16. Ceza Dairesi 2020/2262 E. , 2020/1804 K.
I-TALEP;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.02.2020 tarih ve 2020/21321 sayılı yazısı ile; Cumhurbaşkanına hakaret suçundan sanık ...’ın beraatine dair Karşıyaka 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/01/2019 tarihli ve 2018/163 esas, 2019/8 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, Karşıyaka 8. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın sosyal medya üzerinden yapmış olduğu paylaşımların eleştiri niteliğinde kaldığı gerekçesi ile hakaret suçunun unsurlarının somut olayda oluşmadığından bahisle sanığın beraatine karar verilmiş ise de, sanığa isnat edilen eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğu, bu suçun kovuşturulmasının ise aynı maddenin 3. fıkrası gereğince Adalet Bakanının iznine tabi olduğu, bahse konu suçla ilgili olarak şikayet veya başkaca bir soruşturma veya kovuşturma şartının aranmadığı, Adalet Bakanlığının 02/01/2018 tarihli “Olur”u ile de sanığın, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde 31/07/2016 tarihinde Cumhurbaşkanı ... ve 11. Cumhurbaşkanı ....'ün resimlerinin üst tarafına 'şimdi anladınız mı düzmece bir darbe sonrasında neden bahar temizliği yapıldığını.. Şeriata çeyrek kala” ve 16/07/2019 tarihinde “...sırf başkanlığı garantilemek için oynadığın bu oyunda gencecik askerleri pis yobaz yandaşların önüne attın... oyundan habersiz mehmetçiklerin kafasını kestirdin...yıllardır döktüğün kanda boğulmanı dilerim.” şeklindeki paylaşımlarının Cumhurbaşkanına hakaret eylemi olarak değerlendirilerek Türk Ceza Kanunu’nun 299/3. maddesi uyarınca kovuşturma izni verildiği, sanığın Cumhurbaşkanına yönelik, bahse konu sözleri içeren paylaşımlarda bulunmak suretiyle üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olduğu gözetilmeden, sanığın mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 06/02/2020 gün ve 94660652-105-35-18888-2019-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY;
10.03.2017 tarihinde Bimer'e gönderilen mailde uğradığı iftira nedeni ile başlatılan soruşturma kapsamında hakkında takipsizlik kararı verildiğini, bahse konu suçlamayı kendisine yönelten ve öğretmen olan şahsın facebook sayfasında yapmış
olduğu paylaşımları ile kişilere ve değerlere hakaret içerir ve bölücü söylemlerde bulunduğunu özetle beyan eden şahıs tarafından yapılan ihbarın Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, Siber Suçlar Önleme Büro Amirliğinin 10.05.2017 tarihli araştırma raporu ve 07.06.2017 tarihli web sitesi tespit formu ile paylaşımlarının, kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilmesi üzerine, 12.06.2017 tarihinde kollukta şüpheli sıfatı ile ifadesi alınan, adli sicil kaydında sabıkası bulunmayan sanık hakkında; 5237 sayılı TCK'nın 299 ve 216. maddelerinden düzenlenen fezlekenin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine müteakip, Cumhurbaşkanına zincirleme hakaret suçunu işlediği iddiası ile düzenlenen fezleke kapsamında 02.01.2018 tarihinde verilen kovuşturma iznine istinaden tanzim edilen Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/1787 soruşturma 2018/709 esas ve 2018/615 numaralı, 30.01.2018 tarihli iddianamesi ile özetle; kullanıcısı olduğu facebook sosyal paylaşım sitesindeki adresinde, 31 Temmuz 2016 günü yayınladığı paylaşım içeriğinde, üzerinde Cumhurbaşkanının ve Eski Cumhurbaşkanının bulunduğu resmi 'şimdi anladınız mı düzmece bir darbe sonrasında neden bahar temizliği yapıldığını.. Şeriata çeyrek kala ' yazılı yorumla paylaştığı; 16 Temmuz 2016 yayınladığı paylaşım içeriğinde, '...sırf başkanlığı garantilemek için oynadığın bu oyunda gencecik askerleri pis yobaz yandaşların önüne attın...oyundan habersiz mehmetçiklerin kafasını kestirdin...yıllardır döktüğün kanda boğulmanı dilerim.' şeklindeki yorumu paylaşmak sureti ile Cumhurbaşkanına zincirleme hakeret suçunu işlediği iddiası ile 5237 sayılı TCK'nın 299/1-2, 43/1, 53 maddelerinden cezalandırılması istenilmiştir.
