6. Ceza Dairesi 2020/3834 E. , 2021/6788 K.
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık, mala zarar verme, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanıklar ... ve ... müdafii duruşmalı inceleme isteminde bulunmuş ise de; hükmolunan ceza miktarlarına göre 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’un 318. maddesi gereğince duruşmasız olarak yapılan incelemede;
I-Katılan ...’e yönelik hırsızlık suçundan sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin, katılan ...’e yönelik hırsızlık suçundan sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
15.04.2020 gün ve 31100 sayılı Resmi Gazate’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanunun 10.maddesiyle 5237 sayılı TCK’nın 53.maddesinde yapılan değişikliğin infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre sanık ... müdafii ile sanıklar ... ve ...’nin ve sanık ...’ün temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık ... hakkında kurulan tüm beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun ve takdire dayalı bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
III-18.07.2007 tarihli sahtecilik suçundan sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin, katılan ...’e yönelik hırsızlık suçundan sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin, şikayetçi ... ve katılan ...’a yönelik hırsızlık suçlarından sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin, 25.02.2007 tarihli sahtecilik suçlarından sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin, sanık ... hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin, sanıklar ... ve ... hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin, 23.06.2007 tarihli sahtecilik suçundan sanık ... Balta hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün, katılan ...’ya yönelik hırsızlık suçundan sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelenmesinde;
Sanıklar... ve ...’ın eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK.'nın 204/1. maddesinde tanımlanan sahtecilik suçunun, sanıklar ... ve ...’ın katılan ...’e yönelik eylemlerine uyan TCK’nın 142/1-b maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunun, sanık ...’ın şikayetçi ... ve katılan ...’a yönelik şikayetçi ...’ye yönelik eylemin gece gerçekleştiğine dair kesin delil bulunmadığı halde, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği hırsızlık eyleminin gündüz vakti işlendiğinin kabul edilmesi gerekirken TCK'nın 143. maddesince artırım yapılıp yazılı şekilde hüküm kurularak sanık hakkında fazla ceza tayin edilmiş olduğu belirlenerek eylemlerine uyan TCK’nın 142/1-b maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunun, sanıklar ... ve ...’ün eylemlerine uyan TCK’nın 202/2 ve 204/1 maddelerinde tanımlanan sahtecilik suçlarının, sanık ...’un eylemlerine uyan TCK’nın 165.maddesinde tanımlanan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçlarının (dört kez), sanık ...’nın eylemlerine uyan TCK’nın 165.maddesinde tanımlanan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunun, sanıklar ... ve ...‘ın eylemlerine uyan TCK’nın 165.maddesinde tanımlanan suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunun, sanık ... Balta ‘nın eylemine uyan TCK’nın 204/1.maddesinde tanımlanan sahtecilik suçunun, sanıklar ... ve ...’ün katılan ...’ya yönelik eylemin gece gerçekleştiğine dair kesin delil bulunmadığı halde, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği hırsızlık eyleminin gündüz vakti işlendiğinin kabul edilmesi gerekirken TCK'nın 143. maddesince artırım yapılıp yazılı şekilde hükümler kurularak sanıklar hakkında fazla ceza tayin edilmiş olduğu belirlenerek eylemlerine uyan TCK’nın 142/1-b maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunun, gerektirdiği cezaların türü ve üst sınırına göre, aynı Yasanın 66/1e ve 67/4 maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının, sırasıyla suç tarihleri olan 18.03.2007, 07.04.2007, 17.04.2007, 26.04.2007, 25.02.2007, 20.06.2007, 20.06.200, 22.10.2007, 23.06.2007, 25.01.2007 günlerinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafii ile sanıklar ... ve ...’nin, sanıklar ... ve ... müdafiilerinin, sanık ...’ün, sanıklar ... ve ... müdafiinin, sanıklar ... ve ... müdafiinin, sanık ...müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında açılan kamu davalarının 5271 sayılı CMK'nın 223/8 maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
IV-Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan tüm beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
21.12.2015 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14/4. maddesinde yer alan “Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.” biçimindeki düzenleme nazara alınarak kendisini vekille temsil ettiren ve beraatine karar verilen sanıklar yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafii ile sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar ... ve ... yönünden hükümlere “Beraat eden sanıklar ... ve ... kendilerini aynı vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13/5 maddesi uyarınca takdir edilen 1.800 TL maktu avukatlık ücretinin hazineden alınarak sanıklar ... ve ... verilmesine” sanık ... yönünden ise hükümlere “Beraat eden sanık ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13/5 maddesi uyarınca takdir edilen 1.800 TL maktu avukatlık ücretinin hazineden alınarak sanık ...’a verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
V-Katılan ...’e yönelik mala zarar verme suçundan sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelenmesinde;
Her ne kadar sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararları verilmiş ise de; 1412 sayılı CMUK'un 322/1-1(5271 sayılı CMK m. 303(1)-a) maddesi uyarınca, anılan suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle Dairemiz tarafından beraat kararı mı, yoksa aynı zamanda inceleme tarihi itibariyle kovuşturma şartı olan zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle, düşme kararı mı verilmesi gerektiği konusu ön sorun olarak incelenmiştir.
5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesinin hükmünün uygulanması ve özellikle “Derhâl” kavramının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda doktrin ve uygulamada iki ayrı görüşün ortaya çıktığı söylenebilir.
