Ceza Genel Kurulu 2012/55129 E. , 2013/41 K.KASTEN ÖLDÜRME SUÇUHAKSIZ TAHRİKTÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 29TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 63TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 82
Kasten Öldürme Suçundan sanık İ. Dabakoğlu'nun 5237 sayılı TCK'nun 82/1-g, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.10.2009 gün ve 183-282 sayılı re'sen temyize tabi olan hükmün, sanık ve müdafii ile o yer Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.09.2011 gün ve 5684-5382 sayı ile;
'...2) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık İbrahim'in nitelikli şekilde kasten insan öldürmek suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun niteliği tayin, takdire ilişkin cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmediğinden, sanık ve müdafiinin suç vasfına vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazın reddine,
Ancak; oluşa ve dosya içeriğine göre; sanığın öğrenci olduğu yüksek okulda öğretim görevlisi olarak çalışan maktulün, olaydan yaklaşık iki hafta önce iki saatlik ders sürelerini birleştirmek suretiyle derse devam etmek istemesine sanığın da içinde bulunduğu öğrencilerden bazılarının itiraz ettiği, buna rağmen maktûlün derse ara vermeden devam edeceğini sert bir üslupla söylemesi üzerine, sanığın izin almadan ve kapıyı çarparak sınıfı terk etmesinden sonra, olay günü yoklama yapan maktulün sanığa, 'eşyalarını topla dışarıya çık, sınıfa girip çıkma adabını öğren, ondan sonra gel' demek suretiyle dersten çıkarmasına sinirlenen sanığın koridorda 15-20 dakika kadar bekledikten sonra, ele geçirilemeyen bıçağı elbisesinin kol bölgesinde saklayarak aniden sınıfa girip maktûlün göğüs bölgesine, kalbe nafiz olacak şekilde bir kez vurmak suretiyle öldürdüğü olayda, derslere katılmasına engel bir durumu bulunmayan sanığı dersten çıkarmak şeklinde gerçekleşen maktulün haksız hareketi nedeniyle sanık lehine TCK'nun 29. maddesinin asgari miktarda uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi suretiyle fazla ceza tayini' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.11.2011 gün ve 340-362 sayı ile;
“...Sorunun derslere ara verilmemesinden kaynaklandığı, bunun da öğretim görevlisi olan maktülün eğitim sistemi ile alakalı bir husus olduğu, her öğretim görevlisinin kendine özgü ders işleme tekniğinin bulunduğu, bunun da tahrik anlamında haksız hareket olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan derse ara verilmemesi nedeni ile itirazı reddedilen sanığın maktülden şahsına yönelik haksız bir hareketi olmadığı halde sınıf disiplinini bozacak şekilde maktülün izin vermemesine rağmen sınıfı terketmesi ve çıkarken kapıyı sert bir şekilde kapatması üzerine aynı zamanda öğrenciler üzerinde eğitim ve terbiye yetkisi bulunan öğretim görevlisi olan maktülün sanığı ıslah etmek amacı ile bu durumu aklında tutup, izleyen derste kendisine hitaben 'Şimdi sınıfı terket, sınıfa nasıl girilir çıkılır, öğren öyle gel' tarzında herhangi bir aşağılayıcı söz sarfetmeden beyanda bulunması hukuken sanık lehine tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirmeyeceği, zira eğitim ve terbiye amacı ile görev yapan öğretmenlerin tıpkı ebeveynleri gibi öğrenciler üzerinde belli bir otorite altında ileriye dönük olan davranışlarını ıslah etmek amacı ile bu tür yaptırımlarda bulunabileceklerinin tartışmasız sabit olduğu açıktır. Tahrik hükümlerinin uygulanması ancak öğretmenin bu görevini yaparken öğrencileri aşağılar tarzda, gururunu kıracak, incitecek şekilde davranmaları halinde yani kendilerine verilen yetkiyi aşırı şekilde taraflı kullanmaları halinde söz konusu olabilecektir ki, somut olayda dinlenen tanık beyanları böyle bir olayın gerçekleşmediğini sanık savunmasının aksine olarak beyan etmektedirler...” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Re'sen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafii ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 12.11.2012 gün ve 55129 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında TCK'nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
1987 doğumlu olan sanık İ. Dabakoğlu'nun Adnan Menderes Üniversitesi Aydın Meslek Yüksekokulu 2. Öğretim İnşaat Bölümü öğrencisi olduğu,
1986 doğumlu olan maktûl M. Vardar'ın ise 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 31. maddesi gereğince aynı okulda öğretim görevlisi olarak çalıştığı,
Olay tarihinden iki hafta önce, maktûlün dersinden önceki dört saatlik dersin ara verilmeksizin yapıldığı, maktûlün de ders saatlerini birleştirerek ara vermeden devam etmek istemesi nedeniyle öğrenciler ile arasında bir anlaşmazlık yaşandığı, bir kısım öğrencilerin yemek yeme ya da sigara içme bahanesiyle derse ara verme yönündeki ısrarlarını sürdürmeleri üzerine, maktulün öğrencilere “susun” diye bağırdığı ve “ne zaman ara vereceğimi ben bilirim, devam ediyoruz” dediği, ardından sanığın kapıyı sert bir şekilde kapatarak sınıftan ayrıldığı, maktûlün sınıftan çıkan sanığı görmediği için “kimdi o” diye sorduğu, diğer öğrencilerin İ. Dabakoğlu olduğunu söylediği, bir sonraki hafta maktûlün isteği ile ders yapılmadığı, olay günü derse gelen maktûlün, imza için liste dolaştırılması şeklindeki önceki uygulamasının aksine bu kez listeden isimleri tek tek okuyarak yoklama aldığı, yoklama sırasının sanığa gelip onun ismi okununca sanığın “burada” dediği, maktulün de “sen dışarı çık” dediği, sanığın “neden hocam” diye sorunca da, “sınıfa nasıl girilir çıkılır, onu öğren öyle gel” şeklinde cevap verdiği, sonra da, “kitaplarını, eşyalarını da al, öyle çık” diye söylediği, eşyalarını da alarak ayrılan sanığın 15-20 dakika sonra kapıyı çalmadan içeri girdiği, kürsüde oturan maktûle doğru yürüdüğü, elindeki bıçakla tek darbeyle göğsünün sol bölümünden maktûlü yaraladığı, kürsüden sehpaya atlayan maktûlün, “ambulans çağırın” dediği, “güvenlik” diye bağırarak sınıftan dışarı çıktığı ancak koridorda bayıldığı, tüm öğrencilerin maktûl ile ilgilendikleri sırada sanığın karışıklıktan yararlanarak okuldan ayrıldığı, hastaneye kaldırılan maktûlün aynı gün ameliyat sonrası hayatını kaybettiği,
30.03.2009 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağına göre; ölümün kalbe isabet eden bir adet kesici-delici alet yaralanmasına bağlı olarak gelişen iç ve dış kanamadan kaynaklanan hipovolemik şok sonucu meydana geldiği,
Sanığın olaydan dört gün sonra İzmir'de yakalandığı,
Tanık M. B. Orhun'un; olaydan iki hafta önce yapılan derste maktûlün herkesin ısrar etmesine rağmen ara vermediğini, sanığın da ara istemesi üzerine maktûlün 'sus yerine otur' diye bağırdığını, sanığın dışarı çıktığını, olay günü daha önceki uygulamaların aksine maktûlün listeden isimleri tek tek okuyarak yoklama yaptığını, sıra sanığa geldiğinde “sen çık dışarı, derse nasıl girilip çıkılır öğren, sonra gel” dediğini, sanık dışarı çıkarken maktûlün “eşyalarını da topla, öyle çık” diye söylediğini, ondan sonra bıçaklama olayının meydana geldiğini,
Tanık E. E. Özcan'ın; olaydan iki hafta önce maktûlün ara verilmesini isteyen sanığı sınıftan dışarı çıkarttığını, olay günü de yoklama sırasında sanığa 'ben sana benim dersime girme demedim mi, çık dışarı' deyip tekrar dersten attığını, öldürmenin bu olaydan sonra gerçekleştiğini,
Tanık S. Kubur'un; daha önce imza için çizelge dolaştırılması şeklinde yoklama yapılırken olay günü maktûlün bizzat isim okuyarak yoklama aldığını, sıra sanığa geldiğinde 'sen sınıfa nasıl girilip çıkılması gerektiğini öğren, öyle gel' diyerek sınıftan dışarı çıkardığını, sanığın 15-20 dakika sonra geri dönerek eylemi gerçekleştirdiğini,
Tanıklar S. Özer, S. Parmaksız, M. Kalpaklıoğlu, Ş. Kaya ve O. Sedef'in; iki hafta önceki derste maktûlün uzun süreli ders işlemesi nedeniyle öğrencilerin mola talebinde bulunduklarını, maktûlün 'ben ara vereceğim zamanı biliyorum' diye bağırdığını, sanığın maktûle 'neden bağırıyorsunuz' diye sorduktan sonra kapıyı çarparak gittiğini, olay günü maktûlün yoklama alırken sanığa eşyalarını toplayıp çıkmasını ve derse nasıl girilip çıkılacağını öğrenip öyle gelmesini söylediğini, dışarı çıkan sanığın 15-20 dakika sonra geri döndüğünü ve bıçaklama eylemini gerçekleştirdiğini ifade ettikleri,
