8. Hukuk Dairesi 2022/2708 E. , 2022/7658 K.
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Vakıf Genel Kurulunun Yok Hükmünde Olduğunun Tespiti, Aksi Halde İptali
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.06.2021 tarih 2020/554 Esas, 2021/571 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş olup, Mahkeme hükmüne karşı davalı Vakıf vekili sıfatı ile Av. ... ile asli müdahale talep edenler adına Av. ... tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İlk Derece Mahkemesince, ayrı ayrı iki ek karar ile davalı Vakıf ve asli müdahale talep edenlerin istinaf başvurusu reddedilmiştir. Davalı Vakıf vekili olarak Av. ...'nun dosyanın istinaf incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi talepli dilekçe ile istinaf isteminin reddine dair ek kararın asli müdahale talep edenler vekilince istinaf edilmesi sonucu ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince asli müdahale talep edenlerin istinaf başvurusunun reddine, davalı Vakıf vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davacıların davasının reddine karar verilmiş bu defa Bölge Adliye Mahkemesi kararının duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiş, davalı Vakıf adına Av. .....,ise temyize cevap süresi içerisinde verdiği dilekçe ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.10.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Av. ...., ve karşı tarafından davalı Vakıf vekili olduğunu beyan eden Av. ....,. ve Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içerisinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosyanın incelenip karara bağlanması için 13.10.2022 gününe bırakılması uygun görüldüğünden dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 47. maddesine göre başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarının, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanacakları, 49 ve 50. maddelerde ise tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyeti kazanacakları ve tüzel kişinin iradesini organları aracılığıyla açıklayacağı ifade edilmiş; 101. madde de vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olarak nitelendirilmiştir. Aynı Kanun'un 109. maddesinde de her vakfın bir yönetim organının bulunmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3. maddesine göre, Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların yeni vakıf olarak tanımlandığı; 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu, Vakıflar Kanunu ve vakıf senedine göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili organın vakıf yönetimi olarak adlandırıldığı; 4. madde gereği, vakıfların özel hukuk tüzel kişiliğine sahip oldukları; 6.maddenin son fıkrasına göre ise yeni vakıfların yönetim organının vakıf senedine göre oluşturulacağı, 10. maddesindeki düzenlemeye göre ise vakıf yöneticilerinin mahkeme kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamayacakları, vakıf yöneticilerinin Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden alınabilecekleri, telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilecek hallerde dava sonuçlanıncaya kadar Meclis kararı üzerine Denetim Makamınca vakıf yönetiminin geçici olarak görevden uzaklaştırılması ve kayyımca yönetilmesinin ihtiyati tedbir olarak mahkemeden talep edileceği açıkça düzenlenmiştir.
Bu aşamada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 114. maddesinde düzenlenen dava şartları üzerinde durulmalıdır.
Açılan davada davaya devam edilebilmesi için öncelikle mahkemeye ilişkin dava şartları bulunmalıdır. Bunlar; yargı hakkı, yargı yolu, görev, kamu düzenine ilişkin yetki halleridir. Taraflara ilişkin dava şartları ise: davada iki taraf bulunması, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletname, davaya takip yetkisi olmasıdır. Dava konusuna ilişkin dava şartları da kesin hüküm bulunmaması, aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması (derdestlik) ve hukuki yarar (menfaat) bulunmasıdır.
6100 sayılı HMK'nın 115. maddesinde yapılan düzenleme uyarınca; mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davayı usulden reddeder. HMK'nın 114. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 'e' ve 'f' bentlerinde dava takip yetkisine sahip olunması ve vekil aracılığıyla takip edilen davalarda vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması dava şartı olarak kabul edilmiştir.
Dava şartları arasında sayılan; taraf ve dava ehliyeti, dava takip yetkisi, davada temsil kavramlarına kısaca değinmek gerekirse:
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme ile ilgilidir; HMK'nın 50. maddesi gereği medeni haklardan istifade hakkı bulunan her gerçek ve tüzel kişi bir davada taraf olabilme ehliyetine de sahip olup gerçek kişi sağ doğmak şartı ile ana rahmine düştüğü andan başlayarak ölünceye kadar taraf ehliyetine sahiptir.
Dava ehliyeti ise kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme yetkisi olup, HMK'nin 51. maddesi gereği dava ehliyeti medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenecektir. Buna göre medeni hakları kullanma (fiil, eylem) ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Davayı takip yetkisi, HMK'nin 53. maddesi gereği, davayı yürütebilme ve talep sonucunda belirtilen hakkın ya da hukukî ilişkinin esası hakkında hüküm alabilme yetkisini ifade etmekte olup, kanunda belirtilen istisnaî durumlar dışında, maddî hukuktaki tasarruf yetkisine göre kişinin davayı takip yetkisi olup olmadığı belirlenecektir. Kişi kendi adına dava açtığında yani dava konusu hak ya da hukuki ilişkinin tarafı olduğunu iddia ettiği anda davayı takip yetkisine de sahip olacaktır. Ancak kendi adına değil de bir üçüncü kişi adına hak talep ettiğinde davayı takip yetkisi olmayacaktır.