Facebook adlı sosyal medya paylaşım sitesinde ... adlı profil adresinde herkese açık halde;
31.07.2016 tarihli paylaşımda 'şimdi anladınız mı düzmece bir darbe sonrasında neden bahar temizliği yapıldığını... Şeriata çeyrek var..' şeklinde yapılan yorum ile paylaşılan Türkiye'nin yükselen cemaati: İsmailağa -Posta .com tr da yer alan yazının ve resmin paylaşımının yapıldığı,
16 Temmuz 2016 Cumartesi tarihinde saat 22:29 da yapılan paylaşımda ise;
'Sırf başkanlığı garantilemek için oynadığın bu oyunda, gencecik askerleri pis yobaz yandaşlarının önüne attın.. kıçını yalayan genelkurmay başkanının verdiği emri yerine getirmekten başka bir şey yapmayan ve bu oyundan habersiz mehmetçiklerin kafasını kestirdin......bunu yapan canilerin elinde türk bayrağı olmasına mı, bu katliamın adının 'demokrasi' olmasına mı, aynı güruhun çocuk tecavüzlerine, hırsızlıklarınıza ve işid katliamlarına sessiz kalmasına mı, yoksa topunuzun 'müslüman' olmasına mı yanayım?! .... yıllardır döktüğün ve bundan sonra dökeceğin kanda boğulmanı dilerim....' yorumu içerir resmin paylaşıldığına dair ekran görüntülerinin bulunduğu Siber Suçlar Büro Amirliğinin Araştırma raporundan anlaşılmıştır.
Karşıyaka 8. Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edilmesine müteakip yürütülen kovuşturmada, çıkartılan yakalama kararı ile ifadesi alınan ve süreçte verdiği ifadelerinde de özetle; kendisine gösterilen paylaşımları düzenlenen imza kampanyası kapsamında bir bakanın söylediği sözlere, ölen çocuk haberlerinden etkilenmesine, Zafer Bayramının kutlanmak istenmemesine, siyasilerin cemaatler ile olan ilişkisine dikkat çekmek ve darbe girişiminden sonra yayınlanan resimlerden etkilenmesi üzerine yaptığını, Cumhurbaşkanını hedef almadığını, bir paylaşımı ise hatırlamadığını ancak bilgi verme amaçlı yaptığının içeriğinden anlaşıldığını, ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri sınırları içerisinde paylaşımlarda bulunduğunu, Cumhurbaşkanına hakaret ve dini değerleri aşağılama gibi bir kastının olmadığını, şehit olan askerlerin ve sivillerin fotoğraflarını görünce ve sosyal medyadan edindiği yanlış bilgiler doğrultusunda çok büyük bir üzüntü ile vermiş olduğu duygusal bir tepki ile mesaj paylaştığını, suç işleme kastıyla ve kimseyi provoke veya tahrik etmek amacı ile yapmadığını beyan ettiği görülen sanık hakkında, yapılan yargılama sonunda 15.01.2019 tarihli duruşmada tefhim olunan hükümle, üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildiği görülmüştür.
Gerekçeli kararda özetle; sanığın ülkede yaşanan olaylara ilişkin olarak kendi düşüncelerini dile getirdiği, bu konudaki eleştirilerini yazısına taşıdığı bu yönüyle yazının hakaret suçunu oluşturmadığı, eleştiri niteliğinde olduğu, yazının devamında da yazılı olan 'yıllardır döktüğün kanda boğulmanı dilerim' sözünün de beddua niteliğinde nezaket dışı, kaba ve rahatsız edici bir söz niteliğinde olduğu, şikayetçi konumundaki Cumhurbaşkanının onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeni ile hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun benzer nitelikte birçok kararının da bu yönde olduğu, sanık tarafından internet ortamında yazılan yazıların hakaret suçunu oluşturmadığı, atılı suçun yasal unsurlarının gerçekleşmediğinden beraatine karar verildiği belirtilmiştir.
Kovuşturma sürecinde ayrıca Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Hukuk İşleri Daire Başkanlığına hitaben davaya katılma hususunda ekinde iddianamenin de gönderildiği belirtilen duruşma gününü bildirir 08.02.2018 tarihli müzekkerenin tanzim edildiği ve duruşma tutanaklarında gönderilen müzekkereye cevap verilmediğinin belirtildiği; ayrıca kararın mağdur vekiline elektronik tebligat çıkartılarak gönderildiği, 05.02.2019 tarihinde teslim alındığı ve 10.02.2019 tarihinde otomatik olarak okundu sayıldığı şerhini içerir e-tebliğ varakasının bulunduğu görülmüştür.
28.01.2019 tarihinde Cumhuriyet savcısınca gerekçeli kararın görüldüsü yapılmıştır.
Gerekçeli kararın istinaf edilmediğinden 18.02.2019 tarihinde kesinleştiğine dair kesinleşme şerhi tanzim edilmiştir.
12.11.2019 tarihli dilekçesi ile mağdur vekili, Cumhurbaşkanının Anayasayı İhlal Suçu ve bu kapsamda işlenen suçların faili olduğunu belirtir nitelikte ayrıca döktüğün kanda boğul şeklinde tabir içeren paylaşımlarda bulunan sanık hakkında usul ve yasaya olarak verilen kesinleşmiş beraat kararının kanun yararına bozulması hususunda istemde bulunması üzerine, 13.12.2019 tarihli kesinleşen karara yönelik kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususundaki Cumhuriyet Başsavcılığının görüşünün temin edilmesine müteakip, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 06.02.2020 tarihli yazısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından kesinleşen kararın kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır
III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Sanığın sosyal medya hesabında yukarıda yer verilen paylaşımlarının TCK'nın 299. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME
TC Anayasasına göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanına Hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, Devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.
Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer Devletin siyasal iktidar yapısıdır. (Özek, Çetin, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst 1967 s. 10)
Ceza himayesinin konusu Devlet kuvvetlerinin korunmasıdır. (Faruk Erem, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 1991/1, Manzini V trattato di diritto penale İtaliano, IV (Torino,1926 s. 198)
Suçun faili herkes olabilir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil ant içmekle başlar. Suçun görevin devamı sırasında işlenmesi gerekli olduğu gibi görevden kaynaklanması şart değildir. (CGK 02.04.1990 tarih 84/106 sy karar)
Hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır. Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakarette ihtilat öğesi aranmamaktadır.
Serbest hareketli suç olup, sözler, imalı şarkılar, yazı, çizim, resim, nefreti gösteren hareketler ve bunun gibi davranışlarla işlenebilir.
Manevi unsur genel kasttır. Mağdurun sıfatı bilinerek hareket edilmelidir. Saikin siyasi olması şart değildir. Cumhurbaşkanlığı sıfat veya vazifesiyle alakalı saike de lüzum yoktur. (Erem. age)
Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade hürriyeti, basın özgürlüğü, haber verme ve eleştiri hakkı gibi bir hakkın kullanmasına ilişkin hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, ifade veya yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek eylem hukuka aykırı olacaktır.
Hakaret suçları ifade özgürlüğünü sınırlayan hallerden bir tanesidir. Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. İfade hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Temel hak ve özgürlüklerden olan bu hak birçok Uluslararası belgeye, Anayasa ve yasalara konu olmuştur. Bu cümleden olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1.maddesinde, T.C. Anayasasının 25 ve 26. maddelerinde birbirlerine benzer şekilde; 'Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.' biçiminde teminat altına alınmıştır.
Demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir. (Tezcan, Erdem Sancaktar, Türkiye'nin İnsan Hakları sorunu 2. baskı sy 462)
Ancak mutlak haklardan olmayan ifade hürriyetinin sonsuz ve sınırsız olmadığı, kısıtlı da olsa belli şartlarda sınırlandırılabileceği de aynı metinlerde yer bulmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 10/2 maddesine göre; görev ve sorumluluklar da yükleyen bu hakkın kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda başkalarının şöhret ve haklarının korunması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir. Anayasanın 26/2. maddesine göre de: 'Bu hürriyetlerin kullanılması... başkalarının şöhret veya haklarının... korunması amaçlarıyla sınırlanabilir.'
İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde yapılması gerekmektedir.
İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır.
Bu doğrultuda Cumhurbaşkanına Hakaret suçları TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçun koruduğu hukuki yarar yukarıda da izah edildiği üzere Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Bu suçun oluşumu için 'Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun
tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez' (Erman, hakaret ve sövme suçları sy 80 vd)
Demokratik toplumlarda siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmalıdırlar. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ve hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlardır. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez. Türk toplumunun önemli bir kesiminin kendilerini siyasi liderleriyle özdeşleştirdiği, liderlerine yapılan ve kamuya yansıyan hakaretleri kendilerine yapılmış gibi algılayarak aşırı reaksiyon gösterdikleri, bu hakaretlerin toplumdaki kutuplaşmayı artırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin, adi olaylarda dahi birçok öldürme ve nitelikli yaralamalara sebebiyet verdiği gözetildiğinde, bu fiillerin orantılı bir yaptırıma bağlanmasının toplumsal barışın ve kamu düzeninin korunması bakımından da demokratik toplumda zorlayıcı bir ihtiyacın karşılanması kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde 'şimdi anladınız mı düzmece bir darbe sonrasında neden bahar temizliği yapıldığını.. Şeriata çeyrek kala..' ve '...sırf başkanlığı garantilemek için oynadığın bu oyunda, gencecik askerleri pis yobaz yandaşlarının önüne attın.. oyundan habersiz mehmetçiklerin kafasını kestirdin... yıllardır döktüğün kanda boğulmanı dilerim' şeklindeki iddianameye konu paylaşımların, mesaj bütünlüğü ve bağlamı dikkate alındığında, bireyin kendini gerçekleştirmesine ya da toplumun gelişmesine katkı sunması beklenen bir değer içermemesi, söylendiği yer ortam ve zaman itibariyle toplumsal barışı ve kamu düzenini bozma riski barındırması ve özellikle eleştiri sınırlarını aşarak açıkça Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığına maddei mahsusa isnadı suretiyle saldırı mahiyetinde olması nedeniyle ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden sübut bulan müsnet suçtan orantılı bir ceza ile cezalandırılması gerekirken hukuki olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesinde isabet görülmemekle, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
V-SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.02.2020 tarih ve 2020/21321 sayılı kanun yararına bozma isteminin kabulü ile Karşıyaka 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.01.2019 tarihli ve 2018/163 esas, 2019/8 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309/4-c. maddesi uyarınca yeniden yargılama yapılmamak ve aleyhe tesir etmemek üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.