Hukuk Genel Kurulu 2022/641 E. , 2022/1219 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “marka devir sözleşmesinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın usulden reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin ortağı olduğu ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı “şömine” markasının 08.02.2011 tarihinde davalı şirkete devredildiğini, ancak ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında 18.11.2009 tarihi itibariyle bir yıllığına iflas erteleme kararı verildiğini, şirketin durumunu düzeltememesi neticesinde 31.12.2010 tarihinde iflasının açıklandığını, bu süreçte şirketin idaresinin İflas İdaresine geçtiğini, buna rağmen anılan şirketin diğer ortağı tarafından marka devri sözleşmesi yapıldığını, markayı devretme yetkisinin iflas idaresine ait olması nedeniyle yapılan devrin geçersiz olduğunu ileri sürerek söz konusu marka devir sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5.1. Davalı ... Ltd. Şti. vekili; dava şartlarının gerçekleşmediğini, böyle bir dava açma yetkisinin iflas idaresinde olduğunu, marka devrinin de yasaya uygun yapıldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı İflas İdaresi; davaya cevap vermemiş ancak katıldığı celsede, marka devrinin geçersiz olduğunu ve masayı zarara uğratacak bir işlem olduğunu ileri sürerek devrin iptalini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
6. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) 29.01.2015 tarihli ve 2014/335 E., 2015/24 K. sayılı kararı ile; marka devrinin yasaya aykırılık iddiasının iflas idaresi tarafından değerlendirilmesi gerektiği ve bu konuda dava açılmasının iflas idaresine ait olduğu, bu itibarla dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.03.2016 tarihli ve 2015/7914 E., 2016/2291 K. sayılı kararı ile; “…Dava, şirkete ait markanın yetkisi bulunmayan ortak tarafından devrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı, ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. Ltd. Şti'nin ortaklarından olup, şirketin 31.10.2012 (doğrusu 31.12.2010) tarihinde iflası açıklanmış ve şirketin idaresi iflas idaresine geçmiştir. Ancak 08.02.2011 tarihinde şirketin diğer ortağı tarafından şirket varlığı içinde yer alan tescilli “şömine” markası davalı ... Ltd. Şti'ye devredilmiştir. 6102 sayılı TTK'nın 557/1. maddesine göre, davacı da ortak olarak şirket borçlarından alacaklılara karşı sorumlu olduğundan, şirketin malvarlığında yer alan markanın elden çıkarılması davacıyı zarara uğratacak bir işlem olup, davacı TTK'nın 555/1. maddesi gereği şirketin uğradığı zararın tazminini isteyebilecektir. Her ne kadar şirketin idaresi İflas İdaresine geçmiş olduğundan TTK'nın 556. maddesi uyarınca zarara uğrayanlar adına İflas İdaresince taleplerin ileri sürülmesi ve dava açılması gerekli ise de; İflas İdaresi tarafından dava açılmayan hallerde her pay sahibine de davayı ikame etme hakkı tanınmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya bakıldığında; davacı, iflas dairesinin devir işlemi karşısında kayıtsız kaldığını ileri sürerek dava açma yoluna gitmiş ve 29.01.2015 tarihli ilk celsede de İflas İdaresi temsilcisi devir işleminin masayı zarara uğratacak bir işlem olduğu ve iptali gerektiği yönünde beyanda bulunmuştur. Ancak, mahkemece, iflas idaresinin beyanları ve 6102 sayılı TTK'nın 555. 556.ve 557. madde hükümleri tartışılmaksızın ve gerekçeden yoksun olarak davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın reddi yönünde kurulan hüküm hatalı olduğu gibi, TTK'nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 2. maddesi gereği dava tarihi itibariyle uyuşmazlığa hangi Kanun'un hangi hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair de bir değerlendirme yapılmamış olup, eksik ve hatalı değerlendirme nedeniyle yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) 11.07.2019 tarihli ve 2018/667 E., 2019/605 K. sayılı kararı ile; dava konusu marka devir sözleşmesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) yürürlüğe girmesinden önce 08.02.2011 tarihinde yapıldığı, bu itibarla somut olaya 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi gereğince 6762 sayılı TTK’nin uygulanması gerektiği, 6762 sayılı TTK’nin 309/2 maddesi gereğince şirketin iflası hâlinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları hakların iflas idaresine ait olduğu, 6102 sayılı TTK’nin 556/2 maddesinin karşılığının 6762 sayılı TTK’de bulunmadığı, bu itibarla eldeki davayı açma yetkisinin iflas idaresinde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 31.12.2010 tarihinde iflas etmesi ve yönetiminin iflas idaresine geçmesi karşısında anılan şirket adına kayıtlı “şömine” ibareli markanın 08.02.2011 tarihinde eski yönetici tarafından davalı şirkete devredilmesine ilişkin sözleşmenin iptalinin şirket ortağı tarafından talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
14. Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir deyişle mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar, direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilir.
