1. Hukuk Dairesi 2021/9483 E. , 2022/2784 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05/04/2022 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ...,geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... Belediye Başkanlığı vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı. Süresi içerisinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, mazbut, mülhak veya cemaat vakfı ölçütlerinde bulunmayan, müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları arasında yer almayan, Lozan Anlaşmasının 38. ve devamı maddeleri kapsamında, dini özgürlükleri tanınan ve güvence altına alınan, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 9. ve devamı maddeleri gereği tüzel kişiliği de kabul edilen bir dinsel topluluk olduğunu, dava konusu taşınmazların müvekkiline ait olduğunu, taşınmazlarda kilise binası, dükkan vasfında akar ve akaratlar bulunduğunu, kilise binasının ilk defa 1797 yılında inşaa edildiğini, dükkanların kilise binasından daha sonra yapıldığını, en az 40-50 yıldır bu dükkanların kilise tarafından çeşitli kişilere kiraya verildiğini ileri sürerek, taşınmazlarda imar uygulaması uyarınca yapılan tevhit ve ifraz işlemleri de gözetilerek, dava konusu 159 ada 12 ila 21 ve 175 ada 17 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 164 ada 17 (tevhit işlemi ile 164 ada 24) ve 167 ada 4 (imar uygulaması, ifraz ve tevhit işlemleri ile 167 ada 30, 37 ve 38) parsel sayılı taşınmazlardaki hisse paylarının müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davacı ...’nin tüzel kişiliği bulunmadığından dava açma ehliyetinin de bulunmadığını, bu nedenle eldeki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Tapu Kanunu’nun 3. maddesine göre, ecnebi hükmi şahısların gayrimenkul iktisap etmelerinin, mevcudiyetlerinin hükümetçe tanınmasına bağlı olduğunu, bu hususta davacı kilise lehine verilmiş bir karar bulunmadığını, hal böyle olunca dava konusu taşınmazların davacı kilise adına tescil edilmesinin mümkün bulunmadığını, kaldı ki davacı kilisenin başka mahkemelerde, tapu iptali ve tescil istemiyle açtığı davaların da bu sebeple reddedildiğini beyan ederek, re’sen nazara alınacak hususlar da gözetilerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; kilisenin dava açma ehliyetinin bulunmadığını, kendisini “dinsel topluluk” olarak niteleyen davacı kilisenin, dava konusu taşınmazları zilyetlikle iktisap etmesinin mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazların bir bölümünün imar planında yol, yol boyu ticaret alanı ve yeşil alanda kaldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KARARI
... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/12/2013 tarihli, 2011/208 Esas, 2013/610 Karar sayılı kararıyla, davacının talebinin “tapu kaydına tescil” mahiyetinde olduğu gerekçesiyle, Mahkemenin görevsizliğine, görevli Mahkemenin ... Kadastro Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.
IV. KADASTRO MAHKEMESİ KARARI
... Kadastro Mahkemesinin 07/03/2014 tarihli, 2014/25 Esas, 2014/117 Karar sayılı kararıyla, dava konusu 159 ada 12 ila 21 parsel sayılı taşınmazlar ile 175 ada 17 parsel sayılı taşınmaz yönünden, taşınmazların 2613 sayılı Kanun'un 21. maddesine göre tahditlerinin yapıldığı fakat 22. maddeye göre komisyonca tespitlerinin yapılmadığı ve kadastronun ikmal edilmediği, bu taşınmazların ... Hükmi Şahsiyetince 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 3. maddesinde belirtilen iznin alınması durumunda, tespit işleminin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 5. maddesi hükümlerine göre tamamlanması gerektiğinden, taşınmazlar ile ilgili usulüne uygun kadastro tespit tutanağı düzenlemek ve kadastro işlemlerini ikmal etmek üzere dosyanın ... İl Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine; dava konusu 164 parsel 24 parsel, 167 ada 30, 37 ve 38 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise, taşınmazlara ait usulüne uygun kesinleşmiş tapu kaydı olup, taşınmazların maliklerinin belirli olduğu gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, ancak daha önceden aynı konuda ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verildiği anlaşılmakla, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi ve görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın re'sen Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
V. YARGI YERİ BELİRLEME KARARI
Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 10/04/2015 tarihli, 2015/1041 Esas, 2015/2898 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamından, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 1948 yılında yapıldığı, taşınmazların tapuya tescil edilmesinden sonra tapuda intikallerin ve imar uygulamalarının yapıldığı, eldeki davanın dava konusu taşınmazların kadastro tespiti kesinleştikten ve tapuda intikaller yapıldıktan sonra açıldığı, kadastro mahkemesinin görevinin kesinleşmeyen kadastro tutanaklarına ilişkin olduğu, ilan süresi içerisinde dava açılmayan ya da dava açılıp da kadastro mahkemesince sonuçlandırılıp kesinleşen tutanaklar tapu siciline tescil edilmemiş olsa dahi, bu gibi hallerin kadastro mahkemesinin görevinin dışında olduğu gerekçesiyle ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
