Ceza Genel Kurulu 2017/907 E. , 2021/528 K.
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 256-192
Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan, sanıklar ..., ... ve ...’un ikişer kez olmak üzere TCK'nın 85/2, 22/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis cezası; sanık ...’ın ikişer kez olmak üzere TCK'nın 85/2, 22/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası; sanık ...’nin ikişer kez olmak üzere aynı Kanun'un 85/2, 22/3 ve 62/1. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; sanıklar ... ve ...’ın ise beraatlarine ilişkin ... 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2015 tarihli ve 256-192 sayılı, kısmen resen temyize tabi olan hükümlerin, sanıklar müdafileri ve bir kısım katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 12.01.2017 tarih ve 7841-261 sayı ile;
Sanıklar ..., ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına;
Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin;
'...Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yukarıda (3) numaralı bölümde açıklandığı üzere bu sanıklar hakkında da taksirle öldürme ve yaralama suçunun iki kez oluştuğu kabul edilerek yapılan incelemede;
A- Kimya mühendisi olan sanık ...'un Ersoy Gaz A.Ş.'nin Ostim'de bulunan oksijen ve diğer gazların dolum tesislerinden sorumlu müdür, aynı zamanda üretim sorumlusu ve satış danışmanı olduğu, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü'nün 20.05.2010 tarihli mesül müdürlük belgesine göre de, sanık ...'un 20.05.2010 tarihinde Ersoy Gaz A.Ş.'ye ait Ostim'deki tesisin mesul müdürlüğüne atandığı, Sağlık Bakanlığı'nın müzekkere cevaplarına göre ise söz konusu belgenin, sanık ...'un görevinden alınması ve Ersoy Gaz A.Ş.'nin Ostim Organize Sanayi Bölgesi tarafından kapatılarak faaliyetinin sona ermesi sebebiyle olaydan sonra 20.03.2012 tarihinde iptal edildiği; sanık ...'in ise şirket ortakları tarafından 22.12.2010 tarihinde Asgazsan Limited Şirketine, şirket işlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gerekli yasal tüm önlemleri cezai sorumluluk üstlenmek suretiyle almak üzere münferit atacağı imzası ile suç tarihini de kapsayacak şekilde 31.12.2011 tarihine kadar yetkili genel müdür olarak atandığı, dosya içeriğine ve 07.03.2011 tarihli Kimya Mühendisleri Odası'nın sorumlu müdürlük belgesine göre kimya mühendisi olan sanık ...'in Asgazsan Ltd. Şti.'nin sorumlu müdürü olduğu, ayrıca sanık ...'in sanık ...'un talimatı ile CNG alımı konusunda Emda Firması ile yapılan sözleşmede Asgazsan Şirketi'ni temsilen yetkili sıfatı ile imzasının bulunduğu, yine bu sanığın şirketin CNG satışına ilişkin bulunduğu tüm girişimleri sanık ...'un talimatı ile bizzat takip ettiği, beyanına göre lisans başvurusunu dahi bizzat kendisinin yaptığı, bu kapsamda Asgazsan Firması'nda CNG gazı satış ve pazarlama sorumlusu kadrosu kapsamında olaydan kısa bir süre önce sanık ...'e iş teklifinde bulunduğu, bu denli sorumluluk ve yetki alanı geniş olan görevlerde yer alan ve kimya mühendisleri olup yönetici sıfatları bulunan her iki sanığın Emda Firması ile yapılan anlaşma sonrası 04.01.2011 tarihinde CNG doldurtularak iş yerlerine getirilen tüplerin boşaltılması akabinde içlerine oksijen doldurularak ayıplı hale getirilmesi ve satışa arz edilmesi aşamalarından haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına göre mümkün görülmediği, bu suretle kimya mühendisi olmaları sebebiyle gazların karıştırılması sonucu tehlikeli karışım elde edileceğini ön görüp kontrol ve denetim mekanizması sağlamayan sanık ... ile, şirket adına CNG lisans işlemlerini takip etmesinden dolayı organizasyondan haberdar olan, mesleği gereği tehlikeli durumu öngörüp gerekli tedbirleri almayan sanık ...'in kusurlu oldukları; ancak; ruhsatsız olarak yürütülen CNG faaliyetlerinin karar alma sürecinde yer almadıkları, bu faaliyetlere olan katılımlarının idareci ve tam yetkin konumdaki sanık ...'un talimatları ile sınırlı olduğu, nihayetinde bu iki sanığın sanık ...'a ait şirketlerin çalışanları oldukları, dolayısıyla meydana gelen olayda her iki sanığın kusurunun sanık ...'un kusuru ile aynı oranda olmadığı anlaşılmakla; sanıklar ... ve ... hakkında iki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, meydana gelen zararın ağırlığı, maddede öngörülen cezanın alt sınırı, ölen ve yaralananların sayısı da nazara alınmak suretiyle, adalet ve hakkaniyet kuralları gereğince alt sınırdan makul oranda uzaklaşılarak uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği nazara alınmadan, yazılı şekilde en üst sınırdan hüküm kurularak sanıklar hakkında fazla cezaya hükmolunması,
B- Katılanların gruplar hâlinde kendilerini farklı vekiller ile temsil ettirilmeleri nedeniyle aynı vekiller ile temsil edilen her bir katılan grubu lehine tek bir vekalet ücretine hükmolunması gerekirken, aynı vekille temsil edilmelerine rağmen bir kısım katılanlar lehine ayrı ayrı vekalet ücretlerine hükmolunması, yine temyiz istemi bulunan ve kendilerine vekille temsil ettiren bir kısım katılanlar lehine de vekalet ücretine hükmolunmaması; ayrıca şikâyetçi olmayan ve bu nedenle hakkında katılma kararı verilmeyen ... lehine vekalet ücretine hükmolunması nedenleri ile vekalet ücreti ile ilgili kısmın yukarıda (3) numara ile gösterildiği üzere mahkûmiyetlerine karar verilen tüm sanıklar hakkında tayin edilecek vekalet ücretinin diğerlerinden alınmasına karar verilmesi suretiyle belirlenmesi ve mahkûmiyetine karar verilen tüm sanıklar hakkında ortak olarak belirlenmesi gerekmesi' ,
Sanıklar ... ve ... hakkında verilen beraat hükümlerinin ise,
'Yukarıda (3) numaralı bölümde açıklandığı üzere taksirle öldürme ve yaralama suçunun iki kez oluştuğu kabul edilerek yapılan incelemede...
Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık ...'nun Ersoy Gaz A.Ş.'de tüp test elemanı olarak, sanık ...'un kontrolünde tüplerin testini yaptığı, sanık ...'ın ise, Ersoy Gaz A.Ş.'de tüp dolum görevlisi olarak, gaz dolumunu sanık ...'un kontrolü altında yaptığı, sanık ...'ın beyanları ile sabit olduğu üzere, iş yerinde dolu hâlde doğal gaz tüpü muhafaza edildiğinden, olaydan sonra doğal gaz kokusu gelen tüplerin tüp test elemanı tarafından su ile yıkandığından haberdar olduğu, bu aşamadan sonra sanık ...'un talimatı ile tüplere karışım gazı doldurduğu, ayrıca olay sonrası Fimak Firması'na problemli tüpleri almaya sanık ... ile birlikte bizzat kendisinin gittiği; sanık ...'nun ise dosya kapsamına göre olay sonrası CNG kokusu gelen tüplerin sanık ...'un talimatı ile su ile yıkanarak kokusunun giderilmeye çalışıldığı aşamada bizzat yer aldığı, bu kapsamda, patlamaya neden olan tüplerin her iki sanığın kontrol ve işlemlerinden geçerek sevkiyata hazır hâle getirildiği, sanıkların icra ettikleri görevler ile ilgili yeterli eğitimleri bulunmamakta ise de, uzun süredir aynı iş kolunda çalışmaları sebebiyle yeterli bilgi ve tecrübeye sahip oldukları; dolayısıyla sanıkların CNG doldurulmuş olan bir tüpe oksijen doldurulması hâlinde meydana gelebilecek tehlikeyi öngörebilecek konumda bulundukları anlaşıldığından, tali kusurlu olarak her iki olayın meydana gelmesine bilinçli taksirle sebebiyet verdikleri anlaşılan sanıkların taksirle öldürme suçundan mahkûmiyetlerine karar verilmesi gerekirken, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi' isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.05.2017 tarih ve 425890 sayı ile;
'...Özel Daire ilamında, iki ayrı iş yerinde, aynı gün ancak farklı saatlerde meydana gelen patlamaları bir birinden bağımsız olarak gerçekleşen iki farklı netice olarak değerlendirmiş, bu neticeler arasında illiyet bağının bulunmadığını, taksirli suçlarda suçun hareketin yapıldığı anda değil neticenin meydana geldiği anda ortaya çıkacağını, iki ayrı netice meydana geldiği için iki ayrı suç ve iki ayrı ceza olması gerektiğini belirtmiştir. Yine Özel Daire ilamında sanık ...'un oksijen tüplerine CNG doldurulması ve bu tüpler boşaldıktan sonra yeniden aynı tüplere oksijen gazı doldurulmak suretiyle ayıplı tüp üretimi işlemini sadece bir kez yaptırdığını kabul etmiş ancak bu tüplerin patlamanın meydana geldiği birbiriyle bağlantısı olmayan iki ayrı iş yerine farklı numara ve farklı düzenleme saatli irsaliyelerle teslim edilmesini, Metsan ve Özkanlar firmalarının Ersoy Gaz firmasıyla yaptığı tüp alım anlaşmalarının birbirinden farklı olmasını somut olayda iki ayrı suçun oluşmuş olmasının gerekçeleri olarak kabul etmiştir.
