Hukuk Genel Kurulu 2009/19-67 E., 2009/97 K.
Hukuk Genel Kurulu 2009/19-67 E., 2009/97 K.
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
MUHAKEME CELSELERİ, ZABITLARI, DOSYALAR
TAHKİKATIN HİTAMI VE MUHAKEME
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 67 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 151 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 152 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 154 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 381 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 382 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 387 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 388 ]
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 390 ]
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “
“itirazın iptali”
” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesince davanın ve tarafların tazminat istemlerinin reddine dair verilen 06.06.2007 gün ve 2006/250-2007/182 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03.03.2008 gün ve 2007/7878-2008/1924 sayılı ilamı ile;
(...Dava ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takibe davalı ipotek borçlularının itirazı üzerine oluşan takibin devamı, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin borçtan şahsen sorumlu olmadıklarını, kendilerine TMK.nda aranan ihtarın tebliğ edilmediğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece ipotek veren borçluların borçtan şahsen sorumlu olmaması sebebiyle itirazın iptali talebinin ve tarafların tazminat taleplerinin reddine karar vermiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Tefhim edilen kısa kararı imzalayan katip ile gerekçeli kararın altında imzası bulunan katibin farklı olduğu anlaşılmıştır. Bu durum 381/2. 388/1 ve 390. maddeleri hükümlerine aykırılık oluşturduğundan hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar/borçlular vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı tarafından davalı/borçlular aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmış; borçluların süresinde itirazı üzerine takip durmakla eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın ve tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece diğer temyiz sebepleri incelenmeksizin kısa karar zaptında ismi ve imzası bulunan zabıt katibi ile gerekçeli kararda isim ve imzası bulunan zabıt katibinin farklı olması nedeniyle karar usül yönünden bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davalı/borçlular vekili temyize getirmiştir.
Bozma nedenine göre işin esasına yönelik hususlar inceleme konusu yapılmamıştır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; gerekçeli kararın, yüze karşı verilen(tefhim edilen) kısa karar tutanağını düzenleyip, imzalayan zabıt katibinden başka bir katip tarafından yazılıp, imzalanmasının usul ve yasaya aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır:
Zabıtnamenin düzenlenmesi ve zabıt katibinin işlev ve görevlerine ilişkin olarak;
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ’nun,
151.maddesi;
“Zabıt katibi hakimin nezareti altında tahkikat ve muhakematın cereyanını zabıtnameye kaydeder.
Zabıtname, mahkemenin ve hakimlerin isimlerini, tahkikat ve muhakematın cereyan ettiği mahalli, celsenin açıldığı gün ve saati, iki tarafın ve vekillerinin isimlerini, cereyan eden muhakeme ve muamele ile iki tarafın ne gibi evrak ibraz ettiklerini, muhakemenin aleni icra kılındığını veya aleniyetin ref'ini icap eden esbabı, ikrarı veya sulhu veya davaya kısmen veya tamamen nihayet veren feragati, hulasai iddia ve müdafaatı, şuhut ve ehli hibrenin beyanatını, münaziunfihin keşif ve muayenesi halinde rapor hulasasını ve ittihaz olunan kararla sureti tefhimini ihtiva eder.
Zabıtnamade raptedildiği zikrolunan vesikalar münderecatı da zabıtname metni hükmündedir.
Hakim tarafından mezuniyet verilmedikçe iki taraf veya vekilleri ifadelerini zabıtnameye imla suretiyle yazdıramazlar. Reis, iki tarafın ifadeleri hülasasını alenen söyliyerek zabıtnameye yazdırır.
Zabıtnamenin, şahitlerin ve ehlihibrenin ifadelerine ve iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatine taallük eden kısımları bunların huzurunda okunarak kendilerine imza ettirilir.”
”
152.maddesi;
“Muhakeme celsesinin hitamında zabıtname muhakemede hazır bulunan hakimlerle zabıt katibi tarafından derhal imza olunur.”