VI. MAHKEME KARARI
... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/02/2019 tarihli, 2015/188 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararıyla; dosya arasında bulunan tapu kayıtlarından, dava konusu 167 ada 30, 37 ve 38 nolu parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması sonucunda oluştuğu, kök parsel olan 167 ada eski 4 parselin kadastro tespit tutanağının kesinleşmediği ve halen malik hanesinin boş olduğu, dosya arasında bulunan bilirkişi raporlarına göre, 167 ada 4 parselin 1948 yılında 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerine göre avlulu kargir ev ve müşterek kuyu vasfı ile ... adına tespitinin yapıldığı, ancak aynı Kanun'un 22. maddesine göre komisyonca 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 3. maddesine dayanarak yabancılara ait gayrimenkullerle ilgili gerekli izin alınmadığından tutanağın kesinleşmediği ve malik hanesinin bu nedenle boş bırakıldığı, her ne kadar Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 10/04/2015 tarihli mercii tayini kararı ile eldeki dava yönünden Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiş ise de, kök parsel olan 167 ada 4 parsele ait tutanak kesinleşmediğinden, sicilin hiç oluşmadığı, maddi yanılgıya dayalı mercii kararı usuli kazanılmış hak oluşturmayacağından ve mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen görevsizlik kararı verilebileceğinden, kök 167 ada 4 parselden gelen 37 ve 38 parsel sayılı taşınmazlar yönünden yeniden görevsizlik kararı verilmesi gerektiği, davacı vekili tarafından 02/11/2017 tarihli celsede, dava konusu 167 ada 4 ve 164 ada 17 nolu parseller yönünden davadan feragat edildiği, yargılamaya sadece 167 ada 37 ve 38 nolu parseller yönünden devam edeceklerinin belirtildiği, yine davacı vekili tarafından verilen 17/07/2017 tarihli beyan ve ıslah dilekçesinin incelenmesinde, davaya yalnızca 167 ada 37 ve 38 nolu parseller yönünden devam ettiklerini belirtilerek harcı bu şekilde tamamladıkları ve talep sonucunu bu şekilde daralttıklarına dair beyanda bulunulduğunun anlaşıldığı, davacı vekili tarafından 20/13/2018 tarihli celsede, davaya yalnızca 167 ada 37 ve 38 nolu parseller yönünden devam ettiklerini, diğer parseller yönünden HMK’nın 123. maddesi uyarınca davalarını geri aldıkları belirtmiş ise de, davacı vekilinin 17/07/2017 tarihli ıslah dilekçesi ve 02/11/2017 tarihli (her ne kadar tutanak imzalanmamış ise de) sonradan inkar edilmeyen beyanı birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin 167 ada 37 ve 38 nolu parseller dışındaki diğer parseller yönünden davadan feragat ettiğinin kabulü gerekeceği gerekçesiyle, 164 ada 24 parsel ile 167 ada 30 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın feragat nedeniyle reddine,
Kök 167 ada 4 parselden gelen 37 ve 38 nolu parseller yönünden ise, taşınmazların malik hanelerinin açık olduğu anlaşılmakla, (her ne kadar 38 nolu parsel gerçek kişiler adına kayıtlı ise de, kök parselin malik hanesi açık olup, tescil işlemi yolsuz tescil niteliğinde olduğundan hukuki sonuç doğurmayacaktır) davanın ...nın 114 ve 115. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, taşınmazların malik haneleri doldurulmak ve tutanak aslı ihya edilmek üzere dosyanın görevli ve yetkili ... Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
VII. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarında bir takım yolsuzluklar olduğunu dosya arasına alınan bilirkişi raporlarıyla birlikte öğrendiklerini, bu nedenle aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, kaldı ki aleyhlerine hükmedilen vekalet ücretinin fazla hesaplandığını beyan ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Kadastro sırasında .../ Merkez/ Bornova – Erzene Mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu 167 ada 4 parsel sayılı 633,45 metrekare yüzölçümündeki avlulu kargir ev ve müşterek kuyu vasıflı taşınmaz, tapu kaydı uyarınca ... Vakfı’na ait olduğu ancak yabancılara ait dini ve ilmi müesseselere ait gayrimenkullerin tescil işleminin Dışişleri Bakanlığından alınacak emre intizaren yapılacağı gerekçesiyle malik hanesi boş bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Bilahare taşınmazın bulunduğu bölgede 1991 yılında yapılan imar çalışmaları sonucunda, taşınmazdan ifrazen 167 ada 30, 37 ve 38 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuş; 167 ada 30 parsel sayılı taşınmaz dava dışı ... ve müşterekleri adına, 167 ada 38 parsel sayılı taşınmaz dava dışı Bülent Öztunay ve müşterekleri adına tescil edilmiş; 167 ada 37 parsel sayılı taşınmazın malik hanesine ise “8180 ada 1 parsel” ibaresi yazılmıştır.