Dava takip yetkisi, taraf sıfatından farklı olup sıfat, tarafın maddi hukukta düzenlenen alacaklı, mirasçı, malik olma niteliğine ilişkindir. Buna karşılık dava takip yetkisi yargılamanın kim tarafından yürütüleceği sorusunun yanıtıdır. Bu bakımdan, davanın yürütülmesi ve karara ulaşılmasındaki süreç dava takip yetkisini, bu sürecin sonucunda maddî hukuka yönelik sonuç sıfatı karşılar. Yani, dava takip yetkisi usûlî, sıfat ise maddî hukukla bağlantıyı ifade eder. (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usûl Hukuku, ... 2011, s.211).
Dava da temsil, HMK'nin 71. maddesi gereği dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir. Temsilci davanın tarafı olmayıp taraf adına hareket eden kişidir. HMK'nın 52. maddesi gereği medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar (kısıtlılılar, küçükler vs.) davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilebilecek olup iradi temsil olarak adlandırılan vekil aracılığı ile temsilde ise davanın tarafı seçtiği bir vekil aracılığı ile dava açabilir ve davayı takip edebilir. Kendisine vekalet verilecek kişiler 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 35. maddesi gereği baroda kayıtlı avukatlardır.
Vekil ile takip edilen davalarda geçerli bir vekâletname bulunması ve bu geçerli vekâletnamenin mahkemeye verilmesi de dava şartı olup, dava şartlarının bulunup bulunmadığı yargılamanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile aynı vakıfla ilgili UYAP kayıtlarına göre görülen dava dosyaları içeriğine göre; denetim makamı olan Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 23.06.2016 tarihinde açılan, davalı Vakfın yöneticileri olan ..., ..., ....,....,....,....,'ın ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğrattıkları gerekçesiyle görevden alınmaları; ihtiyati olarak da vakıf yöneticilerinin geçici olarak görevden uzaklaştırılmaları ve vakfın yönetimi için kayyım atanması davasında; ... 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/267 Esas sayılı dosyası üzerinden verilen 06.12.2016 tarihli karar ile 'davacı tarafın tedbir talebinin kabulü ile Vakıflar Kanunun 10. maddesi ve 2547 sayılı YÖK Kanun'un Ek 1l/2 md. değişik fıkrası uyarınca davalı Vakfa kayyım atanmasına ve kayyım olarak Av.....,'ın seçilmesine hükmedilmiş, anılan karara yönelik itiraz da 17.03.2017 tarihinde reddedilmiştir.
Kayyım atama kararına karşı istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 19.07.2017 tarihli ve 2017/793-987 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Öte yandan davanın esası hakkında verilen 'davalı yöneticilerin görevden alınmalarına dair karara' karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı vekili istinaf başvurusu dışındaki istinaf istemlerinin esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile dava tarihindeki Bizim Lösemili Çocuklar Vakıf Yönetim kurulu üyeleri olan ..., ...,...., Hazinedar ve ...'ın Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesi gereğince görevden alınmalarına ve adı geçenlerin 5 yıl süreyle vakıf yöneticisi olarak görev almamalarına, denetim organlarında görev almamalarına, başka bir vakfın yöneticisi ve denetiminde yer almamalarına karar verilmiş ve iş bu karar Dairemizin 17.05.2022 tarihli ve 2021/17527 Esas, 2022/4659 Karar sayılı ilamı ile bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilerek onanmıştır.
Davalı vakfa ait Dairemizin 14.01.2020 tarihli ve 2019/5049 Esas, 2020/100 Karar sayılı ilamına konu diğer bir dosyada ise '... dava konusu Vakfa mahkemece atanan kayyımın görevinin devam ettiği, bu hukuki duruma rağmen 06.12.2017 tarihli vekaletname ile Vakıf yetkilisi sıfatı ile ... ve ...tarafından vakıf adına Av. ... ...ile Av. ...'na vekalet verildiği, görevine devam eden kayyım ... tarafından ise 24.01.2018 tarihli vekaletneme ile Av. ... ve diğerlerine vekalet verildiği anlaşılmakla azledilen ve Vakfa kayyım atanması sebebi ile vakıf yöneticisi, dolayısı ile vakfı temsile yetkisi olmayan kişilerce verilen vekaletnameler geçerli olmadığından vakıf vekili sıfatı bulunmayan Av. M....ile Av. ...'nun vakıf vekili olarak vermiş oldukları temyiz dilekçelerinin reddine karar...' verilmiştir.
