Hukuk Genel Kurulu 2021/224 E. , 2022/1253 K.
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararına yönelik davacı asılın istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından verilen istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne dair karar davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı asıl dava dilekçesinde; Kurum tarafından 15.02.1982 tarihinde ... sicil numarası ile işe girişinin yapılmasına rağmen 1982 yılına ait prim gününün bulunmadığını ileri sürerek 15.02.1982 tarihi itibariyle 1 günlük hizmetinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; dava dışı işveren tarafından 1982 yılına ait dönem bordroları verilmediğinden dava açmadan önce davacının Kuruma yaptığı başvurunun reddedildiğini, öte yandan müvekkilinin ilgililerin müracaatı hâlinde mevzuata uygun işlem yapabildiğini, süre geçtikten sonra müracaat olduğu takdirde mevzuat gereği geçmişe dönük tespit yapılamadığını, bununla birlikte davacının hizmet tespiti istediği tarihte başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde sigortalı olup olmadığının, işsizlik yardımı alıp almadığının da araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 18.10.2017 tarihli ve 2016/240 E., 2017/1225 K. sayılı kararı ile; dava dışı işveren tarafından Kuruma verilen işe giriş bildirgesinin davacının çalıştığına dair karine olmadığı, fiili çalışma olgusunun tespit edilmesi gerektiği, dava dışı işveren tarafından dönem bordrosu verilmediği, bu nedenle bordro tanıklarının bulunamadığı, davacının yönlendirmesine açık olan davacı tanıklarının beyanlarına ise itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 08.10.2018 tarihli ve 2017/2780 E., 2018/1750 K. sayılı kararı ile; dava dışı işveren tarafından Kuruma sunulan işe giriş bildirgesinin bulunması, işe giriş bildirgesi ile birlikte verilen sicil numarasının davacı tarafından daha sonra kullanılması, davacı tanıklarının fiili çalışma olgusunu doğrulaması, davacının yaptığı işin niteliği karşısında davacının mobilya ustası olarak 15.02.1982 tarihinde bir gün fiilen çalıştığının kabulü gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 03.10.2019 tarihli ve 2018/7314 E., 2019/7020 K. sayılı kararı ile; “…506 sayılı Kanun'un 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanun'un 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava konusu döneme ilişkin bordroların mahkemeye ibraz edilmediği, davacı tanıklarının beyanları alınarak hüküm kurulduğu görülmektedir.
Kamu düzenine ilişkin eldeki davada re'sen araştırma ilkesi uygulandığı gözetilerek, talep döneminde, dava dışı işyeri ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler emniyet araştırması ve kurumdan sorulmak sureliyle saptanarak, bu kişilerin bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylece gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli ve 2020/268 E., 2020/505 K. sayılı kararı ile; dava konusu edilen tarihin üzerinden yaklaşık 38 yıl geçmesi nedeniyle dava dışı işverenle aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenlerin ve bu işverenlerin bordrolarına geçmiş kişilerin belirlenmesinin çok zor olduğu, bu kişilerin belirlenmesi hâlinde dâhi davacının talebinin bir günlük hizmet süresinin tespitine ilişkin olması nedeniyle dinlenilecek tanıkların beyanda bulanamayacaklarının muhtemel olduğu ve dosya kapsamında bulunan deliller karşısında bu tanıkların beyanlarının sonuca etkili olmayacağı, mevcut delillerin uyuşmazlığı çözmeye yeterli mahiyette olduğu, bozma kararı öncesi dinlenilen davacı tanıkları ile dava dışı müteveffa işveren arasında menfaat çatışması olduğuna dair bir iddia ve savunmanın bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 15.02.1982 tarihi itibariyle 1 (bir) günlük hizmetinin tespitini talep ettiği eldeki davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun) olduğu kabul edilmelidir.
15. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre, 'Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir'.
16. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup bunun doğal sonucu olarak da söz konusu 1 (bir) günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla sigortalılıktan söz edilebilmesi için çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir.
17. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinde ise; 'Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
18. Öte yandan 506 sayılı Kanun'un 2 ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun'un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir.
19. Ne var ki, 506 sayılı Kanun'un 2 ve 6. maddelerindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sigortalılığın oluşumu için fiili çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez.
20. Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır.
21. Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 sayılı Kanunun 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hâkim görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu davalarda da işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.
22. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2018 tarihli ve 2016/21-2358 E., 2018/1289 K., 07.10.2020 tarihli ve 2018/21-1021 E., 2020/743 K.; 21.12.2021 tarihli ve 2019/(21)10-147 E., 2021/1733 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
23. Somut olayda 14.01.1962 doğumlu davacı adına dava dışı ... unvanlı işyeri tarafından düzenlenen 15.02.1982 işe giriş tarihli bildirgenin 12.03.1982 tarihinde Kurum kayıtlarına girdiği, 08.11.1981 tarihinde kanun kapsamına alınan 13.09.1991 tarihinde kanun kapsamından çıkarılan dava dışı işveren tarafından 1992 yılına ait dönem bordrolarının Kuruma verilmediği, öte yandan davacı tanığı ...’un kendisinin ... unvanlı işyerinde 1981 yılı Kasım ayında çalışmaya başladığında davacının işyerinde çalıştığını; davacı tanığı ...’ın ise davacının abisi ...’ya ait atölyede askere gitmeden önce çalıştığını, askerden geldikten sonrada aynı işyerinde çalışmaya devam ettiğini beyan ettiği, Askerlik Şubesi Başkanlığı tarafından davacının askere sevk tarihinin 14.10.1982; terhis tarihinin ise 14.06.1984 olduğunun bildirildiği ayrıca hizmet döküm cetveline göre davacının 1990 yılı Şubat ayı ilâ 10.05.1990 tarihleri arasında 10 gün dava dışı ... unvanlı işyerinde çalıştığı anlaşılmıştır.
24. Bu itibarla uyuşmazlık konusu işe giriş bildirgesi ile verilen sigorta sicil numarasının davacı tarafından kullanılması, davacının 1990 yılı Şubat ayı ilâ 10.05.1990 tarihleri arasında 10 gün dava dışı ... unvanlı işyerinde çalışması, davacının iddiasını doğrulayan tanık beyanları ve dosya kapsamındaki diğer tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının dava dışı ... unvanlı işyerinde 15.02.1982 tarihinde 1 gün çalıştığının kanıtlandığı sonucuna ulaşılmıştır.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dava konusu döneme ilişkin bordroların sunulmadığı, davacı tanıklarının beyanları esas alınarak sonuca ulaşıldığı anlaşıldığından eldeki davanın kamu düzenine ilişkin ve re'sen araştırma ilkesine tâbi davalardan olduğu gözetilerek tespiti istenen dönemde dava dışı işverene komşu veya benzeri işi yapan işverenler ve bu işyerlerinde kayıtlı çalışanlar belirlenerek gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde bu kişilerin beyanları alınması sonrasında tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, bu nedenle Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesinin doğru olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
27. O hâlde direnme kararı onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 05.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.