3. Ceza Dairesi 2019/823 E. , 2019/4360 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Dairemizin 01.10.2018 tarih, 2017/20410 Esas, 2018/13998 Karar sayılı ilamında sanık ... hakkında silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan kurulan hükmün onanması kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 13.01.2019 tarih 3-2017/66192 sayılı itiraznamesi ile 'Sanık ... hakkında mağdur ...'u olası kasıtla yaralama suçundan TCK'nin 86/2, 86/3-e, 21/2 ve 53/1, mağdur ...'ı kasten silahla yaralama suçuna teşebbüsten TCK'nın 86/2, 86/3-e, 35/2 ve 53/1. maddeleri uyarınca kovuşturma yapılması istemiyle açılan kamu davasının bozma üzerine yapılan yargılaması sonucunda Silifke 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.10.2017 tarihli 2017/339 Esas, 2017/857 Karar sayılı hükmü uyarınca fikri içtima kuralları dikkate alınarak TCK'nin 44. maddesi gereğince sanığın kasten silahla yaralama suçuna teşebbüsten TCK'nin 86/2, 86/3-e, 35, 62/1, 58 ve 53. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verilmiştir. Sanık ... tarafından anılan kararın temyiz edildiği, bozma görüşüyle dosyanın Yüksek Daireye gönderildiği, Yargıtay Yüksek 3. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda, 01.10.2018 tarihli 2017/20410 Esas, 2018/13998 Karar sayılı ilamıyla hükmün ONANMASINA karar verildiği anlaşılmış, 'sanığın yaralamak amacıyla sandalye ile mağdur ...'a vurmak istediği sırada bakkal dükkanı önünde mağdur ... ile birlikte oturan mağdur ...'un yaralanmasına sebep olduğu ve böylece sanığın tek eylemi ile birden fazla sonucun gerçekleştiği olayda, bozma ilamına uyularak sanığın sadece en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılmasına karar veren mahkemenin uygulamasında isabetsizlik bulunmadığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesinde iştirak edilmediği' vurgulanmıştır.
Yüksek 3. Ceza Dairesinin anılan kararına karşı aşağıda açıklanmaya çalışılacak nedenlerden dolayı itiraz edilmesi zorunluluğu doğmuştur.
İtiraza konu uyuşmazlık; kovuşturma konusu olayda sanık ...'in mağdurlar ... ve ...'a karşı eylemi yönünden TCK'nin 43. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle TCK'nin 44. maddesinin uygulanmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine yöneliktir.
Tüm dosya kapsamına, yerel mahkemenin ve Yüksek Dairenin kabulüne göre; olay aynı mahallede oturan sanık ... ile mağdurların birbirlerini tanıdıkları, mağdur ...'un Silifke ilçesinde bakkal dükkanını işlettiği, olay tarihinde mağdur ...'un bakkal dükkanının önünde mağdur ... ile birlikte oturdukları sırada, sanık ...'in gelerek ulu orta küfürlü olarak konuşmaya başladığı, bu sırada mağdur ...'ın sanık ...'e hitaben 'ne biçim konuşuyorsun, biraz terbiyeli ol' diye uyarması üzerine sanığın eline aldığı sandalye ile kendisini uyaran mağdur ...'a vurmak isteyip sandalyeyi savurduğu, sandalyenin ...'a isabet etmeyip yanında bulunan mağdur ...'a isabet ettiği anlaşılmıştır.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.10.2018 tarihli 2015/1-158, 2018/444 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
5237 sayılı TCK’nin hazırlanmasında 'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır' ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; 'Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır' şeklinde ifade edilmiştir (TBMM Adalet Komisyonunun 03.08.2004 tarih ve 1/593-60 sayılı raporu). Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nin “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde halinde 79. madde de düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin 2. fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise Kanun'un 44. maddesinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nin “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 2. fıkrasında; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan aynı neviden fikri içtima düzenlenmiş, tek fiil (hareket) ile aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda, hareketin sayısı nedeniyle, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın TCK’nin 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
TCK’nin 43. maddesinin 3. fıkrasında ise; “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz” hükmüne yer verilmek suretiyle, bu suçlarda zincirleme suç hükümleri ile aynı neviden fikri içtima kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla sayılan bu suçlarda, failin mağdur sayısınca ayrı ayrı cezalandırılacağı kabul edilmiştir. Bu açıklamalara göre, aynı neviden fikri içtimanın şartlarını, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla aynı suçun işlenmiş olması, suç mağdurlarının farklı olması, işlenen suçun 5237 sayılı TCK’nin 43. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen suçlardan olmaması, suç tipinde özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne yer verilmemesi şeklinde belirlemek mümkündür.
