19. Hukuk Dairesi 2012/16526 E. , 2013/4100 K.
Davacı ... Tic. A.Ş vek. Av. ... ile davalı ... Güç Sistem ve Dış Tic. Kollek. Şti. vek. Av. ... aralarındaki ihtiyati hacze itiraz davası hakkında İstanbul 46. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 18.06.2012 gün ve 89-165 sayılı hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu.
- K A R A R -
Somut olayda, 28.7.2010 tarihli ihtiyati haciz kararına 10.8.2010 tarihinde yapılan itiraz üzerine, mahkemece 14.9.2010 tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir. Bu kararın üzerinden yaklaşık bir yıldan fazla bir süre geçtikten sonra hakkında ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını isteyen vekili tarafından 29.3.2012 tarihinde ihtiyati haczin kaldırılması talep edilmiş, bu istemin reddine karar verilmesi üzerine de söz konusu ihtiyati haczin kaldırılması isteminin reddi kararı temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin incelenmesine geçilmeden önce ön sorun olarak bu kararın temyiz kabiliyetinin olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK’nun) “İhtiyati haciz kararı” başlıklı 258’inci maddesi “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur. Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir.' hükmünü taşımakta iken; bu hükme 17.07.2003 gün ve 4949 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesiyle “İhtiyati haciz talebinin reddi halinde alacaklı kanun yoluna başvurabilir.” şeklindeki son fıkra eklenmiştir.
Yukarıda açıklanan değişikliğe paralel şekilde İİK'nun 265’inci maddesi “İhtiyati haciz kararına itiraz” başlığını taşımakta iken, anılan 4949 sayılı Kanun ile başlığı “ihtiyati haciz kararına itiraz ve temyiz” olarak değiştirilmiş; ayrıca madde metninde yapılan değişikliklerin yanı sıra, “İtiraz üzerine verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. Temyiz, ihtiyati haciz kararının uygulanmasını durdurmaz.” şeklindeki son fıkra eklenmiştir.
İİK’nun 258’inci maddesi ihtiyati haciz isteminde yetkili mahkemeyi ve esasları düzenlemekte, istemin reddi halinde alacaklının kanun yoluna başvurabileceğini öngörmektedir. İİK’nun 265’inci maddesi ise, ihtiyati haciz isteminin kabulü halinde, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu karara itiraz edebilecekleri, itiraz üzerine verilen karara karşı temyiz yolunun açık bulunduğu, Yargıtay'ın temyiz incelemesi üzerine vereceği kararın da kesin olacağı hükmünü taşımaktadır. Dolayısıyla, 258’inci madde ihtiyati haciz isteminin reddi halinde alacaklının; 265’inci madde ise, bu istemin kabulü halinde borçlunun ve menfaatleri ihlal edilen üçüncü kişilerin başvurabilecekleri kanun yollarını düzenlemektedir. Bunun dışındaki hâller için taraflara kanun yoluna başvurma hakkı tanınmamıştır. Yargılama sırasında ihtiyati haczin kaldırılması istemleri hakkında verilen kararlara karşı da kanun yoluna başvurulabileceğinin kabul edilmesi ve bu şekilde kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmaz. Nitekim 17.07.2003 gün ve 4949 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesiyle “İhtiyati haciz talebinin reddi halinde alacaklı kanun yoluna başvurabilir.” şeklindeki İİK’nun 258’inci maddesine eklenen son fıkranın gerekçesinde “Maddeyle, mahkemece ihtiyatî haciz talebinin reddi hâlinde alacaklıya temyiz yoluna başvurma olanağı sağlanmıştır. Böylece Kanunun 257 nci maddesinde belirtilen ihtiyatî haciz sebeplerinin mevcudiyeti konusunda mahkemelerce kullanılan takdir yetkisine yargısal denetim olanağı getirilmek suretiyle uygulamada yeknesaklığın sağlanması ve hak arayanlar arasında eşitliği bozucu çözümlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.” denilerek, bu hükümle sadece ihtiyati haciz isteminin reddine dair karara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüştür. İİK’nun 258’inci maddesinde yapılan değişikliğe paralel şekilde 4949 sayılı Kanun ile İİK’nun 265’inci maddesinin son fıkrasına yapılan eklemenin gerekçesinde de “…“Maddede, borçlunun veya üçüncü kişinin yaptığı itiraz üzerine yargılama yapıp karar veren mahkemenin bu kararına karşı temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiş ve konunun ivediliği nedeniyle başvurunun Yargıtayca öncelikle ve kesin olarak sonuçlandırılacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca uygulamada ortaya çıkabilecek duraksamaları gidermek amacıyla, ihtiyatî haciz kararına itiraz üzerine verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde bu başvurunun ihtiyatî haciz kararının uygulanmasını durdurmayacağı hükme bağlanmıştır.” denilerek, sadece “ihtiyati haciz kararına yapılan itiraz hakkında verilen kararın” temyiz edilebileceği öngörülmüştür.
Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati hacze ilişkin İİK’nun 258 ve 265’inci maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati hacze ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan ve İİK’da değişiklik yapan 4949 sayılı Kanun’un anılan hükümlerinin gerekçelerinden açıkça anlaşıldığı üzere, kanun koyucu ihtiyati hacze ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiştir. Diğer ve tamamlayıcı bir anlatımla İİK’nun 258’inci ve 265’inci maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemelere göre ihtiyati hacze ilişkin her türlü karara karşı tüm kanun yolları da açık değildir. İİK’nun 258’inci maddesinde ihtiyati haciz isteminin reddine dair kararlara karşı temyiz ve karar düzeltme yolu açık iken, İİK’nun 265’inci maddesine göre ihtiyati hacze itiraz üzerine verilen kararlara karşı sadece temyiz yolu açıktır (HGK 15.10.2008 T, 2008/19-626 E, 2008/629 K ;HGK, 05.12.2007 T, 2007/11-977 E., 2007/935 K; HGK, 23.11.2005 T, 2005/11-576 E, 2005/638 K). İlk derece mahkemeleri tarafından verilen nihai kararların temyiz edilebileceğine dair HUMK’un 427’nci maddesinin 1’inci fıkrasındaki genel ilke, ihtiyati haciz kurumu bakımından tamamen kaldırılmamış, sadece İİK’nun 258’inci ve 265’inci maddelerinde sınırları çizilen bir alanda bu ilkeye istisna tanınmıştır. İstisnanın konusu dışına çıkmaması gerektiğinden ve ihtiyati hacze ilişkin kararların nihai karar niteliğinde olmadığı da açık olduğundan, temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz isteminin REDDİNE, peşin harcın istek halinde iadesine, 05.03.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
... Koll Şti'nin talebi üzerine ..., A.Ş aleyhine 28.07.2010 tarihinde ihtiyati haciz kararı verilmiş, ihtiyati hacze itiraz mahkemece 14.04.2010 tarihli kararla reddedilmiştir. ...., A.Ş tenfiz davasında aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını ve teminat mektubunun iade edilmesini talep etmiştir. Mahkemece itirazın süresinde olmadığı, İİK'nun 264. Maddesindeki tamamlayıcı işlemlerin yerine getirildiği gerekçesiyle ihtiyati haczin kaldırılması talebi reddedilmiş, bu karar ihtiyati haczin kaldırılmasını talep eden şirket tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz talebi sayın çoğunluk tarafından ihtiyati haczin kaldırılması talebi ile ilgili kararların temyiz edilmeyeceği gerekçesiyle reddedilmiştir.
İhtiyati hacizle ilgili kararlara icra ve iflas Kanunun'da 4949 sayılı Kanunla değişiklik yapılıncaya kadar sadece itiraz etme imkanı vardı. İhtiyati haciz talebi ve itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolu kapalıydı.
İhtiyati hacizle ilgili talepler üzerine verilen kararlara karşı kanun yolunun açılmasının nedeni, ihtiyati hacizle ilgili talepleri karara bağlayan mahkemenin takdir yetkisini denetlemek, uygulamada yeknesaklığı sağlamak ve hak arayanlar arasında eşitliği bozucu çözümlerin önüne geçmektir.
İİK'nun ihtiyati hacizle ilgili hükümlerinde durum ve koşulların değişmesi sebebiyle ihtiyati haczin değiştirilmesi veya kaldırılmasına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Çoğunluğun düşüncesine göre kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kurallarıyla bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı yorum sayılır. Bu düşünce kabul edilecek olursa ihtiyati haczin durum ve koşulların değişmesi nedeniyle değiştirilmesi veya kaldırılması da istenemez. Mahkemenin böyle bir talebi kanunda bu yönde düzenleme bulunmadığı için incelemeden reddetmesi gerekir. Böyle bir yorum tarzı Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu gibi hakimin kanunda düzenlenmeyen bir konudaki talebi incelenemeyeceği gibi bir sonuç ortaya çıkar. Oysa bir hakim önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili kanunda bir düzenleme bulunsun bulunmasın uyuşmazlığı karara bağlamalıdır.
