21. Ceza Dairesi 2015/4333 E. , 2016/937 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sanığın resmi belgede sahtecilik ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından mahkümiyetine dair hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Hakkında yakalama kararı bulunan sanığın, ..... adına düzenlenmiş nüfus cüzdanındaki fotoğrafı çıkartıp yerine kendi fotoğrafını yapıştırarak oluşturduğu sahte belgeyi ..... tarihinde yakalandığında polis memurlarına ibraz edip üst arama tutanağı ile aynı tarihli Genel Adli Muayene raporunun ...... adına düzenlenmesine neden olduğundan bahisle hakkında sahte nüfus cüzdanı düzenlemek/kullanmak ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından iki ayrı dava açılmış ve mahkemece iki ayrı suç oluştuğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; delillere ve oluşa göre sanığın baştan itibaren değişmeyen tek amacı, içinde bulunduğu durum nedeniyle yakalanmamak ve ceza görmemektir. Bu amaç doğrultusunda bir bütün olan fiil ve hareketlerinin ihlal ettiği hukuki değerlerin aynı nitelikte olduğu sahte kimlik belgesine uygun biçimde beyanda bulunmanın da ayrıca memura yalan beyanda bulunmak suçunu oluşturmayacağı ve suça konu nüfus cüzdanının aldatma yeteneğine haiz bulunması da gözetilerek ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27.06.1988 gün ve 230/298, 18.02.2014 gün ve 1356/70 sayılı ilamlarında açıklandığı şekilde sadece resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması gerekirken iki ayrı suç kabulüyle fazla ceza tayini,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.02.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Sanık ...'nun işlediği suçlar ile ilgili hakkında çıkartılmış yakalama emrinin olmasından dolayı aranmakta olduğu ve bunu bilen sanığın yakalanmamak için .....tarihinden yaklaşık dört ay kadar önce ..... ilinde ..... Devlet Hastanesi yakınlarında bulduğunu iddia ettiği “......” adına düzenlenmiş bir nüfus cüzdanının üzerindeki fotoğrafı çıkartıp bu nüfus cüzdanına kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle üzerinde tahrifat yaptığı nüfus cüzdanını kullanmaya başladığı ve ..... günü gelmiş olduğu .... ilinde bulunan ....'nde kaldığı ve otel görevlisine yine bu sahte nüfus cüzdanını ibraz ettiği ve sanığın üzerinde tahrifat yaparak nüfus cüzdanını kullanmakta olduğu ..... isimli şahıs adına da çıkartılmış yakalama emrinin olması üzerine ....günü görevli kolluk güçlerinin .....Otele gidip sanığın kalmakta olduğu .... nolu odaya geldiklerinde sanık ...'nın kolluk görevlilerine suça konu .... adına düzenlenmiş olan nüfus cüzdanını kendisine aitmiş gibi ibraz ettiği ve bu kimlik bilgilerine istinaden görevli kolluk güçleri tarafından düzenlenen “olay, muhafaza ve teslim tutanağı”, “yakalama tutanağı” ve “üst arama tutanaklarına” hakkında işlem yapılan olarak ismi yazılan ..... adına imza attığı ve yine .... Devlet Hastanesi’nde sanık hakkında alınan “.... tarihli genel adli muayene raporunda” da yine ....'ın kimlik bilgilerini kullandığı ve daha sonra şüphelinin .... Emniyet Müdürlüğü'ne getirildiğinde gerçek kimliğinin ... olduğunu söylediği iddiası ile sanık hakkında TCK.nun 204/1, 206/1. ve 268/1. maddesi delaleti ile 267/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle yapılan yargılamasında mahkemece sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eyleminden TCK.nun 204/1., resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlilerine kimliği ile ilgili olarak yalan beyanda bulunmak eyleminden TCK.nun 206. maddelerinden mahkumiyetine, TCK.nun 268. maddesinden ise beraatine karar verildiği, sanık müdafinin temyizi üzerine dairemizce mahkumiyet kararlarına yönelik olarak yapılan incelemede ise sayın çoğunlukça sanığın kimliği ile ilgili kamu görevlilerine gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle düzenlenmesine sebebiyet verdiği belgelerin ise aynı suç işleme kararının icrası kapsamında sahte nüfus cüzdanı kullanmak suretiyle işlemiş olduğu resmi belgede sahtecilik eyleminin bir devamı niteliğinde olduğundan dolayı yalan beyanda bulunmak suçundan ayrıca bir mahkumiyet kararı verilmesine yer olmadığı gözetilmeyerek iki ayrı mahkumiyet kararı verilmesinden dolayı hükmün bozulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık sanığın sahte kimliği kullanarak resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlilerine kimliği ile ilgili olarak yalan beyanda bulunmak suretiyle bir takım belgeler düzenlettirilmesi eylemlerinin tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu mu, yoksa hem “resmi belgede sahtecilik” hem de “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu” olmak üzere iki ayrı suçu oluşturacağına ilişkindir.