Farklı neviden fikri içtima ise 5237 sayılı Kanun'un 44. maddesinde;
“(1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir. Farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir.
Görüldüğü gibi; 5237 sayılı TCK'nin gerek 43. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen aynı neviden fikri içtima, gerekse 44. maddesinde hüküm altına alınan farklı neviden fikri içtimada hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla suçun işlenmesi söz konusudur. Bununla birlikte aynı neviden fikri içtimada suçların aynı olmasına karşın, farklı neviden fikri içtimada suçların farklı olacağı hususu iki düzenleme arasındaki ayrımı ortaya koymaktadır. Bu bağlamda 'aynı suç' ile 'farklı suç' kavramlarının da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK'nin 44. maddesinin gerekçesinde; 'Bir suçun temel ve nitelikli şekilleri dışındaki suçlar, fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilmelidir' şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre, anılan maddede yer alan 'farklı suç'tan kastedilen, bir suçun temel ve nitelikli şekilleri dışında kalan ve Türk Ceza Kanunu'nda ya da özel ceza kanunlarında yer alan, yani ceza hukuku mevzuatındaki diğer suç hükümleridir. Bunun yanında, bir suçun basit hâli ile nitelikli hâli ya da unsurları aynı olan suçlar aynı suç sayılacağı gibi, bir suçun teşebbüs hâlinde kalması ile tamamlanması veya olası kastla işlenmesi ile doğrudan kastla işlenmesi hâllerinde de aynı suç söz konusu olacaktır.
Diğer yandan, TCK’nin 43. maddesinin 3. fıkrasındaki; “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz” hükmüyle, bu suçlarda zincirleme suç hükümleri ile aynı neviden fikri içtima kuralının uygulanmayacağı, dolayısıyla sayılan bu suçlarda, failin mağdur sayısınca ayrı ayrı cezalandırılacağı kabul edilmişken benzer bir istisna hükmüne TCK'nin 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima düzenlemesinde yer verilmemiştir. Buna göre TCK'nin 43/3. maddesinde sayılan suçlar aynı fiille birden çok kişiye karşı işlendiği takdirde gerçek içtima kuralı uygulanacak, her bir suçtan dolayı fail ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Fakat söz konusu istisnaya Kanun'un 44. maddesinde yer verilmediğinden, aynı fiille 43. maddenin 3. fıkrasında sayılan suçlarla birlikte başka bir suçun işlenmesi hâlinde, farklı neviden fikri içtima hükümleri gereğince en ağır suçtan ceza verilecektir. Diğer bir deyişle, hukuki anlamda tek bir fiille bir kişinin kasten öldürülmesi yanında, başka bir suçun da işlendiği durumlarda, öncelikle ikinci suçun nitelendirilmesi yapılacak, ikinci suçun kasten öldürme suçu ile aynı suç olduğunun saptanması hâlinde aynı neviden fikri içtima hükümleri değil TCK'nin 43/3. maddesi göz önüne alınarak gerçek içtima kuralları uygulanacak, ikinci suçun kasten öldürme suçundan farklı suç olduğunun belirlenmesi hâlinde ise 44. maddede düzenlenen farklı neviden fikri içtima kuralı uyarınca sadece cezası en ağır olan suçtan ceza verilmesi ile yetinilecektir.
Somut olayda; mağdur ...'un Silifke İlçesi .... Mahallesinde bakkal dükkanı işlettiği, olay günü mağdurlar ... ile ...'ın bakkal dükkanı önünde yanyana oturdukları, bu sırada sanık ...'in aşırı alkollü olarak olay yerine geldiği, mağdur ...'ın herhangi bir kimseyi hedef almaksızın bağırarak küfür eden sanığı uyardığı, bu sırada sanık ...'in dükkanın önünde bulunan sandalyeyi alarak mağdur ...'a doğru savurduğu, savrulan sandalyenin yanyana oturan mağdurlardan ...'a isabet ettiği, mağdur ...'a ise isabet etmediği, sandalyenin çarpması sonucu mağdur ...'un basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı olayda; sanık ...'in sandalyeyi savurması eyleminin hukuki anlamda tek fiil sayılması gerektiği ve bu suretle tek olan eylem sonunda hem mağdur ...'a karşı kasten silahla yaralama suçuna teşebbüsün, hem de mağdur ...'a yönelik olası kastla yaralama suçunun meydana geldiği hususlarında şüphe bulunmadığı, TCK’nin 43. maddesinin 3. fıkrasındaki; “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz” hükmüyle, bu suçlarda zincirleme suç hükümleri ile aynı neviden fikri içtima kuralının uygulanması gerektiği, aynı neviden olduğu hususunda şüphe bulunmayan kasten yaralamaya teşebbüs ve olası kasıtla yaralama suçlarının tek eylemle işlenmesi halinde TCK'nin 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima düzenlemesinin uygulanamayacağından, bir fiil ile birden fazla aynı neviden suçun oluşmasına sebebiyet veren sanık ... hakkında 5237 sayılı TCK’nin 43. maddesinin uygulanması ve meydana gelen yaralama suçlarından ayrı ayrı ceza verilmesi gerekmektedir. Açıklanan şekilde hareket etmeyerek yanılgılı değerlendirme ile TCK'nin 44. maddesi uyarınca sanık hakkında sadece kasten yaralama suçuna teşebbüsten hüküm kuran yerel mahkemenin kararının BOZULMASI gerekirken, Yüksek Dairece ONANMASINA karar verilmesi Kanun'a aykırıdır. Tüm bu açıklanan gerekçelerle;
1-) Yüksek Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 01.10.2018 gün ve 2017/20410 Esas, 2018/13998 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına,
2-) Silifke 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.10.2017 gün ve 2017/339 Esas, 2017/857 Karar sayılı hükmünün 'sanık ... hakkında TCK'nın 43/2-3. maddesi delaletiyle mağdur ...'ı kasten silahla yaralama suçuna teşebbüsten ve mağdur ...'a karşı olası kasıtla yaralama suçundan ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile TCK'nin 44. maddesi gereğince kasten silahla yaralama suçuna teşebbüsten hüküm kurulması' Kanuna aykırı görüldüğünden hükmün BOZULMASINA karar verilmesi' talebiyle dosyanın itirazen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan incelemede;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
1) Yerinde görülen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2) Dairemizin 01.10.2018 tarih 2017/20410 Esas, 2018/13998 Karar sayılı ilamında sanık hakkında silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan kurulan hükmün onanması kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yeniden yapılan temyiz incelemesinde;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, yaralamak amacıyla sandalye ile mağdur ...'a vurmak istediği sırada, bakkal dükkanı önünde mağdur ... ile birlikte oturan mağdur ...'a sandalyenin isabet etmesi suretiyle mağdur ...'yi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı olayda; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.10.2018 tarih, 2015/1-158 Esas, 2018/444 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 'aynı neviden fikri içtima' kuralının uygulanabilmesi için, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla aynı suçun işlenmiş olması, suç mağdurlarının farklı olması, işlenen suçun TCK'nin 43/3. maddesinde belirtilen suçlardan olmaması ve suç tipinde özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne yer verilmemesi gerektiği dikkate alındığında, sanık ...'nin sandalyeyi savurması eyleminin hukuki anlamda tek fiil olduğu, sanığın tek fiili ile hem mağdur ...'ye yönelik olası kastla yaralama suçunu, hem mağdur ...'e yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçunu işlediği, 'olası kastla yaralama' ve 'silahla kasten yaralamaya teşebbüs' suçlarının ise aynı neviden olduğu hususunda şüphe bulunmadığı ancak, kasten yaralama suçunun TCK'nin 43/3. maddesinde belirtilen suçlardan olması nedeniyle bu suçta zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, dolayısıyla aynı neviden fikri içtima hükümlerinin düzenlendiği TCK'nin 43/2. maddesinin ve ayrıca işlenen suçların farklı nevilerden olmaması nedeniyle TCK'nin 44. maddesindeki fikri içtimanın uygulanma olanağının da bulunmadığı gözetilmeksizin, sanığın mağdur ...'ye yönelik olası kastla yaralama suçundan ve mağdur ...'e yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan ayrı ayrı cezalandırılması yerine, yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile TCK'nin 44. maddesi uyarınca sadece ağır olan silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, CMUK'un 326/son maddesi uyarınca sanığın ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 04.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.