Bilindiği üzere, kişinin taksirli suçtan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle kişinin eyleminin taksirli şeklinin kanunda açıkça düzenlenmiş olması, yani eylemin tipik olması, iradi bir hareketin varlığı, öngörülebilmesi olanaklı olan neticenin istenmediği hâlde meydana gelmesi, taksirli eylemle meydana gelen netice arasında nedensellik bağının bulunması gereklidir. Öngörülebilir neticenin fail tarafından öngörülmesine rağmen neticenin gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket edilmesi ve neticenin meydana gelmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Failin tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslekte acemilik ya da dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıkla gerçekleştirdiği eyleminin bir netice doğurmaması hâlinde taksirli suç oluşmayacaktır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzda, taksirle ölüme neden olma ve yaralama suçları 85. ve 89. maddelerde düzenlenmiş olup taksirli eylem neticesinde bir kişinin ölümün hâlinde eylemin 85. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen suçu, bir ya da birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir ya da birden fazla kişinin yaralanması hâlinde eylemin aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen suçu oluşturacağı, ölüm olmaksızın birden fazla kişinin yaralanması hâlinde ise eylemin 89. maddenin dördüncü fıkrasındaki suçu oluşturacağı düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi kanun koyucu taksirli eylem neticesinde birden fazla ölüm ve yaralanma durumlarına özgü olarak TCK'nın 85/2 ve 89/4 maddelerine özel içtima hükümleri getirmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanıkların, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykılık teşkil eden eylemleri, yukarıda açıklandığı şekilde ayıplı hâle getirilmiş sanayi tüplerinin üretimi, satılması, sevk edilmesidir. Bu eylemlerin tamamı ilk patlamanın meydana gelmesinden önce gerçekleştirilmiştir. Bu patlamayla ikinci patlama arasında sanıkların ikinci patlamanın meydana geldiği firma için herhangi bir tüp üretimi, satışı ve nakli söz konusu değildir. Dolayısıyla sanıkların yenilenen bir taksirli eylemleri mevcut değildir. Sanıkların eylemlerinin tekliği konusunda Özel Daire ve Başsavcılığımız arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Sanıkların kabul edilen kusurlu eyleminden aynı gün farklı saatlerde ve farklı iş yerlerinde meydana gelen iki patlamanın iki ayrı netice olup olmadığı ihtilaf konusudur. Özel Daire yukarıda belirtilen nedenlerle iki ayrı neticenin mevcut olduğunu kabul etmiştir. Bu düşünce isabetli değildir. Somut durumda neticeyi oluşturan olay, iki farklı yerde meydana gelen patlama ve bu patlamalar sonucu birden fazla kişinin ölmesi ve yaralanması neticesidir. Kısacası tek eylemden kaynaklanan iki patlama tek neticeyi doğurmaktadır. Sevk irsaliyelerinin farklı olması, tüp alım anlaşmalarının birbirinden bağımsız olması, patlamaların farklı iş yerlerinde, farklı saatlerde meydana gelmesi neticenin de tek olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz. Öte yandan taksirli suçlarda suçun unsuru olan 'illiyet bağı' eylemle netice arasındaki bağlantıyı sağlayan bir unsur olduğu hâlde Özel Daire bu unsuru, ayrı saatlerde gerçekleşen ve neticeyi oluşturan patlamalar arasında arama yanılgısına düşmüştür. Kaldı ki, her iki patlamanın sebebi aynı olduğundan patlamalar arasında bağlantının bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir...
Yukarıda detaylı olarak açıklanan nedenlerle, yerel mahkemece haklarında mahkûmiyet hükmü tesis edilen sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... ile yine haklarındaki beraat kararı bozulan sanıklar ... ve ...'ın, TCK'nın 85/2, 22/3, 62/1. maddeleri uyarınca ikişer kez değil birer kez cezalandırılması gerektiği,' düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 14.06.2017 tarih ve 3283-5119 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanmak, sanık ... hakkında yalan tanıklık ve görevi kötüye kullanmak, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan kurulan beraat hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan kurulan hükümler ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Suçun sübutuna, fiilin nitelendirilmesine, sanıkların kusurlu olduklarına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan ve bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan Yerel Mahkemece mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklardan ..., ... ve ... hakkındaki hükümlerin Özel Dairece düzeltilerek onandığı, sanıklardan ... ve ... hakkındaki hükümlerin, temel cezanın üst sınırdan belirlenerek fazla cezaya hükmolunması nedeniyle, aynı suçtan beraatlerine karar verilen sanıklar ... ve ... hakkındaki hükümlerin ise mahkûmiyetlerine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin tek suçu mu yoksa iki ayrı suçu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
03.02.2011 tarihinde saat 11.00'da ... Ostim Organize Sanayi Bölgesi, Abdülkadir Geylani Caddesi, 1424. Sokakta makine imalatı üzerine faaliyet gösteren, 44 kişinin çalıştığı ve haklarında taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan beraat kararı verilen sanıklar ..., ... ve ...'ın ortakları olduğu Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti. ünvanlı iş yerinde, optik kesme makinesi operatörü ve tüp sorumlusu olan işçi ...'in, içinde toplam 12 adet oksijen gazı tüpünün bulunduğu manifold grubunu faaliyete geçirmek için vanasını açtığı sırada meydana gelen şiddetli patlama sonucu şirket binasının çöktüğü, çalışanların göçük altında kaldığı,
Aynı gün saat 19:20'de ise ... İvedik Organize Sanayi Bölgesi 24. cadde 64 numarada faaliyet gösteren, otomotiv yan sanayi ürünleri imal edip ağırlıklı olarak traktör firmalarına yedek parça üreten ve kaynak işlerinde ağırlıklı olarak asetilen, oksijen ve karışım gazları kullanılan, 24 kişinin çalıştığı ve haklarında taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunan beraat kararı verilen sanıklar ... ile ...'in ortağı olduğu Metsan San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanlı iş yerinin giriş kapısı dış mekanında konumlandırılıp içinde toplam 9 adet oksijen gazı tüpünün bulunduğu manifold grubunun benzer şekilde faaliyete alınırken şiddetli patlama ve akabinde meydana gelen yangın sonucu şirket binasının çökerek çalışanların göçük altında kaldığı,
İlk patlamada 9 kişinin öldüğü ve 30 kişinin yaralandığı; ikinci patlamada ise 11 kişinin öldüğü ve 19 kişinin yaralandığı, ayrıca patlamalar sonucu Ostim Organize Sanayi Bölgesi'nde bir iş yerinde ağır, bir iş yerinde orta, bir iş yerinde az hasar, İvedik Organize Sanayi Bölgesi'nde ise 6 iş yerinde ağır, 3 iş yerinde orta, 120 iş yerinde ise az hasar meydana geldiği,
Patlamaların gerçekleştiği adı geçen iş yerleri ile bu iş yerleri yakınlarında bulunan iş yerlerinde olaydan sonra kolluk görevlileri nezaretinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu denetçileri tarafından yapılan incelemede, bu iş yerlerinde herhangi bir kimyasal sızıntı veya patlamaya neden olabilecek kimyasal ürüne rastlanılmadığının tespit edildiği,
Patlama olaylarının yaşandığı her iki iş yerine yaklaşık 20 yıldır Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin sanayi gazı satışını yaptığı, 1997 tarihinde kurulan bu şirketin faaliyet konusunun, her türlü sınai ve tıbbi gazları, oksijen gazı, asetilen gazı, protoksit azot ve narkoz gazı, argon gazı, karbondioksit gazı gibi gaz karışımlarını almak, satmak, imal ve dolumunu yapmak olduğu, Ostim Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren bu iş yerine ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından 2002 tarihinde medikal oksijen gaz dolumu ve dağıtımı yapabileceğine dair izin verildiği, söz konusu şirketin yönetim kurulu başkanının, şirketin ortağı olan ve temsil yetkisi bulunan sanık ... olduğu, adı geçen sanığın şirket adına bütün idari iş ve işlemleri yürüttüğü, Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Ostim'de bulunan oksijen ve diğer gazların dolum tesislerinden sorumlu müdürün ise kimya mühendisi sanık ... olduğu,
Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yan kuruluşu olan Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. ünvanlı şirketin ise Sincan’da bulunan iş yerinde asetilen ve argon karışımları dolumu yapıldığı, sanık ...’un bu şirketin de ortağı ve temsilcisi olduğu ve şirket adına idari iş ve işlemleri yürüttüğü, adı geçen şirketin sorumlu müdürünün ise kimya mühendisi sanık ... olduğu,
Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Ostim'deki adresinde azot gazı, karbondioksit gazı ve oksijen gazı dolumu, firmaya bağlı bir kuruluş konumundaki Asgazsan Asetilen Gazları Sanayi ve Tic. Ltd. şirketinde ise üretim ve dolumu yapılan asetilen ve argon karışımları gazının tüplü satışının yapıldığı,
Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin satışını yaptığı oksijen gazını, bayisi olduğu ... adresli Messer Aligaz Sanayi Gazları A.Ş.'den temin ettiği, asetilen gazı tüplerini kısmen ... adresli Bursan-... Sanayi İşletmeleri A.Ş.'den satın aldığı, üretici firmanın Taşınabilir Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeliği kapsamında belgelendirmesinin olduğu, tüplerde kullanılan valfleri Özsoy Pres Döküm Valf Sanayi ve Ticaret Ltd Şti.’den, vanaları ise Asil Pres Döküm ve Metal Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.'den temin ettiği, patlama olaylarından sonra Ersoy Gaz A.Ş.’de farklı zamanlarda, üretim tarihi 1968, 1972, 1997 olan birden çok tüp ile ilgili yapılan testler sonucu, söz konusu tüplerin kullanıma uygun bulunmaması nedeniyle imha edildiği, yine ... Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü tarafından olaydan sonra Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye 17.05.2011 tarihinde, olay yerinde bulunan dolumu ve depozitoları firmaya ait olduğu yetkililerince kabul ve beyan edilen oksijen, asetilen, LPG ve karışım tüpleri ile ilgili periyodik muayene, deney ve bakım raporlarının verilmemesi sebebiyle idari para cezası uygulandığı,
