Hukuk Genel Kurulu 2021/534 E. , 2021/1338 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasında “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kadıköy 3. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.04.1999-28.04.2010 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde aşçıbaşı olarak aylık 708TL ücret ile çalıştığını, son ay ücretinin ve 13 aylık asgari geçim indirimi alacağının ödenmediğini, yılda bir defa bayram yardımının verildiğini, yol ve yemeğin davalıya ait olduğunu, haftanın altı günü 08.00-18.00 saatleri arasında, bayram ve genel tatil günleri de dâhil olmak üzere çalıştığını ancak karşılığı ücretlerin ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti, ücret, asgari geçim indirimi, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Kollektif Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacının 1999-2010 yılları arasında çalıştığını, 21.04.2010 tarihinde mazeretsiz olarak işe gelmediğini, kendisine ihtarname gönderilerek mazeretini bildirmesinin istendiğini, davacının cevaben ihtarnamesinde sağlık nedenleriyle işten ayrıldığını bildirdiğini ancak hastalığına ilişkin belge ve rapor sunmadığını, bayram ve genel tatil günlerinde çalışmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Kadıköy 3. İş Mahkemesinin 29.12.2011 tarihli ve 2010/730 E., 2011/1155 K. sayılı kararı ile; davacının iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacak şekilde feshedildiğinin davalı tarafından ispat edilemediği, haftada altı gün çalışıldığından hafta tatili alacağının bulunmadığı, yasal çalışma süresini 9 saat aşacak şekilde ve dini bayram günleri dışındaki genel tatil günlerinde çalıştığı, yıllık izinlerinin kullandırıldığının ve son aya ilişkin ücretinin ödendiğinin yazılı ya da eş değer bir belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Kadıköy 3. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 07.05.2014 tarihli ve 2012/9390 E., 2014/14704 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece 24.11.2010 tarihli ilk celsede davalı tarafa verilen mehiller yasada belirlenen usule uygun değildir. Bu nedenle davalı tanıkları dinlenmeden hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder nitelikte karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesinin 21.10.2014 tarihli ve 2014/447 E., 2014/493 K. sayılı kararı ile; davalı duruşmalarda verilen sürelere rağmen tanıkları adına tebligat çıkartılmasını sağlamadığı gibi 31.03.2011 ve 06.10.2011 tarihli duruşmalarda da tanıklarını hazır etmediği, mahkeme tarafından hukukî dinlenilme hakkının ihlal edilmediği, ara kararların gayet açık ve net olduğu, kesin sürenin gereğini yerine getirmeyen ve adaletin gecikmesine sebep olan tarafın savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu, tanıklar adına tebligat yapılmış veya mahkemede hazır olmasına rağmen mahkemede dinlenmemiş olsaydı bu durumda savunma hakkının ihlalinden söz edilebileceği, hak ihlalinin adalet gecikmiş ise söz konusu olabileceği, verilen hakkı süresinde kullanmayan bir kişinin bu hakkının elinden alındığını iddia edemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin Ek Kararı:
11. İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesinin UYAP sisteminde 13.06.2016 tarihinde oluşturulan 2014/447 E., 2014/493 K. sayılı ek kararı ile; “…Mahkememizde görülmekte bulunan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen karar; davalı ... vekili tarafından 13/06/2016 Havale tarihli dilekçesiyle mahkememiz kararını temyiz ettiği ancak davacı vekiline(davalı vekiline) gerekçeli kararın 11/11/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin (davalı vekilinin) yasal sekiz günlük temyiz süresini geçirdikten sonra 13.06.2016 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmakla, HUMK'nun 432 maddesi gereğince süre yönünden temyiz talebinin reddine…” gerekçesiyle davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Ek Kararın Temyizi:
12. Ek karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Daire Gönderme Kararı:
13. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.11.2016 tarihli ve 2016/32864 E., 2016/20843 K. sayılı kararı ile; “…Dairemizin “Mahkemece 24.11.2010 tarihli ilk celsede davalı tarafa verilen mehiller yasada belirlenen usule uygun değildir. Bu nedenle davalı tanıkları dinlenmeden hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder nitelikte karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile verdiği bozma kararına karşı yerel mahkemece direnme kararı verildiği, direnme kararının süresinde temyiz edilmediği gerekçesiyle ek kararla davalının temyiz isteminin reddine karar verildiği, direnme kararının süresinde temyiz edilip edilmediği konusunun takdiri ile temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ek ikinci maddesi uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE,…” şeklindeki açıklama ile dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 24.11.2010 tarihli duruşmada tanıkların bildirilmesine ilişkin olarak davalı vekiline verilen kesin sürelerin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, direnme kararının davalı vekiline 11.11.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilince temyiz dilekçesinin 13.06.2016 tarihinde verilmesi üzerine mahkemece verilen ek karar ile davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği, ek kararın davalı vekiline 22.06.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve ek kararın davalı vekili tarafından 24.06.2016 tarihinde temyiz edildiği dikkate alındığında; davalı vekilinin gerekçeli direnme kararının usule ve yasaya uygun şekilde tebliğ edilmediği yönündeki iddiası karşısında, gerekçeli direnme kararının tebliğine ilişkin tebligatın usulüne uygun olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre mahkemece verilen “temyiz talebinin reddine” ilişkin ek kararın kaldırılarak esasa yönelik temyiz incelemesi yapılıp yapılamayacağı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
16. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icrası” başlıklı 17. maddesi; “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” düzenlemesini içermektedir.
17. Aynı Kanun’un “Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” başlıklı 20. maddesi ise; “13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. (Değişik son cümle: 19/3/2003-4829/4 md.) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
18. Öte yandan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Meslek ve sanat erbabına tebligat” başlıklı 26. maddesi; “(1) Belirli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlere, o yerde de tebligat yapılabilir.
(2) Muhatabın işyerinde bulunmaması halinde tebliğ, aynı yerde sürekli olarak çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.
(3) Muhatap, meslek veya sanatını konutunda icra ediyorsa, kendisi bulunmadığı takdirde memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Bunlardan hiç birinin bulunmaması durumunda tebliğ, aynı konutta sürekli olarak oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” düzenlemesini içermektedir.
19. Aynı Yönetmelik’in “Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi” başlıklı 29. maddesinde ise; “(1) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
(2) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.
(3) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 21, 22, 23, 25, 26 ve 27 nci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
20. Bilindiği üzere tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan önemli bir usul işlemidir. Tebligat ile ilgili yasal düzenlemeler tamamen şeklî olduğundan gerek tebligat işlemi gerekse tebligat tarihi ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir.
21. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in bu konuda etkili önlemler almış olmasının amacı, tebligatın bir an evvel muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle, kanun ve yönetmelik hükümleri en küçük ayrıntısına kadar uygulanmalıdır. Tebligatın doğru kişiye ve kanunda gösterilen yönteme uygun olarak yapılması zorunludur. Kanunun ve yönetmeliğin gösterdiği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligat geçerli sayılmaz.
22. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesince verilen 21.10.2014 tarihli ve 2014/447 E., 2014/493 K. sayılı kararın tebliğine ilişkin olarak davalı vekili Av. ... adına çıkartılan tebliğ mazbatasının üzerindeki bilgiye göre muhatabın aynı adreste daimi çalışanı İbrahim Dim imzasına tebliğ edildiği belirtilmesine rağmen; vekilin tebligat sırasında adreste bulunmama sebebi tebliğ mazbatasına yazılmamıştır.
23. Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmaması hâlinde, hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazarak tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalatmak suretiyle tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunan kişiye vermelidir.
24. Bu kişinin beyanını imzadan kaçınması ve tebliğ evrakını kabul etmemesi hâlinde, tebliğ memurunca bu husus tutanağa yazılıp imzalanarak tebligat evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edilmeli ve teslim edilen kişinin adresini içeren ihbarname gösterilen adresin kapısına yapıştırılmalıdır.
25. Bu nedenle gerek Tebligat Kanunu’nun 17 ve 20. maddeleri gerekse Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 26 ve 29. maddeleri uyarınca, davalı vekiline yapılmış usulüne uygun bir tebligattan söz edilmesine olanak bulunmamaktadır.
26. Hâl böyle olunca, gerekçeli direnme kararının davalı vekiline usulünce tebliğ edilmediği anlaşıldığından davalı vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek, davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine ilişkin UYAP sisteminde 13.06.2016 tarihinde oluşturulan ek kararın kaldırılmasına oy birliğiyle karar verilerek ön sorun aşılmıştır.
27. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen Geçici 3. madde gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesinde herhangi bir istisna getirilmeden, direnme kararının temyiz edilmesi hâlinde temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
28. Ancak 02.07.2012 tarihinde kabul edilip 05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 40. maddesi gereğince 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununa eklenen Geçici 2. maddesi ile bu hükme bir istisna getirilerek, Bölge Adliye Mahkemelerinin 5235 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, Yargıtay'ın bozma kararlarına karşı verilen direnme kararının temyizi hâlinde dava dosyasının, önce kararı veren Daireye gönderileceği, direnme kararlarının Daireler tarafından öncelikle inceleneceği, kararı veren Dairenin, direnmeyi yerinde görmesi hâlinde kararı düzelteceği; yerinde görmezse talebi on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ileteceği düzenlenmiştir.
29. Bununla birlikte 25.10.2017 tarihli ve 30221 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 12.10.2017 kabul tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 10. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış ise de, 6100 sayılı Kanuna 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 45. maddesiyle eklenen Geçici 4. maddesi ile;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlarla ilgili Yargıtay hukuk daireleri tarafından verilen bozma kararları üzerine mahkemelerce verilen direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir.
(2) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan dosyalar, kararına direnilen daireye gönderilir.
(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan ve 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici 2 nci maddesi uyarınca ilgili daire tarafından incelenen dosyalar, kararına direnilen daireye yeniden gönderilmez.
(4) Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
30. Somut olayda; davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, 24.11.2010 tarihli ilk celsede davalı tarafa verilen mehillerin yasada belirlenen usule uygun olmadığından davalı tanıkları dinlenmeden hukukî dinlenilme hakkını ihlal eder nitelikte karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozma kararı verilmiş, mahkemece bozma kararına direnilmesi üzerine direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, mahkemece UYAP sisteminde 13.06.2016 tarihinde oluşturulan ek karar ile davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Ek kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, direnme kararının süresinde temyiz edilip edilmediği konusunun takdiri ile temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
31. Özel Dairenin gönderme kararında da belirtildiği üzere, direnme kararına yönelik temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddine dair verilen ek kararı denetleyip inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna aittir. Hukuk Genel Kurulunca öncelikle bu ek karar incelenmek suretiyle süre aşımı nedeniyle temyiz isteminin reddi kararı yerinde bulunduğu takdirde ek kararın onanmasına, yerinde bulunmaması hâlinde ise ek kararın kaldırılarak 6100 Sayılı HMK’nın Geçici 4. maddesine göre karar verilmek üzere dosyanın kararına direnilen ilgili Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
32. Hâl böyle olunca, direnme kararının davalı vekiline usulünce tebliğ edilmediği anlaşılmakla temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edildiğinden, mahkemenin davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin UYAP sisteminde 13.06.2016 tarihinde oluşturulan ek kararın kaldırılmasına oy birliğiyle karar verildiğinden, HMK Geçici 4. maddesine göre, direnme kararının yerinde olup olmadığı konusunda görüş bildirerek dosyanın direnilen ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
33. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararına yönelik temyiz istemi süresinde olduğundan davalı vekilinin temyiz talebinin süre aşımı yönünden reddine ilişkin mahkemece UYAP sisteminde 13.06.2016 tarihinde oluşturulan ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,
Direnme kararının yerinde olup olmadığı konusunda görüş bildirilmek üzere gönderme kararı verilmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.