Somut uyuşmazlığa dair dosya içeriğinde ise 17.12.2020 tarihinde açılan davalı vakfın 25.02.2015 tarihli genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun tespiti, bu talep kabul görmez ise bahsi geçen genel kurul toplantısı ile toplantıda alınan kararların iptali istemli davayı, davalı Vakıf adına kayyım...'ın 17.11.2020 tarihinde verdiği vekalet ile Av. ...'nun takip ettiği anlaşılmış, adı geçen vekil İlk Derece Mahkemesinin 08.06.2021 tarihinde davanın kabulüne dair verdiği karar sonrası 08.07.2021 tarihli UYAP üzerinden gönderdiği dilekçe ile gerekçeli kararı 08.07.2021 tarihinde UYAP üzerinden tebellüğ ettiğini beyan ederek istinaf kanun yoluna başvurudan feragat etmiştir.
Daha sonra Av. ...'nun 03.08.2021 tarihli azilname ile Vakıf yetkilisi olarak Vakıf Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı sıfatı ile ...tarafından azledildiği, Vakıf adına yetkili olarak ... ve..., 06.12.2017 tarihli vekaletname ile Av. ... ile Av. ...., 'ın vekil tayin edildiklerine dair vekaletname dosyaya sunularak mahkeme kararının tebliği istendiği, iş bu vekaletnameye istinaden mahkemenin gerekçeli kararının 08.08.2021 tarihinde Av. ...'na tebliğ edildiği ve adı geçen vekil tarafından davalı Vakıf vekili olarak mahkeme kararının 04.08.2021 tarihinde istinaf edildiği, bölge adliye mahkemesince davalı Vakıf vekili olarak Av. ...'nun istinaf istemi kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; ... ve...'ın da içinde bulundukları davalı vakıf yöneticilerinin ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğrattıkları gerekçesiyle görevden alınmaları; ihtiyati tedbir olarak da vakıf yöneticilerinin geçici olarak görevden uzaklaştırılmaları ve vakfın yönetimi için kayyım atanması davasında; ... 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/267 Esas sayılı dosyası üzerinden 06.12.2016 tarihli karar ile vakıf yöneticilerinin geçici olarak görevden alındıkları ve vakfı yönetmek üzere Av. ...'ın kayyım olarak atandığı, ihtiyati tedbir olarak verilen iş bu kararın derecattan geçerek kesinleştiği, kayyımın görevden alındığına dair herhangi bir karar dosyaya yansımadığı gibi Dairemizin 14.01.2020 tarihli ve 2019/5049 Esas, 2020/100 Karar sayılı ilamında tespit edildiği üzere Vakfa kayyım atanması sebebi ile vakıf yöneticisi, dolayısı ile vakfı temsile yetkisi olmayan kişilerce verilen vekaletnameler (somut uyuşmazlıkta da davalı Vakıf adına sunulan 06.12.2017 tarihli vekaletname) geçerli olmadığından Av. M....ile Av. ...'nun vakıf vekili sıfatı bulunmadığı tespit edilerek temyiz dilekçelerinin reddine karar verildiği, dolayısı ile vakfın kayyım ile yönetildiği dönemde vakıf yönetim kurulu başkan yardımcısı sıfatı 03.08.2021 tarihli azilname ile ...tarafından Av. ...'nun azlinin yok hükmünde olduğu, yani davalı Vakıf adına kayyım...'ın 17.11.2020 tarihinde verdiği vekalet ile Av. ...'nun vekil sıfatının devam ettiği, adı geçen vekil tarafından süresince usulüne uygun verilmiş bir istinaf dilekçesinin bulunmadığı, ihtiyati tedbir kararı ile geçici olarak görevden uzaklaştırılan yöneticilerin vakfı temsile yetkileri bulunmadığından vakıf yöneticilerinin geçici olarak görevden alınma tarihinden sonra verdikleri vekaletnamelerinde yok hükmünde olduğu ve iş bu vekaletnameler ile vakfı temsil edemeyecekleri açık olup, ilk derece mahkemesi kararını istinaf eden Av. ...'nun HMK'nın 114. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 'e' ve 'f' bentlerinde dava şartları arasında sayılan dava takip yetkisine ve davaya vekâlet ehliyetine sahip olmadığı dolayısı ile dava takip yetkisine ve davaya vekâlet ehliyetine sahip vekil tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmayan İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince adı geçen vekilin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde dava takip yetkisine ve davaya vekâlet ehliyetine sahip olmayan avukatın dilekçesine değer verilerek istinaf incelemesi yapılması ve dava hakkında yeniden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 14.03.2022 tarihli ve 2021/2648 Esas, 2022/701 Karar sayılı istinaf isteminin kabulü ile davanın reddine dair kararının YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.815,00 TL avukatlık ücretinin davalı ...'ndan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacılara verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.