Patlama olaylarının gerçekleştiği şirket çalışanlarınca olaydan bir gün önce oksijen tüpü talebinde bulunulması üzerine Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından birinci patlamanın gerçekleştiği Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti.’ye 02.02.2011 tarihinde saat 13.49 da düzenlenen ve fiili sevk tarihi de aynı olan sevk irsaliyesi ile 6,4 m3 oksijen gazı ve 127,2 m3 12'li oksijen manifoldu, ikinci patlamanın gerçekleştiği Metsan Otomotiv Yedek Parça Ltd. Şti.’ye 02.02.2011 tarihinde saat 14.43 te düzenlenen ve fiili sevk tarihi de aynı olan sevk irsaliyesi ile 6,4 m3 oksijen gazı ve 100,8 m3 9 lu oksijen manifoldu tüplerinin teslim edildiği, yine aynı gün dava dışı Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti.’ye de saat 13.36'da düzenlenen ve fiili sevk tarihi de aynı olan sevk irsaliyesi ile manifolt oksijen tüpü verildiği, adı geçen dava dışı şirket çalışanlarının Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den aldıkları tüpleri patlama olaylarından sonra 06.02.2011 tarihinde devreye soktukları sırasında oksijen tüplerinin propan kapatılmasına rağmen yanmaya devam etmesi nedeniyle problem yaşandığını gördüklerini bildirmeleri üzerine Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. çalışanları tarafından yanlışlıkla içerisinde karışım gazı olan tüp gönderildiği söylenerek tüplerin geri alındığı, bu tüplerin dosya içeriğine göre olay sonrasında temin edilemediği ve akıbetlerinin bilinmediği,
Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de 05.08.2010 tarihinden itibaren servis şoförü olarak çalışan, patlamaların meydana geldiği şirketlere patlamalara neden olan tüplerin teslimatını yapan ve hakkında görevi kötüye kullanma ve yalan tanıklık suçlarından beraat kararı verilen ... soruşturma aşamasında 04.04.2011 tarihinde alınan beyanında, öncesinde korktuğu için bazı hususları söylemediğini, Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de bir yıl önce 12'lik grup olan oksijen tüplerinin müşterilerden boşaldıkça alınıp yerlerine 9'luk oksijen tüpü grubu verildiğini, sanık ...'un talimatı ile Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.'de şoför olarak çalışan ve hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçundan beraat kararı verilen ...'in bu boş oksijen tüplerine ...'da sıkıştırılmış doğal gaz yani CNG doldurttuğunu, olaya konu patlamalardan bir gün önce dava dışı Fimak ve patlamaların gerçekleştiği şirketlerin oksijen tüpü talebinde bulunduğunu, Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de rampa amiri olan sanık ...'nin kendisinden bu grupları götürmesini istediğini, kendisinin de o tüp grubuna oksijen doldurulup bu tüplerin CNG olarak satılan gruplar olduğunu söylemesi üzerine sanık ...'nin, ellerinde başka tüp kalmadığını söylediğini, bu grupların CNG doldurulmuş olarak bazı özel müşterilere satıldığını, kendisinin de olaya konu her üç şirkete bu tüplerden götürdüğünü, patlamanın olduğu günün akşamında Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.'de alışılmışın dışında bir çalışma olduğunu, testi olmayan tüplerin hepsinin test edildiğini, dava dışı Fimak şirketinden yanlış tüp gönderildiği gerekçesi ile geri alınan tüplerin sanık ... tarafından şirket yetkililerinin talimatı ile Sincan'da boş bir arazide vanaları açılarak boşaltıldığını ve bir süre bekletildiğini, daha sonra bu tüp gruplarının tek tüpler hâlinde Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A,Ş.'ye getirildiğini, zımpara makinesi ile boyaları kazınarak içinin Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de tüp test elemanı olarak çalışan sanık ... tarafından yıkanılıp kurutulduğunu, ancak iş yerini saran CNG kokusunun gitmediğini, daha sonra da bu tüplerin Sincan'daki fabrikaya götürüldüğünü, bu tüplerin bazılarının boyanılarak içlerine karışım gazı doldurulduğunu, patlamalardan öncesine kadar bu iş yerinde eski tüpler kullanıldığını, ancak sonrasında bu tüplerin boş bir kamyona yüklenilerek hurdaya gönderildiğini, iş yerine kamyonlar ile yurt dışından kullanılmış hurda tüp geldiğini, patlamadan sonra tüplerin yenilendiğini ifade etmesi üzerine, aynı gün Cumhuriyet savcılığı eşliğinde ODTÜ Kimya Fakültesi Öğretim Üyelerinden oluşan 3 kişilik heyet ve teknik bilirkişiler nezaretinde Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Sincan'da bulunan yan kuruluşu Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. Şirketi’ne ...'in yer göstermesi neticesinde yapılan incelemede; adı geçen şirket binasının alt katındaki depoda ele geçirilen, üzerinde oksijen yazan ve bu nedenle de mavi renkli olan tüplerin dış kısımlarının griye boyanarak deponun arka kısmında istiflendiği, toplam 96 adet tüpün yapılan kontrollerinde tüplerde doğal gaz için kullanılan koku verici benzer madde kokusunun bulunduğu, tüplerin taban kısımlarında altta kalan mavi rengin göründüğü, dış kısımlarının ise griye boyandığının tespit edildiği,
Yapılan tespitler akabinde bu tüpler üzerinde Başkent Gaz yetkilileri tarafından gaz ölçme cihazı ile yapılan kontrolde, tüplerde metan gazı tespit birimi olarak doğal gaz oranlarının tespit edildiği; bu tüpler ile olaydan sonra Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den numune amaçlı alınan tüpler, olay yerlerinden toplanan patlamış ve patlamamış tüpler ve aynı tarihte ve aynı partide Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin tüp satışı yaptığı bazı şirketlerden numune amaçlı alınan tüpler üzerinde inceleme ve analizler yapıldığı, alınan gaz örneklerinin analiz işlemleri sonucu bu tüplerle ilgili olarak ODTÜ Kimya Fakültesi Öğretim Üyeleri tarafından düzenlenen 10.05.2011 tarihli raporda; ... Sanayi Odası tarafından yapılan analizler sonucunda olağan dışı bir bulguya rastlanılmamakla birlikte, firmadan temin edilen kokulandırıcının kızıl ötesi spekturumu ile 41 ve 43 numaralı tüplerden alınan örneklerin spekturumların aynı ve 2863 ve 2948 cm dalga sayılarında piklerin olmasının, söz konusu tüplerde doğal gaz kokulandırma amacıyla kullanılan merkaptan bileşiklerinin olabileceğini gösterdiği, bunun da oksijen tüplerinde olması gereken bir durum olmadığı, manifold bağlantılı oksijen tüplerinde metan gibi yanıcı hidrokarbon gazlarının varlığına rastlanmayıp, yangına maruz kalmış, içerisinden gazın tamamı boşalmış, bağlantı kısmı atmosfere açık ve iki ay açık alanda beklemiş tüplerden doğal gaz ve LPG gibi yanıcı hafif gazların kalıntılarına rastlanmamasının beklenen bir durum olduğu, manifold bağlantılı oksijen tüplerinden alınan örneklerde normal koşullarda doğal gaz kokulandırmak amacıyla kullanılan türde kükürtlü bileşiklerin varlığına dair kuvvetli bulgu olduğu, bu maddelerin oksijen tüplerinde bulunması beklenen bir durum olmadığı, ayrıca Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den alınan oksijen tüplerinin dolumlarında doğal gaz karışımı olacağı ve riskli olacağı düşünülerek numune alımından vazgeçildiği tespitlerine yer verildiği,
Soruşturma aşamasında yangın eğitim uzmanı tarafından düzenen rapora göre, her iki patlamada da oksijen ve asetilen tüplerinin patlama özelliklerinden dolayı delinme, parçalara ayrılma gibi unsurların birbirlerine benzerlik gösterdikleri, bunun da tüp içindeki önceden kalan bir miktar oksijenin aynı tüpe doğal gaz ikmali sonunda tüp içinde reaksiyona girerek tüpün kullanımı için vanasının açılması ile infilak limitine ulaşması ve beraberinde olan grup hâlindeki diğer tüpleri de tetikleyerek yüksek derecede alev topu şeklinde oluşan yangının dışarı doğru savrulmasına ve ortamda bulunan malzemeleri de alarak etrafa saçmasına neden olduğu görüşüne yer verildiği,
Dosya içeriğine göre, satıcı Emda İnş. San. ve Maden Tic. Ltd. Şti. ile alıcı Asgazsan Asetilen Gazları San. Tic. Ltd. Şti. arasında düzenlenen ve sanık ...'un talimatı ile Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. Şirketi'nin sorumlu müdürü olan sanık ... tarafından imzalanan 'Müşterinin getireceği CNG tüplerine CNG doldurulması' başlıklı sözleşme ile; alıcı Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. Şirketi'nin aldığı gazı ısınma ve ocak gazı olarak kullanacağı, aldığı gazın satışını yapmayacağı, tüplerin satıcı firmanın istasyonu içerisinde doldurularak müşteriye teslim edileceği, müşterinin getirdiği tüplerin TSE standartlarına uygun olduğu ve gerekli periyodik bakımını yapacağını taahhüt ettiği, sözleşme kapsamında Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. Şirketi’nin satıcı Emda İnş. San. ve Maden Tic. Ltd. Şti.’den 04.01.2011 tarihinde A-200077 sıra no'lu fatura ile 712,04 TL’ye 603,42 m3, 200078 sıra no'lu fatura ile de 1603,29 TL’ye 1.358.72 m3 CNG doğal gaz satın aldığı,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun 15.02.2012 tarihli yazısı ve dosya içeriğindeki mevcut belgelere göre; Asgazsan Asetilen Gazları Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’nin, İstasyon Mahallesi Çatalkara Sokak No:36 Sincan/... adresinde kurulacak olan tesis için 13.12.2010 tarihinde kuruma CNG lisansı başvurusunda bulunduğu, olaydan sonra 17.02.2011 tarihinde CNG satış, iletim ve dağıtım lisansı verilmesinin uygun bulunduğu, ancak bu şirketin lisans alma yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle lisans başvurularının reddedildiği, gerek Asgazsan Asetilen Gazları Sanayi Ticaret Ltd. Şti. gerekse Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin CNG satış, iletim ve dağıtım lisanslarının bulunmadığı, ancak Asgazsan Asetilen Gazları San. Tic. Ltd. Şti.’nin CNG temin ettiği ve 2003 tarihi itibarıyla 30 yıl süreyle CNG satış lisansı verilen Emda İnşaat Sanayi ve Maden Ltd. Şti.'nin sahip olduğu CNG iletim ve dağıtım lisansı kapsamında lisans sahibi olmayan Asgazsan Asetilen Gazları San. Tic. Ltd. Şti.’ne sadece tüketmek amacı ile CNG satışı yapabileceği, lisans sahibi olmayan şirketlerin tüketici sıfatıyla herhangi bir tedarikçiden temin ettikleri doğal gazın satışını yapmalarının yasak olduğu,
Olay sonrası Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de bilirkişiler tarafından yapılan incelemelere göre; kamyonetlere basınçlı gaz tüplerinin yüklenmesi ve taşınması sırasında TSE standartları ile İSG kurallarına uyulmadığı, tüplerin koruma kapaklarının olmadığı, oksijen ve asetilen tüpleri kucak kucağa durumda olup tüp altlarının paslandığı ve koruma taban çemberlerinin olmadığı, basınçlı gaz tüplerinin ana vanalarının takılması ve sıkılması işlemlerinin test istasyonlarının amacına uymadığı; Asgazsan Asetilen Gazları San. Tic. Ltd. Şti.’deki incelemelere göre ise; tüplerin periyodik muayene, bakım yöntemleri ve kabul kriterleri standartlarına uygun çalışılmadığı, ortam sıcaklığının doluma uygun olmadığı gibi bir takım aykırılıkların tespit edildiği, yine patlamaların gerçekleştiği olay yerindeki incelemelere göre, civarda ele geçirilen bir kısım patlamamış oksijen tüplerinin başlıklarında görülen kamçı vanalı bağlantının oksijen tüpünün manifoltlu tüp grubuna ait olduğunu gösterdiği,
