Ceza Genel Kurulu 2012/1-1571 E. , 2013/278 K.
İtirazname : 2011/115594
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : MERSİN 1. Ağır Ceza
Günü : 15.10.2010
Sayısı : 7-425
Sanık M.M.B.'un Ş.P.'ı kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81/1 ve 62. maddeleri gereğince 25 yıl hapis, katılan S.P.ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten 81/1, 35/1-2, 62, 53 ve 63. maddeleri gereğince 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.10.2010 gün ve 7-425 sayılı kasten öldürme suçu yönünden resen temyize tâbi olan hükmün sanıklar müdafii ve katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.10.2011 gün ve 4717-6261 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.12.2011 gün ve 115594 sayı ile;
“...Katılan sanık H.Ş.ile katılan sanıklar İ. P.ve oğulları S., E.ile Ş. P.'ın uzun yıllara dayanan tanışıklıklarının ve mahiyeti tam olarak belirlenemeyen iş ilişkilerinin bulunduğu, olay günü aralarında parasal anlaşmazlığa neden olan bu konuyu görüşmek üzere maktul Şevket ile katılan sanıklar S. P.ve K.Ü.'ın katılan sanık H.Ş.'in E..Tarım Ürünleri Limited Şirketindeki bürosuna geldikleri ve kardeşi C.Ş.'le birlikte bürosunda oturmakta olan H. Ş.ile tartışmaya başladıkları, bu sırada odaya giren ve tartışmayı gören, katılan sanık H. Ş.'in boşandığı eşinin kardeşi olan sanık M.M.B.'un olaya müdahale ettiği ve üzerinde bulunan tabanca ile birden fazla ateş ettiği, sanığın bu eylemi sonucu Ş.P.'ın öldüğü, katılanlar S. P.ve H.Ş.'in yaralandıkları, olay sırasında odaya giren ve şirkette işçi olarak çalışan mağdur S.K.nın hayati tehlike geçirmeksizin sol bacağından yaralandığı, sanık K. Ü.'ın ise yara almadığı anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde;
Olayın geçtiği şirkette çalışan tanık S.A.'ın 04.10.2006 tarihinde C.Savcısına, 06.03.2007 tarihinde mahkemede vermiş olduğu yeminli ifadelerinde 20 Haziran 2006 olan olay tarihinden önce 16 Haziran 2006 tarihinde sanıklardan E.P.'ın kendisini telefonla arayarak sanık H. Ş. ve M.B.'u kastederek, 'O iki topa söyle bulduğumda top gibi oynayacağımı söyle' dediği şeklindeki ifade beyanı ile sanıklardan İ.P.ile M.isimli şahıs arasında geçen ve çözümü yapılan 23.08.2006 tarihli telefon görüşmesinin çözümünde de tanık S.'ün adı verilerek sanık M.'e ve beraat eden sanık H.Ş.'e top şeklinde hakaret edildiği ve tehdit içeren sözler sarf edildiği anlaşıldığından, yerel mahkemece sanık M. M.B. hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanarak cezasından indirim yapılması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.10.2012 gün ve 16941-18155 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
1- Sanık M.M.B.hakkında K.Ü.'ı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan beraat hükmü ile mağdurlar H.Ş.ve S.K.'ya yönelik olası kasıtla yaralama ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar,
2- Sanık H.Ş.hakkında kasten öldürmeye azmettirme suçundan kurulan beraat hükmü,
3- Sanıklar E.P., S. P., İ. P. ve K.Ü.hakkında yağma suçundan kurulan beraat hükümleri,
İnceleme dışı olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık M.M.B.hakkında Ş. P.'ı kasten öldürme ve S.P.'a yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Suçların sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla da herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK'nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık M.B.un hakkındaki beraat hükmü kesinleşen H.Ş.'in boşandığı eşi A.'un kardeşi olduğu, tarım, gıda ve bakliyat üzerine faaliyet gösteren bir limited şirketin kurucusu ve yetkili temsilcisi olan H.Ş.hakkında hasat adı verilen bir operasyon sonucunda suç işlemek amacıyla örgüt kurma, rüşvet ve dolandırıcılık suçlarından Mersin Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, ekonomik durumlarının bozulması nedeniyle şirketine kayyım tayin edildiği,
