T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2019/626 Esas
KARAR NO : 2019/743
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/595 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 05/04/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin ...ve şekil markasının dünyaca tanınmış olduğunu ve 1997 yılından bu yana da Türkiye'de marka adı altında üretim yapılıp pazarlandığını ve ... şekilden oluşan çok sayıda markaları bulunduğunu, davalılardan ...'ın ... ve ... numaralı tescilli markalarında müvekkilinin logo ve markasının kullanıldığını, ayrıca davalının tescilli markasını da tesciline aykırı olarak müvekkilinin logosuyla iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığını, ürünlerin diğer davalı şirketlerce pazarlandığını öne sürerek Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 29.ve 155.maddesi ve Türk Ticaret Kanunu'nun haksız rekabete ilişkin hükümleri dikkate alınarak davalı markaların hükümsüzlüğünü, haksız rekabetin ve marka haklarına tecavüzün tespitini, müvekkilinin logosuna benzer logo ve markaların ürünlerde kullanımının, satış ve dağıtımının, tanıtımlarda kullanılmasının önlenmesini ve toplatılması konusunda tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ... sözcüğünün yaygın olarak kullanılan bir spor dalının ismi olduğunu, ilk kez davacı tarafından kullanılmadığını, tekstil sektöründe sözcüğün ayırt ediciliğinin bulunmadığını, jenerik hale geldiğini, giysi adı olarak kullanıldığını, davacının 35.sınıfta tescilinin bulunmadığını, davacı markasında ... ve logonun baskın unsur olmadığını, markalar arasında iltibasa yol açacak benzerlik bulunmadığını, SMK 155.maddesinin uygulama koşullarının oluşmadığını, marka tescilinde 4 yılı aşkın süre boyunca sessiz kalındığını savunarak tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı markalarının tescilli oluşu ve hükümsüzlüğün yargılamayı gerektirmesi nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ,karar davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf talebi üzerine Dairemizin 15/05/2018 tarihli 2018/1346 E-2018/1154 K sayılı kararıyla; davalıya ait 2013/26977 ve 2015/03654 markaların yarım yay formunda yazılan ... ve onun çevrelediği boşluğa atlı .. oyuncusu, yayın alt kısmında da yatay olarak yazılı ...sözlerinden oluştuğu halde ,davalının markalarını tescile aykırı olarak davacının 1999/001453, 2006/49192 ve diğer seri at üzerinden ... oyuncusu şekil markasıyla iltibas oluşturacak şekilde, kendi tescilli markasının sözel kısmını kullandığı, sunulan ürün görselleri ile anlaşıldığından istinaf talebinin kabulüne ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına 50.000 TL teminat karşılığında davacının at üstünde ... oyuncusu figürünü davalı ürün ve tanıtımlarında kullanılmasının ve piyasaya sürülmesinin tedbiren önlenmesine, ürün ve tanıtımlardan çıkarılmasına, diğer talebin reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin 30/05/2018 tarihli tavzih dilekçesi ile,Dairemizin kararının ' müvekkilinin markalarına iltibas yaratan ürün, ilan, tabela, reklam, broşür, afiş, kartvizit ve sair her türlü tanıtım malzemesinin; basılı kağıt, fatura ve sair her türlü ticari evrakın ve bu şekilde bastırılmış olan materyalin dahi bulundukları yerlerden toplatılarak emin bir yer muhafaza altına alınmasına' şeklinde kararın düzeltilmesini talep ettiği ,dairemizin 27/06/2018 tarihli ek kararı ile tavzih talebini reddettiği görülmüştür.Davacı vekilinin 03/12/2018 tarihli dilekçesi ile, Dairemizin 2018/1346 E. sayılı dosyası ile davalılar aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararının, ihtiyati tedbir konusu ürünlerin halihazırda muhafaza altında bulunduğu Milli Emlak Müdürlüğü’nün kiraladığı “... Tepecik/Büyükçekmece” adresinde 02.10.2018 tarihinde icra edildiğini, tedbir kararının halen devam etmekte olduğunu ve ürünlerin muhafaza altında tutulmasına devam edilmesi gerektiğini, bu nedenle, belirttikleri adreste yer alan depolardaki ürünlerin tedbir kararı uyarınca muhafaza altında tutulması ve davacı yana teslim edilmemesi için İstanbul Defterdarlığı Anadolu Yakası Milli Emlak Müdürlüğü Başkanlığı Kadıköy Milli Emlak Müdürlüğü'ne müzekkere yazılmasını ve elden takip yetkisi verilmesini talep ettiği görülmüştür.Bakırköy 1. FSHHM 'nin 07/12/2018 tarihli ek kararıyla; 'dosyanın geldiği safahat, dosyanın bilirkişi nicelemesi aşamasında olması, verilen takipsizlik sonucunda ürünlerin davalıya iadesinin önceki verilen tedbir kararını sonuçsuz bırakabileceği, HMK 396/1.maddesine göre (1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. Hükmü dikkate alınarak bekletici mesele yapılan dosyadaki koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin reddine karar verilen durumdan bugüne kadar ki değişen koşullar dikkate alındığında, SMK 159. Madde uyarınca verilecek hükmün etkinliğinin