Yine, kadastro sırasında .../ Merkez/ Bornova – Erzene Mahallesi çalışma alanında bulunan dava dışı 164 ada 17 parsel sayılı 50,78 metrekare yüzölçümündeki dükkan vasıflı taşınmaz, tapu kaydı uyarınca Santa Marya Katolik Kilisesi Müdürü Avusturya Tebasından Remi Bazeran Koviç adına tespit ve hükmen Hazine adına tescil edilmiş, taşınmaz dava dışı 164 ada 1, 5 ila 16, 18 ila 20, 22 ve 23 parsel sayılı taşınmazlarla 1989 yılında tevhit edilerek, 164 ada 24 parsel numarasıyla Hazine adına tescil edilmiştir.
Dava; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesine göre; medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.
Bunun yanı sıra; aynı Kanun’un 114. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendine göre, tarafların, taraf veya dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması dava şartlarındandır.
3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 23/2. maddesine göre; “Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.” hükmüne yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Mahkemece, kararın (VI) numaralı bendinde açıklanan gerekçeler uyarınca yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmadığı gibi, davacının davada taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı yönünde yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır.
Yargıtayca verilen yargı yerinin belirlenmesi ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar. (eski HUMK'nın 25/3. madde, yeni HMK'nın 23/2. madde) Mahkeme görevsiz olduğu kanısına varsa bile görevsizlik kararı veremez. Davayı esastan inceleyip karar vermek zorundadır.
Somut olayda; dava ve temyize konu taşınmazlarla ilgili olarak mahkemeler arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığı, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 10/04/2015 tarih, 2015/1041 Esas, 2015/2898 Karar sayılı kararıyla, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesi ile çözümlenmiş olduğuna göre, Mahkemece öncelikle davacının taraf sıfatına ilişkin uyuşmazlık çözüldükten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Yargıtayca verilen merci tayinine ilişkin kararların kesin olduğu göz ardı edilerek, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, dava dilekçesinin ekinde sunulan belgeler incelendiğinde; Frati Minori Dinsel Birliği, Bölge Baş Rahipliğinden 06/10/2010 tarihinde verilen belgede, “Ben aşağıda imzası bulunan Rahip ..., İtalya Cumhuriyetinde kanunen tanınan bir kuruluş olan -Provincia Toscana di S. Francesco Stimmatizzato dei Frati Minori- dinsel birliğinin yasal temsilcisi sıfatıyla, ...’de bulunan ... ile bağlısı ...Santa Maria Kilisesinin İtalya’da bulunan dinsel birliğimizin mülkü olduğunu beyan ederim” şeklinde beyanda bulunulduğu, İtalya Konsolosu İgor Di Bernardini tarafından imzalı 13/10/2010 tarihli belgede ise, “Konsolosluğumuzda mevcut belgelere dayanarak, Pasaport’da bulunan S. Maria Kilise ve Bornova’daki Santo Nome Di Maria Kilisesi sorumlusu, 30/04/1944 Moncalvo doğumlu Rahip ...’nın, yukarıda adı geçen kiliseler ile bunlara ait gayrimenkullerinin yönetiminden sorumlu olduğu beyan edilir.” şeklinde beyanda bulunulduğu, davacı ... tarafından eldeki davanın, Santa Maria Kilisesini temsilen rahip ... tarafından Avukat ...’na verilen vekaletname uyarınca açıldığı, ancak Mahkemece HMK’nın 50. ve 114/1- (d) maddeleri gereğince, davacının tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı, tüzel kişiliği varsa yetkili kişi tarafından davacı vekiline vekalet verilip verilmediği hususunda araştırma yapılmaksızın hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece davacı kilisenin tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığı, tüzel kişiliği varsa yetkili kişi tarafından davacı vekiline vekalet verilip verilmediği araştırılmalı, davacının taraf ehliyetinin bulunduğunun ve yetkili kişi tarafından davacı vekiline vekalet verildiğinin anlaşılması halinde işin esasına girilmeli ve tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
VIII. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.