Hukuk Genel Kurulu 2020/484 E. , 2022/462 K.
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; sanık olarak Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/523 E., 2015/710 K. sayılı dosyasında yargılanan müvekkili hakkında 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 06.02.2014 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 56/4 ve 63/10 maddelerine dayalı işletmeci olarak sorumlu olduğunun kabulü ile mahkûmiyetine karar verildiğini, işletmecinin sorumluluğunun kanun değişikliği ile düzenlendiğini, değişiklik öncesi böyle bir suç olmadığını, yürürlüğe giren kanundan önce işlenmiş fiillerden dolayı geriye dönük ceza verilmesinin mümkün olmadığını, suç tarihi 2010 yılı olmasına rağmen 2014 yılında yürürlüğe giren kanun maddelerinin müvekkili hakkında uygulandığını, bu durumun suçun yasal unsuru olan kanuni unsur ve temel ilke olan kanunîlik ilkesine aykırı olduğunu, müvekkilinin suça iştirak ettiğine dair delil olmadığı hâlde mahkûmiyet verilerek suçun maddi unsurlarına aykırı hareket edildiğini, farklı anlam yüklenmeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı kesin verilen mahkumiyet kararının infazının başlatıldığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 13.11.2015 tarihli ve 2015/75 E., 2015/83 K. sayılı kararı ile;
“…DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili hakkında verilen mahkumiyet kararında Kanunilik İlkesinin açıkça ihlal edildiğini, müvekkilinin işlemediği suçtan sorumlu tutulduğunu, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı mahkumiyet kararı verildiğini, bu kararın kesin olduğunu ve temyiz taleplerinin de reddedilerek infaz aşamasına getirildiğini, verilen adli para cezasının maddi zarara yol açtığı gibi manevi zarara da yol açtığını belirterek davalı hazineden tahsiline karar verilmesi, talep ve dava olunmuştur.
GEREKÇE : Dava, ihbar olunan ceza hakiminin yargısal faaliyeti nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava şartı niteliğindeki görev sorunu, kendiliğinden ve öncelikle irdelenmeli ve ön inceleme aşamasında bu konuda bir karar verilmelidir. (HMK m.114, m.115 ve m.138)
Yargılama aşamasında ve 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6545 sayılı Yasa'nın 70. ve 86.maddeleri hükümleri uyarınca, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan kararlar nedeniyle hakimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında açılan davaların ağır ceza mahkemeleri tarafından hükme bağlanacağı ön görülmüş; diğer yandan, CMK'nun 142. maddesi ile de zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesi yetkili kılınmıştır. Açıklanan nedenlerle, aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçe uyarınca;
1-6545 sayılı Yasa'nın 70. maddesi ile değişik CMK'nun 141/3. maddesi ile 142. maddesi uyarınca mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanın talep halinde görevli Mardin Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine,
3-Takdiren para cezası tayinine yer olmadığına,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemede gözetilmesine…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. ÖN SORUN
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının temyiz incelemesi için Hukuk Genel Kurulunda bulunduğu sırada davacı asılın 07.09.2020 havale tarihli dilekçesinde davadan feragat ettiğini belirterek, feragat nedeniyle karar verilmesini talep ettiği dikkate alındığında HMK’nın 310. maddesinin 3. fıkrası uyarınca ek karar verilmek üzere dosyanın kararı veren Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
III. GEREKÇE
9. Davaya son veren taraf işlemleri olan feragat, kabul ve sulh, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307 ilâ 315. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tasarruf ilkesinin bir sonucu olarak davaya son veren taraf işlemleri hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bir başka ifade ile taraflar, davayı kabul ederek ya da davadan feragat ederek veya sulh sözleşmesi yaparak yargılamanın her aşamasında ve hatta kanun yollarında herhangi bir hükme gerek kalmaksızın davayı sona erdirebilirler.
10. Feragat, HMK’nın 307. maddesinde; davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış; aynı Kanunun 311. maddesinde ise feragatin, kesin hüküm gibi hukukî sonuç doğuracağı açıklanmıştır.