15. Somut olayda Özel Dairece, 6102 sayılı TTK'nın 555. 556. ve 557. maddelerinin tartışılması ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 2. maddesi gereğince dava tarihi itibariyle uyuşmazlığa hangi Kanunun hangi hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bunun üzerine mahkemece, 6103 sayılı Kanun’un 2. maddesi gereğince 6762 sayılı TTK’nin uygulanması gerektiği, 6102 sayılı TTK’nın 556/2 maddesinin karşılığının ise 6762 sayılı TTK’de bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
16. Görüldüğü üzere mahkemece, bozma kararı kapsamında irdeleme yapılarak bozmanın gereği eylemli olarak yerine getirilmek suretiyle yeni bir karar verilmiştir. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; mahkemenin, bozma kararında bahsi geçen düzenlemelerin hukuken somut olayda uygulanabilirliğinin bulunmadığı belirtilmek suretiyle bozmayı karşılar şekilde gerekçe oluşturulduğu, bu durumun bozma gereklerinin yerine getirilmesi anlamını taşımadığı ve bu nedenle eylemli uyma olarak nitelendirilemeyeceği, ön sorun bulunmadığından işin esasının incelenmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
18. Hâl böyle olunca; mahkemece verilen bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Mahkemece bozma öncesi verilen kararda 18.11.2009 tarihinde verilen iflas kararından sonra 08.02.2011 tarihinde ... Noterliğinde marka devir sözleşmesi yapıldığı, bu durumda marka devrinin yasaya aykırılığı iddiasının da değerlendirilmesinin ve bu konuda dava açılmasının iflas idaresine ait olduğu anlaşılmakla davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararda belirtilen HMK 114. maddenin 1. fıkrasının d bendi dava ehliyeti ve taraf ehliyetiyle ilgili, e bendi ise dava takip yetkisiyle ilgilidir.
İflas tarihinde ve marka devir sözleşmesinin yapıldığı tarihte 6102 sayılı TTK yürürlüğe girmiş olmayıp 6172 sayılı önceki TTK yürürlüktedir.
6762 sayılı TTK'nın 309. maddesinde “şirketin 305, 306, 307 ve 309. maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi hâlinde bundan, dolayısıyla zarar gören pay sahipleri ile şirket alacaklılarının dava hakkı olduğu ancak hükmolunacak tazminatın şirketi verileceği (TTK 309/1), şirketin iflası hâlinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukların hakların iflas idaresine ait olacağı, bu hususta İK 245. maddesi hükmünün uygulanacağı” belirtilmiştir.
Mahkemece bozma öncesi verilen kararda 309. maddeden söz edilmemiş ise de 309/2. madde hükmüne dayanıldığı belli olacak şekilde davayı iflas idaresinin açabileceği gerekçesiyle usulden red kararı verilmiştir.
Mahkemece verilen kararın temyizi sonucu; 6102 sayılı TTK 555, 556 ve 557. madde hükümleri tartışılmaksızın gerekçeden yoksun bir şekilde dava açma ehliyeti bulunmadığından red kararı verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek Özel Dairece bozulması üzerine mahkemece bu kez 309. madde hükümleri tartışılarak ve 6102 sayılı Kanun öncesi yapılan işlem nedeniyle 6102 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanamayacağı da belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Mahkemenin önceki kararı TTK 309/2. maddedeki kuralın ifadesi niteliğinde olup açıkça 309. maddeden söz edilmese de bu maddeye dayalı bir karar verilmiştir. Bozma kararı üzerine 309. madde hükümleri açıklanarak gerekçenin genişletilmesi önceki kararın gerekçesini güçlendirme yanında bozmaya karşı direnme gerekçesi yazılması niteliğindedir. Mahkemece bu konuda öncekinden farklı bir gerekçeyle karar verilmiş olmayıp önceki kararın gerekçesi genişletilmiştir.
Direnme kararında 6102 sayılı Kanun hükümlerinin neden uygulanmayacağının belirtilmesi de yeni bir nedene dayalı karar verildiği anlamına gelmeyip bu yöndeki bozmaya karşı neden direnme kararı verildiğinin açıklanması niteliğindedir. Kaldı ki TTK 555, 556, 557 uygulanamaz diyen bir mahkemenin bu maddenin neden uygulanmayacağını açıklarken belirttiği gerekçenin yeni bir nedenle önceki kararda direnildiği anlamına gelmesi mümkün değildir.
Pay sahibinin açabileceği bir davanın iflas hâlinde ancak iflas idaresi tarafından açılabilmesi dava ehliyeti ve taraf ehliyeti ile ilgi olmayıp dava takip yetkisiyle ilgilidir. Mahkemece kararda 114/1. maddenin d ve e bendleri birlikte yazılmak suretiyle bu ortaya konuşmuş olup bu yönüyle de direnme kararı yeni bir neden ve gerekçeye dayalı değildir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle mahkemece verilen karar yeni hüküm niteliğinde olmadığı ve ön sorun bulunmadığı görüşünde olduğumdan ön sorun bulunduğu yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.