığı, ancak yukarıda bahsedildiği üzere davalının sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmelidir.
25. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440-III/1 maddesi gereğince miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.