21. Hukuk Dairesi 2018/2749 E. , 2019/1677 K.
MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A) Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davacının davalı iş yerinde 22/05/2002 tarihinden 19/04/2013 tarihine kadar çalıştığını, davacının 01/01/2006 tarihinde araç içi trafik kazası sonucu kafa travması geçirdiğini, rapora göre bir yıl süre ile vardiya değişimi olmayan aşırı fiziksel efor gerektirmeyen işlerde çalışmasının uygun görüldüğünü, sağlık kurulu raporunu dikkate almayan davalının ağır işlerden sayılan bordo makinasında lastik ve iç kuşak kesme bölümün de görevlendirmek suretiyle işçi sağlığı ve iş güvenliğine aykırı hakeret edildiğini, 13/06/2006 tarihindeki iş yeri kazası meydana geldiğini, davacının sağ el 4. Parmak ucu parsıyal kopmasına maruz kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi 50.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 51,000 TL nin olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini''talep etmiştir.Davacı vekili, 27/04/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 82.298,45 TL arttırmıştır.
B) Davalı Cevabı;
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacıya verilen iş güvenliği eğitimlerine ve çalışma talimatlarına aykırı davranan kazalı işçinin olaya sebebiyet verdiğini, müvekkilinin her hangi bir kusurunun olmadığını, davacının otomotikte çalışan makinanın hareketli bölümlerine kesinlikle müdahale etmemesi gerektiğini, önce makineyi manuel konumuna alması gerektiği ondan öyle müdahale yapması gerektiği, tedbirsiz ve dikkatsiz hareket ederek yaralanması ile sonuçlanan iş kazasına adeta davetiye çıkardığını, davacının iş kazası oluşumunda ağır kusurlu olduğunu, davanın reddine karar verilmesini'' talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi:
“Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı, davalıya ait işyerinde çalıştığı sırada 13/06/2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralanmış, davacının %4 oranında malul kaldığı tespit edilmiştir. Meydana gelen iş kazasında davalı işveren % 80 oranında kusurlu olduğu, davacının %20 oranında kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Bu kabullere göre dosya kapsamına uygun bulunan 28/09/2017 tarihli bilirkişi ek raporu benimsenerek davacının 54.103,21 TL maddi tazminat talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.Manevi tazminat yönünden davacının iş kazası sonucu %4 oranında malul kalmış olduğu, davacının söz konusu olay nedeniyle duyduğu manevi ızdırap ve davacının sürekli malul kalması, tedavi aşamasında yaşadığı bedensel acılar, ruhsal sıkıntılar, tarafların kusur durumları, olayın oluş şekli, maluliyet oranı, olay tarihinden bu yana işleyecek faiz oranları da dikkate alınarak davacı için 5.000 TL manevi tazminat takdir edilmiş ve davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir ” şeklinde belirtilmiştir.
D) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
“1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile
2- 54.103,21 maddi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- 5.000,00 manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE” karar verilmiştir.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesinde Özetle;
“ Davacı istinaf sebepleri ile ilgili olarak:Hesap bilirkişi tarafından düzenlenen 20/04/2017 tarihli kök raporda '' Davacının kaza tarihinden 2008 yılı mayıs ayına kadar bordroların bulunmadığı,2008 Mayıs ila 2013 Nisan ayı arasındaki ücret bordrolarının dosyada bulunması sebebiyle bu aylar yönünden davacıya yapılan ödeme tutarları esas alınarak yine bordroların bulunmadığı aylar bakımında ise asgari ücrete oranlama yapmak suretiyle hesaplama yapıldığı'' belirtilmiş ise de bu kök rapor sonrası davalı tarafça dosyaya yeni bordrolar sunulması sonrası bu kez hesap bilirkişisi 28/09/2017 tarihli ek raporunu ibraz etmiştir.Bu ek raporda bordrosu sunulan aylar bakımından bordrolara itibar edilerek bilinen dönem ve bilinen ücrete göre yeniden hesaplama yapılmış olup neticeten 54.103,21 TL maddi zarar hesaplandığından ilk derece mahkemesince bordrosu bulunan aylar bakımından bu bordrolara itibar edilerek hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığından yine davanın açıldığı tarihte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri kanunu henüz yürürlükte olmadığından davanın kısmi eda külli tesbit davacı olarak açıldığından söz edilemeyeceğinden bu yönlere ilişkin davacının bu yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davalı istinaf sebebi ile ilgili olarak : Kısmi davada davacı, saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek dava ile isteyebileceği gibi, aynı davada ıslah dilekçesi verip harçlandırarak da maddi tazminat talebini artırabilir.
Somut uyuşmazlıkta; belirtilen ilkeler, açıklamalar ve olgular birlikte değerlendirildiğinde kesin maluliyet oranının % 4 olduğuna ilişkin son rapor ile gelişen durum sona ermiştir. Gerçek zarar ise 20/04/2017 tarihli asıl ve 28/09/2017 tarihli ek tarihli hesap bilirkişi raporu ile öğrenilmiştir, Bu durumda zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren hesaplanması gerektiği ve 27/04/2017 tarihinde maddi tazminatın ıslahının zamanaşımı süresi içinde yapıldığının kabulü gerekir,bu sebeple davacının maddi tazminat talebi yönünden ıslah ile arttırılan miktarlar yönünden zamanaşımına uğrayan alacağı bulunmamaktadır,bu yönde hüküm kuran ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmadığından bu yöne ilişkin davalı istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Ayrıca, yukarıda belirtilen somut olayın özellikleri, davacının % 4 oranında sürekli işgöremezlik kaybı, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, davacının mağduriyetinin giderilmesi, haksız olanların sorumluluk bilincinin sağlanması, toplumsal hayata bağlılık ve güven duygusunun arttırılması dikkate alınmak sureti ile ilk derece mahkemesince takdir edilen 5.000 TL manevi tazminat miktarının dosya içeriğine ve somut olaya uygun olması nedeni ile bu yöne ilişkin davalı istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesince hükme esas alınan ve gerek iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekse kazaya sebebiyet veren makina üzerinde uzmanlığı bulunduğu anlaşılan kusur bilirkişisi Doç.Dr.... tarafından düzenlenen 09/01/2017 tarihli bilirkişi raporunun davalı tarafın önceden ileri sürdüğü itirazları da karşılayacak şekilde düzenlendiği ve rapor ile tesbit olanan davacıya % 20 oranında, davalı işverenliğe % 80 oranında kusur verilmesinin dosya kapsamına da uygun olduğunun anlaşılması karşısında ilk derece mahkemesince bu kusur oranları dikkate alınmak suretiyle oluşturulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından bu yöne ilişkin davalı istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. ” şeklinde belirtilmiştir.
F) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
“ Davacının ve Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine” karar verilmiştir.
G)Davalı Vekilinin Temyiz Nedenleri;
Davalı Vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin ıslah tarih itibariyle zamanaşımına uğramış bulunan maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,iş kazası tarihinin 13/06/2006 olduğu, ıslah dilekçesinin 27/04/2017 tarihinde sunulduğu, ıslaha karşı süresinde zamanaşımı itirazında bulunulduğunu,ancak bu itirazın dikkate alınmadığını haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin failin ve fiilin öğrenildiği tarih itibariyle dolduğunu,davacının maluliyetinin tesbitinin ilk kaza günü ile tesbit olduğunu,kaza sonrası süreçte değişen veya gelişen bir durum olmadığını,kaza tarihi ile ıslah tarihi arasında zamanaşımının gerçekleştiğini , İlk derece mahkemesince hükmolunan manevi tazminatın fahiş olduğunu,iş kazasının gerçekleşme tarihinin eski oluşu (2006 yılı) ve bu süreçte işleyecek faiz miktarı, davanın kaza tarihinden 9 yıl sonra açılmış olması, davacının kazadan sonra 2013 yılına kadar istihdamını sürdürmesi, davacının kazanın oluşunda kusurlu oluşu,kaza neticesinde oluşan sürekli maluliyet oranının düşüklüğü( % 4 ) dikkate alındığında hükmedilen 5.000 TL manevi tazminatın fahiş bir bedel olduğunu, Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında açıklanan kusur oranının kazanın oluşumuna uygun olmadığını, davacının iş kazasının meydana geldiği gün işverene ait işyerinin oto yarı mamul bölümündeki bordi makinesinde çalışırken makinaya sıkışan malzemeyi çıkartmak istediği, bu işlem için öncelikle makinayı otomatik çalışma pozisyonundan manuele alması gerekirken bunu yapmadan otomatikte çalışan makinaya müdahale ettiği ve tedbirsizlikle sağ elini motor kayışı ile rulo arasında sıkıştırdığı,oysa dosyaya sunulan ve davacının da imzası bulunan ''makina çalıştırma iş emniyeti talimatı'da makina otomatik çalışır iken hiç bir nedenle veya başka bir vücut parçan ile işyeme müdahale etme hükmünün açıkça yer aldığını,davacıya sadece % 20 ,müvekkili işverenliği % 80 oranında kusur verilmesinin hadisenin oluşumuna ve dosya içeriğine aykırı olduğunu,davacının daha yüksek oranda ve hatta 1.derecede kusurlu olduğunu, bilirkişi raporlarına itiraz edildiğini ancak itirazlarının reddedildiğini, kararın hukuka aykırı olup kararın kaldırılarak yeniden kusur oranlarının belirlenmesi yönünden yeniden inceleme yaptırılmasını talep ettiklerini,kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
H) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, maddi ve manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile 54.103,21 TL maddi, takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/06/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamından, kaza tarihinin 13/06/2006, dava tarihinin 19/02/2015 olduğu, davacının dava dilekçesi ile 1.000,00 TL maddi tazminat, 50.000,00 TL manevi tazminat talep ettiği, 27/04/2017 tarihinde davacı sigortalının davasını ıslah ederek mahkemeden sonuç olarak 82.298,45 TL maddi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır.
Sürekli iş göremezlik nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 125. ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddeleri gereğince 10 yıldır. Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Dava konusu olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı ortadadır.Somut olayda maddi tazminatın, 19/02/2015 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep hakları saklı tutularak kısmi dava olarak talep edildiği ortadadır. Bu duruma göre zamanaşımı süresi dava dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat yönünden dava tarihinde kesilerek, bakiye alacak miktarı yönünden işlemeye devam edecektir.Hal böyle olunca, 27/04/2017 tarihli ıslah dilekçesinin davalı vekiline 08/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekilinin 11/05/2017 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı def'ini açıkça ileri sürdüğü değerlendirilerek, maddi tazminat istemine ilişkin dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı olarak bir karar verilmesi gerekirken; ıslah edilen kısmı da kapsayacak şekilde maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: 1- Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine
05/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.