Hukuk Genel Kurulu 2017/3029 E. , 2019/405 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.02.2009 tarihli ve 2008/173 E., 2009/50 K. sayılı karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.05.2012 tarihli ve 2010/7332 E., 2012/7777 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasındaki kredi ilişkisinin davalı banka tarafından kredi kapatılana kadar devam ettiğini, davalı Bankanın davacı adının bir yaralama olayına karışması nedeniyle kredi sözleşmesini feshettiğini, iddia ettiği borç bakiyesini bir gün içerisinde ödenmesini istediğini, müvekkilinin davalı banka nezdinde bulunan 1.040.862.957.508.-TL'nin, yine 2.467.440,55 USD'nin ve 152.082 DEM'nin yok edildiğini, dava konusu bu rakamların delil tespiti ile belirlendiğini ileri sürerek, şimdilik bu meblağların temerrüt faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, şirketlerin adli yardımdan yararlandırılamayacağını, müvekkili bankanın yapmış olduğu tüm işlemlerin bankacılık usul ve esaslarına uygun olduğunu, davacının hakkında yapılmış bulunan icra takiplerini elinden geldiğince geciktirmeye ve pazarlık konusu yapmaya gayret ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davalı bankanın kayıtlarının tamamını dosyaya ibrazı gerekli iken 1998 ve 1999 yılı envanter defterleri ile 1998 yılı Mart ayı yevmiye defterini dosyaya ibraz etmediği, ticari defterlerin kül teşkil ettiği ve birbirinden ayrılmalarının mümkün olmadığı, ticari defterlerini eksik ibraz eden davalının defterlerini ibraz etmemiş sayılacağı ve dayanılan özel kanıtlama sisteme gereğince TTK'nun 83/2. maddesi hükmüne göre yemin ettirilmesi gerektiği, davalı yanın defterlerinin tamamını ibraz etmeyişi nedeni ile TTK'nun 83/1. maddesine göre davacı yana iddiasının sıhhati bakımından tamamlayıcı yemin teklif edildiği, davacının da kendisine yöneltilen yemini usulüne uygun olarak eda ettiği, re'sen yemin eda edildikten sonra uyuşmazlık hakkında delil toplanmayacağı, yemin çerçevesinde hüküm tesisinin zorunlu olduğu, yeminin eda edilmiş olması ile başkaca delil toplanmasına gerek duyulmadığı, yeminin kesin delil olarak kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ile katılma yolu ile davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacının esasen şirket olmayıp gerçek kişi olmasına nazaran davalı vekilinin adli yardımla ilgili temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava dilekçesi içeriği ve yargılama boyunca ileri sürülen beyanlardan açıkça anlaşılacağı üzere davacı taraf bir kısım işlemlerin davalı bankaca usulsüz yapıldığı iddiasıyla işlemlerin yapılma tarihinden çok uzun bir süre sonra yaptırdığı mahkeme tesbitine göre işbu davayı açmış ve TTK'nun 83/2 maddesi uyarınca münhasıran davalı defterlerine delil olarak dayanmıştır. Türk Ticaret Kanunu'nun anılan hükmüne göre tacir olsun veya olmasın bir kimse tacirin defter kapsamını kabul edeceğini mahkemede beyan etmiş iken, ticari defterlerine dayanılan taraf bu defterleri ibrazdan imtina ederse, mahkeme deftere dayanan tarafa iddiasının doğruluğu hakkında bir yemin verdirmek suretiyle davayı sonuçlandırır. Mahkemece de davada bu şekilde işlem yapılmış, ibraz edilen davalı defterlerinde davacı lehine bir alacak görünmese de bir kısım defterlerin ibraz edilmediğini belirterek yazılı şekilde karar oluşturmuştur. Davalının bir kısım defterleri ibraz edememesi karşısında mahkemenin uygulamasında TTK'nun 83/2. maddesi uyarınca kural olarak bir kanuna aykırılık söz konusu değil ise de, somut olayın özelliği nazara alındığında varılan sonucun doğru olmadığı anlaşılacaktır. Zira dosya içeriği ile sabit olduğu üzere davacı, davalı Banka kayıtlarının kendisini alacaklı göstermediğini kabul etmekte, ancak kaydın dayanağının geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. Her ne kadar defter kayıtlarının dayanakları ile örtüştüğü oranda lehe veya aleyhe delil olabileceği kabul edilmekte ise de, TTK'nun 83/2. maddesi hükmüne dayanıldığı durumlarda dayanaklarının sıhhatli olup olmadığının araştırılması mümkün değildir. Yukarıda belirtildiği üzere davacı taraf banka ticari defterlerinin kendi lehine bir alacak göstermediğini zaten kabul ettiğinden ve dayanaklarının sıhhatinin araştırılması da TTK'nun 83/2. maddesine dayanılan durumlarda mümkün bulunmadığından mahkemece bir kısım defterlerinin ibraz edilebileceğinden bahisle TTK'nun 83/2. maddesine dayanılarak oluşturulan ve davacı tarafça da bu yöndeki gerekçe yönünden temyiz konusu yapılmayan yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, bankacılık sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklanan ticari ilişkinin bulunduğunu, davalının çeşitli bahanelerle haksız şekilde kredi sözleşmesini feshettiğini, müvekkilinin talebi doğrultusunda Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/768 D.