Konusunda uzman bilirkişi heyetlerinin olaya ilişkin tespitlerine göre; içerisine CNG doldurulmuş olan tüplerin, CNG'den tamamen temizlenmesinin oldukça zor olduğu, içerisinde %95 oranında metan gazı bulunduran doğal gazın bu tür tüplerde boşaldığı sanıldığı anda dahi atmosfer basıncına eşit değerde 600 litreye yakın gaz kaldığı, bunun oksijen ile basınç altında birlikteliğinde ise özgül ağırlıklarının farklılığı sebebiyle metan gazının kabın üst tarafında toplanıp basıncın da etkisi ile sürtünme hâlinde parlayıp patlamasının öngörülen bir durum olduğu; Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti.’nde yaşanan ilk patlama görüntüleri ile ilgili bilirkişi tespitlerine göre, patlamadan bir gün önce Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den alınan 12'li manifoltlu oksijen tüplerinin olay günü CNC tezgâhlarına bağlantıları yapılırken, CNC tezgahının hortumuna takılı regülatör vanasının 12'li manifoltlu oksijen tüpüne bağlantı süresinin (0-25 saniye aralığı) bitmesiyle patlamanın gerçekleştiği, CNC tezgâhında oksijen regülatörünün vanasının açılmasıyla, beklenen oksijen yerine, patlamaya hazır doğal gaz-oksijen karışımının regülatördeki sürtünme sonucu çok kısa bir süre içinde patladığı, bu patlamanın gerek LPG, gerekse oksijen gazlarının regülatör ve şaloma girişlerinde geri tepme emniyet ventilleri olsa bile önlenmesinin mümkün olmadığı, doğal gaz-oksijen karışımı patlama limitlerinin aralığında olması nedeniyle kıvılcım veya sürtünme ile patlayacağı, olay sonrası ele geçirilen 96 adet tüpteki doğal gazı kokulandırmada kullanılan tersiyer butil merkaptan kokusunun bilirkişiler tarafından tüp ağızları koklanarak kolayca anlaşıldığı, yine bilirkişilerin teknik tespitlerine göre; Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin doğal gaz dolum ve dağıtım lisansı bulunmadığı hâlde elindeki 156 adet oksijen tüpüne doğal gaz doldurtup, dosya içeriğinde örneği mevcut olan 11.01.2011 tarihli ve 055077 sıra numaralı fatura ile 100 adet metan gazı için manifolt valfi alındığına göre, 56 adet oksijen tüpünün yanıcı gaza uygun vanasının değiştirilmediği, patlamanın olduğu her iki şirkete gönderilen her manifoltta 2 adet kullanılmak üzere toplam 26 adet valfin yeterli olduğu, her ne kadar dava dışı Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti.’ye yanlışlıkla karışım gazı gönderildiği iddia edilmiş ise de, karışım gazı tüplerinin vana sistemlerinin oksijenden farklı olduğu beyanlarda belirtilmesine rağmen Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti. çalışanları tarafından bu tüplerin mevcut oksijen regülatörlerine aparatsız bağlanabildiği buna göre vana sistemlerinin oksijen tüplerinin tamamında değiştirilmediği, zira uyumsuz aparatlar ile bağlantı yapılabilmesi için araya ek aparatın konulması gerektiği, adı geçen iş yerlerinde ise böyle bir aparatın kullanılmadığı, karışım gaz tüpleri ile oksijen gazı tüplerinin vana sistemlerinin farklı olduğu, oksijen tüpü diye gönderilen tüpü normal oksijen hortumuna bağlamalarının da oksijen vana sistemine sahip tüpte, yabancı bir gaz bulunduğunu gösterdiği, karışım gazının kokusuz olması sebebiyle bu firmaya gönderilen oksijen manifoldlu tüp grubunun da daha önce CNG doldurulan tüp grubundan olduğu, dolayısıyla CNG dolu mavi renkli oksijen tüplerine talep yoğunluğundan veya tüp sayısının azlığından dolayı oksijen gazı doldurularak müşterilere gönderildiği, ele geçirilen 96 adet tüp dışındaki diğer tüplerin de beyanlar ile sabit olduğu üzere renklerinin değiştirilmesi suretiyle bir kısmının kullanılmaya devam edildiği,
Yine bilirkişilerin teknik tespitlerine göre; patlama sonrası parçalanan tüplerde doğal gaza ve artığına rastlanmaması normal olup hem patlama ve yanma sonrası, hem de tüplerin açık havada bekletilmesi ve havadan hafif olması nedeniyle doğal gazın ortamda mevcut olmasının söz konusu olamayacağı, ancak tüplerin, doğal gazın kokulandırılması amacıyla kullanılan merkaptan kükürt bileşiklerini içerdiğinin analizler sonucu ortaya çıktığı, ayrıca otomatik dolum sırasında tüplerin içinde doğal gaz kalıntısı olsa dahi türbülanslı gaz akışı sonucunda iyi bir karışımın oluşması nedeniyle az miktarda olan kalıntı doğal gazın oksijen ile patlayıcı karışım oluşturmayabileceği, ancak; sonrasında, tüplerin yer değiştirmesi sırasında tüp içerisinde, patlayıcı karışım sınırlarına ulaşabileceği, ayrıca firmalara gönderilen tüp manifoltlarında oksijen gazına uygun vana ve regülatör aksamı bulunmakta olup regülatör içerisinde kalacak oksijenin dahi doğal gaz ile patlamasının mümkün olabileceği, Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin doğal gaz doldurttuğu oksijen tüplerinin bir bölümüne sonrasında oksijen doldurtarak irsaliye numaraları art arda olan sevk irsaliyeleri ile olaya konu firmalara satışını yaptığı, bu firmalara verilen 12'li ve 9'lu gruplarda bulunan doğal gaz ve oksijen karışımı %5-15 arasındaki bir patlama aralığında olup patlamaların gerçekleştiği iş yerlerinde regülatör vanasının açılmasıyla vanadaki sürtünmeden dolayı patlama meydana geldiği; Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti.’ye gönderilen tüplerin içerisindeki doğal gaz-oksijen karışımının patlama sınırları dışındaki bir oranda olması ve reaksiyon sınırına gelmemiş olması sebebiyle patlamanın meydana gelmediği, ayrıca tüm dosya kapsamına göre her ne kadar adı geçen şirkete yanlışlıkla karışım gazı gönderildiği iddia edilmiş ise de, karışım gazının yanıcı olmayıp kokusuz olması ve şirket çalışanlarının tüpten rahatsız edici bir koku geldiği yönündeki beyanları da göz önüne alındığında, gönderilen oksijen tüpünün de içerisinden CNG boşaltılıp yerine oksijen doldurulan tüp grubundan olduğu, aynı sevkiyatta ve aynı gün Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti.’ye verilen tüplerde patlama olmamışsa da, oksijen diye şalomadan çıkan gazın yanmasının, oksijen-doğal gaz karışımının patlama sınırları dışında kaldığını veya yanlışlıkla tamamen oksijen diye doğal gaz tüpünün gönderildiğini gösterdiği; ayrıca Emda İnş. San. ve Maden Tic. Ltd. Şti. ile imzalanan sözleşme gereği mavi renkli olmaları sebebiyle oksijen tüpü olduğu anlaşılan tüplere CNG doldurulmasının da sözleşmeye açıkça aykırı olduğu, içine yanıcı gaz doldurulan tüplerin renkleri dahi değiştirilmeden normal oksijen tüpleri ile karıştırılabilecek bir ortamda bulundurulduğu,
Patlamaların meydana geldiği iş yerlerinin iş güvenliği yönünden yapılan incelenmesine göre; her ne kadar bu iş yerlerinde farklı gazları içeren tüp gruplarının bulundukları konum, aralarındaki mesafe, korunma ve güvenlik koşulları, boş ve dolu tüplerin depolanma usulleri ile ilgili eksiklikler bulunmakta, tüp demetlerinin patlamalara karşı dayanıklı ve emniyetli bir yerde depolanmadığı, iş yerlerinde iş güvenliğine aykırılıklar bulunduğu tespit edilmiş ise de, patlamaların meydana geldiği her iki firmada da olay tarihinden önce en son 2007 yılında Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan teftişlerde, oksijen tüplerinin bulundurulma şekli ve konumu ile ilgili bir eleştiriye yer verilmediği gibi olaylardan sonra çevreye yayılan gaz tüplerinin incelenmesinde, bazı tüplerin 5 yılda bir yapılması gereken periyodik basınç testlerinin yapılmadığı, tüpler üzerinde koruma kapaklarının bulunmadığı, kaynak işlemlerinde kullanılan tüplerde ve şalomada güvenlik amaçlı olması gereken geri tepme ventillerinin olup olmadığının tespit edilemediği, ayrıca Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin yanıcı gaz dolum ve dağıtım lisansı olmadığı için olayın gerçekleştiği her iki firmanın da herhangi bir karışıklık olabileceğini beklemelerinin söz konusu olamayacağı; bilirkişiler tarafından incelenen kamera kayıtlarına göre de, Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti.’ye teslim edilen tüplere herhangi bir harici müdahale yapılmayıp kullanım için tekniğine uygun olarak bağlantı yapıldığı, her iki firma yönünden manifoldlu oksijen tüp demetinin, yani iş yerlerine giden 9'lu veya 12'li tüp grubunun iş yerinin içinde bulundurulmayacağı yönünde bir yasaklamanın mevzuat ve TSE standartlarında bulunmadığı, oksijen tüplerinde meydana gelen böyle bir patlamanın gazı kullanan yönünden öngörülmesinin mümkün olmadığı, nitekim oksijen gazı tüpünün rengi mavi olup her üç iş yerine de olaydan bir gün önce gönderilen tüplerin renklerinin de mavi olduğu, oysa ki yanıcı gaz içeren tüplerin renklerinin kırmızı olması gerektiği, olay sonrası patlamanın olduğu her iki iş yerinde çalışan ve yaralı olarak kurtulan mağdur işçilerin, olay anında ve öncesinde gaz kokusu duyduklarına dair bir beyanlarının bulunmadığı, ayrıca her iki iş yerinde de faal durumda gaz alarm cihazının bulunduğu, Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.'de olay sonrası yapılan incelemelere göre de, gaz tüpleri eski görünümlü ve yıpranmış olup patlamalardan sonra dahi mevzuata aykırı ve tehlikeli şekilde gaz dolum ve dağıtımı yapıldığı, tüplerin taşınmasında ve vana sıkma işlemlerinde gerekli iş güvenliği kurallarına uyulmadığı, hidrolik makina imalatı yapan Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şirketi ile yedek parça imalatı yapan Metsan Otomotiv Yedek Parça Ltd. Şti.’ye rutin imalatları sırasında kullanılan iş ekipmanlarının, tezgahların, tüplerin konumları ile bunları kullanan işçilerin pozisyonlarını belirlemeyebilmeleri mümkün olsa da, olay sırasında tüplerin hatalı bağlanmaması, patlamanın kesme ve kaynak işlemi gibi kullanımları sırasında meydana gelmemesi, ortamda gaz sızıntısı olmaması ve tüplerin devreye alınırken patlaması nedeniyle, tüplerin üzerinde alev tutucu ve emniyet ventili takılı olsa dahi bunların fonksiyonel olmayacakları, patlamaların şiddetine ve sonuçlarına göre her iki iş yerinde de tüm iş güvenliği önlemleri eksiksiz alınsa dahi önlenemez nitelikteki patlamanın meydana geleceği,