Sanığın savunmalarında; zaman zaman maktûlün kendisini arkadaşları önünde küçük düşürdüğünü, iki hafta önceki derste ara verilmesine yönelik talaplerini reddederek kendisine 'kes sesini, izin vermiyorum' şeklinde bağırdığını, olay günü de yoklama alırken 'İ. Dabakoğlu sen misin' diye sorduğunda, 'evet' cevabını alınca 'sen eşyalarını, pılını, pırtını topla, sınıfı terket' dediğini, 'hocam ne oldu' diye sorduğunda 'sen önce sınıfa nasıl girilmesi gerektiğini, giriş adabını öğren öyle gel, git sana edep adap öğretsinler, oturmayı kalkmayı öğretsinler' diyerek sınıftan dışarı attığını, herşeyin bir anda gerçekleştiğini, olayın etkisi altında ve moral bozukluğu ile eylemini bir kaza sonucu gerçekleştirdiğini beyan ettiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 'Haksız Tahrik' başlıklı 29. maddesinde yer alan; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklindeki düzenleme ile kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Öğretide yer alan görüşlere göre de; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddetin etkisi altında bir suç işlemesi halinde kusur yeteneğindeki azalmayı ifade eden haksız tahrik, bu yönüyle, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan menfi bir nedendir. Başka bir deyişle, bu halde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte ve böylece, haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği, önemli ölçüde zayıflamış bulunmaktadır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden fiil, mağdurdan sadır olmalıdır.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Bu açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Taraflar arasındaki karşılıklı tutum ve davranışlar zinciri dikkate alındığında, olaydan iki hafta önce maktûlün iki saatlik ders sürelerini birleştirmek suretiyle derse devam etmek istemesine sanığın da içinde bulunduğu bir grup öğrencinin itiraz etmeleri, buna rağmen maktûlün derse ara vermeden devam edeceğini sert bir üslupla söylemesi ve sanığın izin almadan kapıyı çarparak sınıfı terk etmesinden sonra, olay günü maktûlün isim listesinin dolaştırılması şeklindeki yoklama uygulamasından vazgeçerek öğrenci adlarını okumak suretiyle tek tek yoklama yapması, adını okuduğunda 'buradayım' diye cevap veren, arkadaşları ile aynı ortamda derste bulunan ve derse katılmasına engel herhangi bir nedeni bulunmayan sanığa önce 'sen sınıfa nasıl girilip çıkılması gerektiğini öğren öyle gel', daha sonra da “eşyalarını, kitaplarını da al, öyle çık” diyerek sınıftan dışarı çıkarması üzerine olayın gerçekleştiği göz önüne alındığında, sanıktan bir yaş büyük olan
öğretim görevlisi maktülün; yüksekokul öğrencisi olan sanığın arkadaşları önünde küçük düştüğünü hissetmesine ve onurunun rencide olmasına neden olacak şekilde gerçekleştirdiği haksız davranışının yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suçun işlendiğinin, diğer bir ifadeyle sanık hakkında TCK'nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, maktûlün haksız hareketi nedeniyle sanık lehine TCK'nun 29. maddesi uygulanarak cezasından asgari miktarda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle fazla ceza tayini isabetli olmadığından, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; 'sanık hakkında TCK'nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunmadığı' görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.11.2011 gün ve 340-362 sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanarak cezasından asgari miktarda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.02.2013 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki talebe uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.