18. Ceza Dairesi 2018/8012 E. , 2019/4373 K.
KARAR
Kişilerin huzur ve sükununu bozma, hakaret ve basit tehdit suçlarından sanık ...’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 123/1, 125/3-a, 125/4, 106/1-2. cümle (iki kez), 43/2, 62 (dört kez) ve 52/2. (üç kez) maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis, 7.080,00 Türk Lirası adli para, 500,00 Türk lirası adlî para ve 740,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesine göre hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tâbi tutulmasına dair kapatılan Karamürsel Sulh Ceza Mahkemesinin 02/10/2013 tarihli ve 2013/269 esas, 2013/419 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Kanun'un 123/1, 125/3-a, 125/4, 106/1-2. cümle (iki kez), 43/2, 62 (dört kez) ve 52/2. (üç kez) maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis, 7.080,00 Türk Lirası adlî para, 500,00 Türk Lirası adlî para ve 600,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesinin 25/10/2017 tarihli ve 2017/510 esas, 2017/621 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 10/12/2018 gün ve 98581 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, müştekilerden ...'nın Karamürsel Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürü, diğer müştekiler ..., ... ve ...'ın ise zabıt katipleri oldukları, şüpheli ...'ın olay tarihinden önceki yaklaşık 10 günlük süre boyunca sürekli Ceza Mahkemeleri kalemine giderek İstanbul Mahkemelerinde bulunan bir dosyasıyla ilgili Karamürsel'de ifade vermek için taleplerde bulunduğu, şüphelinin bu taleplerini sürekli müşteki ...'a yönelttiği, müşteki ...'ın her seferinde şüpheliye asıl mahkemeye başvurması konusunda gerekli açıklamaları yaptığı, buna rağmen şüphelinin taleplerine devam ettiği, daha sonra 25/03/2013 tarihinde şüphelinin aynı taleplerle müşteki ...'ın yanına gittiği, müştekinin şüpheliye gerekli açıklamayı yapıp kalemden çıktığı sırada şüphelinin müştekiye hitaben 'ben sana ne yapacağımı biliyorum' diyerek tehditte bulunduğu ve yine ertesi gün 26/03/2013 tarihinde yazdığı dilekçelerin akıbetini sormak için mahkeme kalemine gittiği, kendisine dilekçelerini Uyap üzerinden İstanbul'a gönderildiği bilgisi verildikten sonra şüphelinin kalemde bulunan müştekilere hitaben parmak sallayarak 'zaten dilekçemi göndermeseydiniz başınıza gelecekleri biliyorsunuz' diyerek müştekileri tehdit ettiği, bu sırada şüpheliye Yazı İşleri Müdürü olan müşteki ...'nın uyarıda bulunduğu, şüphelinin cevaben herkesin duyabileceği şekilde 'artistlik yapma, yetkini aşıyorsun' diyerek müştekiye hakaret etmesi üzerine, Karamürsel Cumhuriyet Başsavcılığının 12/06/2013 tarihli iddianamesiyle şüpheli hakkında tüm müştekilere karşı tehdit, müşteki ...'a karşı kişilerin huzur ve sükununu bozma ve tehdit, müşteki ...'ya karşı hakaret suçlarından açılan kamu davasında, Karamürsel Sulh Ceza Mahkemesinin 02/10/2013 tarihli ve 2013/269 esas, 2013/419 sayılı kararı ile sanığın, kişilerin huzur ve sükununu bozma, hakaret ve basit tehdit suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 123/1, 125/3-a, 125/4, 106/1-2. cümle (iki kez), 43/2, 62 (dört kez) ve 52/2. (üç kez) maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis, 7.080,00 Türk Lirası adlî para, 500,00 Türk Lirası adlî para ve 740,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesine göre hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresine tâbi tutulmasına dair karar verilmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesinin 25/10/2017 tarihli kararı ile hükmün aynen açıklanmasına karar verilmiş ise de,
1- Sanığın 25/03/2013 tarihinde sadece müşteki ...'ı, 26/03/2013 tarihinde ise müşteki ... ve diğer üç müştekiyi tek bir eylemle tehdit etmiş olması karşısında, sanığın müşteki Aslı'ya karşı işlediği tehdit suçu bakımından eyleminin tek suç olup olaya zincirleme suç hükümleri uygulanarak 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesine göre verilecek cezadan artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, sanığın müştekiye karşı işlediği her bir fiili nedeniyle ayrı ayrı mahkûmiyetine karar verilmesinde,