Sanıkların kusur durumlarına ilişkin olarak; Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş.'nin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olan sanık ...'un, şirket personelini ve imkanlarını gerekli CNG lisansının çıkmasını beklemeden doğal gaz dolumu, taşınması ve satışı ile ilgili organizasyona sevk edip yönlendirmesi, olayın başlangıç aşamasından itibaren yeterli tedbirleri almaması ve ayıplı tüp satışında bütün aşamalarda bizzat teknik müdahale ve talimatları yer alması nedeniyle asli kusurlu; Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş.’de sorumlu satış müdürü olarak patlamanın meydana geldiği iş yerlerine dağıtım ve satışı gerçekleştiren, şirkette satış pazarlama sorumlusu olarak ihalelerin tümünü takip eden, 28.06.2010 tarihli vekaletname ile de, sanık ... tarafından diğer sanıklar ... ve ... ile birlikte 31.12.2011 tarihine kadar vekil tayin edilen sanık ...'ın tali kusurlu; Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş.'de müşterilerden gelen talep üzerine üretim sahasındaki boş ve dolu tüplerin gaz dolum ünitesi ile sevkiyatı arasında köprü vazifesi gören, tüpleri dolum ünitesine gönderip patlamaların meydana geldiği iş yerlerine sevkiyatı gerçekleştiren, rampa sorumlusu olarak müşterilerden gelen boş tüplerin doluma müsait olup olmadığını kontrol edip iş yerinde tüp dolumu ile görevli olarak çalışanlara emir ve talimat verme yetkisi bulunduğu anlaşılan sanık ...'nin tali kusurlu; Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş.’nin Ostim'de bulunan oksijen ve diğer gazların dolum tesislerinden sorumlu müdür, aynı zamanda üretim sorumlusu ve satış danışmanı olan kimya mühendisi ... ile Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş’nin yan kuruluşu olan ve Sincan’da bulunan Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. ünvanlı şirketin sorumlu genel müdürü olan ayrıca sanık ...'un talimatı ile CNG alımı konusunda Emda İnş. San. ve Maden Tic. Ltd. Şti. ile yapılan sözleşmede Asgazsan Asetilen Gazları Ltd. Şirketini temsilen yetkili sıfatı ile imzası bulunan kimya mühendisi sanık ...’in, Emda İnş. San. ve Maden Tic. Ltd. Şti. ile yapılan anlaşma sonrası 04.01.2011 tarihinde CNG doldurtularak iş yerlerine getirilen tüplerin boşaltılması akabinde içlerine oksijen doldurularak ayıplı hâle getirilmesi ve satışa arz edilmesi aşamalarından haberdar olmamalarının mümkün olmaması, adı geçen sanıkların kimya mühendisi olmaları sebebiyle gazların karıştırılması sonucu tehlikeli karışım elde edileceğini ön görüp kontrol ve denetim mekanizması sağlamayıp tehlikeli durumu öngörüp gerekli tedbirleri almamaları nedeniyle kusurlu oldukları; yine Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş.’de uzun süredir tüp test elemanı olarak sanık ...'un kontrolünde tüplerin testini yapan, dosya kapsamına göre olay sonrası CNG kokusu gelen tüplerin sanık ...'un talimatı ile su ile yıkanarak kokusunun giderilmeye çalışıldığı aşamada bizzat yer alan sanık ... ile Ersoy Gaz San. ve Tic. A.Ş.’de uzun süredir tüp dolum görevlisi olarak gaz dolumunu yapan, olaydan sonra doğal gaz kokusu gelen tüplerin tüp test elemanı tarafından su ile yıkandığından haberdar olan ve bu tüplere sanık ...'un talimatı ile karışım gazı dolduran ayrıca olay sonrası dava dışı Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti.’den problemli tüpleri almaya sanık ... ile birlikte giden ...’ın, patlamaya neden olan tüplerin kontrol ve işlemlerinden geçerek sevkiyata hazır hâle getirmeleri, uzun süredir aynı iş kolunda çalışmaları sebebiyle yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmaları nedeniyle CNG doldurulmuş olan bir tüpe oksijen doldurulması hâlinde meydana gelebilecek tehlikeyi öngörebilecek konumda bulunduklarından tali kusurlu olduklarının belirlendiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından; 'suçların içtimaı ve hukuki anlamda hareket tekliği' kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
Türk Ceza Kanunu'nun hazırlanmasında esas alınan kural 'gerçek içtima' olup, bu ilke uyarınca 'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza' söz konusudur. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Raporunda; 'Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, 'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır' şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.' denilmektedir. Anılan kuralın istisnaları, Türk Ceza Kanununun birinci kitabının 'Ceza Sorumluluğunun Esasları' başlıklı ikinci kısmının, 'Suçların İçtimaı' başlığını taşıyan beşinci bölümünde bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima maddelerinde düzenlenmiştir.
Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki manada hareketin tek olması ile anlatılmak istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabul edilmesidir. Tipik hareket tekliği (normatif teklik) ve doğal hareket tekliği durumlarında doğal anlamda birden fazla hareket bulunmasına karşın hukuki anlamda tek hareket bulunmaktadır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, Seçkin Yayınevi, ..., 2020, .... 513-154; Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, Adalet Yayınevi, ..., 2016, .... 661-662).
Tipik hareket tekliği, bir suçun kanuni tanımında birden fazla hareketin tek hareket olarak birbiriyle bağlanmış olmasını ifade etmekte olup çok hareketli suçlar, bileşik suçlar, kesintisiz (mütemadi) suçlar ve seçimlik hareketli suçlar bu durumun klasik örneklerini oluşturmaktadır. Tipik hareket tekliği kapsamına giren hususlardan birisi, suç tipinin gerçekleştirilmesi bakımından tek hareket yeterli olmasına rağmen somut olayda bunun için aynı nitelikteki çok sayıda hareketin, yani tekrarlayan hareketlerin yapılmasıdır. Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk vurmak suretiyle yaralaması durumunda, failin birden fazla hareketi olmasına rağmen kastı bir kişiyi yaralamaya yönelik olduğundan ortada tek fiil ve neticesi ile birlikte tek suç vardır. Aynı şekilde eve giren hırsızın, evdeki birden çok eşyayı teker teker alıp dışarıdaki aracına taşıması hâlinde de tüm bu hareketler hukuki bakımdan tek fiil olarak kabul edilecek ve fail tek suçtan cezalandırılacaktır (Koca-Üzülmez, .... 514-516; Akbulut, .... 667).
Doğal hareket tekliğinde ise doğal anlamda birden çok hareketin hukuki anlamda tek hareket olarak kabul edilmesi görüşü hâkimdir. Bu anlamda Alman Federal Yüksek Mahkemesi içtihatlara dayanarak doğal hareket tekliği kavramını; 'Bir olayın dışarıdan bakıldığında ayrılabilir parçalarının çokluğuna rağmen, şayet çeşitli hareketler tek iradi karara dayanıyorsa, zaman ve yer bakımından tarafsız bir gözlemcinin gözüyle bu hareketler tek olarak nitelendirilebilecek kadar birbirleriyle dar bir bağlantı içinde bulunuyorsa, bunlar tek hareketi oluştururlar' şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımdan hareketle doğal hareketin tekliği için; birlik arz eden bir irade, aynı türdeki davranış şekli, bu hareketler arasında zaman ve mekan yönünden sıkı bir ilişki ve bunların objektif olarak ve harici bir gözlemci tarafından birbirine bağlı tek hareket olarak görülmesi gerekmektedir (Koca-Üzülmez, .... 517).
Bu aşamada taksir, bilinçli taksir ve unsurları üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde 'kanunda tanımlanmış haksızlık' olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlâl edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Arapça 'kusur' kökünden türetilmiş olan taksir; kısaltma, bir işi eksik yapma, bir şeyi yapabilirken çekinip yapmama, kusur etme, kabahat ve günah anlamlarına gelmektedir (Kayıhan İçel, Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk, Cezaevi Matbaası, ... 1967, .... 22). Hukuki anlamda ise; neticenin fail tarafından öngörülebilir olduğu halde öngörülmemesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, öngörüldüğü hâlde istenmemesi biçiminde de gerçekleşebileceği ifade edilmektedir (... Emin Artuk-Ahmet Gökcen-Ahmet Caner Yenidünya, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Adalet Yayınevi, ... 2014, 2. Baskı, c. 1, .... 590).
Öğreti ve yargısal kararlarda da; 'failin suç tipindeki neticeye yönelik kast içerisinde olmadan, fakat zorunlu olduğu özeni gösterdiği takdirde neticenin meydana gelmesi mümkün bulunmayan hallerde, tespit edilmiş suç tipini hukuka aykırı olarak ihlal etmesi; bir kimsenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle, istemediği ve fakat öngörülebilir bir neticeyi gerçekleştirmesi' biçiminde tanımlanmıştır (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, ... 1992, c. 2, .... 336; Turan Tufan Yüce, Türk Ceza Hukuku Temel Kavramları, Turhan Kitapevi, ... 1984, .... 59; Faruk Erem, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Seçkin Yayınevi, ... 1993, c. 1, .... 508; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, ... 2015, 8. Baskı, .... 172-173; ... Emin Artuk-Ahmet Gökcen-Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, ... 2015, 9. Baskı, .... 325; Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, ... 2015, 4. Baskı, .... 254; Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, ... 2015, 18. Baskı, .... 251).
Suçun manevi unsurlarından olan kast gibi taksirde de birlikte yaşamanın getirdiği kurallara uyulmaması söz konusudur. Toplumsal hayatta belli faaliyetlerde bulunan kişilerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar birlikte yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlâl edilmesi sonucu belirir. Taksirli suçta fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için ceza yaptırımı ile karşılaşır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle sebep olmaktan kaynaklanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda aranması gereken hususlar;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradi olması,
3- Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
Şeklinde kabul edilmektedir.
Taksirli suçlarda, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Suçun kanun tanımında yer alan maddi unsurlardan biri de 'Neticedir.' Klasik suç teorisinde netice, hareket ve nedensellik bağı ile birlikte fiilin alt unsurlarının biri olarak kabul edilmektedir. Bu teoriye göre, suçun kanuni tanımında neticeye yer verilmese bile, her suçta mutlaka bir netice vardır. Ancak bu netice bazen hareketten ayrı bazen ise harekete bitişiktir. (Şekli Suç, Neticesi Harekete Bitişik Suç) Bu görüş haksızlık alanında yalnızca fiilin sebebiyet verdiği neticeyi değerlendirmektedir. Oysa günümüz Ceza Hukuku anlayışında, neticenin fiilin bir alt unsuru değil, fiilden ayrı olarak, suçun kanuni tanımında yer alan bağımsız bir unsurunu oluşturduğu kabul edilmektedir (Özgenç Türk Ceza Hukuku 5. Baskı, .... 165: Artuk/Gökçen/Yeni Dünya, Genel Hükümler, 7. Baskı, ....247, Atfen Koca/Üzülmez Ceza Hukuku Genel Hükümler 14. Baskı, ....128).
Bugün artık, klasik suç teorisinde hakim olan 'Neticesiz suç yoktur' anlayışı terk edilmiştir. Çağdaş Ceza Hukukunda, neticenin ifade ettiği haksızlık üzerine kurulu suç teorisi yerine, hareketin ifade ettiği haksızlığa dayalı bir suç teorisi geliştirilmiştir (Koca/Üzülmez Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler 14. Baskı, ....128-129).
Netice, hareketin dış dünyada meydana getirdiği değişikliktir. Ancak gerçekleştirilen fiilin dış dünyada meydana getirdiği her değişiklik değil, sadece suçun kanuni tarifinde unsur olarak yer alan değişiklik neticeyi ifade etmektedir (Nazarı ve Tatbiki Ceza Hukuku Dönmezer/Erman, 1. Cilt, 14. Baskı, ....515).
Eğer bir suçun kanuni tarifinde unsur olarak neticeye yer verilmişse, suçun tamamlanabilmesi için bu neticenin gerçekleşmesi gerekir. Buna karşılık, suçun kanuni tarifinde neticeye unsur olarak ayrıca yer verilmemiş ise fiilin gerçekleştirilmesiyle suç da tamamlanmış olur. Suçun kanuni tarifinde neticenin bulunup bulunmamasına göre suçları 'sırf hareket suçları' ve 'neticeli suçlar' olarak ikili bir ayrıma tabi tutmak mümkündür (Koca/Üzülmez Age ....129).