İş. dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin davalı nezdinde bulunan 1.040.862.957.508,00 eTL,2.467.440,55 USD ve 152.082,00 DEM’nin yok edildiğinin tespit edildiğini, bir güven kuruluşu olan davalı bankanın sorumlu olduğunu ileri sürerek şimdilik bu meblağların temerrüt faizi ile tahsilini talep ve dava etmiş, 10.12.2002 tarihli dilekçesi ile TTK’nın 83/2. maddesine göre davalının ticari defterlerinin geçerli belgelere dayalı münderecatını kabul ettiğini ve başkaca delil sunmayacaklarını beyan etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili bankanın yapmış olduğu tüm işlemlerin bankacılık usul ve esaslarına uygun olduğunu, davacının hakkında yapılmış bulunan icra takiplerini elinden geldiğince geciktirmeye ve pazarlık konusu yapmaya gayret ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece; davalı bankanın kayıtlarının tamamını dosyaya ibrazı gerekli iken 1998 ve 1999 yılı envanter defterleri ile 1998 yılı Mart ayı yevmiye defterini dosyaya ibraz etmediği, ticari defterlerin kül teşkil ettiği ve birbirinden ayrılmalarının mümkün olmadığı, ticari defterlerini eksik ibraz eden davalının defterlerini ibraz etmemiş sayılacağı ve dayanılan özel kanıtlama sisteme gereğince TTK'nın 83/2. maddesine göre yemin ettirilmesi gerektiği, davalı yanın defterlerinin tamamını ibraz etmeyişi nedeniyle davacı yana iddiasının sıhhati bakımından yemin teklif edildiği, davacının da kendisine yöneltilen yemini usulüne uygun olarak eda ettiği, resen yemin eda edildikten sonra uyuşmazlık hakkında delil toplanamayacağı, yemin çerçevesinde hüküm tesisinin zorunlu olduğu, yeminin kesin delil olarak kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyize edilmiş, Hukuk Genel Kurulunca; usulün öngördüğü anlamda bir direnme hükmü bulunmadığı gerekçesi ile karar usulden bozulmuştur.
Yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu kararına uyulmuş ve yeniden Özel Daire bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının davalı bankanın ticari defterlerinin kendisini alacaklı göstermediğini kabul etmesine rağmen davasını davalı bankanın ticari defterlerinin dayanaklarının geçersizliğine dayandırması karşısında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 83/2. maddesine dayanılıp dayanılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığı çözümü için delillerin karşı tarafın ticari defterlerine hasredilmesine ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesi; “Taraflardan biri hasmın ticari defterlerinin münderecatını kabul edeceğini mahkeme huzurunda beyan etmiş iken hasmı ticari defterlerini ibrazdan imtina ederse, mahkeme, defterlerin ibrazını istemiş olan tarafa iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir” hükmünü haizdir.
Bu hükme göre, tacir olsun veya olmasın karşı tarafın ticari defterlerine dayanan tarafın davasını ispat yolunda başkaca delil ikame etmeyip münhasıran karşı tarafın defterine dayanarak münderecatını kabul edeceğini mahkeme huzurunda beyan etmiş olması ve karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemiş olması karşısında ticari defterlere dayanan tarafa iddiasının doğruluğu hakkında bir yemin verilerek iddianın sabit olduğu kabul edilebilecektir.
6762 sayılı TTK’dan farklı olarak, 6102 sayılı TTK’da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiş, ancak bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesinde düzenlenen, delilin karşı tarafın ticari defterlerine hasredilmesi; HMK’nın 222/5. maddesinde yemin haricinde aynen yer almaktadır.
Bir tarafın, ispatla yükümlü olduğu bir vakıa için bütün delillerini göstermesine ve bundan başka da bir delili olmadığını beyan etmesine delillerin hasredilmesi denir. İddiasını karşı tarafın (hasmın) ticari defterleriyle ispat etmek isteyen taraf tacir olmasa bile, karşı tarafın ticari defterlerinin içeriğini kabul edeceğini açıkça belirtirse delilini karşı tarafın (hasmın) ticari defterlerine hasretmiş olur. Delilin karşı tarafın ticari defterlerine hasredildiği beyan edildikten sonra söz konusu ticari defterlerin kanuna uygun şekilde tutulmuş olup olmamasının ve ticari defterdeki kayıtların gerçeği yansıtıp yansıtmamasının bir önemi kalmamaktadır. Başka bir deyişle dayanılan ticari defterler kanuna uygun tutulsun ya da tutulmasın veya ticari defterlerin içerdiği kayıtlar gerçeği yansıtsın veyahut yansıtmasın delilini hasrettiğini beyan eden tarafın talebi kabul edilecektir.