2- Mağdur ...'nın 17/07/2013 tarihinde, mağdur ...'ın 25/10/2017 tarihinde ve mağdur ...'nın ise 22/09/2017 tarihinde sanık hakkında şikâyetçi olmadıklarını beyan etmiş olmaları karşısında, sanığın adı geçen müştekilere karşı işlediği basit tehdit suçundan düşme kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hükmün açıklanmasına karar verilmesinde,
3- Sanığın, mağdur ...'ya hitaben söylediği “artistlik yapma, yetkini aşıyorsun” şeklindeki sözleri nedeniyle sanık hakkında hakaret suçundan mahkûmiyet kararı verildiğinin anlaşılması karşısında; kaba söz ve ağır eleştiri niteliğindeki sözlerin, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından, sanığın hakaret suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesinde,
Kabule göre de;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi sebebiyle yeniden ele alınıp hükmün açıklanmasına karar verildiğinde, aynı Kanun'un 231/11. maddesi hükmü uyarınca önceki hükümde değişiklik yapılmadan aynen açıklanması, ancak kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumu değerlendirilerek; cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmının infaz edilmemesi ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine dair cezanın bireyselleştirilmesi hükümlerinin tatbik edilebileceği, bunun dışındaki hususlarda hükmün değiştirilemeyeceği gözetilmeden, denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği anlaşılan sanık hakkında hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, ilk hükümde sanığın tüm müştekilere karşı işlediği tehdit suçunda 5237 sayılı Kanun'un 43/2. maddesine göre 2/4 oranında artırım yapılmasına rağmen, açıklanan hükümde ise anılan Kanun'un 43/2. maddesine göre 1/4 oranında artırım yapılmak suretiyle eksik ceza tayininde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1- '1' numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede;
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; mağdurlardan ...'nın Karamürsel Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürü, diğer mağdurlar ..., ... ve ...'ın ise zabıt katipleri oldukları, sanığın olay tarihinden önceki yaklaşık 10 günlük süre boyunca sürekli Ceza Mahkemeleri kalemine giderek İstanbul Mahkemelerinde bulunan bir dosyasıyla ilgili Karamürsel'de ifade vermek için taleplerde bulunduğu, sanığın bu taleplerini sürekli mağdur ... 'a yönelttiği, mağdur ... 'ın her seferinde sanığa asıl mahkemeye başvurması konusunda gerekli açıklamaları yaptığı, buna rağmen sanığın taleplerine devam ettiği, daha sonra 25/03/2013 tarihinde sanığın aynı taleplerle mağdur ... 'ın yanına gittiği, mağdurun sanığa gerekli açıklamayı yapıp kalemden çıktığı sırada sanığın mağdura hitaben 'ben sana ne yapacağımı biliyorum' diyerek tehditte bulunduğu ve yine ertesi gün 26/03/2013 tarihinde yazdığı dilekçelerin akıbetini sormak için mahkeme kalemine gittiği, kendisine dilekçelerini Uyap üzerinden İstanbul'a gönderildiği bilgisi verildikten sonra sanığın kalemde bulunan mağdurlara hitaben parmak sallayarak 'zaten dilekçemi göndermeseydiniz başınıza gelecekleri biliyorsunuz' diyerek mağdurları tehdit ettiği, bu şekilde sanığın mağdurlara yönelik tehditlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir tehdit fiilini oluşturduğu anlaşılmakla, tek fiille birden çok mağdura karşı tehdit suçunu işleyen sanık hakkında TCK’nın 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca arttırılması gerekirken, sanığın 25/03/2013 tarihindeki eylemi ile 26/03/2013 tarihinde gerçekleşen eylemi açısından ayrı, bağımsız tehdit suçlarını oluşturduğu kabul edilerek ayrı ayrı iki cezaya hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
2- '2' numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede;
5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinde; 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.' hükmü bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre, kasten yaralama suçunun TCK'nın 86/2. maddesinde düzenlenen basit hali, TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde yer verilen tehdit suçu ile TCK'nın 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçunun, kovuşturması şikayete bağlı suçlardan oldukları anlaşılmaktadır.