Taksirli suçun tipiklik unsurları konusunda öğretide farklı görüşler ileri sürülmüştür. Yabancı müelliflerden KÜHL ve WESSELS/BEULKE'ye göre taksirin, neticeye sebebiyet verme, özen yükümlülüğüne aykırılık ve neticenin objektif isnat edilebilirliği olmak üzere üç unsuru bulunmaktadır (Koca/Üzülmez ....199).
Türk doktirinde ve uygulamasında ise taksirli suçun unsurları olarak; fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması, hareketin iradi olması, neticenin iradi olmaması, hareket ile netice arasında nedensellik bağının bulunması, neticenin öngörülebilir olması ve dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıktan bahsedilmektedir (Artuk/Gökçen, Yeni Dünya, Genel Hükümler 7. Baskı, ....).
Özen yükümlülüğüne aykırılık mutlaka belli bir hukuki değeri ihlal eden hareket oluşturur. Gerek taksirle işlenen sırf hareket suçlarında, gerek neticeli suçlarda tipikliğin gerçekleşmesi özene aykırılığın sonucu olmalıdır. Özene aykırı davranış ile netice arasında bir sebep sonuç ilişkisi bulunmalı ve neticenin özene aykırı davranışa objektif isnadiyeti söz konusu olmalıdır. Taksirli suçlarda teşebbüs söz konusu olmadığı için taksirli bir suçun işlenmesi mutlaka tüm tipiklik unsurlarının gerçekleşmesini gerektirir. Bu itibarla taksirle işlenen neticeli suçlarda netice ve nedensellik bağı gerçekleşmelidir.
TCK'nın 22. maddesinin 2. fıkrasında taksirin cezalandırılabilmesi için tipik hareket olan objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranışın yanı sıra buna bağlı olarak ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi de aranmıştır. Taksirli suçlarda netice gerçekleşmedikçe, taksirli bir haksızlıktan söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Öğretide taksirli suçlarda neticenin haksızlığa ait bir unsur mu, yoksa haksızlığın dışında bir konu mu olduğu tartışmalıdır. Kimi yazarlar şahsi haksızlık teorisini yalnızca hareket üzerine oturtmakta ve neticenin meydana gelmesinde haksızlık alanından çıkartmaktadırlar. Bu yazarlara göre taksirli suçların haksızlığı yalnızca özene aykırı davranışın varlığı ve hukuka uygunluk nedeni yokluğu ile oluşur. Hukuksal değeri ihlal eden netice normun konusuna ve dolayısıyla tipikliğe ait değildir. Netice, bir objektif cezalandırabilme koşulu olarak kabul edilmelidir (Armin Kaufmann, Welzel-Festchr. , ....410,411, (nak.Maurach/Gössel/Zipf, ....43, kn, II. Aynı yönde Manzini (I, 1950,687) (nak. Dönmezer/Erman, II., (12), no: 973, dpn80) bu görüşte olan diğer yazarlar için bknz Kunter, Suçun Kanuni Unsurları, ....244).
Bu görüşe göre 'öldürmeyi yasaklayıcı norm', ilk olarak, başka birinin ölümüne sebebiyet verildiğinde değil, onun hayatını tehlikeye düşüren bir hareket yapıldığında ihlal edilecektir (Koca/Üzülmez, ....209-210).
Doktirindeki diğer görüş ise taksirli suçlarda neticeyi tipik haksızlığın bir unsuru olarak görmektedir. Bu fikre göre ise kasten işlenen suçlarda olduğu gibi taksirli suçlarda da aynı norm ihlal edilmektedir; özenli davranmaya ilişkin sırf taksirli suçlar bakımından geçerli, bağımsız bir normun varlığı kabul edilemez. Buradan hareketle netice hükmedilebilir ve kaçınılabilir somut hukuksal değer ihlali olarak normun konusu ve böylece tipikliğin unsuru olarak kabul edilmektedir (Koca/Üzülmez, ....210).
Korunan hukuki değere ilişkin objektif özen yükümlülüğüne aykırı bir davranışta bulunmakla taksirli haksızlığın gerçekleştiği kabul edildiğinde, bu davranış neticesinde ölüm ve yaralanma gibi neticelerin meydana gelmesinin taksirli haksızlığın niteliğinde bir değişiklik meydana getirmeyeceği ve dolayısıyla neticenin haksızlığın bir unsuru olmadığı sonucuna varmak gerekir.
Taksirli suçlarda netice, bir objektif cezalandırılabilme şartı özelliği göstermektedir (Koca/Üzülmez, ....210).
Taksirli suçların esasını objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranmak oluşturduğuna göre, bu yükümlülüğe aykırı davranmakla taksirle işlenen haksızlık gerçekleşmiş olacaktır. Genel olarak taksirli suçlar zarar suçu olarak düzenlendiği için haksızlığın cezalandırılabilmesi bakımından özene aykırı hareketin bir neticeyi gerçekleştirmesi aranmakta ise de özen yükümlülüğüne aykırı bir hareketin istenmeyen bir neticeye sebebiyet verip vermediğinden bağımsız olarak bir haksızlık oluşturduğu açıktır. Bu nedenle özen yükümlülüğüne bir hareket sonucu neticenin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılması TCK'nın 22/2. maddesinde düzenlenen norma aykırıdır. Bu görüş öğretide bir kısım yazarlar tarafından da benimsenmiştir. Nitekim keza kanun koyucu taksirli haksızlığı cezalandırabilmek için ayrıca bir insanın ölmesi, yaralanması veya bu tür değerlerin tehlikeye sokulması gibi bir neticeyi de arayabilir. Ancak taksirli haksızlığın gerçekleşmesi için objektif özen yükümlülüğünün ihlalinin yanı sıra, ayrıca bir şahsın yaralanması veya ölmesi gibi bir sonucun meydana gelmesi zorunlu değildir (Koca/Üzülmez, ....211 aynı yönde İçel/Sokullu/ Akıncı/Özgenç/Sözüer/Mahmutoğlu/ Ünver Suç Teorisi 2. Baskı ....250-251; Özgenç, Gazi Şahri Sayfa:320-321; Özgenç Türk Ceza Hukuku 5. Cilt .... 289).
Taksirli suç, kanunda çoğunlukla neticeli bir suç olabileceği gibi (TCK’nın 85. maddesi) sırf hareket suçu şeklinde de düzenlenmiş olabilir (TCK’nın 182. maddesi). Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla istenmeyen bir neticeye sebep olunması taksirli suçun haksızlık unsurunu oluşturur. Buna göre, belirli bir hukuki değerin korunmasına yönelik dikkat ve özen yükümlülüğünün bulunması, failin icrai veya ihmali hareketle gerçekleştirdiği davranışının bu yükümlülüğe aykırı olması, yükümlülüğe aykırı davranış sonucunda meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi ve bu çerçevede objektif öngörülebilirliği ile taksirli suçun haksızlığı gerçekleşir (... Emin Artuk-Ahmet Gökcen-M.Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, ... 2018, 12. Baskı, .... 376).
Taksirli hareket ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmaması hâlinde fail bu sonuçtan sorumlu tutulamayacaktır. Neticenin gerçekleşmesinde, mağdur veya başka bir kişinin taksirli davranışının da etkili olması durumunda, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. TCK'da taksirle işlenebilen suçlarda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
Taksir, TCK'da basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tâbi tutulmuş, aynı Kanun'un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; 'kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi' şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar artırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; 'Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir hâlinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır.' açıklamasına yer verilmiştir.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü hâlde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hâli, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, 'neticenin fail tarafından öngörülmesi' ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.
Bu aşamada ayrıca uyuşmazlık konusu suça ilişkin düzenlemeye de değinmek gerekmektedir.
TCK’nın “Taksirle öldürme” başlıklı 85. maddesinin birinci fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”, ikinci fıkrasında; “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
TCK'nın 85. maddesinin 2. fıkrasında birden ziyade kişinin ölümü ya da bir kişinin ölümüyle birlikte en az biri şikâyetçi olmak şartıyla bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi, taksirle ölüme neden olma suçunun daha fazla cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen suçta taksirli fiil tek olmakla birlikte, birden fazla kişinin ölümü ya da bir kişinin ölümüyle, en az biri şikâyetçi olmak şartıyla bir veya daha fazla kişinin yaralanması şeklinde meydana gelen iki sonuç cezalandırılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin, talep yoğunluğundan veya tüp sayısının azlığından dolayı önceden doğal gaz doldurulup kullanılan oksijen tüplerine yeniden oksijen gazı doldurulmasını sağlayarak bu tüpleri patlamaların gerçekleştiği şirketlere gönderdiği, dosya içerisindeki irsaliyeler göre söz konusu tüplerin 02.02.2011 tarihinde saat 13.36’da inceleme kapsamında bulunmayan Fimak Tekstil İnş. Ltd. Şti.’ye, saat 13.49’da Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti.’ye, saat 14.43’de ise ile Metsan San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne teslim edildiği, bu tüplerin ihtiyaç doğrultusunda 'Özkanlar' ve 'Metsan' isimli şirketler tarafından kullanıldığı sırada manifoldlu tüp demetinde manifold boşaltıldığında, yani basınç göstergesi 'sıfır'ı gösterdiğinde ve vanası kapatıldığında içinde 1 atmosfer basınca sahip 450 veya 600 litre metan gazının kaldığı, başlangıçta tüm hacimde homojen olan karışım bekledikçe, oksijene göre daha hafif olan metan gazının manifoldun üst kısmında toplandığı, metanın saf oksijen içindeki patlayıcı karışım oluşturma oranının hacimce % 5.5 ile % 60 arasında olması nedeniyle kabın üst kısmında bulunan, dolum vanasının açılmasıyla yüksek basınçta hızla harekete geçen ve dışarı çıkıp boruya giden parlayıcı gaz karışımının sürtünmek suretiyle ısınması sonucu tutuştuğu, bunun neticesinde manifoldun üst bölümünde toplanan tüm karışımın yüksek bir hızla yandığı ve doğal gaz-oksijen karışımının patlama limitleri aralığında olması sebebiyle tüpleri kullanmaya başlayan şirketlerde sürtünme sonucu patlamaların gerçekleştiği, olay günü saat 11.00'da Özkanlar Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti.’de gerçekleşen birinci patlamada 9 kişinin öldüğü ve 30 kişinin yaralandığı, aynı gün saat 19.20'de Metsan San. ve Tic. Ltd. Şti.’nde gerçekleşen ikinci patlamada ise 11 kişinin öldüğü ve 19 kişinin yaralandığı, daha önce doğal gaz doldurulan tüplere oksijen gazı doldurulmadan önce doğalgaz gaz boşaltılmış olsa dahi bilirkişiler tarafından da belirtildiği üzere uzun süredir sanayi ve tıbbi gazların dolum ve dağıtımını yapan böylesine kapsamlı bir firma tarafından doğal gaz ile oksijenin aynı tüp içerisinde bir arada bulunması hâlinde patlayıcı bir karışım oluşturacağının öngörülebileceği, ancak neticenin gerçekleşmeyeceği düşünülerek objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranılmak suretiyle olayların meydana gelmesine bilinçli taksirle sebebiyet verildiği hususunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı arasında uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılan olayda;
Sanıkların yetkili ve sorumlu statüsünde oldukları Ersoy Gaz Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne yüklenebilecek kusurlu hareketin, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak doldurulan tüplerin dağıtımı yapılarak Özkanlar Hidrolig İmalat Sanayi Ticaret Ltd. Şti. ve Metsan Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti'ne teslim edilmesidir. Bu firmalarca kusurlu şekilde doldurulan tüplerin kullanılması nedeniyle neticenin meydana gelmesinin suçun zorunlu unsuru olmadığı, taksirli haksızlığın gerçekleşmesi için objektif özen yükümlülüğünün ihlâlinin yeterli olduğu, neticenin gerçekleşmesinin bir cezalandırma şartını teşkil etmesi nedeniyle aynı iradi karara dayalı doğal anlamda birden çok hareket sonucu oluşan kusurlu davranışlar nedeniyle meydana gelen sonuçlar bakımından ayrı fiil olarak değerlendirmesi mümkün görülmediğinden, sanıkların eylemlerinin hukuki anlamda tek fiille gerçekleştirilen taksirli öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
'Yargıtay Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda '…Sanıkların dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışları sonucu suç tarihinden bir gün önce gelen siparişler üzerine içlerinde doğal gaz kalıntıları bulunan tüplere oksijen gazı doldurarak 02.02.2011 tarihinde saat 13.49'da OSTİM’de faaliyet gösteren Özkanlar isimli firmaya 12 adet manifoltlu oksijen tüpü teslimi yaptıkları, aynı gün saat 14.43 sularında ise İvedik Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Metsan isimli firmaya 9 adet manifoltlu oksijen tüpü teslimi yaptıkları, 03.02.2011 tarihinde saat 11.07'de Özkanlar isimli firmada, bir gün önce sanıklardan teslim alınan tüplerin kullanılmaya başlanmasıyla meydana gelen patlama sonucu 9 kişinin öldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı, aynı gün saat 19.20 sularında ise İvedik Organize Sanayi Bölgesindeki Metsan isimli firmada, bir gün önce sanıklardan teslim alınan tüplerin kullanılmaya başlanmasıyla meydana gelen patlamada 11 kişinin öldüğü ve çok sayıda kişinin yaralandığı olayla ilgili olarak yapılan yargılamada, ilk derece mahkemesi tarafından iki ayrı patlama ve iki suç bulunduğu gerekçesiyle TCK‘nın 85/2. maddesinin 2 kez uygulanmak suretiyle verdiği mahkûmiyet hükmünün Özel Daire tarafından onanması üzerine, onama kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, ortada tek fiil ve tek suç bulunduğu, dolayısıyla olayda TCK‘nın 85/2. Maddesinin bir kez uygulanması gerektiği gerekçesiyle yaptığı itirazın, Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu tarafından kabul edilmesi…' nedeniyle görüş ayrılığı doğmuştur.
Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan kural 'gerçek içtima' olup bu ilke uyarınca ' kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza' söz konusudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu raporunda; Ceza hukukunun temel kurallarından birisi ,’ kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır ‘ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza bağımsızlığını koruyacaktır.
Genel Kurulun gündemindeki bu dosyada tek suç mu yoksa iki suç olduğunu belirlemek için doktrindeki görüşlere değinmek gerekirse;
Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile anlatılmak istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabul edilmesidir. Doğal hareket tekliği (normatif teklik) durumlarında doğal anlamda birden fazla hareket bulunmasına karşın hukuki anlamda tek hareket bulunmaktadır (Mahmut Koca – İlhan Üzülmez Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler 9. Baskı , Seçkin Yayınevi , ... 2016 ,....492; Berrin Akbulut , Ceza Hukuku Genel Hükümler 3. Baskı Adalet Yayınevi , ... 2016 .... 661-662 ).
Taksirle öldürme suçu gibi neticenin arandığı taksirli suçlarda, sadece dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketin yapılması sorumluluk için yeterli değildir. Kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışının sonucunda suç tipinde yasaklanan neticenin de gerçekleşmesi gerekir. Neticenin gerçekleşmesinin arandığı taksirli suçlarda netice, taksirli suçun maddi unsurlarından biridir (... Emin Artuk-Ahmet Gökçen –M Emin Alşahin-Kerim Çakır,Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, ... 2018, 12.Baskı , .... 384).
Suç tekliği –suç çokluğu ayrımı hareketin veya neticenin sayısı esas alınarak yapılamaz. Bu ayrımda kanun hükümlerinin emredici ve yasaklayıcı unsurlarını oluşturan normların ihlâli ölçütü esas alınmalıdır (Mahmut Koca –İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler 14. Bası ....509, İçel Kayıhan, Suçların İçtimaı, ... 1972, .... 41 ). Diğer bir deyişle haksızlığın tüm unsurlarını ihtiva eden kanuni tipin ihlâli, suçların sayısını belirlemede kıstas olmalıdır (Bahri Öztürk- Mustafa Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku .... 393). Buna karşılık, fiil tekliği – fiil çokluğu ayrımında esas alınacak ölçüt harekettir. Hareketin tek olduğu hâllerde fiilin de tek olduğu sonucuna varılmalıdır (Mahmut Koca –İlhan Üzülmez ,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler 14. Bası ....509 ). Ayrıca fiil tekliği ve fiil çokluğu kavramları suç tekliği ve suç çokluğu kavramlarıyla aynı anlama gelmemektedir. Bununla birlikte fiil tekliği ve çokluğunun, suçların çokluğu ve tekliğinin şartını ve bağlantı noktasını oluşturduğu da muhakkaktır (Wessels/Beulke, & 17, kn. 753 eserinden aktaran Mahmut Koca –İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. Bası ....508). Türk Ceza Kanunu'nun 85/2. maddesi, taksirle öldürme suçuna özgü özel bir içtima hükmü olarak kabul edilmektedir. Burada failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden tek davranışı bulunmakta ancak bu tek taksirli fiilden birden çok kişinin mağduriyeti ve dolayısıyla birden çok kişinin zarara uğraması söz konusu olmaktadır (Mahmut Koca –İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 7.Baskı, ....191 ). TCK‘nın 85/2. maddesindeki özel içtima hükmünün uygulanabilmesi için birden fazla neticeye tek bir fiil ile sebebiyet verilmiş olmalıdır. Fiilin tekliği belirlenirken hukuki anlamda hareket tekliğinden hareket edilmelidir. Bu özel içtima hükmünün uygulanabilmesi için birden çok neticeye tek bir fiille sebebiyet verilmesi gerektiğinden ayrı zamanlarda ve ayrı nitelikte iki dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışla birden fazla kişinin ölmesine veya yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde bu hüküm uygulanmaz (Artuk – Gökçen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 19.Baskı ....220 ).
Zincirleme suçta kanun koyucu suç işleme kararını aradığından ve taksirli suçlarda suç işleme kararından bahsedilemeyeceğinden taksirli suçlarda zincirleme suç hükümleri uygulanmaz.
Benzer olaylara ilişkin Yargıtay uygulamasına bakacak olursak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17 Ağustos 1999 depremiyle ilgili verdiği bir kararında özetle '…Sanığın üzerine atılı TCK‘nın 383/2. maddesindeki suçta, umumi tehlike yaratan tahribat ve tehlike hâlinin oluştuğu an suç tarihidir... Kamu esenliğini ihlâl eden olay sonucu hayati tehlike ya da ölüm hâlinde 383. maddenin 2. fıkrası uygulanacak, eğer kamu esenliği ihlâl edilmeden ölüm veya hayati tehlike meydana gelmişse, o takdirde TCK‘nın 455 veya 459. maddelerinden biri uygulanacaktır… Suç her zaman bir anda meydana gelmez. Maddi unsurun parçalarını meydana getiren hareket ile sonuç arasında az veya çok uzun zaman geçmiş olabilir. Hatta hareket ve sonuç ayrı yerlerde gerçekleşmiş olabilir ( Dönmezer-Erman Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 14. Bası, Cilt 1, ....223 ). Neticesi harekete bitişik suçlarda, ihlâli belirtilen hareket yapılır yapılmaz suç da tamam olmuştur; bu itibarla suç hareketin yapıldığı yer ve zamanda işlenmiştir, zamanaşımı o andan itibaren işlemeye başlamıştır. Neticesi hareketten ayrı olan suçlarda ise, suçun tamam olması için ihlâli belirten hareketten başka kanuni tarifte yer alan neticenin de gerçekleşmesi lazımdır; böylece suç, bu neticenin gerçekleştiği yer ve zamanda işlenmiştir, zamanaşımı da o andan itibaren işlemeye başlamıştır (Dönmezer –Erman, age, ....384)… TCK‘ nın 383/2. maddesindeki suç, genel tehlikeyi içerecek şekilde yıkılan binanın, yasada öngörülen yaralanma veya ölüm sonucuna yol açtığı anda işlenmiş sayılır. Dolayısıyla suçun nitelikli biçiminin oluşumu için zorunlu öğe olan, yaralanma ve ölüm anı , ikinci fıkradaki suçun işlenme tarihi olduğundan bu suç yönünden TCK‘nın 102. maddesinde öngörülen zamanaşımının da bu tarihten itibaren hesaplanması gerekir… Taksirle yaralama ve öldürme suçlarının neticeli suçlar olduğu, bu suçların oluşumu için dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık içeren fiilin yapıldığı anda değil neticenin gerçekleştiği anda oluşacağı ve zamanaşımın da bu tarihten başlayacağı vurgulanmıştır (Yargıtay CGK’nın 18.11.2003 tarih 2003/9-261 Esas, 2003/274 sayılı kararı).