”
154.maddesi de;
“Mahkemenin haricinde hakim veya naip huzuriyle yapılacak bilümum muamelede zabit katibinin hazır bulunması lazımdır.”
”
Hükümlerini içermektedir.
Yine, aynı Kanunun hükmün oluşturulması ve gerekçeli kararın yazılmasına ilişkin;
381.maddesi;
“Mahkeme, hazır olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder.
Kararın tefhimi, en az 388 inci maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.
Zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde yazılması gerekir.”
”
382.maddesi;
“Karar hafiyyen müzakere ve ittihaz olunur ve alenen tefhim edilir.”
”
387.maddesi;
“Karar, mahkeme reisi tarafından veya reisin tensip edeceği aza ve aza mülazimlerinden biri tarafından yazılır.”
”
388.maddesi;
“Karar aşağıdaki hususları kapsar:
1. Kararı veren mahkeme ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,
2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,
3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
4. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi,
5. Kararın verildiği tarih ve hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzaları,
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
”
389.maddesi;
“Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmıyacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.”
”
390.maddesi ise;
“Yazılan kararların ziri kararı veren hakimlerle zabıt katibi tarafından imza olunur.”
”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Konuyla ilgili, Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin “
“Zapta Çıkan Yazıcının Görevleri”
” başlıklı
30.maddesinde;
“Tutanağın temiz ve okunaklı olarak yazılmasından tutanak yazıcısı mesuldür. Celse sona erdiği zaman tutanak yazıcısı tutanağı hemen imza eder ve hâkime imza etmesi için verir. Aynı günde arka arkaya bir çok davalara bakıldığı halde bütün davaların sonunda tutanakların hepsini birden tutanak yazıcısının imza ile hâkime sunması onun vereceği müsaadeye bağlıdır.”
”
“Acele yazılacak kararlar”
” başlıklı 49.maddesinde ise;
“Nafaka takdiri ve nüfus ve nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve veraset belgesi verilmesi gibi müstaceliyeti kabul edilen davalara ait ilâmlar diğerlerinden önce ve çabuk yazılır. Her türlü gecikmelerden vazifeli yazıcılar mesuldür.”
”
Denilmektedir.
Ceza Yargılamasında da benzer hükümler geçerli olup, konuya ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun,
“Duruşma Tutanağı”
” başlıklı 219.maddesinde;
“Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. …
…”
“Hükmün Gerekçesi Ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar”
” başlıklı 232.maddesinin 1.fıkrasının b bendinde;
“Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, …
…Yazılır.”
”
232.maddesinin 3. , 4. ve 7. fıkralarında;
“(3)Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.”
”
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.”
”
Hükümleri yer almaktadır.
Yukarıya içerikleri aynen alınan, gerek hukuk gerek ceza yargılamasına ilişkin hükümler göstermektedir ki, zabıt kâtibinin yargılamadaki işlevi, kendisine verilen görevlerin zamanında yapılması ve yargılama sürecinin tutanağa bağlanmasında, hakimin emir ve direktifinde olmak üzere ispat gücüne sahip bu tutanağın en sağlıklı biçimde düzenlenmesi ve sonuçta imza ile bunun tevsikidir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 152.maddesinin açık hükmü gereği, tutanağın duruşmaya katılan zabıt katibi tarafından imzalanacağı kuşkudan uzaktır. Yine aynı Kanunun 381/son maddesinde; zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeş gün içerisinde yazılması gerektiği; 388/5 maddesinde kararın verildiği tarih ile hakim veya hakimlerin ve tutanak katibinin imzalarının bulunmasının zorunlu olduğu; 387.maddede gerekçeli kararın kararı veren hakimlerce yazılacağı; 390.maddede de yazılan kararların altının kararı veren hakimlerle, zabıt katibi tarafından imza olunacağı belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, kısa kararın tefhimine ilişkin tutanağı düzenleyen ve bunu tevsik anlamında imzalayan zabıt kâtibinin; kararın tefhiminden sonra on beş gün içinde yazılması gereken gerekçeli kararı da düzenleyip, imzalaması gerektiğine ilişkin açık bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Hatta ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerinde yer alan “