sağlanması hususu da dikkate alınarak, yeniden ek ihtiyati tedbir kararı verilerek, ürünlere el konulmasına, tanıtım evrakına el konulmasına, el konulan ürün ve tanıtım evrakının yediemine teslimine karar verilerek, söz konusu ürünlerin de şuan itibariyle yed-i eminde bulunduğu da dikkate alınarak ürünlerin tedbir kararı uyarınca muhafaza altında tutulması ve davalı tarafa teslim edilmemesi hususunda, İstanbul Defterdarlığı Anadolu Yakası Milli Emlak Müdürlüğü Başkanlığı Kadıköy Milli Emlak Müdürlüğü'ne müzekkere yazılmasına, teminat başlangıçta 50.000,00 TL olarak alındığından, yeniden alınmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.Davalılar vekilinin ek tedbir kararına itirazı üzerine, mahkemenin 24/01/2019 tarihli kararıyla; mahkemece 07/12/2018 tarihinde ek ihtiyati tedbir kararı verildiği ve bu ek ihtiyati tedbir kararının verilen takipsizlik sonucunda ürünlerin davalıya iadesinin önceki verilen tedbir kararını sonuçsuz bırakabileceği ve HMK 396/1.madde hükmü de dikkate alınarak, karar verilen durumdan bugüne kadarki değişen koşullar birlikte değerlendirilerek, SMK 159. Madde uyarınca verilecek hükmün etkinliğinin sağlanması amacıyla ek ihtiyati tedbir karar verildiği gerekçesiyle davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının reddine karar verilmiştir.Davalılar vekilinin süresinde istinaf talebinde bulunduğu; 24/01/2019 tarihli tedbire itirazın reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, Dairemizin kararı ile tedbir taleplerinin reddedildiğini, tavzih yoluyla genişletme talebinin de reddedildiğini, müvekkilinin ürünlerde kendi tescilli marka ve logosunu kullandığını, dairenin kesin olarak reddettiğini, davacının talebinin kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, değişen hiçbir koşul bulunmadığını, savcılığın takipsizlik ve ürün iadesi kararının değişen koşullar olarak nitelendirilemeyeceğini, müvekkilinin lehine olan bir durumun aleyhine olarak değerlendirilemeyeceğini beyanla kaldırılmasını istemiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde önceki dilekçelerindeki beyanlarını tekrarla istinaf talebinin reddini istemiştir.
G E R E K Ç E :
Davacı vekilinin marka hükümsüzlüğü ve markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi ve refi talepli dava açtığı, müvekkilinin logosuna benzer logo ve markaların ürünlerde kullanımının, satış ve dağıtımının, tanıtımlarda kullanılmasının önlenmesini ve toplatılması konusunda tedbir kararı verilmesini talep ettiği, Bakırköy 1.FSHHM'nin davacı vekilinin tedbir talebini reddettiği, davacı istinafı üzerine, Dairemizin 15.05.2018 tarihli kararıyla, ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne; ' davacının at üstünde ... oyuncusu figürünü davalı ürün ve tanıtımlarında kullanılmasının ve piyasaya sürülmesinin tedbiren önlenmesine, ürün ve tanıtımlardan çıkarılmasına, diğer talebin reddine' karar verildiği, davacı vekilinin 03.12.2018 tarihli dilekçesi ile, '...Tepecik / Büyükçekmece' adresinde bulunan malların muhafaza altında tutulması talebiyle tedbir talep ettiği, mahkemenin 07.12.2018 tarihli ek kararıyla HMK 396/1 maddesi gereğince, değişen koşullar gözönüne alınarak, halen yediemin de bulunan ürünlerin tedbir kararı uyarınca muhafaza altında tutulmasına ve davalı tarafa teslim edilmemesine karar verildiği, davalılar vekilinin istinaf talebinde bulunduğu görülmüştür.Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez.Türk Medeni Kanun’unun 1’inci maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin HMK’nun 391 ve 394’üncü maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir nedenle kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.Somut olayda, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını isteyen davalı vekili, dairemizin kararı ile davacı tarafın istinafa konu edilen tedbir taleplerini reddettiğini, tavzih yoluyla da tedbir genişletme talebinin de reddedildiğini, değişen hiçbir koşul bulunmadığını, savcılığın takipsizlik ve ürün iadesi kararının değişen koşullar olarak nitelendirilemeyeceğini beyan etmişse de; dairemizin kararından sonra, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 08/08/2018 tarihli kararıyla' kovuşturmaya yer olmadığına, Adli Emanetteki ve Kadıköy Emlak Müdürlüğündeki ürünlerin şüpheliye iadesine' karar verdiği, ilk derece mahkemesinin kararında açıkça 396/1 maddesi gereğince, değişen koşullar nedeniyle tedbir kararı verildiğinin beyan edildiği anlaşılmakla , mahkemece verilen bu karara karşı istinaf yolu açık olmadığından istinaf isteminin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:
6100 sayılı HMK.'nın 341 ve 352. maddeleri gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin USULDEN REDDİNE,
Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 05/04/2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.