Yargıtay 12. Ceza Dairesi bir kararında özetle '…Sanığın kamyonetinin arka kasa kapağını uygun şekilde bağlamamasından kaynaklı taksirli davranışı ile seyir hâlinde kapağın açılarak yol kenarında karşıdan karşıya geçmek için bekleyen yayaya çarpması sonucu yayanın yaralanmasına sebebiyet verdikten sonra kazayı farketmeyip yoluna devam ederken yaklaşık 200 metre sonra başka bir yayaya çarparak yaralanmasına sebebiyet vermesi şeklindeki olayda, sanığın ilk taksirli eylemi ile ikinci taksirli eylemi arasına zaman ve mesafe girdiği, art arda gerçekleşmediği …dolayısıyla sanığın TCK‘nın 89/1. maddesi gereğince iki ayrı taksirle iki ayrı kişinin yaralanmasına sebebiyet vermekten ayrı ayrı yargılanması gerektiğine…' karar vermiştir. (Yargıtay 12. C.D. nin 24.12.2020 tarih 2019/8178 Esas ve 2020/7521 sayılı ilamı)
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin başka bir kararında özetle '...Sanığın şantiye şefi olduğu, sanığın elektrik bakım işi yapan sorumluluğu altındaki çalışanlardan birisine elektrik çarpması sonucu yaralıyı diğer çalışanla birlikte hastaneye götürdükleri, sanığın yaralı işçinin tedavisi ile ilgilenmek için hastanede kaldığı, diğer işçinin ise çalışma mahalline dönerek çalışmaya başladığı sırada bu işçiye de elektrik çaptığı ve direkten düşerek öldüğü… Sanığın ilk olayda ihlâl ettiği dikkat ve özen yükümlülüğü ile şantiyeye dönmeyerek hastanede kalması ve şantiyeye gönderdiği işçisinin ölmesine neden olan dikkat ve özen yükümlülüğünün farklı olduğu dolayısıyla şantiye şefi olan sanığın hem taksirle yaralama ve hem de taksirle öldürme suçlarından ayrı ayrı sorumlu olduğuna, olayda TCK'nın 85/2. maddesinin uygulanamayacağına…' karar vermiştir. (Yargıtay 12.C.D. nin 28.02.2012 tarih 2012/9087 Esas ve 2013/4838 sayılı ilamı )
Somut olaya ilişkin olarak, bilirkişi raporları ve olay yerlerinde yapılan tespitlere göre sanıkların dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden eylemleri:
-İçlerine önceden doğalgaz (CNG) doldurulmuş tüpleri usulüne göre temizlemeyip tüplerin vanalarını açıp arazide kendiliğinden doğalgazın boşalmasını beklemek ve tüpleri suyla yıkamak şeklinde uygun olmayan basit yöntemlerle temizlemeye çalışarak içlerindeki doğal gazın tamamen boşaltılmadığı tüplere oksijen gazı doldurup satışa sunarak müşterilere teslim etmek,
-Kullanım süresi dolmuş tüplere oksijen gazı doldurup satışa sunarak müşterilere teslim etmek,
-Eskimiş, paslanmış, koruma taban çemberleri ve kapakları olmayan adeta hurda hâline gelmiş tüplere oksijen gazı doldurup satışa sunarak müşterilere teslim etmek,
-Vana tertibatları, vanaların sıkma ve takma tertibatları standarlara uygun olmayan, vana tertibatı farklı olması gereken tüplere bu özelliklere uymayan vanaları takılmış tüplere oksijen gazı doldurup satışa sunarak müşterilere teslim etmek,
-Basınçlı tüplerin test istasyonlarının uygun olmaması,
-Tüplerin periyodik muayene , bakım yöntemleri ve kabul kriterlerine uyulmaması,
-Tüplerin doldurulduğu ortamın sıcaklığının doluma uygun olmaması,
-Kamyonetlere basınçlı gaz tüplerinin yüklenmesi ve taşınması sırasında TSE ve İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarına uyulmaması,
Olarak belirlenmiştir.
Ersoy Gaz San. Ve Tic. A.Ş.’ nin sahibi, sorumlusu, yetkilisi ve çalışanı olan sanıkların, 04.01.2011 tarihinde kendi firmalarında kullanmak için Emda isimli firmadan 1.358,72 m3 doğalgaz (CNG) satın aldıktan sonra patlamaların meydana geldiği 03.02.2011 tarihine kadar yukarıda yazılı her biri ayrı ayrı dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sonucu doldurulan tüpleri kullandıkları, satışa sundukları, bu tüpleri yine dikkatsiz ve özensiz olarak kamyonetlere yükleyip taşıdıkları ve ayrı ayrı sipariş yerlerine teslim ettikleri anlaşılmaktadır. Taksirli suçlar neticeli suçlar olduğu için dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden fiiller sonucu herhangi bir yaralanma ve ölüm olayı olmazsa taksirle yaralama ve öldürme suçları oluşmayacak, başka bir deyişle neticesi gerçekleşmeyen dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâli fiilleri tek başına adli soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmayacaklardır. Bu durumda sanıklar hakkında ancak şartları varsa idari yaptırım uygulanabilecektir. Nitekim sanıkların 02.02.2001 tarihinde Metsan ve Özkanlar firmalarıyla birlikte Fimak isimli firmaya da teslim ettikleri oksijen tüpleri, tüplerden koku gelmesi ve çıkan gazın yanması nedeniyle oksijen olmadığı farkedilince 06.02.2011 tarihinde Ersoy Gaz firmasına iade edilip patlama dolayısıyla yaralanma ve ölüm gibi bir netice gerçekleşmediği için Fimak firmasına dikkat ve özen yükümlülülüğüne aykırı olarak teslim edilip sonra iade edilen tüplerden dolayı sanıklar hakkında kamu davası açılmamıştır.
Açıklandığı üzere sanıkların eylemleri, aynı gün ve aynı saatlerde ayıplı tüplere oksijen gazı doldurup sipariş edilen yerlere tüp teslim etmeden ibaret olmayıp yaklaşık bir aylık zaman dilimi içerisinde, birden çok dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık içeren eylemlerinden kaynaklı farklı hukuki ilişkilerle, farklı tarih ve saatlerde, farklı yerlere TSE kurallarına ve İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerine uyulmadan kamyonetlere yüklenip sarsıntıya maruz bırakılarak teslim edilen tüplerin kullanımına bağlı patlamalar sonucu meydana gelen ölüm ve yaralanmaların düzenlendiği TCK’nın 85/2. maddesindeki normun iki kez ihlâl edildiği anlaşılmaktadır. Sanıkların her bir firmaya ayrı ayrı zaman dilimlerinde ve yerlerde dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlâl ederek tüp teslim etmeleri her bir firma için ayrı ayrı taksirli fiillerde bulunduklarını, dolayısıyla taksirin her bir firma için ayrı ayrı oluştuğunu ve patlama gerçekleşen firmalarda ayrı ayrı suçların oluştuğunu göstermektedir. Aksi düşünüldüğünde yani ortada tek suç olduğu kabul edildiğinde, Fimak firmasına teslim edilen tüpler ihtiyaç olmadığı için kullanılmasaydı aradan 6 ay geçtikten sonra kullanılıp patlasaydı ve buna bağlı ölüm ve yaralanmalar olsaydı bu soruşturma ve kovuşturma dosyasını Özkanlar ve Metsan firmalarında meydana gelen patlama dosyasında birleştirmek mi gerekecekti? Yine örnek verecek olursak; Bir tamirci iş yerindeki nitrojen gazı tankında önceden kalan başka patlayıcı gaz kalıntılarını gerektiği gibi temizlemeden, iş yerine gelen müşterilerinin otomobil lastiklerine aynı veya farklı gün ve saatlerde nitrojen gazı doldurduktan sonra, müşterilerinin otomobilleri ile belli hıza ulaştıklarında farklı yerlerde ve zamanlarda lastiklerde meydana gelen ısınmaya bağlı lastiklerin patlamasıyla meydana gelebilecek ölüm ve yaralanmaları tek suç mu sayacağız? Yine başka bir örnekte; Bir su firması, su damacanalarını gerektiği gibi temizlemeden içlerine su doldurup başka il ve ilçelere sevkettikten sonra bu sulardan içen kişilerin zehirlenerek yaralanmalarına ilişkin olayları tek suç mu sayacağız? Farklı yerlerdeki taksirle yaralama dosyalarını birleştirecek miyiz? Örneklerdeki olaylarda her bir mağdur için dikkat ve özen yükümlüğünün ihlâli, mağdurlarla ayrı ayrı zamanlarda yapılan hizmet sunumları ve mal teslimleriyle ayrı ayrı taksirli fiillere bağlı ayrı ayrı suçlar oluşturacaktır.
Başka bir deyişle, sanığa yüklenen taksir, bölünebiliyorsa ve taksirin her bölündüğü yerde ayrı ayrı netice meydana geliyorsa meydana gelen netice kadar suç vardır. Taksir bölünemiyorsa birden fazla netice meydena gelse bile tek suç vardır. Örneğin, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak araç kullanan kişi kaza yapıp birden fazla kişinin ölmesine sebebiyet verdiğinde tek suç vardır ve sanık TCK‘nın 85/2. maddesi bir kez uygulanarak cezalandırılacak, ancak sanık bu kazadan sonra olay yerinden kaçıp yine dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak araç kullanıp başka bir kaza yapıp birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verdiğinde araç kullanan kişinin taksiri bölündüğünden, bu durumda ortada iki suç vardır ve sanık TCK‘nın 85/2. maddesi gereğince iki kez cezalandırılacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde ;
Sanıkların firmalardan birine dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak tüpleri teslim ettikten sonra, kendi iradeleriyle diğer firmalara yine dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlâl ederek tüp teslimi yapmamaları imkanı varken bu firmalara da tüp teslimi yapmaları nedeniyle, bu durumda taksirin bölünebilir olduğunu kabul etmek gerekecektir. Tesadüfen aynı gün tüp siparişinde bulunan üç ayrı firmayla ayrı ayrı tüp alım satımı konusunda iletişim kurulmuş, aynı gün farklı irsaliye numaraları ile farklı adreslerdeki üç ayrı firmaya farklı saatlerde dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak doldurulan tüplerin özensiz olarak kamyonete yüklenip taşınarak ayrı ayrı teslimleri yapılmış, her bir firmaya tüplerin ayrı zamanlarda ve farklı yerlerde teslim edilmeleri nedeniyle taksirin bölündüğü ve neticeye meydan veren taksirli fiilerin her bir firma açından ayrı ayrı olduğu, bölünebilir taksire bağlı birden fazla fiilin bulunduğu, Metsan ve Özkanlar firmalarına teslim edilen tüplerin ertesi gün kullanılmak istendiğinde yaklaşık 8,5 saat aralıklarla ayrı ayrı patlamaların gerçekleşmesi, her bir firma açısından ayrı ayrı TCK‘nın 85/2. maddesindeki taksirle öldürme suçunun patlamaya bağlı ölüm/yaralanma neticeleri gerçekleştiğinden ayrı ayrı oluşarak tamamlandığı, yine TCK‘nın İkinci Kısım Birinci Bölümünde yer alan 'Hayata Karşı Suçlar' arasında düzenlenen taksirle öldürme suçunun mağdur adedince oluşacağında kuşku bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, ortada bölünmüş taksire bağlı iki ayrı fiil ve iki ayrı suç bulunduğu ve TCK‘nın 85/2. maddesinin iki kez uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Çünkü tipiklik unsuru patlama olan her bir firmadaki ölüm ve yaralanma neticeleri ile ayrı ayrı oluşmuştur.' açıklamasıyla,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer gerekçelerle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 12.01.2017 tarihli ve 7841-261 sayılı ilamında yer alan;
a- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında ikişer kez taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin düzeltilerek onanmasına ilişkin kararın KALDIRILMASINA, adı geçen sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıkların eylemlerinin tek taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi ve isabetsizliğinden BOZULMASINA,
b- Sanıklar ... ve ... hakkında verilen hükümlere yönelik bozma kararından “Sanıklar hakkında da taksirle öldürme ve yaralama suçunun iki kez oluştuğu kabul edilerek yapılan incelemede' kısmının ÇIKARTILARAK, bozmaya “sanıkların eylemlerinin tek taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi” isabetsizliğinin bozma nedeni olarak EKLENMESİNE,
c- Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan beraatlerine karar verilen sanıklar ... ve ...’nun mahkûmiyetlerine karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararından “sanıklar hakkında da taksirle öldürme ve yaralama suçunun iki kez oluştuğu kabul edilerek yapılan incelemede' kısmının ÇIKARTILMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.10.2021 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından 04.11.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.