Birinci görüşe göre; CMK'nın 223/9. maddesinde yer alan “Derhâl” kavramını, “… delil takdirine girmeden beraat kararı verilebilecek”, “İşin esasına girmeden fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ya da “kanun değişikliği ile fiilin sonradan suç olmaktan çıkartılması hâlleri”yle sınırlı kabul etmek ve maddeyi de bu kabul ışığında uygulamak gerektiğinden; örneğin sanığın ölümü nedeniyle için dosyanın esasına girmeden, kararı bozmak ve davayı düşürmek gerekir.
Doktrin tarafından büyük ölçüde benimsenen diğer görüşe göre ise; yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan, verilmiş olan beraat kararı usul ve yasaya uygun bir karar olarak değerlendiriliyorsa, işbu karar dairesince onanmalıdır. Eğer dairece yapılan değerlendirmeye göre; beraat kararı hukuka ve yasaya uygun olarak kabul edilemiyorsa, diğer bir anlatımla örneğin, sanığın mahkûmiyetine karar vermek gerekiyorsa ya da eksik soruşturma söz konusuysa, o takdirde kararın sanığın ölümü nedeniyle bozulması ve ilk derece mahkemesince davanın düşürülmesi gerekir.
Aşağıda açıklayacağımız gerekçeler ışığında birinci görüşün; kanunun lafzına da, ruhuna da uygun olmadığını düşünmekteyiz.
Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın yazılı bir gerekçesi yoktur. “Derhâl” kelimesi “Çabucak” (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde; “davanın esasına girmeden”, “delil takdiri gerektirmeyen durumlar” ya da “fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları CMK’nın 223/9. maddesinin uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir.
Değil mahkeme ve hâkim, gerektiğinde Cumhuriyet Savcısı ve kolluk amiri (Örneğin; CMK'nın 119. maddesi hükmü uyarınca aramada ...), kolluk ve hatta üçüncü kişiler (CMK'nın 90. maddesi hükmü uyarınca, suçüstü halinde “herkes” tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir. ) bile, “Delil takdiri” yapabilirken, işi bu olan hâkimin, delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hâkimin, CMK'nın 223/9. maddesi bağlamında da delilleri serbestçe takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır.
Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse; bu iddianame, iadeye mahkûmdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o taktirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur.
Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.
Kanaatimizce, “derhâl” kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; İ.H.A.S. 6, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36 ve 38. maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle, “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilâve bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan ...” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.
5271 sayılı CMK'nın 223/9. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yâni, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhâl verilebilecek olmasıdır.
Derhâl yâni yargılamanın geldiği aşama itibariyle, başka bir ifadeyle de, ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma” “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.
Öte yandan CMK’nın 223/9. maddesinde, “Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu itibarla, sanıklar hakkında CMK’nın 223/2-a (303/1-a) ve 1412 sayılı CMUK’nın 322/1-a maddeleri uyarınca, mala zarar verme suçundan unsurların oluşmaması sebebiyle beraat kararı verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı taktirde tıpkı dava zamanaşımının gerçekleşmesi hâlinde olduğu gibi bu hukuka aykırılığın Yargıtay’ca giderilmesi ve kararın bozulup (mahkûmiyet kararı kaldırılıp, beraat kararıyla değiştirilmek suretiyle) düzelterek onama kararı verilmesi gerekir.
Zira, Yargıtay'ca davanın esasına hükmedilecek hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilmesi başlıklı CMK’nın 303. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde (1412 sayılı CMUK’un 322/1-a maddesinde) belirtildiği üzere, olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse Yargıtay’ın davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere; temyiz olunan hükmün, maddî hukuk kurallarının veya yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanması hâlinde Yargıtayca bozulması kuraldır. Ancak, istisna olarak, hükme esas kabul edilen maddî olaylara hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılması nedeniyle hüküm bozulmuşsa ve yeniden yargılama yapılması gerekmiyorsa, mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu değilse maddede sekiz bent hâlinde ve sınırlı olarak sayılan durumlarda davanın esasına hükmedilebilecek veya hükümdeki hukuka aykırılık Yargıtayca düzeltilebilecektir.
Açıklanan nedenlerle;
Mala zarar verme eyleminin, suça konu olan aracın mülkiyetine yönelik olduğunun anlaşılması karşısında Yargıtay’ımızın istikrar bulmuş içtihatları uyarınca mala zarar verme suçunun yasal unsurunun oluşmaması sebebiyle anılan suçtan beraatlerine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafii ile sanıklar ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükümlerin fıkrasından sanıkların mala zarar verme suçundan mahkumiyetine ilişkin bölümlerin karardan çıkarılarak yerine “Her ne kadar sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan kamu davası açılmış ise de; yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle sanıkların atılı suçtan 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca BERAATİNE’’ cümlesinin eklenmesi suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
VI-Sanık ... hakkında kurulan tüm mahkumiyet ve beraat hükümlerinin temyiz incelenmesinde;
Dairemizce de benimsenen ve Y.C.G.K.'nın 05.03.2013 günlü, 2012/1-1560 esas ve 2013/81 karar sayılı ve aynı günlü 2013/8-131 esas ve 2013/75 karar sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere, temyiz incelemesinden önce sanığın ölmesi hâlinde, müsadereye tâbi eşya olsun ya da olmasın, 5237 sayılı TCK'nın 64. maddesi uyarınca hükmün bozulmasıyla yetinilmesi, müteakip işlemlerin ise; mahkemesince yapılması gerekir. UYAP'tan alınan nüfus kaydına göre, sanık ...’ın 07.04.2019 tarihinde öldüğünün belirtilmiş olması karşısında 5271 sayılı CMK'nın 223/8 ve TCK'nın 64/1. maddeleri uyarınca sanığın öldüğünün anlaşılması hâlinde kamu davalarının düşürülmesine karar verilmesinde zorunlululuk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin, temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 06/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.