6762 sayılı TTK’nın 83/2. (HMK’nın 222/5) maddesinin uygulanabilmesi için deftere dayanan tarafın, birçok delille birlikte değil de sadece ve açıkça hasmın ticari defterlerine dayanması gerekir. Başka deyişle delilini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmiş olan taraf bu davada kural olarak başka delil gösteremeyecektir.
Delilin karşı tarafın ticari defterlerine hasredilmesi hâlinde, uyuşmazlığın, sadece ticari defterlerine dayanılan tarafın ticari defterlerine geçirmesi gereken bir işten kaynaklanması yeterlidir. Ticari defterlerin sahibi lehine delil olması için aranan “uyuşmazlık her iki tarafın da ticari defterlerine geçirmesi gereken ticari bir işten kaynaklanmalıdır” şartı, delilin karşı tarafın ticari defterlerine hasredilmesi hâlinde uygulanmayacaktır.
Delilin karşı tarafın ticari defterlerine hasredilmesi hâlinde delilini hasreden tarafın tek delili karşı tarafın ticari defterleri olduğu için mahkeme, resen veya delilini hasreden tarafın talebi üzerine karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmesini isteyecektir. Ticari defterlerinin ibrazına karar verilen (ticari defterlerine dayanılan) karşı tarafın da ticari defterlerini ibraz etmesi gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesi gereğince ticari defterlerine dayanılan tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi hâlinde, delilini hasreden tarafa iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verdirileceği ve yeminin eda edilmesi ile birlikte davanın ispatlanacağı kabul edilmekteydi. Ancak HMK’nın yemin konusundaki temel tercihi göz önünde tutularak ticari defterler için 6762 sayılı TTK’nın 83. maddesinde yer alan yemine HMK’da yer verilmemiştir. Bu durumda ticari defterlerine dayanılan tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi hâlinde delilini hasreden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
6762 sayılı TTK’nın 83/2. (HMK m. 222/5) maddesi gereğince delillerin karşı tarafın defterlerine hasredildiği durumda karşı tarafın ticari defterleri ile birlikte kayıtların dayanak belgelerini ibraz yükümlülüğü söz konusu değildir. Defterlerini ibraz etmesi istenen taraf, defterlerini ibraz ederse sadece ibraz edilen defterler üzerinde inceleme yapılır. Zira ticari defter dayanakları da ayrı birer delil niteliğinde olduğundan 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesi gereğince incelenmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle ticari defter kayıtlarının dayanak belgelerinin, kayıtlardan bağımsız olarak delil değerinin bulunması itibariyle 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesinde yer alan düzenlemeden ayrı olarak genel ispat kurallarına tâbidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf bir kısım işlemlerin davalı bankaca usulsüz yapıldığı iddiasıyla işlemlerin yapılma tarihinden çok uzun bir süre sonra yaptırdığı mahkeme tespitine göre işbu davayı açmış ve delil sunma hakkını 6762 sayılı TTK'nın 83/2. maddesine göre münhasıran davalının ticari defterlerinin geçerli belgelere dayalı içeriği ile sınırlandırdığını ve başkaca delil arzetmeyeceğini belirtmiştir. Yerel mahkemece 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesi gereğince gerekçe oluşturulmuş ve bu gerekçe davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemece, davacının delillerini 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesi gereğince davalının ticari defterlerine hasrettiği kabul edilerek davalı bankanın ticari defterlerini ibraz etmesi istenmiş ve davalı banka tarafından 1998 ve 1999 yıllarına ait envanter defterleri ile 1998 yılının Mart ayına ait yevmiye defteri ibraz edilememesi üzerine davacıya iddiasının sıhhati hakkında yemin verdirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysaki dosya içeriği ile de sabit olduğu üzere davacı, davalı bankanın ticari defter kayıtlarının kendisini alacaklı göstermediğini kabul etmekle birlikte kayıtlarının dayanağının geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. Her ne kadar defter kayıtlarının dayanakları ile örtüştüğü oranda lehe veya aleyhe delil olabileceği kabul edilmekte ise de; yukarıda da açıklandığı üzere 6762 sayılı TTK’nın 83/2. maddesine dayanıldığı durumlarda ticari defter kayıtlarının dayanaklarının sıhhatli olup olmadığının araştırılması mümkün değildir.
Bu nedenle, mahkemece davacının davalı banka ticari defterlerinin kendi lehine bir alacak göstermediğini kabul ettiği ve ticari defter kayıtlarının dayanaklarının sıhhatinin araştırılmasının da 6762 sayılı TTK'nın 83/2. maddesine dayanılan durumlarda mümkün bulunmadığı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.