1. Hukuk Dairesi 2018/978 E. , 2018/11734 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.07.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu taşınmazlarını kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla davalı çocuklarına satış göstererek devir ettiğini, onlardan da bir kısmının diğer davalılara geçtiğini, devirlerin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, mirasbırakana ait olmayan taşınmazların da dava edildiğini, dava tarihinde malik olmayan davalıların bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 2480, 2478, 1792, 1364, 985, 2498, 319, 2479, 2477, 3309, 3311, 3382, 2904, 3768, 3770, 2900, 3384, 2630, 3690, 3692, 3726, 3687, 3689 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına olan tapusunun iptali ile davacılardan ..., ... ve ...'ın miras payları oranında adlarına tesciline, feragat nedeniyle diğer davacılar ... , ... ve ...’nın açmış olduğu davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacılar ... , ... ve ...’nın 25.08.2014 tarihli ayrı ayrı verdikleri dilekçeler ile davadan feragat ettiklerini bildirdikleri, ne var ki anılan davacı asillerin dilekçelerini ibraz sırasında kimlik tespitlerinin yapılmadığı, 6100 sayılı HMK’nun 311. maddesi uyarınca feragatin kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı düzenlemesi dikkate alınarak anılan davacıların dilekçelerini ibrazı sırasında kimlik tespitlerinin yapılması gerekirken bu hususun gözardı edilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nun 31. maddesinde ‘’ Hakimin davayı aydınlatma ödevi ‘’ başlığı altında; ‘’ Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. ‘’ düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda anılan yasal düzenleme karşısında somut olaya bakıldığında, mahkemece; mirasbırakanın hangi dava konusu taşınmazı kime ya da kimlere devrettiğinin, ara malik olup olmadığının, hangi taşınmazlar yönünden ne istendiğinin tam ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açıklattırılmadığı, maddi gerçeğe ulaşılması ve sağlıklı bir yargılama yapılabilmesi için davacı talepleri tespit edilmeden karar verildiği görülmüştür.
Öte yandan, eldeki davanın ilk olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/129 E sayılı dosyası üzerinden 44 parça taşınmaz hakkında ( eldeki davaya konu taşınmazlar dahil ) açıldığı, anılan dosya üzerinden yargılama sürerken davacılar tarafından bir kısım taşınmazların üçüncü kişilere emaneten devredildiği iddiası ile ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/137 E sayılı dosyası üzerinden iptal ve tescil, olmazsa tenkis istemli dava açıldığı, dosyaların birleştirilmesine karar verildiği, yargılama sürerken eldeki davaya konu taşınmazlar yönünden davanın tefrik edilerek 2012/493 esas sayısını aldığı ve sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Muris muvazaası istekli davalarda mirasbırakan ...’ın gerçek irade ve amacının tespiti bakımından devrettiği taşınmazlar yönünden muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davaların birlikte değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; feragat eden davacılar yönünden kimlik tespiti eksikliğinin giderilmesi, feragat beyanlarının şüpheye mahal vermeyecek şekilde saptanması, miras bırakan ...’ın süregelen iradesinin tespiti, muris ile çocukları ya da diğer davalılar arasındaki beşeri ilişki, murisin davalıları tercih nedeni ve bir dava hakkında verilecek hükmün diğer davayı etkileyecek nitelikte bulunması ( tenkis isteği de bulunduğu dikkate alındığında ) hususları göz önüne alınarak, HMK'nin 166. maddesi gereğince davalar arasında bağlantı bulunduğundan, ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/129 E sayılı davası ile eldeki davanın birleştirilerek görülmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; haklarındaki dava kabul edilen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları yeterince incelenmeden, mirasbırakan tarafından devredilen taşınmazlar kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmadan sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir. Bu kapsamda dosya arasına alınan tapu kayıtlarının incelenmesinde;
1- Kök 2607 sayılı parselin 27.02.1990 tarihinde Maliye Hazinesi adına hükmen tescil edildiği, davalı ...’ın anılan taşınmazı 06.09.2001 tarihinde Hazine’den satın aldığı, 2607 sayılı parselin 16.07.2003 tarihinde ifraz edilerek dava konusu 3687 ve 3689 ile 3688 sayılı parsellere ayrıldığı, anılan taşınmazlarda mirasbırakan tarafından yapılan kayda dayalı bir temlik olmadığından iptal ve tescil isteğinin dinlenmeyeceği, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceğinin gözetilmemesi hatalıdır.
2- Kaydı kapanan dava konusu 3726 parsel sayılı taşınmazda davalı ...’ın ½ payı 09.02.2004 tarihinde üçüncü kişi ... ’den satış suretiyle edindiği, anılan taşınmazda mirasbırakan tarafından yapılan kayda dayalı bir temlik olmadığından iptal ve tescil isteğinin dinlenmeyeceği, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceğinin gözetilmemesi hatalıdır. Öte yandan doğru sicil oluşturma ilkesi gereği kaydı kapanan 3726 sayılı parsel üzerinden hüküm kurulması da doğru değildir.
3- Kök 942 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ve verdiği muvafakatname ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tespit ve tescil edildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığının, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceğinin gözetilmemesi hatalı olduğu gibi, 942 sayılı parselin ifraz ile iki parçaya ayrıldığı ve yeni oluşan 2630 sayılı parselin de ifraz ile dava konusu 3690 ve 3692 ile 3691 sayılı parsellere ayrıldığı, ne var ki mahkemece kaydı kapanan 2630 sayılı parsel hakkında hüküm kurulduktan sonra yeni oluşan 3690 ve 3692 sayılı parseller hakkında da hüküm kurulması yerinde değildir.
4- Kök 1400 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ve verdiği muvafakatname ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tespit ve tescil edildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceği, ne var ki mahkemece kök 1400 sayılı parselin ifraz ile gittisi olan dava konusu 3384 sayılı parsel yönünden hatalı olarak iptal ve tescil isteğinin kabul edildiği görülmüştür.
5- Kök 1352 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ve verdiği muvafakatname ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tespit ve tescil edildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceği, ne var ki mahkemece kök 1352 sayılı parselin ifraz ile gittisi olan dava konusu 2900 sayılı parsel yönünden hatalı olarak iptal ve tescil isteğinin kabul edildiği görülmüştür.
6- Kök 1355 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ve verdiği muvafakatname ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tespit ve tescil edildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceği gözetilmeden karar verilmiştir. Öte yandan, kök 1355 sayılı parsel ifraz ile iki parçaya ayrılmış, yeni oluşan dava konusu 2904 sayılı parsel de ifraz ile dava konusu 3768 ve 3770 ile 3769 sayılı parsellere ayrılmıştır. Mahkemece hatalı olarak kaydı kapanan 2904 sayılı parsel hakkında karar verildiği gibi, yeni oluşan 3768 ve 3770 sayılı parseller hakkında da hüküm kurulmuştur.
7- Kök 1399 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tescil edildiği, ne var ki kadastro tespitinde uygulanan 23.02.1979 tarih ve 3 sıra no’lu eski tapu kaydı üzerinden mirasbırakan tarafından yapılan bir temlik olup olmadığı saptanmadan sonuca gidildiği anlaşılmıştır. Eğer anılan eski tapu kaydı üzerinden mirasbırakan ... tarafından yapılan bir temlik var ise, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabileceği muhakkaktır. Aksi halde, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur.
8- Kök 984 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ve verdiği muvafakatname ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tespit ve tescil edildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceği gözetilmeden ifraz ile oluşan dava konusu 3309 ve 3311 sayılı parseller hakkında iptal ve tescile karar verilmesi hatalıdır.
9- Dava konusu 2477, 2478, 2479 ve 2480 sayılı parsellerin evvelinde bir bütün iken 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ve verdiği muvafakatname ile davalılar ..., ... ve ... ile dava dışı ... adına ayrı ayrı tespit ve tescil edildikleri gözetildiğinde anılan taşınmazlar yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceği gözetilmeden haklarında iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir.
10- Dava konusu 319 sayılı parselin mirasbırakan ... ile bir ilgisinin bulunmadığı, eşi ... ’ın ceddinden intikalen gelen bir taşınmaz olduğu, mirasçılara yapılan bir temlik bulunmadığı, davalı ... tarafından satın alma suretiyle edinildiği gözetilmeden hakkındaki davanın kabul edilmesi yerinde değildir.
11- Dava konusu 1792 sayılı parselin 22.05.1987 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti sırasında mirasbırakan ...’ın yaptığı bağış ile davalılar ..., ... ve ... adına 1/3’er oranda tespit ve tescil edildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, mümkün ise tenkis isteğinin dinlenebileceği gözetilmeden iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir.
12- Dava konusu 1364 sayılı parselin mirasbırakan ... ile bir ilgisinin bulunmadığı, 3. kişi ... adına kadastro ile tescil edildiği ve halihazırda davalı dahi olmayan ... adına kayıtlı olduğu, anılan parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken hakkındaki davanın kabul edilmesi yerinde değildir.
13- Dava konusu 985 sayılı parselin kadastro komisyon kararı ile mirasbırakanın eşi ... adına tescil edildiği, ... tarafından da 05.12.1990 tarihinde davalı ...’a satıldığı, mirasbırakan ... ile bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. O halde, anılan taşınmaz hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kapsamına alınması hatalıdır.
14- Dava konusu 2498 sayılı parsel yönünden; mirasbırakan ... tarafından davalılara yapılan bir temlik bulunmadığı, anılan taşınmazın kadastro komisyon kararı ile davalı ... adına 01.02.1988 tarihinde tescil edildiği, ... tarafından da diğer davalı ...’a satış yoluyla devredildiği gözetildiğinde anılan taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda bentler halinde yazılı tespitler bakımından yeterli inceleme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.