İşlediği bir suç nedeniyle yakalanan şüphelinin, gerçek kimliğini saklayıp kolluk kuvvetlerine; hüviyet bilgilerini bildiği yakın akrabası veya arkadaşı ya da herhangi bir şekilde ele geçirdiği bir kimlikteki ismi bildirdiği uygulamada sıklıkla rastlanan bir durumdur. Gerçek kimliği parmak izi incelemesinde ortaya çıkmakta, bazen de belirlenemeyip verilen kimlik bilgilerine göre dava açılmakta, nüfus kaydı gelmekte ve mahkumiyet kararı verilmektedir. İnfaz aşamasında kimlik sahibinin itirazı üzerine olay ortaya çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda, yani sanığın; işlediği bir suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını önlemek amacıyla kendi kimliğini saklayıp bir başka kişiye ait kimlik bilgilerini kullanması ve onun hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasına neden olması halinde eylemi TCK'nun 268. maddesi uyarınca iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılmalıdır. Söz konusu madde ile düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için, failin daha önce bir suç işlemesi veya bir suçtan aranması, kendi kimliğini vermesi halinde hakkında bu suçtan yasal işlem yapılması gerekmektedir. Hakkında herhangi bir soruşturma yoksa aranan kişilerden değilse bir başka kişinin kimlik bilgilerini vermesinde o kişi hakkında soruşturma yapılmamışsa sanığın TCK'nun 206. maddesiyle cezalandırılmasına karar verilmelidir.1 Somut olayımızda da; sanığımız savunmasında da belirttiği üzere aranmakta olduğu için yakalanmamak amacıyla yolda bulduğu ve üzerinde fotoğraf değişikliği yaptığı kimliği kullanmakta iken kaldığı otele ibraz ettiği ancak gerçek kimlik sahibi ..... adına çıkartılmış yakalama emrinin bulunması üzerine kolluk görevlilerince yakalanarak karakola götürüldüğü ve bu kimlik bilgilerine istinaden kolluk görevlileri tarafından düzenlenen “olay, muhafaza ve teslim tutanağı”, “yakalama tutanağı” ve “üst arama tutanaklarına” hakkında işlem yapılan olarak ismi yazılan ..... adına imzaladığı, daha sonra götürüldüğü devlet hastanesinde aynı isme “genel adli muayene raporu” düzenlenmesine neden olmuş olup bu nedenlerle mahkemece, sanığın nüfus cüzdanında sahtecilik suçu yanında işlemiş olduğu bu eyleminin de ayrıca TCK.nun 206. maddesi kapsamında değerlendirilerek mahkumiyetine karar verilmesi isabetlidir.
Dairemizin ve bu suçlara uzun zamandır bakan daire olan ...... Ceza Dairesinin emsal olan birçok kararlarında da açıklandığı üzere; resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunun oluşması için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır. Somut olayımızda; sanığın otele ibraz ettiği .....’a ait kimlik bilgilerinin gönderildiği kolluk görevlilerince yapılan sorgulamasında yakalama işleminin bulunması nedeniyle kaldığı otel odasına gelindiği ve hakkında işlem yapılan olarak ..... ismine düzenlenen ve sanık tarafından imzalanan “olay, muhafaza ve teslim tutanağı”, “yakalama tutanağı” ve “üst arama tutanaklarını” ile daha sonra götürüldüğü devlet hastanesinde aynı isme “genel adli muayene raporu”nun gerçeğe aykırı düzenlenmesine sebebiyet vermiştir.
5237 sayılı TCK’daki suçların içtimaı bakımından kural şu şekilde ifade edilir. “Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır.”2
Yasal tipe uygun her sonucun bir hareketi, her hareketin de ayrı bir suçu oluşturacağı, fail hareketi ile ne kadar çok sonuç meydana getirmişse, o kadar suç işlemiş sayılacağı ve her bir hareketinden sorumlu tutulup ayrı ayrı cezalandırılacağı görüşü yeni 5237 sayılı TCK ile terkedilmiştir. 5237 sayılı Yasaya ilişkin 08.03.2004 gün ve 60 karar sayılı “Adalet Komisyonu Raporu’nun VIII. Bölümünde, “Ceza hukuku kurallarından birisi; kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır.” şeklinde ifade edilmektedir.3 Yani artık meydana gelen sonuca göre değil haksızlık içeren her fiil kadar suçun oluştuğu kabul edilecektir.
“Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır.” kuralının istisnaları ise TCK.nun 42-44. maddelerinde düzenlenmiştir.4
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1-Bileşik suç, (md. 42)5
2- Zincirleme suç, (md. 43/1,3)6
3-Aynı neviden fikrî içtima, (md. 43/2, 3)7
4-Farklı neviden fikrî içtima (md. 44)8 halleri yani iki ayrı suçtan birinin diğerinin unsuru veya ağırlatıcı nedeni olması, tek bir fiille yasanın birden çok hükmünün ihlali ve bir suç işleme kararı ile yasanın aynı hükmünün birkaç kez ihlali, içtima kurallarının uygulanamayacağı haller olarak kabul edilmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir.
Somut olayımıza baktığımızda; sanık suça konu sahte kimliği, yakalanmadan 4 ay kadar önce .... ilinde....... Devlet Hastanesi yakınlarında bulduğunu iddia ettiği ..... adına düzenlenmiş bir nüfus cüzdanının üzerindeki fotoğrafı çıkartıp bu nüfus cüzdanına kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle tahrifat yaptığı nüfus cüzdanını kullanmaya başladığı sabittir. Resmi belgede sahtecilik suçu ile sanığın kimliğini kullandığı şahsın önceki yakalamaları nedeniyle yakalandığında görevli memurlarca kendi beyanına göre; “olay, muhafaza ve teslim tutanağı”, “yakalama tutanağı” ve “üst arama tutanaklarını” ile daha sonra götürüldüğü devlet hastanesinde aynı isme “genel adli muayene raporu”nun gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesinin birbirinden ayrı ve bağımsız fiiller olduğu ile TCK.nun 204/1 ve 206. maddelerdeki suçları oluşturan birden fazla hareketlerinin bulunduğunda bir tereddüt yoktur.
Bir resmi ya da özel belgenin kullanılması ile başka bir suçun tamamlanmadığı, tek bir hareketle değil, birden fazla eylemin gerçekleştirilmesi suretiyle bir başka suçun oluşmasının olanaklı olduğu durumlarda failin her suçtan ayrı ayrı cezalandırılması gerekir.9
Burada 5237 sayılı Yasaya hakim “Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır.” kuralının istisnaları olan TCK.nun 42,43 ve 44. maddelerinin olayımızda uygulanma olanağı var mıdır?
Sırasıyla baktığımızda;
1- TCK.nun 42. maddesinde “bileşik suçu” düzenleyen biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan durumun; resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunun, resmi belgede sahtecilik suçunun unsuru ya da ağırlaştırıcı nedeni olmaması nedeniyle uygulanma imkanı yoktur. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere TCK.nun 206. maddesindeki suçun oluşumu için bir belgeye dayanmak zorunlu unsur değildir, aksine sadece beyana dayanarak düzenlenen belge ile suç oluşmaktadır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
2-TCK.nun 43. maddesinde düzenlenen “bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi” durumunun da somut olayımızda bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Burada sanığın resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturan abisinin kimlik bilgilerine göre sahte nüfus cüzdanı düzenleterek kullanması eylemi ile yakalandıktan sonra düzenlenen belgeler arasında bir bağlantı yoktur. Kolluk tarafından yakalandıktan sonraki tüm eylemleri tamamen sanığın belge/belgeleri düzenlemekle görevli memurlara verdiği beyanına göre oluşturulan belgeler olup nüfus cüzdanı sahteciliği ile bağlantılı bir eylemi yoktur. Kaldı ki sanık bazı belgelerde kimliğini kullandığı şahsın ismi altına imza da atmıştır.
3- Somut olayımızda sanığın birden fazla fiilinin bulunması nedeniyle TCK.nun 44. maddenin uygulanma imkanı hiç yoktur.
Bu nedenlerle; sanığımızın resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturan sahte nüfus cüzdanı kullanma eyleminin, resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunu oluşturan “olay, muhafaza ve teslim tutanağı”, “yakalama tutanağı” ve “üst arama tutanaklarını” ile daha sonra götürüldüğü devlet hastanesinde aynı isme “genel adli muayene raporu”nun düzenlenmesinde görevli memurlara gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle sahte oluşturulmasına sebebiyet vermek eylemleri ile bir bağlantısı yoktur. Aksi halde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 29.04.2014 gün ve 221/214 sayılı kararında da belirtildiği üzere resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunun oluşabilmesi için bir belgenin düzenlenmesi şart olduğu cihetle; beyana dayanarak düzenlenen bu belgeler nedeniyle eylemin resmi belgede sahtecilik ya da somut olayımızda olduğu gibi öncesinde sahte olarak düzenlenmiş bir belgenin devam eden zincir halkalarını oluşturduğunun kabul edilmesi, kanunun amacına aykırı olarak 5237 sayılı Kanunun 206. madde hükmünü uygulanamaz hale getirir ki, bu görüşün kabulü mümkün değildir.
Ayrıca sayın çoğunluğun bozma hükmüne dayanak yaptığı Ceza Genel Kurulu’nun .... gün ve .... sayılı ilam muhalif düşünce olarak savunduğumuz görüşü desteklemektedir. Söz konusu ilamda;
'Sanığın sahte nakil evrakıyla kaydını yaptırdığı mahalle muhtarlığına, kendisinin fotoğrafı ve katılanın kimlik bilgileri bulunan nüfus cüzdanı talep belgesini hazırlatıp nüfus müdürlüğüne başvurarak sahte hüviyet cüzdanı düzenlettirdiği, yakalandığında görevli polis memurlarına gösterdiği, ancak herhangi bir tutanak tanzim edilmeden gerçek kimliğini açıkladığı hususları göz önünde bulundurulduğunda, eyleminin bir bütün halinde zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu” demek suretiyle sanığın beyanı ile veya somut olayımızda olduğu gibi ibraz ettiği sahte bir belge ile gerçeğe aykırı belge düzenlenmesine sebebiyet vermesi halinde madde gerekçesinde belirtildiği üzere TCK.nun 206. maddesinde düzenlenen “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşacağını vurgulamaktadır.
Keza sayın çoğunluğun bozma ilamındaki gerekçesine dayanak yaptığı Ceza Genel Kurulu’nun .... gün ve .... sayılı ilamının ise somut olayımızla yani TCK.nun 204 ve 206. maddeleri ile hiçbir ilgisi olmayıp hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisini düzenleyen CMK.nun 225. (1412 sayılı CMUK.nun 150, 257.) maddeleri ilgilidir.
Bu gerekçelerle; somut olayda yerleşik içtihatlarımıza uygun olarak mahkemece sanığın “resmi belgede sahtecilik” ve “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçlarından mahkumiyetine dair hükümlerin tebliğnamedeki görüş gibi onanmasına, karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmamaktayım.
...