Çoğunluğun görüşünün kabulü halinde ihtiyati haciz talebi reddedilen alacaklı bir daha ihtiyati haciz talebinde bulunamayacaktır. Oysa ihtiyat talebi koşulları bulunmadığı için veya talepte haklılık ispatlanamadığı için reddedilen alacaklının tekrar ihtiyati haciz talep etmesine ve bu talebin reddi halinde kanun yoluna başvurmasına bir engel bulunmamaktadır.
İhtiyati haciz, kesin hacizden önce alacaklının alacağının güvence altına alınmasını sağlayan geçici bir hukuki korumadır. İhtiyati haciz talep eden alacaklının hem alacağın varlığı hem de ihtiyati haciz sebeplerinin mevcut olduğu konusunda hakimde yaklaşık bir kanaat uyandırmalıdır. Alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için talep sahibinin iddiasını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekir. Talep sahibinin yaklaşık ispat seviyesinde ispatı üzerine verilen ihtiyati haciz kararından sonra yargılama devam ederken ihtiyati hacze konu alacağın muaccel olmadığı veya rehinle teminat altına alındığı tespit edilirse mahkemenin ihtiyati haczi kaldırması gerekir. Yargılama sırasında sunulan delillerden veya bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapordan alacağın muaccel olmadığı veya rehinle teminat altına alındığı sonucuna ulaşılmışsa aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlunun ihtiyati haczin kaldırılmasına yönelik talebi İİK'nun 265. maddesi anlamında ihtiyati hacze itirazdır. Aynı şekilde yargılama devam ederken borcun ödendiğine dair belge sunan borçlunun ihtiyati haczin kaldırılması talebi de ihtiyati hacze itiraz niteliğindedir. Birden fazla para alacağı bulunan alacaklının tüm talepleri yönünden ihtiyati haciz kararı verildikten sonra bazı talepleri yönünden davalı, alacağın doğmadığını, muaccel olmadığını veya sona erdiğini tam olarak ispat ettikten sonra ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiş olsun. Bu durumda da borçlunun talebinin ihtiyati hacze itiraz olarak kabul edilmesi gerekir. İhtiyati haczin durum ve koşulların değiştiği, borcun sona erdiği ispat edilmesine rağmen alacaklının diğer talepleri yönünden dava devam ederken kaldırılması talebinin reddi haksız olacaktır. Böyle bir karara karşı temyiz yoluna başvurulmayacağının kabulü ile haksızlığı artıracaktır.
Çoğunluğun gerekçesinde belirtilen MK.'nun 1. maddesi hakimin medeni hukuk kurallarını anlam bakımından uygularken göz önünde tutacağı ilkeyi göstermektedir. Anılan hükme göre kanun hükmü söz dizisi bakımından tereddüt uyandırmayacak kadar açıksa aynen uygulanır. Buna karşılık hükmün ne anlatmak istediği yeterince açık değilse kanunun ruhunu araştırmak gerekir. Yorum yapılırken öncelikli hükmün korumak istediği çıkarlar dengesi tespit edilmeli, ayrıca kanunun tümüne hakim ilke ve düşünceler dikkate alınmalıdır. Konun koyucunun ihtiyati hacizle ilgili kararlara karşı kanun yolunu açmasının nedeni ihtiyati haciz kararlarının yargısal denetimini sağlayarak uygulamadaki farklılıkları ortadan kaldırmaktır. Bu amaç gözetildiğinde ihtiyati haczin durum ve koşulların değişmesi nedeniyle değiştirilmesi veya kaldırılmasına ilişkin kararlara karşı taraflara kanun yoluna başvurma hakkı tanınmalıdır. Anayasanın 141. maddesine ve 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesine göre her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması gerekir. İhtiyati haczin durum ve koşulların değişmesi nedeniyle değiştirilmesi veya kaldırılması talebinin gerekçe gösterilmeden reddedilmesi halinde Anayasaya ve 6100 sayılı Kanuna aykırı olan bu kararın temyiz adilemeyeceğinin kabulü bu tür taleplerin gerekçesiz reddi sonucunu doğuracaktır. Gerekçesiz verilen bu tür kararların yargısal denetiminin yapılmaması 6100 sayılı HMK'nun 27. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine aykırı olacaktır.
Yorum yapılırken tereddüt halinde bir hakkın kullanmasını kısıtlayan veya tamamen ortadan kaldıran değil, hakkın kullanımı olanak sağlayan yorum yöntemi kabul edilmelidir.
Açıklanmış nedenlerle temyiz incelemesinin yapılabileceği görüşündeyiz. Ancak ihtiyati haczin kaldırılması talebinin reddi isabetli olduğundan hükmün onanması gerektiği görüşündeyiz.