15. Ceza Dairesi 2013/31200 E. , 2014/1987 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, beraat, mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-Sanık ... hakkında müşteki...'ye karşı resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik incelemede;
5271 sayılı CMK'nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan 'hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına' ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığından 5271 Sayılı CMK'nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanık müdafiinin haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
2-Sanık ... hakkında katılanlar ..., ..., ..., ..., ...e karşı dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından katılan ... ve müşteki ...'a karşı sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet, müşteki...'a karşı dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükümlerine, sanık ... hakkında katılan ...'na karşı dolandırıcılık suçundan verilen beraat hükmüne yönelik, sanık ... hakkında katılan ...'e karşı dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür.Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.
Somut olayda;
Sanık ...'ın, ...'a ait kimlik bilgilerini kullanarak ... Nüfus Müdürlüğünden aldığı, sahte nüfus cüzdanı ile, ... adına ... İnş.Yapı Market ticaret ünvanı ile şirket kurduğu, vergi levhası ve Noterden imza beyannamesi aldığı, bu belgeler ile ... Bankası ve...Bankasında çek hesapları açtırarak, çek karnesi aldığı, sanık ...'ın sanık ...'ın kardeşi olduğu, bazı olaylarda sanık ... ile birlikte hareket ettiği, sanık ...'nun sanık ...'ın yanında çalıştığı bir süre sonra şirketin sanık ... üzerine devredildiği, sanık ...'ın şirkette açıkça belirtilmeyen bir statüde çalıştığı bazı olaylarda diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği, bu kapsamda;
Sanık ...'ın kendisini ... olarak tanıtarak müşteki ...'dan bir araç satın aldığı, karşılığında 9000 TL nakit ve ... sahte kimliğiyle alınmış çek karnesinden düzenlediği 25.000,00 TL bedelli çeki verdiği, aracın noter satışının yapıldığı, çekin sahte olduğunun anlaşılması üzerine yapılan telefon görüşmeleri sonunda aracın hasarlı olarak iade edildiği, araçtaki hasarın da sanığın vermiş olduğu nakit paranın 4000 TL'si ile karşılandığı 5000 TL'nin iade edildiği,
Sanık ...'ın kendisini ... olarak tanıtarak internette satış ilanı veren katılan ...'tan şap makinesi satın aldığı, karşılığında teslimatı yapan katılanın ortağı ...'a ... sahte kimliğiyle alınmış çek karnesinden düzenlediği 40.000,00 TL değerli 0411450 numaralı çeki verdiği, bankaya müracaatta çekin sahte olduğunun anlaşıldığı, müştekinin zararının giderilmediği,
Sanık ...'ın kendisini ... olarak tanıtarak sanık ... ile birlikte müşteki...'tan sıhhi tesisat malzemeleri satın aldıkları, karşılığında ele geçmeyen iki adet 5.000,00 TL'lik, iki adet 25.000,00 TL lik çek verdikleri, sonradan 5.000,00 TL'lik çeklerden birinin ödendiği,
Sanık ...'ın sanık ... ile birlikte katılan ...ün işyerine giderek kendisini ... olarak tanıtıp 1400 metrekare mermer satın aldığı, karşılığında ... sahte kimliğiyle alınmış çek karnesinden düzenlediği 12.000,00, 12.000,00 ve 10.000,00 TL tutarlı üç ayrı çek verdiği, çeklerden 12000 TL olanı tahsil için bankaya ibraz edildiğinde, çekin sahte olduğunun anlaşıldığı,
Sanıklar ... ve ...'nun katılan ...'in aracını almak istediklerini, çek vermek koşuluyla 5.000,00 TL'ye alacaklarını ancak çeki işverenleri olan ...'ın vereceğini söylemeleri üzerine katılanın belirtilen işyerine
gittiği, kendisini ... olarak tanıtan ...'ın 5.000,00 TL tutarlı sahte çeki düzenleyerek verdiği, katılanın, sanıklar ... ve ... ile birlikte Noter'e giderek sanık ...'a satış işlemini yaptıkları, çeki bankaya ibraz ettiğinde banka görevlisinin sanık ...'ı araması üzerine sanıklar ... ve ...'ın katılandan süre istedikleri, ancak herhangi bir ödemede bulunmayıp ortadan kayboldukları işyerinin devredilmiş olduğu çekin sahte olduğunun anlaşıldığı,
Sanık ...'ın kendisini ... olarak tanıtarak katılan ...'ndan mobilya satın aldığı, ve karşılığında ele geçmeyen senet vererek borcunu kısmen ödediği ve kalan kısım için 2.400,00 TL bedelli suça konu çeki verdiği, bankaya müracaatta çekin sahte olduğunun anlaşıldığı, müştekinin zararının giderilmediği,