Maktûl Ş. ve kardeşi katılan S.ile bir kısım yakınlarının da H.ın şirketinde uzun yıllar çalıştıkları, S.'ın, H.ın babası M. Ş.ile birlikte üç ayrı limited şirkette ortaklığının olduğu,
Suç konusu olayın meydana geldiği binanın, A.T.'un kardeşi ile birlikte ortağı ve yetkilisi olduğu E.Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ait olup, şirket çalışanlarınca A.'in, H. Ş.'in akrabası ve şoförü olduğu, şirketin asıl sahibinin H.olduğu, şirket binasının üst katında odası olduğu, eşi A.'dan resmi olarak boşanmasına karşın birlikte yaşamaya devam ettiklerinin ifade edildiği,
Suç tarihinden yaklaşık bir buçuk ay kadar önce S.P., Ş. P. ve yakınlarının H. Ş. tarafından işten çıkarıldıkları, 16.06.2006 günü de S.P.'ın, H.Ş.ve M.B.hakkında bir şikâyet dilekçesi vererek, işten çıkarılmasından sonra haklarını istemesi nedeniyle H.'ın mafya olduğunu belirterek kendisini ölümle tehdit ettiğini belirttiği, konu ile ilgili olarak kardeşi E.ile birlikte alınan ifadelerinde H.ve kayınbiraderi M. tarafından tehdit edildiklerini iddia ettikleri,
Kolluk görevlilerince H.Ş.'in ifade vermek üzere 19.06.2006 günü karakola davet edildiği, ifade için 20 Haziran'da geleceğini belirtmesi üzerine tutanak tutulduğu,
Olay günü H.Ş.'in kardeşi C.Ş.ve A. E.ile birlikte E.Tarım Ürünleri San. Ve Tic. Ltd. Şti. binasındaki odasında oturdukları sırada, ölen Ş.P., kardeşi S. P. ve enişteleri K. Ü.'ın geldikleri, onları gören C.ve A.'ın çıktıkları, mahiyeti dosya kapsamından tam olarak anlaşılamayan borç ilişkisinin konuşulduğu, bir süre sonra odaya sanık M. B. ve S. K.'nın geldikleri, M.'in kendisine ait olup, sonradan evinde ele geçen tabanca ile Ş.'i sağ uyluk ve sağ koltuk altından iki kez, S.'ı sağ batından bir, sol bacaktan iki ve sağ dizden bir adet olmak üzere toplam dört kez, H.ve S.'ı da bacaklarından birer kez olmak üzere yaraladığı, K.'in kaçarak odanın dışına çıktığı ve kendisini lavaboya kilitlediği,
Olaydan iki gün sonra Ş.'in hayatını kaybettiği, olay yerinde sekiz adet 9 mm çapında kovan, üç adet mermi çekirdeği, dört adet de mermi çekirdeği nüvesi siyah düğmenin ele geçtiği, atışların M.'in silahı ile yapıldığının belirlendiği,
H.Ş.'in işyerinden ayrılan S.P.ve yakınlarının önceki şirketine ait bir kısım defter ve belgeler ile bir CD'nin ellerinde olduğunu ve kolluk görevlilerine vereceklerinden bahisle kendisine şantaj yaparak dört daire, dört araba ve 200.000 USD para istediklerini, olay günü de yine bu yönde tehdit amacıyla odasına geldiklerini iddia ettiği, ayrıca olaydan üç gün sonra yağma suçundan suç duyurusunda bulunduğu, S. P., İ.P., E.P. ile K.Ü. hakkında yağma suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda kurulan beraat hükümlerinin inceleme dışında olduğu,
S.P.ve K.Ü.ın da, olay günü H.'ın önce kendilerini bürosuna davet ettiğini, konuşurken “M. ve S.” gelsin diye aşağıya haber verdiğini, odaya gelen M.'e “sık” diye talimat vermesi nedeniyle öldürme ve yaralama olayının meydana geldiğini, oda içinde kaçışmaları ve H.'ı kendilerine siper almaları nedeniyle H.ve S.'ın da yaralandığını belirttikleri, H.Ş.hakkında sanık M.'i öldürme suçuna azmettirmeden açılan kamu davasının yargılaması sonucunda kurulan beraat hükmünün Özel Dairece onandığı,
E. Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinde muhasebeci olarak görev yapan tanık S.A.'ın Cumhuriyet savcılığında ve mahkemede; olaydan önceki bir cuma günü ölen Ş.'in kardeşi E.P.'ın telefonla aradığını, H. Ş. ve M.B.'u kastederek; 'O iki topa söyle bulduğumda top gibi oynayacağımı söyle' dediğini, bu hususu H. Ş.'e ilettiğini, iki gün sonra E.tarafından şirket işçisi K.'ya bir poşet içinde bir kısım şirket evraklarının bırakıldığını, E'un asılları bende şeklinde not da bıraktığını belirttiği, kolluk görevlilerine verdiği ifadede H.'a 'top' şeklinde hakaret edildiğinin belirtildiği, İ.'in bu konuşmanın kendisine ait olmadığını söylediği, görüşmenin kim tarafından ne şekilde kayıt altına alındığının belirlenemediği, hukuka aykırı delil kabul edilen bu kayda Özel Dairece itibar edilmediği,
Eylemi gerçekleştiren sanık M.'in tahrik oluşturduğu iddia edilen cümlelerden haberdar olup olmadığının belirlenemediği, olaydan yaklaşık dört yıl sonra yakalandıktan sonraki savunmalarında tesadüfen olay mahallinde olduğunu ve olayın kaza olduğunu belirttiği, tahrik etkisi altında hareket ettiğine ilişkin bir husustan bahsetmediği, yalnızca bir ifadesinde P.tarafından eşi ve annesinin tehdit edildiğini öğrenince durumla ilgili olarak H.Ş.'e bilgi vermek üzere işyerine uğradığını, odada bulunan P...orada da kendisine küfrettiklerini belirttiği, ancak olay günü idare binasında olduğunu iddia ettiği hakaret eyleminin suç yerinde bulunan diğer beş kişi tarafından doğrulanmadığı, birlikte çalıştığı ve yakınları olan H.ve S.tarafından dahi desteklenmediği, sanığın yargılama aşamasında S.'ün ifadesinde geçen cümleden hiç bahsetmediği,
Sanığın 15.12.2011 tarihli 'samimi itiraf' olarak adlandırdığı dilekçesinde de; “H. Ş.bana Ş. ve kardeşlerinin kendisini sıkıştırdığını, onlara borcu olduğunu söyledi, ilaç içirdi, 'Ş.ve kardeşleri gelecek, sen de gel' dedi, olay günü odaya girdiğimde oturuyorlardı, H. bana silahı uzattı, 'sık bunlara' dedi, ben de dediğini yaptım, en son da 'benim ayağıma da sık' dedi, elim titredi bacağına geldi. 'Yakalanırsan sana iki milyar Lira veririm' diyordu, vermedi. Bana 'senin işini Yargıtayda halledeceğim, 500 Lira verdim' dedi, suçluyum ama bilinçsizce yaptım' şeklinde açıklamalarda bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Haksız tahrik 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmek suretiyle, kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
Bu açıklamaların ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, tanık S.'ün ilk ifadesinde yer almayıp sonraki anlatımlarında geçen ve katılan E.tarafından sarfedildiği iddia olunan hakaret içeren sözlerin etkisi altında eylemi gerçekleştirdiğine yönelik bir savunmasının bulunmaması, aşamalarda tutarsızlık gösterecek şekilde kimi zaman olayın bir kaza sonucu olduğunu ve olay yerinde tesadüfen bulunduğunu belirtirken, kimi zaman da H.'ın kendisini azmettirdiğini söylemesi, sanığın haberdar olduğu dahi anlaşılamayan 'top' şeklindeki hakaret sözlerinin, suç tarihinde olay yerinde olmayan katılan E.P.tarafından söylendiğinin iddia edilmesi ve maktûl Ş.ile katılan S.'dan sanığa yönelen ve haksız tahrik teşkil eden herhangi bir söz ve davranışın bulunmaması karşısında, maktül ve katılan S.tarafından yapılmış olan ve sanığa yönelen haksız bir fiil sözkonusu olmadığından, somut olayda haksız tahrikin uygulanma şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkemece sanık hakkında TCK’nun 29. maddesinin uygulanmaması usul ve kanuna uygun olup hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetli olduğundan, itirazın reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.06.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.