11. Mahkemece nihai karar verildikten sonra kararın temyizi aşamasında davadan feragat edilmesi hâlinde ne gibi bir işlem yapılacağı hususu ise 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun (7251 sayılı Kanun) 29. maddesiyle değişik HMK’nın 310. maddesinin 3. fıkrasında; “…Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir” şeklinde düzenlenmiştir.
12. Dosya temyiz incelemesi için Hukuk Genel Kurulunda bulunduğu sırada davacı tarafından sunulan 07.09.2020 havale tarihli dilekçe ile davayı takip etmek istemediğini, vazgeçtiğini belirterek dosyanın feragat ve vazgeçme nedeniyle kapatılmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
13. Bu durumda temyiz incelemesi yapılmaksızın, feragat dilekçesi değerlendirilerek davacının Maliye Hazinesi aleyhine açtığı dava hakkında, HMK’nın 310. maddesinin 3. fıkrası uyarınca ek karar verilmek üzere dosyanın hükmü veren Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemece verilen kararın mahkemenin görevsizliğine yönelik olduğu, temyiz incelemesinin bu karara ilişkin yapılması sebebiyle temyiz değerlendirmesi yapılması hâlinde davanın esasına yönelik verilmiş bir karar olmayacağı, görevli mahkemeyi belirledikten sonra feragat konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi gerektiğinden ön sorun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
15. O hâlde, davadan feragat hakkında ek karar verilmek üzere dosya hükmü veren Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
6100 sayılı HMK’nın 310. maddesinin 3. fıkrasına göre ek karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 05.04.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (HMK 307/1). Davadan feragat usul işlemi olduğu kadar aynı zamanda bir maddi hukuk işlemidir. Zira davacı davadan feragat etmekle davadaki talep sonucundan vazgeçtiği kadar, talep sonucuna konu varlığını iddia ettiği maddi hukuktan doğan haktan da vazgeçmektedir.
Davadan feragat beyanı, davanın görüldüğü mahkemeye yapılır. Bu konuda feragat beyanının mahkemeye ulaşması yeterli olup mahkemenin ayrıca gerek görev, gerekse yargı yolu kuralları bakımından görevli olması veya yetkili olması gerekmez. Diğer bir ifadeyle görevsiz veya yetkisiz mahkemeye yapılan feragat beyanı da geçerli ve sonuç doğurmaya elverişlidir.
Feragat kesin hüküm gibi hukukî sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir (HMK 311/1).
Feragat beyanıyla dava konusu uyuşmazlık sona erer ise de feragat beyanı üzerine mahkemenin bu beyana dayalı olarak davanın reddine karar vermesi gerekir. Mahkemenin vereceği bu karar ancak şekli anlamda kesinleştikten sonra maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilecektir. Diğer bir ifadeyle feragat beyanıyla şekli anlamda kesin hüküm oluşmadığı için dava kendiliğinden o anda sona ermemekte ancak mahkemenin davanın feragat nedeniyle reddine dair verdiği kararın kesinleşmesi ile sona ermektedir.
Her feragat beyanıyla dava kendiliğinden sona ermez ve kesin hüküm oluşmaz. Zira bazı davalardan feragat edilebilmesi mümkün değildir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda davanın geri alınması mümkün olabilir ise de davadan feragat beyanıyla kesin hüküm sonucunun yaratılması mümkün değildir. Ortaklığın giderilmesi davasında feragat beyanına rağmen diğer paydaşların davaya devam edilmesini isteyebilmeleri, iflas kararı verildikten sonra alacaklının iflas davasından feragat etmesinin geçersiz olması (İİK 165/2), kamu düzenine ilişkin olan hizmet tespiti davasından feragat edilemeyeceği bunlara örnek olarak verilebilir.
Feragat beyanını alan hâkimin de bu durumu gözetmesi, uyuşmazlığın niteliğine göre bu beyanının sonuç doğurmaya elverişli olup olmadığını değerlendirerek bir karar vermesi gerekecektir.
Görevsiz mahkemeye yapılan feragat beyanı geçerli ise de görevsiz mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verilebilecek midir? Bunu belirleyebilmek için önce bu red kararının esasa ilişkin bir karar sayılıp sayılmayacağı ve göreve ilişkin dava şartı eksikliğinin esastan karar verebilmeye engel oluşturup oluşturmadığı hususları üzerinde durmak gerekir.