“kararların yazımı ile ilgili olarak görevli yazıcıların sorumlu olduğu”
” şeklindeki düzenleme de göstermektedir ki, gerekçeli kararın yazımında kısa karar zabtını düzenleyen zabıt katibi (yazıcı) görevlendirilebileceği gibi, başka bir zabıt katibi (yazıcı) de görevlendirilebilecek; yaptığı işlemi tevsik anlamında da kararın altını imzalayacaktır. Zira, duruşma tutanağının düzenlenmesi ile gerekçeli kararın yazılması zabıt katibi açısından farklı iki işlem olup, her iki işlemin aynı katip tarafından yerine getirilmesi zorunlu değildir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 387 ve 390.maddelerinin açık hükmü gereği kural olarak, gerekçeli kararın yazdırılması ve sonuçta altının imzalanması kısa kararı veren hakim veya hakimlere ait bir zorunluluktur. Zabıt katibi karar veren pozisyonunda olmamakla sadece kendisinin gerçekleştirdiği yazma işlemini tevsik için ve o işleme bağlı olarak imzalama yükümü altındadır. Gerekçeli karar, hakimin söylediği sözlerin yine onun görevlendirdiği zabıt katibi tarafından yazıya dökülmesi suretiyle yazıldığına ve katip açısından ayrı bir işlem olduğuna göre, hangi katip bu işi gerçekleştirmişse, karar başlığında bu katibin isim ve sicili; karar altında da imzası bulunacaktır. Hükmün verilmesine ve içeriğine herhangi bir katkısı hukuken aranmayan, HUMK. 387. maddesi gereğince gerekçeli kararın yazılmasında da tek başına herhangi bir sorumluluğu bulunmayan zabıt katibinin kısa karara ilişkin tutanağı düzenleyenden farklı bir kişi olmasının usule aykırı bir yönü bulunmadığı gibi, salt bu nedenle kısa karar ile gerekçeli karar arasında bir uyumsuzluğun varlığından da söz edilemez.
Kısa kararın verildiği tutanağın düzenleyicisi ile gerekçeli kararın yazıcısının farklı olması, her iki işlemin o işlemi yapanlarca imzalanmış olması karşısında kararın güvenilirliğine de herhangi bir nakise getirmeyecektir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile benzer kanun hükümlerinin uygulandığı Neuchatel Kanton Mahkemesinin 09 Haziran 1964 tarihli bir kararında da “
“..hükmü imzalayacak zabıt katibinin celselere iştirak etmiş katip olması gerekmez.”
” Denilmektedir (Mehmet Akif Tutumlu-Hukuk Yargılamasında Hüküm ve Gerekçeli Karar- 2007 bası- sh.330).
Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.05.2008 gün ve 2008/10-402 E. 2008/411 K.; 22.10.2008 gün ve 2008/19-632 E. 2008/647 K.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.05.1999 gün ve 1999/6-135 E. 1999/135 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; kısa kararın verildiği duruşmaya katılan zabıt katibi ile gerekçeli kararı yazan zabıt katibi aynı değildir. Ne var ki, her birinin yapmış olduğu işlemde, yani tuttukları tutanak ve yazdıkları kararda ad, soyad ve sicil numaraları ve altında da imzaları bulunmaktadır.
O halde, yukarıda ayrıntısıyla ortaya konulan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında, kısa karar tutanağını düzenleyen katibin gerekçeli kararı da yazması gerektiği yönünde bir usul hükmü ve yasal düzenleme bulunmadığı gibi 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 381/2. 388/1 ve 390. maddeleri hükümlerine aykırılıktan da söz edilemeyeceğinden mahkemece yapılan işlemlerde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu nedenle direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, davalılar vekilinin sair temyiz nedenleri özel dairece incelenmemiştir.
Dosyanın sair temyiz itirazları incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için 19.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 04.03.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.