Müşteki ...'ın, aracını satılığa çıkardığı, sanıkların aracını almak istediklerini belirterek davet etmeleri üzerine işyerlerine gittiği, sanık ...'ın kendisini ... olarak tanıtarak aynı sahte kimlikle edindiği çek karnesinden 10.000,00 TL tutarlı çeki düzenleyerek verdiği, 3.000,00 TL de nakit verdiği, katılanın sanık ... ile birlikte Noter'e giderek adı geçen sanığa vekalet verdiği, daha sonra şirketin sanık ...'ya devredildiği, çekin sahte olduğu ortaya çıktığı,
Sanık ...'ın kendisini Hakan Yıldız olarak tanıtarak katılan ...'den araç satın almak üzere anlaştığı, karşılığında keşidecisi ...görünen sahte olarak düzenlenmiş 8.000,00 TL bedelli çeki ... olarak ciro ederek verdiği, sanığın isteği üzerine aracın satışının... adına yapıldığı, suça konu çekin...'a ait daha önce ödenmiş çekin tamamen kopyası biçiminde oluşturulmuş, banka görevlileri dışındaki kişilere karşı iğfal kabiliyeti bulunan çek olduğu,
Sanık ...'ın kendisini ... olarak tanıtarak su armatörleri satan ...'dan malzeme satın aldığı, karşılığında ... sahte kimliğiyle alınmış çek karnesinden düzenlediği 9.000,00 TL bedelli bir çeki verdiği, ....'ın çeki borcuna karşılık müşteki ...ş'a verdiği belirtilen olaylarda,
Sanık ...'ın katılanlar ..., ..., ..., ..., ...e karşı eylemlerinin dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını, katılan ... ve müşteki ...'a karşı eyleminin sahtecilik suçlarını, müşteki...'a karşı eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu, sanık ...'ın katılan ...'e karşı eyleminin dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğu yönündeki kabulde sanık ...'ın katılan ...'na önceden doğan borcu nedeniyle sahte 2.400 TL bedelli çeki vermesi karşısında; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 gün ve 6/8-69 sayılı kararında da
açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmadığı yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Katılanlar ..., ..., ..., ... ve ...'un 21/06/2012 tarihli celsede katılma talebinde bulunması üzerine mahkemece 5271 sayılı CMK'nun 238/3. maddesi gereğince hazır olan sanık ...'dan diyecekleri sorulmadan katılma kararı verilmiş ise de, katılma kararından sonra sanığın ve müdafiinin bir itirazının bulunmadığı anlaşıldığından; sanık ...'ın katılan...'a karşı aynı kasıt altında muhtelif zamanlarda 5.000, 5.000, 25.000 ve 25.000 TL bedelli sahte çekleri ve katılan ...e 12.000, 10.000 ve 12.000 TL bedelli çekleri vermesi karşısında; eyleminin zincirleme biçimde dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu halde sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 43. maddesinin uygulanmaması, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; o yer Cumhuriyet savcısı, sanık ... ve sanık ...'ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
3-Sanık ... hakkında müşteki ...'a karşı dolandırıcılık suçundan, sanık ... hakkında müşteki... ve katılan ...'ye karşı dolandırıcılık suçlarından, sanık ... hakkında katılanlar ... ve ...'a karşı dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan hükümlere yönelik incelemede;
Sanık ... hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükümde; sanığın verdiği nakit para ve sahte çek karşılığında katılana ait aracı alıp götürdüğü, noter satışının yapıldığı halde ve mahkeme gerekçesinde de sanığın menfaati elde ettiği belirtildiği halde dolandırıcılık eyleminin tamamlandığı gözetilmeden teşebbüsten hüküm kurulması, sanığın elde ettiği haksız menfaat miktarı belli olduğu, suç gerçekleştikten sonra yapılan iade ve tazminin menfaat miktarını değiştirmeyeceği gözetilerek 5237 sayılı TCK'nın 158/1-e maddesi uyarınca adli para cezası tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde, asgari bu miktara yükseltilerek belirlenmesi gerektiği halde sanıklara eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak,
Sanık ... hakkında müşteki ...'a karşı dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken sanığın aracı hasarlı olarak iade ettiği ve sanığın nakit ödediği miktardan aracın hasarının giderildiği mahkemece kabul olunduğu ve katılanın, zararının giderildiğini belirttiği halde sanık ... hakkında 5237 sayılı TCK'nın 168/1. maddesinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılmaması,
Sanıklar ... ve ...'nun 21/06/2013 tarihli sorgusu sırasında, sanıklara iddianame okunmadan, okunmuş ise bu husus tutanağa yazılmadan usulüne uygun şekilde sorguları yapılmadan, CMK’nın 191/3-b maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma haklarının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafii, sanık ... müdafii ve sanık ...'ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi