6. Ceza Dairesi 2020/3016 E. , 2021/7225 K.
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Türk Ceza Hukukuna hakim olan en temel ilkelerden birisi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir. (TCK 2) bu ilke nedeniyle kanunda açıkça düzenlenmeyen bir suçtan cezalandırma yapılamayacağı gibi kanunda yazılan unsurlara yani tipikliğe uymayan eylemler nedeniyle de ve tabi ki yorum ve kıyas yoluyla cezalandırma yoluna gidilemez.(...)
Tehdit suçunu düzenleyen TCK 106. maddesi; Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
Yağma suçunu düzenleyen TCK148/1. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Her iki maddedeki tehdit suçunun oluşumu şartları tek tek sayılmıştır. TCK 106/1. maddelerinin giriş kısımı yağma suçunda tehdidi düzenleyen TCK 148/1. maddesine de büyük ölçüde alınmıştır. Ancak tamamı alınmamıştır. Sadece TCK 106/1. fıkranın 1. cümlesinin tamamı, 2. cümlesinin ise başlangıç kısmı alınmıştır.
Şikayette bağlı olmayan 106/1. fıkrası 1. cümlesi '... Hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığınına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden.... tehdit eden kişi' cümlesi yağmada tehdit kısmını düzenleyen TCK 148/1. maddeye aynen aktarılmıştır.
Buna karşın TCK 106/1. fıkrası 2. cümlede düzenlenen ve takibi şikayete bağlı olan ve iki ayrı eylem, iki ayrı seçimlik hareketle işlenebilen halin sadece 1. cümlesini '... Malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek' ibaresini TCK 148/1. maddesi taşırken '... veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit eden... ' kısmını dahil etmemiştir.
Yani Yağma suçunu düzenlenmesi sırasında kanun koyucu 'Tehdit veya cebir diyerek doğrudan atıfta bulunmak yerine hangi tehdit hallerinin yağmanın oluşumunda etkili olacağını tek tek saymış buna karşın yaralamada, yaralama yerine 'Cebir' diyerek 148/3 de 'Herhangi bir vasıta ile kendisini bilemeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de yağma suçunda cebir sayılır...' diyerek tanım yapmış yaralama tabirini genişletmiştir. Herhangi bir vasıta ile mağdurun ruhen ve bedenen kendisini savunmayacak hale getirilmesini yaralamanın ötesinde cebir olarak kabul etmiştir. Ve yağmanın oluşmasında seçimlik unsurlardan biri olarak düzenlenmiştir.
Buna mukabil tehditte ise hangi hallerin yağmada tehdit oluşturacağını tek tek saymıştır. Tabiri caizse kanun koyucu tehdit kullanarak yağma suçunu işlemede her türlü tehdidi değil, belli bir ağırlığa, belli bir korkutuculuğa sahip tehditle suçun oluşacağını düzenlemiş TCK106/1. son cümlesindeki sair tehdidi kapsamın dışında bırakılmıştır.
Bu tespitlerden sonra somut olayımızda; katılanın, ... isimli şahıstan 12.11.2014 tarihinde gayrimenkul satın aldığı,...’ın akrabası olan sanık ...’un da emlak alım satım işi ile uğraştığı, suç tarihi olan 15.11.2014 tarihinde katılan’ı telefonla arayarak ‘ben evi başkasına satacaktım, bu iş dolayısıyla bu şahıstan 25 bin lira alacaktım, ancak evi sen satın aldığın için bu parayı alamadım, bu parayı sen ödeyeceksin’ dediği, katılanın ödemeyi kabul etmemesi üzerine sanığın ‘bu parayı zorla senden alırım’ diyerek tehdit ettiği, 24.11.2014 tarihinde ise sanığın tekrar arayarak katılana ortağının konuşacağını söyleyerek telefonu diğer sanık ...’a verdiği, bu sanığın katılana ‘bir para konusu varmış, o parayı vermeni istiyorum’ dediği, katılanın kabul etmemesi üzerine ‘ o evde seni huzursuz ederiz’ diyerek tehdit ettiği gerekçesi ile sanıklar hakkında yağmaya teşebbüs suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Tehdidi düzenleyen TCK 106/1. maddesi ilk cümlesi '... Yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi...' demekte, 106/1 ikinci cümlesinde ise '.... Bir kötülük edeceğinden bahisle tehditle..' şeklinde düzenleme yapmıştır.
Yani sanığın söz ve davranışla, müştekiye hayatına veya vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini söylemeli veya göstermeli, mal varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratma veya sair bir kötülük edeceğini söylemeli veya göstermelidir.
Bunun doğal sonucu sanık hareketinin veya sözlerinin bir sonuç göstermesi bir kötülük yapılacağını açıkça göstermesi gerekir. Söylediği söz veya davranışından yapacağı kötülük veya davranış rahatlıkla anlaşılmalıdır.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz yorum ve kıyas yoluyla cezalandırma yapılamaz ilkesinin doğal sonucu olan tipiklik unsuru suçun oluşumunda ve cezalandırmada en önemli kriterdir. Bu nedenle tehdit suçunun oluşumu için öncelikle tipiklik gerekir.
TCK 106/1. 1.cümle ile birlikte hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına saldırı gerçekleştireceğini söylemediği, açıkça görüleceği üzere sanıkların sarfettikleri ‘o parayı senden zorla alırım’ ve ‘ sana o evde huzur vermeyiz’ şeklindeki sözlerinde hiçbir saldırı veya yaptırım içeren ibare yoktur. Dolayısıyla söz konusu fiilin 106/1 ilk cümlesini ihlal etmediği çok açıktır.
Bu ibare TCK 106/1. 2. cümlesi için aranan ve sair bir kötülük edeceği kapsamında tipiklik unsuruna uymaktadır. Çünkü sanığın söylediği sözlerden '... Bir kötülük edeceği....' açıkça anlaşılmaktadır.
Kısaca ' bu parayı zorla senden alırım' ve ‘o evde sana huzur vermeyiz’ sözleri TCK 106/1-1. cümle ve bunu daraltan 148/1.maddesi kapsamında tipiklik unsuru taşımaz.
Sarf edilen sözlerle TCK 106/1. maddesi 1.fıkrasının birinci cümlesinde düzenlemesini bulan ve TCK 148'e de taşınmış olan '.... Hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği mahiyetinde olmadığı çok açıktır. Çünkü sanıklar ifadesinde herhangi bir saldırıdan bahsetmemektedir.
Yine söz konusu ibarenin 106/1. fıkra 2. cümlesinin ilk kısmını oluşturan ve TCK 148. maddesinde aynen taşınan 'malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağına yönelik olmadığı da açıktır.'
Tehdit sayılabilmesi için geriye sadece 106/1-f 2. cümle son kısmında düzenlemesini bulan '..sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit...', kapsamında yorumla değerlendirilebilir. Söylenen sözler en ağır olarak sadece ve sadece 'sair tehdit' kapsamında değerlendirilecektir.
Giriş kısmında da açıklandığı üzere yağmayı düzenleyen temel madde olan TCK 148/1 'Tehdit' diyerek atıfla yetinmek yerine TCK 106 kapsamında tehdit sayılan hangi unsurların eylemi yağmaya dönüştüreceğini tek tek saymış ve sayarken diğer tüm kısımları aynen aktarırken 106/1, 1. fıkra 2. cümle son kısmını açıkça kapsam dışında bırakmıştır. Yani TCK'nın 148/1. 'sair tehdit...' kısmını yağmayı oluşturan tehdit seçenekleri arasında saymamıştır.
Kanun koyucu ceza miktarı ve sonuçları itibariyle ağır sonuçları olan yağma gibi bir suçun işlenmesinde tehditin belli bir ağırlık ve yoğunluğa ulaşması gerektiğini kastettiği açıktır. Nitekim 148. maddesinin gerekçesinde '... Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tahdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir...' şeklinde açıklaması yapılmıştır.
Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir. Mesela CGK'ya intikal eden bir olayda kendisini apartman boşluğuna kadar takip eden elinde bali poşeti olan ve diğer eli cebinde olan sanığın 'üzerinde ne var' sorusu üzerine korkup paniğe kapılan telefonu veren mağdura 'başka ne var' sözü üzerine cebindeki müzik çaları da veren sanığın eyleminde tehdit unsuru gerçekleşmediğinden yağma olmaz yönünde karar vermiştir. (2017/6-1175 Esas ve 2018/518 Karar)
Yine 'bu parayı vereceksin, bugün mutlaka bulup vereceksin bana ceza kesildi bunu sen ödeyeceksin' diye ısrarla isteyen daha sonra versin ısrarına rağmen 'bu gün bu parayı bulup verecek' şeklindeki ısrarlar üzerine korkup 60 TL'yi verme eyleminde yağma suçunun oluşmayacağına karar vermiştir (CGK 2017/85 esas)
Yağma suçunu tanımlarken özel olarak oluşturulmuş ve tek tek sayılmış tehdit türleri arasında sayılmayan Genel Hüküm niteliğinde olan TCK 106/1. 1 fıkrası 2. cümle 2. kısımda sayılan 'sair tehdit' in kıyasen ve yorum yoluyla yağma suçunda da uygulanması açıkça kanun koyucunun amacına ve Türk Ceza Yargısının genel ilkelerine aykırılık teşkil edecektir. Çünkü bir hususu düzenleyen özel bir düzenleme yoksa ancak o zaman genel nitelikli hükümler uygulanabilir o hususu düzenleyen özel bir düzenleme varken oradaki düzenlemenin dışında kalan hususlar kıyasen de olsa uygulanamaz.
Tüm bu açıklamalar ışığında; yağma suçunun tehdit unsurunun somut olayda oluşmadığı, sanıkların eyleminin TCK md.106/1-2.cümlede düzenlenen sair tehdit kapsamında kaldığının anlaşıldığı, sanıkların üzerine atılı sair tehdit suçunun uzlaşma kapsamında kaldığı ve CMK'nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafiileri ile sanık ...’un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 06/04/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dairemiz, istikrar kazanmış ve bugüne kadar süregelen uygulamalarında; yağma suçunda, sanığın mağdura yönelttiği tehditte, lafzi ve şekli bir yorumdan kaçınmış, tehdit içeren söz veya davranışların, kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına veya mal varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağına yönelik olup olmadığına bakılmaksızın, mağdurdaki yansımasını, mağdurun üzerinde yarattığı etki ve korkuyu ön planda tutmuştur.
Şöyle ki,
Örnekler üzerinden anlatacak olursak;
Birinci örnek de; mağduru önceden tanıyan ve arkadaşı olan sanık ...'in mağdur ...'i telefonla arayarak, 'yarın ...'e 20.000 TL vereceksin, vermezsen senin kulaklarını keserim' diye tehdit ettiği, mağdur ...'in de 'hadi ya sende' deyip, gülerek telefonu kapattığı,
İkinci olayda ise, çevresinde çıkar amaçlı suç örgütleri ile ilişkisinin olduğu sanılan ve etrafına korku salmış olan sanık ...'in mağdur ...'i telefonla arayarak 'yarın ...'e 20.000 TL vereceksin, vermezsen benim ne yapacağımı bilirsin' diye tehdit ettiği ve telefonu kapattığı, aşırı derecede korkup paniğe kapılan mağdur ...'in, hemen o yer Cumhuriyet Başsavcılığına giderek şikayette bulunduğu,
Bu iki olaydaki tehdit içeren sözler, lafzi olarak değerlendirmeye tabi tutulduğunda; birinci örnekte 'sanığın tehdidinin doğrudan mağdurun vücut dokunulmazlığına yönelik, nitelikli bir tehdit olduğu, ancak sanığı daha önceden tanıması ve arkadaş olması nedeniyle mağdur üzerinde herhangi olumsuz bir etki ve korku yaratmadığı gibi mağdurun sanığa yönelik olarak ' hadi sende ' deyip, gülerek olayı geçiştirdiği, ikinci örnekte ise sanık ...'in mağdur ...'e yönelik 'Vermezsen benim ne yapacağımı bilirsin' şeklindeki tehdidi, doğrudan mağdurun hayatına vücut ve cinsel dokunulmazlığına yönelik bir tehdit olmadığı, yani sayın çoğunluğun hukuken değerlendirmesini yaptığı ve yağma suçunun unsuru olamayacağı sonucuna vardığı 'sair tehdit' niteliğinde bulunduğu açıktır. Ancak bu tehditin mağdur üzerindeki yansımasına bakıldığında, mağdurda yarattığı etki ve korku kıyaslanamayacak ölçüde fazla olmuş, korku ve paniğe kapılan, kendisinin ve ailesinin can ve mal güvenliği konusunda endişe duyan mağdur derhal o yer Cumhuriyet Başsavcılığına giderek şikayette bulunmuştur.