Değere bağlı davalarda davanın feragat nedeniyle reddi kararında maktu vekâlet ücretine değil nispi vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Bu durum aynı zamanda kararın esasa dayalı olmasının bir sonucudur. Ayrıca hâkim bu kararında feragatın varlığını tespit eden bir karar ile yetinmemekte, davanın reddine karar verdiği gibi, bu karara bağlı fer'î unsurlara da hükmedebilmektedir. Nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi yanında icra inkâr tazminatı, kötü niyet tazminatı veya para cezasına hükmedilmesi gereken hâller buna örnek verilebilir. Bu şekilde uyuşmazlığın esasını hâlleden bir kararın esastan verilen bir karar olduğu çok açık olup usulden bir red kararı bulunduğundan söz edilemez. Feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurması yanında kesin hükmün oluşması için şekli anlamda kesinleşmiş bir mahkeme kararının varlığının gerekli olması da feragata dayalı red kararının esasa ilişkin bir karar olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Dava şartlarına ilişkin kurallar ise bir mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapıp yapamayacağını belirleyen kurallardır. Diğer bir ifadeyle dava şartları, davanın esasının incelenebilmesi için bulunması gerekli olan veya bulunmaması gereken hâllerdir. Bu niteliği itibarıyla dava şartları; dava engelleri olup varlığı veya yokluğu belirlendiği takdirde orada durulması, daha ileri gidilerek esastan bir incelemeye girişilmemesi gereken hâller olduğundan dava şartı yokluğu hâlinde mahkemenin esastan bir karar verebilmesi mümkün değildir.
Dava şartlarının bu önemine uygun olarak 6100 sayılı HMK’da dava şartlarının neler olduğu (HMK 114), mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı (HMK 115/1), dava şartı noksanlığını tespit eden mahkemenin davanın usulden reddine karar vereceği (HMK 115/2), ön inceleme aşamasında mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar vereceği (HMK 138/1) hükümleri yer almaktadır. HMK 115. maddenin HUMK’daki karşılığı olan 188. maddede hâkimin kendiliğinden gözetmesi gereken hususların saklı olduğu düzenlenmekle yetinilmiş iken 115. maddede ise dava şartlarının daha ayrıntılı düzenlenmiş olduğu açıkça görülmekte ve dava şartı eksikliği hâlinde verilmesi gereken kararın ne olduğu da açıkça belirtilmektedir.
Uygulamada özellikle HUMK döneminde davaya bakmaya görevsiz olan mahkemenin dahi feragat nedeniyle davanın reddine karar verebileceği yönünde kararlar verilmiş ise de HMK’nın dava şartları bakımından daha ayrıntılı düzenlemelere yer vererek dava engellerine verdiği önemi göstermesi, emredici düzenlemeler getirmesi ve özellikle dava şartı noksanlığı hâlinde, davanın usulden reddi gerektiğini açıkça hükme bağlamış olması karşısında, artık davaya bakmaya görevli olmayan mahkemenin, davanın esasıyla ilgili olan ve kesin hüküm oluşturacak feragat nedeniyle red kararını verebileceğinin kabulü mümkün değildir.
Nitelikçe uyuşmazlığın feragat beyanına dayalı olarak sonuçlandırılmaya elverişli bir dava olup olmadığını en iyi biçimde değerlendirecek olan mahkemenin de davaya bakmaya görevli olan mahkeme olacağının kabulü gerekir. Ayrıca davanın esası hakkında görevli olmayan mahkemenin feragata dayalı red kararı yanında, icra tazminatları, para cezası gibi fer'î unsurlara hükmetmek zorunda kalması da görev kurallarının mahiyetiyle bağdaşmaz.
Tüm bu nedenlerle davadan vazgeçme (feragat beyanı) ile göreve ilişkin dava şartı eksikliğinin karşı karşıya geldiği durumlarda dava şartına öncelik verilmeli, feragat beyanını değerlendirerek bu konuda karar verme yetkisinin görevli mahkemeye ait olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda görevsiz olan mahkemenin kendisine ulaşan feragat beyanına rağmen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar vermesi, feragata dayalı esastan karar vermeyi de görevli mahkemeye bırakması gerekir.
Usul ekonomisi ilkesiyle (HMK 30/1) bakıldığında farklı bir sonuca varılması gerekecek midir? Kanun hükmü ile kamu düzenine dayalı emredici bir kural getiriliyorsa bu kuralı uygulamaktan vazgeçebilmek için de aynı kesinlikte ve açıkça getirilmiş istisnai bir norm bulunması gerekir. Genel yargılama ilkelerinden söz ederek, yan kurallardan hareket ederek kamu düzeninden olan görev kurallarına yorum yoluyla istisnalar getirilmesi ve bu kuralların uygulanmasından vazgeçilmesi mümkün değildir. Yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesi için getirilmiş olan bir ilkenin, yine düzenli bir yargılamada ön şart olarak getirilen dava şartlarından vazgeçebilmeyi mümkün kılan bir ilke olabileceği de düşünülemez.
Feragat ve kabulün, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği hükmünü içeren HMK 310. maddede 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanunla değişiklik yapılmıştır. Değişiklik ile; feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmeyeceği ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verileceği (HMK 310/2), feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye göndereceği (HMK 310/2) hükümleri maddeye eklenmiştir.
Görevsizlik kararının temyizinden sonra davadan vazgeçme beyanı dosyaya gelmiş ise Yargıtay tarafından bu madde gereğince dosya geri mi çevrilmeli yoksa öncelikle görevsizlikle ilgili olan kararın temyiz incelemesi mi yapılmalıdır? Yukarıda da açıklandığı üzere dava şartlarının incelenmesi feragat beyanının incelenmesinden daha öncelikli olduğundan bu hâlde Yargıtay’ın görevsizlik kararına yönelik temyiz itirazlarını öncelikle incelemesi, görevsizlik kararını doğru bulması hâlinde kararı onaması, doğru bulmaması hâlinde mahkemenin görevine değinen bozma yapması bunun yanında feragat beyanının incelenmesine değinen ek bozma gerekçesi eklemesi gerekir.
Bunun mümkün olduğu HMK 310. madde içeriğinde karar sözcüğü yerine hüküm sözcüğüne yer verilmiş olmasından da anlaşılmaktadır. Zira kararlar esasa ilişkin verilen nihai kararlar (hüküm) ve usule ilişkin kararlar (karar) olmak üzere ikiye ayrılır. Her karar hüküm olmayıp bir hükmün varlığından söz edebilmek için esasa ilişkin nihai bir karar olması gerekir. Maddede hükme ilişkin temyiz incelemesi yapılamayacağı düzenlenmiş ama kararlara ilişkin bir temyiz incelemesi yapılamayacağı düzenlenmemiştir. HMK 310. maddedeki düzenlemenin varlığı da görevsiz mahkemenin feragat nedeniyle red kararı verebilmesini mümkün kılmamaktadır.
310. maddede sadece feragat değil kabul beyanı da yazmaktadır. Bu beyana dayalı verilecek bir kabul kararı da tamamen esasa ilişkin bir karardır. Görevsiz mahkemeye kabul beyanına dayalı karar verebilmesi için dosyanın geri çevrilmesinden söz edilemeyeceği ve öncelikle görev hususu inceleneceğine göre 310. madde hükmünün her hâlde mutlak bir geri çevirmeyi emrettiği sonucuna da varılamaz.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesince görevsizlik kararı verildikten sonra temyiz aşamasında davadan vazgeçme (feragat) beyanında bulunulmuştur. Dava şartlarından olan görev konusunun öncelikle hâlledilmesi gerekli olduğu için dosyanın feragat nedeniyle işlem yapılmak üzere mahkemeye geri çevrilmesi yoluna gidilmeksizin öncelikle görevsizlik kararının temyiz incelemesinin yapılması zorunludur. HMK 310/3. madde hükmü de bu incelemenin yapılmasını engelleyen bir düzenleme değildir.
Açıklanan nedenlerle ön sorun bulunmadığı görüşünde olduğumdan, ön sorun bulunduğu benimsenmek suretiyle feragat beyanı değerlendirilerek karar verilmek üzere dosyanın geri çevrilmesi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.