İncelenen dosyada; mağdur ...'nın 17/07/2013 tarihinde, mağdur ...'ın 25/10/2017 tarihinde ve mağdur ...'nın ise 22/09/2017 tarihinde sanık hakkında şikâyetçi olmadıklarını beyan etmiş olmaları, sanığın da şikayetten vazgeçme olursa kabul edeceğine dair beyanının bulunması karşısında, sanığın adı geçen mağdurlara karşı işlediği basit tehdit suçu açısından şikayetten vazgeçme beyanı dikkate alınmadan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
3- '3' numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede;
5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Ceza Genel Kurulu’nun 14/10/2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; mahkemece, sanığın, mağdur ...'ya hitaben söylediği “artistlik yapma, yetkini aşıyorsun” şeklindeki sözleri nedeniyle sanık hakkında hakaret suçundan mahkumiyet kararı verildiğinin anlaşılması karşısında; kaba söz ve ağır eleştiri niteliğindeki sözlerin, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından, sanığın hakaret suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesinin, hukuka aykırı olduğu anlaşılmıştır.
4- Hükmün aynen açıklanmaması hususundaki istem açısından yapılan değerlendirmede;
CMK'nın 231/11. maddesi: “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” hükmünü içermektedir.
Hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan sanığın, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, 5271 sayılı CMK'nın 231/11. maddesi uyarınca, hakkındaki hüküm ilk şekliyle açıklanır. Açıklanan bu hükümdeki hukuka aykırılıklar, temyiz veya kanun yararına bozma yoluyla Yargıtay tarafından yapılacak inceleme sonucunda giderilir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işleyen veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyen sanık hakkındaki açıklanması geri bırakılan hükümde prensip olarak mahkemece bir değişiklik yapma imkanı bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar karşısında, mahkemece kendisine herhangi bir yükümlülük yüklenmeyen ve denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, incelenen somut olayda, ilk hükümde sanığın tüm mağdurlara karşı işlediği tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun'un 43/2. maddesine göre 2/4 oranında artırım yapılmasına rağmen, açıklanan hükümde anılan Kanun'un 43/2. maddesine göre 1/4 oranında artırım yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yapılan açıklamalara göre yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ... hakkında, Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesinin 25/10/2017 tarihli ve 2017/510 esas, 2017/621 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Hakaret suçu açısından hükümdeki hukuka aykırılık sanığa verilen cezanın kaldırılmasını gerektirmekle, anılan yasa maddesinin 4-d fıkrası gereğince, sanığın hakaret suçundan BERAATİNE, hükmolunan cezanın çektirilmemesine,
3- Tehdit suçu açısından ise karardaki hukuka aykırılıklar sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca, dosyadaki belge ve bilgiler, Yerel Mahkeme uygulaması ile sanığın kişisel, sosyal ve ekonomik durumu da gözetilerek, tehdit suçundan, TCK'nın 106/1-2. cümlesi uyarınca sanığın 30 gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına, TCK'nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak 25 gün karşılığı adli para cezasına hükmolunmasına, sanığa verilen cezanın TCK'nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20,00 TL'den hesaplanarak, 500 TL adli para cezası olarak belirlenmesine, TCK'nın 52/4. maddesi gereğince adli para cezasının aylık 10 eşit taksitler halinde ödenmesine,
4- İnfazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 05/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.