4. Ceza Dairesi 2019/4095 E. , 2019/15123 K.
Tehdit suçlarından sanıklar ..., ..., ... ve ... haklarında açılan kamu davalarının uzlaşma ne.... sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 14/05/2019 gün ve .... Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/05/2019 gün ve.... sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre; sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. maddesi uyarınca kamu davası açılmış,...Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/145 Esas sayılı dosyası üzerinden sanıklar haklarında isnat edilen suçtan dolayı yargılama yapılmış ve Mahkemesince, sanıkların üzerine atılı tehdit suçunun uzlaşmaya tâbi olduğu ve müştekilerin şikâyetlerinden vazgeçmiş olduğundan bahisle örtülü uzlaşmanın gerçekleştiği varsayılarak kamu davasının düşmesine karar verilmiş ise de, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1. cümlesinde tanımı yapılan tehdit suçunun takibinin şikâyete tâbi bulunmadığı, dolayısıyla şikâyetten vazgeçmenin her hangi bir sonuç doğurmayacağı, uzlaşmadan bahsedilebilmesi için uzlaşma iradesinin açıkça ortaya konulması gerektiği, bu itibarla şikâyetten vazgeçmenin uzlaşma iradesi yerine geçmeyeceği, suç tarihinden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (b-3) bendi uyarınca tehdit (madde 106/1) suçunun uzlaşma kapsamına alınması nedeniyle sanıkların üzerine atılı tehdit suçu açısından söz konusu kanun değişikliğine göre hukukî durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğunun anlaşılması karşısında, mahkemesince dosyanın anılan Kanun'un 254. maddesine göre öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, kaldı ki sanıklar ..., ... ve ...'ın üzerlerine atılı tehdit suçunu uzlaşma kapsamına girmeyen kardeşe karşı kasten yaralama suçuyla birlikte işlemeleri nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/3. maddesinin 2. cümlesinde düzenlenen, 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' şeklindeki hüküm gereğince, haklarında uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçlarından sanıklar ..., ..., ... ve ... haklarında açılan kamu davalarının uzlaşma nedeniyle düşmesine dair,...Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/02/2018 tarihli ve 2017/145 esas, 2018/126 sayılı kararının, sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. maddesi uyarınca kamu davası açılmış,...Asliye Ceza Mahkemesi'nin .... Esas sayılı dosyası üzerinden sanıklar haklarında isnat edilen suçtan dolayı yargılama yapılmış ve Mahkemesince, sanıkların üzerine atılı tehdit suçunun uzlaşmaya tâbi olduğu ve müştekilerin şikâyetlerinden vazgeçmiş olduğundan bahisle örtülü uzlaşmanın gerçekleştiği varsayılarak kamu davasının düşmesine karar verilmiş ise de, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-1. cümlesinde tanımı yapılan tehdit suçunun takibinin şikâyete tâbi bulunmadığı, dolayısıyla şikâyetten vazgeçmenin her hangi bir sonuç doğurmayacağı, uzlaşmadan bahsedilebilmesi için uzlaşma iradesinin açıkça ortaya konulması gerektiği, bu itibarla şikâyetten vazgeçmenin uzlaşma iradesi yerine geçmeyeceği, suç tarihinden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (b-3) bendi uyarınca tehdit (madde 106/1) suçunun uzlaşma kapsamına alınması nedeniyle sanıkların üzerine atılı tehdit suçu açısından söz konusu kanun değişikliğine göre hukukî durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğunun anlaşılması karşısında, mahkemesince dosyanın anılan Kanun'un 254. maddesine göre öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, kaldı ki sanıklar ..., ... ve ...'ın üzerlerine atılı tehdit suçunu uzlaşma kapsamına girmeyen kardeşe karşı kasten yaralama suçuyla birlikte işlemeleri nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/3. maddesinin 2. cümlesinde düzenlenen, 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.' şeklindeki hüküm gereğince, haklarında uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit suçlarından sanıklar ..., ..., ... ve ... haklarında açılan kamu davalarının, uzlaştırmanın gerçekleştiğinden bahisle ayrı ayrı düşmesine karar verilmesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 06.12.2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK'nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı Kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nın 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
Ceza Genel Kurulu'nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, 'Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir' hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK'nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK'nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK'nın 5560 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; '(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.' biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun sekizinci maddesiyle anılan fıkraya 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı 'Uzlaştırma' olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanunun 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun'la değişik CMK'nın 253. Maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde '(1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231. maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231. maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.' denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Sanıklar....,.....,....., haklarında, ...e yönelik yaralama, hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle TCK'nın 86/2-3.a, 125/1, 106/1-1.cümle, sanık ... hakkında ise ....,....,..... e yönelik hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle, aynı Kanunun 125/1, 106/1-1.cümle maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle 03/05/2017 tarihinde kamu davası açıldığı, tarafların kovuşturma evresinde şikayetlerinden vazgeçtikleri,...Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/02/2018 tarihli ve..... sayılı kararıyla, tüm sanıklar hakkında haka....,.....,...... nin yaralama suçlarından TCK'nın 86/2-3.a maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına ve hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ...'in yaralama suçundan aynı Kanunun 86/2-3.e maddesi kapsamında cezalandırılmasına, tüm sanıklar hakkında tehdit suçlarından açılan kamu davalarının ise '...suçun 6763 sayılı yasa kapsamında uzlaşmaya tabi olması, müşteki sanıkların şikayetlerinden vazgeçmiş oldukları ve örtülü uzlaşmanın gerçekleşmiş olması nedeniyle usul ekonomisi ilkesi göz önünde bulundurularak...' biçimindeki gerekçeyle, uzlaşma nedeniyle CMK'nın 223/8. Maddesi uyarınca ayrı ayrı düşmesine hükmolunduğu, yaralama suçundan sanık ... hakkındaki hükme yönelik istinaf başvurusu üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi'nin 24.10.2018 tarihli ve .... sayılı kararıyla, mahkumiyet hükmünün bozulduğu, bozma sonrası yargılamanın devam ettiği, tehdit suçlarından açılan kamu davalarının uzlaşma nedeniyle düşürülmesine dair hükümlerin de kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştirildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanıklar...,..., Mehmet Hanifi ve Pertev'e yükletilen tehdit suçlarının, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde uzlaştırma kapsamına alındığında şüphe bulunmamaktadır. CMK'nın 254. maddesinde; kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun ya da Cumhuriyet savcısınca uzlaştırma işlemi gerçekleştirilmeden dava açıldığının anlaşılması halinde, kovuşturma dosyasının, uzlaştırma işlemlerinin CMK'nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderileceği belirtilmiştir. Uzlaştırma bürosu tarafından uzlaştırmanın başarıyla sonuçlandığının bildirilmesi halinde mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi durumunda davanın düşmesine, edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi durumunda ise; sanık hakkında, CMK'nın 231. maddesindeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, CMK'nın 231. maddesinin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanacaktır.
CMK'nın 253/3. maddesinin son cümlesi 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz' biçiminde olup, sanıkların eylemlerinin aynı olay bütünlüğü içerisinde ve birlikte gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Buna göre, sanıklar... ve Mehmet Hanifi'nin, tehdit suçlarını, uzlaşma kapsamında bulunmayan kardeşe karşı yaralama suçuyla birlikte işledikleri, sanık ...'in ise tehdit suçunu, yine uzlaşma kapsamında bulunmayan silahla yaralama suçuyla birlikte işlediği kabul edildiğinden, tehdit suçlarının da uzlaşma kapsamından çıktığını kabul etmek gerekmektedir.
Her ne kadar Yerel Mahkeme, sanık ... hakkında, kardeşe karşı yaralama suçundan mahkumiyet kararı vermiş ve verilen cezanın açıklanmasını geri bırakmış ise de, esasen adı geçen sanığın, mağdur ...'in yeğeni olduğu, dolayısıyla olayda TCK'nın 86/3.a maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı anlaşılmış, yine sanık ...'in yaralama olayında silah kullandığına dair bir iddia bulunmasa da, adı geçen sanığın, mağdur ...'in kardeşi olduğu, bu nedenle sanık hakkında anılan Kanunun 86/3.a maddesinin uygulanması gerektiği Mahkemece gözetilmemiştir. Nitekim bu husus, ...Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi'nin 24.10.2018 tarihli ve 2018/1955 esas, 2018/2473 sayılı kararına da konu edilmiştir. Dolayısıyla, yalnızca sanıklar... ve...'a yükletilen tehdit suçlarının ulaşma kapsamında bulunduğu, sanık ... hakkında istinaf dairesince verilen bozma kararı sonrasında yaralama suçundan beraat kararı verilip kesinleşmesi halinde tehdit suçunun uzlaşma kapsamında kalacağı, sanık ...'nin ise tehdit suçunu, kardeşe karşı yaralama suçuyla birlikte işlemesi nedeniyle, tehdit suçunun uzlaşma kapsamı dışına çıktığı anlaşılmıştır. Bir an için tüm sanıklar hakkında tehdit suçlarının uzlaşma kapsamında kaldığı kabul edilse dahi, anılan suçlar yönünden kovuşturma dosyasının, uzlaştırma işlemlerinin CMK'nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerekirken, '...suçun 6763 sayılı yasa kapsamında uzlaşmaya tabi olması, müşteki sanıkların şikayetlerinden vazgeçmiş oldukları ve örtülü uzlaşmanın gerçekleşmiş olması nedeniyle usul ekonomisi ilkesi göz önünde bulundurularak...' biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle...... sayılı kararında isabet bulunmamaktadır. Ancak; anılan hükümlerin, davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerden olması nedeniyle, CMK'nın 309/4-c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “yeniden yargılama yasağı” nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da yapılamayacaktır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden,...Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/02/2018 tarihli ve ..... sayılı kesinleşen hükmünün, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Kararın, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki hükümlere yönelik olması nedeniyle, aynı Kanun maddesinin 4–c bendi uyarınca, aleyhte sonuç doğurmamasına ve yeniden yargılama yapılmamasına, 03/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.