12. Ceza Dairesi 2015/3458 E. , 2016/7997 K.
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Katılanlar : 1-..., 2-..., 3-...
4-..., 5-..., 6-...
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : 1-Sanık ... hakkında- beraat
2-Sanıklar ... ve ... hakkında- TCK'nın 85/2, 22/3, 62. maddeleri gereğince ayrı ayrı mahkumiyet
Taksirle öldürme suçundan sanık ...'ün beraatine, sanıklar ... ve ...'ın mahkumiyetine ilişkin hükümler, katılanlar vekilleri, sanık ... müdafii ile sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Sanık ...'ün beraatine ilişkin hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından sanığın taksirinin bulunmadığı, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanlar .....ve ... vekilinin bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
2-Sanıklar ... ve ...'ın mahkumiyetlerine ilişkin hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... ve müdafinin kusura, ceza miktarına, lehe olan hükümlerin uygulanması gerektiğine, sanık ... müdafinin kusura, ceza miktarına, bilinçli taksir koşullarının oluşmadığına, yaşı küçük mağdurlar vekilinin ceza miktarına, bilinçli taksir nedeniyle daha fazla artırıma gidilmesi gerektiğine, katılanlar ..... ve ... vekilinin ise bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 05/05/2016 tarihinde sanık ...'ün beraati oybirliğiyle, sanık ... ve ...'a ait hükümler yönünden oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
MUHALEFET ŞERHİ
Sanıklar ... ve ... hakkında hükmün onamasına dair sayın çoğunluk görüşlerine aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz.
Bunlar:
1-Suç bilinçli taksirle değil normal taksirle işlenmiştir.
2-Kabule göre de;
Cezanın belirlenmesinde alt sınırdan fazla uzaklaşılmıştır.
Olayın oluşu:
Suç tarihi olan 28.11.2011 tarihinde, Ahlat Çok Programlı Lisesinde, Bitlis İl Milli Eğitim Müdürlüğünün talep yazısına istinaden deprem ve akabinde yangın tatbikatı yapılmasına karar verildiği, olumsuz bir durum olmadan deprem tatbikatının sona erdiği, yangın tatbikatı için öğrencilerin okul bahçesine çıkarıldığı, iki adet yangın tüpü bulunduğu halde, 4-5 odun parçası ile ateş yakıldığı, bir öğrencinin ateşe tiner dökmesi sırasında bidonun patlama sonucunda ... isimli öğrencinin öldüğü, 10 öğrencinin ise yaralandığı olay.
1-Eylem bilinçli taksirle işlenmemiştir.
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, , 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerek uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmanın, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 08.01.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice o anda fail tarafından fiilen öngörülürken hareketlere devam edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında olay değerlendirildiğinde sanık ...’ın yangın tatbikatını yönettiği, sönmek üzere olan ateşin yeniden alevlendirilmesi amacıyla öğrencisi ...’yi atölyeden tiner getirmesini istediği, getirilen tinerin sönmekte olan ocağa sanık ...’ın talimatı üzerine dökülmesi sırasında bidonun alev alıp patlaması sonrası bir öğrencinin öldüğü ve birçok kişinin de yaralandığı olayda sanıklar 30 yaşlarında olup elektrik bölümü öğretmenleridirler. Aynı zamanda da okul müdür yardımcılığı görevleri de bulunmaktadır.
Sanıklar öğretmen olup, yaşları da nazara alındığında tinerin dökülmesi ile bidonunun patlayabileceğini öngördükleri ve bunu öngörmelerine rağmen eylemlerine devam ettiklerine dair bir tahmini yürütmek bizi sağlıklı bir sonuca götürmez. Yani sanıklar tarafından “netice somut olarak öngörüldüğü halde” sanıklar dikkatsiz ve özensiz hareketlerine devam etmişlerdir diyemeyiz. Kısaca tiner bidonunun patlayabileceğini öngörmelerine rağmen sırf şanslarına veya başka etkenlere, kendi beceri veya bilgilerine güvenerek dökme talimatını verdiklerini söyleyebilir miyiz?
Bilinçli taksire tahmin ve yorum yoluyla ulaşamayız. Evet sanıklar üniversite mezunu, tinerin yanıcı özelliğini biliyorlar, zaten bu özelliğinden dolayı getirilmesini istiyorlar. Ancak tinerin dökülmesi sırasında bidonun gümleyeceğini öngörmeyebilirler veya ocak sönmüştür, alevlerde olmadığına göre niye bidon patlasın diye düşünmüş de olabilirler. Söylediğimiz gibi tahminlerden hareketle bir sonuca varmaya çalışıyoruz, ancak bu tahminimizi sanıklar aleyhine yorumlamamalıyız.
Belki bu aşamadan sonra hayatlarının sonuna kadar sanıkların benzer bir olaya sebebiyet vermeleri halinde hiç tereddüt etmeden suçun bilinçli taksirle işlediklerini söyleyebiliriz,
Eylemin bilinçli taksirle işlenmediği sonucuna varmamız dolayısıyla verilen uzun süreli hapis cezasının paraya çevrilmesi söz konusu olabilecektir. Sanıklar öğretmen olup mesleklerinin daha ilk yıllarını yaşamaktadırlar.
Açıkladığımız nedenlerden dolayı sanıkların eyleminin basit taksirle işlendiğinden hükmün bu sebepten olayı bozulması gerekirdi. Bu nedenden dolayı sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.
Kabule göre de;
2-Cezanın belirlenmesinde alt sınırdan fazla uzaklaşılmıştır.
Olayın sonucu itibariyle üzücü olduğu bir gerçek. Ancak adı geçen öğretmenler Valiliğin talepleri doğrultusunda okul öğrencilerinin deprem ve yangın felaketleri karşısında canlarını nasıl koruyacaklarını, felaketten nasıl kurtulacaklarının tatbikatını yapmaktadırlar. Yani hayatta nasıl kalırımı öğrenme tatbikatı. Dolayısıyla bu tatbikat sırasında dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle sanıklar olayın meydana gelmesinde kusurlu kabul edilmişlerdir. Sanıkların bu özel gayretleri de nazara alınarak alt sınırdan biraz uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi yerine temel cezanın beş yıl hapis olarak alınıp sonuç cezanın 5 yıl 6 ay 20 gün olarak hesaplanması suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi TCK’nın 3. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.