İkinci olaydaki örneğin çok sayıda arttırılması mümkündür.
Şöyle ki; yine gece vakti ıssız bir yerde, bir kız çocuğunun önüne çıkan sanığın; 'ben ceza evinden yeni çıktım, paraya ihtiyacım var, üzerinde ne kadar para varsa ver, yoksa kötü olur' şeklinde tehditte bulunarak para alması olayında da; 'yoksa kötü olur' şeklindeki sözleri sair tehdit kapsamında kalmaktadır. Bahsi geçen kabul bu durumda da bu sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturmadığı sonucuna götürür.
Gerek Dairemizin ikrar kazanmış içtihatları ve bugüne kadar süregelen uygulamaları, gerekse Ceza Genel Kurulunun kabulü, hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde, ikinci örnekteki eylemlerin 'yağma suçunu' oluşturacağı yönündedir.
Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi Daire uygulaması hilafına, bir genelleme yapılarak, 'sair tehdidin' yağma suçunu unsuru olamayacağı kabulü yerine dairenin uygulaması doğrultusunda olay bazlı düşünülüp sanığın mağdura yöneltiği söz ve davranışlarında ki tehdidin 'Sair tehdit' kapsamında kalıp kalmadığına bakılmaksızın, mağdur üzerindeki yansıması göz önünde bulundurulup yarattığı etki ve korku baz alınarak eylemin yağma suçunu oluşturup oluşturmadığı sonucuna gitmenin daha doğru olacağı, bu nedenle Daire uygulamasının sürdürülmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Sayın çoğunluğun, Dairemizin ve Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş ve istikrar kazanmış içtihatları hilafına genel bir değerlendirme ile 'sair tehdit, yağma suçunun unsuru olamaz' şeklindeki kabulü, bizi ikinci örnekteki eylemlerin yağma suçunu oluşturmayacağı sonucuna götürecektir.
Bu nedenle Dairemiz tehdidin lafzi ve şekli yorumundan öteye mağdur üzerindeki yansımasını, mağdur üzerinde yarattığı etki ve korkuyu kıstas olarak almıştır.
Olayımıza gelince emlakçılık işi ile uğraşan sanık ...'un, iş çevresindeki bir gayrimenkulü, aracılık yaparak satan mağdur ...'yı bir kaç kez telefonla arayarak, sen benim iş çevremdeki gayrimenkulü sattın, oysaki o evi ben satacaktım ve 25.000 TL kazanacaktım,
o parayı bana vereceksin, vermezsen bu parayı senden zorla alırım dediği, bu talebini birden çok kez ve ısrarla dile getirdiği, mağdurun parayı vermeye yanaşmaması üzerine de tekrar telefonla arayarak para istediği bu defa seninle ortağım konuşacak deyip telefonu mağdurun korktuğu ve
etkilendiği kişi olarak bilinen diğer sanık ...' a verdiği, sanık ...'un da yanında sanık ... olduğu halde, mağdura hitaben 'bu parayı vereceksin, vermezsen seni evinde rahatsız ederiz' şeklinde tehditte bulunduğu, bu tehditten korkan ve panikleyen, kendisinin ve ailesinin can ve mal güvenliği konusunda endişe duyan mağdurun, o yer Cumhuriyet Başsavcılığına giderek şikayette bulunduğu,
Bu haliyle, 'bu parayı senden zorla alırım, vermezsen seni evinde rahatsız ederiz' şeklinde vuku bulan ve bir ucu açık olan tehditin, mağdura yansıması, üzerindeki etkisi ve yarattığı korku nazara alındığında, sanığa isnat olunan 'yağmaya teşebbüs suçunun' unsurları itibariyle oluştuğu, bu nedenle yerel mahkemece bu suçtan kurulan mahkumiyet hükmünün usül ve yasaya uygun olduğu ve onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuz için sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyoruz.