1. Hukuk Dairesi 2021/10244 E. , 2022/4529 K.
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT - TENKİS
Taraflar arasında görülen tazminat, tenkis davasında, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi;
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı ...’ın oğlu olan davalı ...’a vekaletname verdiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak vekil eden mirasbırakana ait 249 parsel sayılı taşınmazı oğlu diğer davalı ...’a devrettiğini, yine davalı ...’ın anılan vekaletname ile mirasbırakana ait 79 parsel sayılı taşınmazı da dava dışı...’ya satış suretiyle temlik ettiğini, ...’in taşınmazın satış bedelini ödediğini beyan etmesine rağmen bu bedelin terekeye yansımadığını, temliklerin mirastan mal kaçırmak amacıyla, muvazaalı yapıldığını ileri sürerek, 249 ve 79 parsel sayılı taşınmazların miras payına isabet eden bedellerinin yasal faiziyle tazminine, mümkün olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş; 27.04.2017 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde 190 parsel yerine sehven 249 parsel yazdığını belirtip 249, 79 ve 190 parsel sayılı taşınmazların devredilen paylarının miras payı oranında tazminini, mümkün olmazsa tenkisini istemiş; 30.05.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 249 parsel için 109.608,00 TL’nin, 79 parsel için 1.789.713,00 TL’nin, 190 parsel için 961.875,00 TL’nin satış tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizileriyle tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, çekişme konusu taşınmazları temlik alan kişiler olmadıklarını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 29/11/2018 tarihli ve 2016/704 E., 2018/796 K. sayılı kararıyla;190 parsel sayılı taşınmaz yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına; 249 parsel sayılı taşınmazın ise halen mirasbırakan adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine, 79 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise temlikin muvazaalı olduğunun sabit olduğu gerekçesiyle davacının tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf isteminde bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili, maddi hata dilekçesi verilerek parsel numarası da düzeltilmiş olmasına karşın 190 parsel numaralı taşınmaz hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesinin oluşa ve hukuka aykırı olduğunu, HMK'nın 183. maddesi doğrultusunda; tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki açık yazı ve hesap hatalarını, karar verilinceye kadar düzeltilebileceğini, karara esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın değeri yönünden hatalı hesaplamalar yapıldığını, mutlak tarım arazisi olan davaya konu taşımazlar üzerinde yapılan incelemede taşınmazdaki ağaçların gelişiminin çok iyi, birinci sınıf olduğu tespitinin yapıldığını, gelir getireceğinin belirlendiğini, buna karşın, taşınmazların değerlerinin belirlenmesinde kapitalizasyon faiz oranın uygulanacağı belirtilerek %5 oran üzerinden belirlemeye gidilmesinin hatalı olduğunu, taraflarınca yapılan inceleme ve tespitler uyarınca belirlenen değerin rayicin altında kaldığını, benzer koşullardaki arazilerde m² fiyatlarının 60,00 TL'den başladığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
2.2. Davalılar vekili, 79 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın dava dışı malik...’ya yöneltilmesi gerektiğini, davalıların hiçbir zaman taşınmazın maliki olmadıklarını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını, dava dışı...’nın taşınmazın parasını banka yolu ile mirasbırakan hesabına gönderdiğini, 190 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddi ve taraflarına vekalet ücreti verilmesi gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, yeniden karar verilmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10/12/2019 tarihli ve 2019/1636 E., 2019/1303 K. sayılı kararıyla; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; 79 parsel sayılı taşınmazda davalıların hiçbir zaman malik olmadıkları bu nedenle muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak tazminata hükmedilemeyeceği, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı olarak açılan davanın da pay oranında açılması nedeniyle dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK. nun 353/1-b-2. bendi uyarınca, kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, 190 parsel bakımından karar verilmesine yer olmadığına, 249 ve 79 parseller bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Bozma Kararı
Dairenin 30/06/2021 tarihli ve 2020/1101 Esas 2021/3651 Karar sayılı kararıyla; “...Somut olayda, davacı dava dilekçesinde 249 ve 79 parsel sayılı taşınmazları dava konusu etmiş, 27.04.2017 tarihli dilekçesinde ise, dava konusu ettiği taşınmazların 79 ve 190 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, dava dilekçesine 190 parsel yerine sehven 249 parselin yazıldığını beyan etmesine rağmen hem 27.04.2017 tarihli dilekçesinde hem de 30.05.2018 tarihli ıslah dilekçesinde 249, 79 ve 190 parsel sayılı taşınmazlar bakımından miras payı oranında tazminat, mümkün olmazsa tenkis isteğinde bulunmuştur. Dava konusu edilmeyen taşınmazın sonradan davaya dahil edilmesi mümkün bulunmadığından ve bununla ilgili bir dava açılmadığından 190 parsel sayılı taşınmaz yönünden yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur. Öte yandan, muris muvazaası hukuk nedenine dayalı taleplerde temliki yapan vekilin bir sorumluluğu bulunmadığından 79 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı istem hakkında yazılı şekilde karar verilmesinde de bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davacı muris muvazaası hukuki nedeni yanında aynı zamanda vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine de dayanmıştır. Dava konusu 79 parsel sayılı taşınmaz mirasırakana vekaleten davalı ... tarafından dava dışı ...'e temlik edildiğine göre şartların oluşması halinde vekilden tazminat istenilmesi mümkündür…Hal böyle olunca, vekil olan davalı ... mirasçı olduğuna göre mirasçılar arasında paylı mülkiyet hükümleri uygulanacağından, pay oranında tazminat isteğinde bulunulabileceği gözetilerek davalı ... hakkındaki tazminat isteği bakımından dava konusu 79 parsel sayılı taşınmaz yönünden yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Diğer taraftan, davalı ...'ın adının davada 'Hacı ...' şeklinde yer alması maddi hata görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır ” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 11/10/2021 tarihli ve 2021/1411 E., 2021/1295 K. sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiş; davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK. nın 353/1-b-2. bendi uyarınca, kısmen kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, 190 parsel bakımından karar verilmesine yer olmadığına, 249 ve 79 parseller bakımından ise tazminat ve tenkis davasının ayrı ayrı reddine, 79 parsele yönelik tazminat talebi yönünden davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, davalı ... yönünden kabulü ile 1.789.712,50 TL'nin tahsiline karar verilmiştir.
4. Bozma Kararı Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davacı vekili, maddi hata dilekçesi verilerek parsel numarası da düzeltilmiş olmasına karşın 190 parsel numaralı taşınmaz hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesinin oluşa ve hukuka aykırı olduğunu, HMK'nın 183. maddesi doğrultusunda; tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki açık yazı ve hesap hatalarını, karar verilinceye kadar düzeltilebileceğini, karara esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın değeri yönünden hatalı hesaplamalar yapıldığını, mutlak tarım arazisi olan davaya konu taşımazlar üzerinde yapılan incelemede taşınmazdaki ağaçların gelişiminin çok iyi, birinci sınıf olduğu tespitinin yapıldığını, gelir getireceğinin belirlendiğini, buna karşın, taşınmazların değerlerinin belirlenmesinde kapitalizasyon faiz oranın uygulanacağı belirtilerek %5 oran üzerinden belirlemeye gidilmesinin hatalı olduğunu, taraflarınca yapılan inceleme ve tespitler uyarınca belirlenen değerin rayicin altında kaldığını, benzer koşullardaki arazilerde m² fiyatlarının 60,00 TL'den başladığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
5.2. Davalılar vekili, dava konusu 79 parsel sayılı taşınmazın bedelinin alıcı... tarafından mirasbırakan ...’ın banka hesabına gönderildiğini bu hususun dikkate alınmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tazminat, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.2.2. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan TBK'nın 508/1. maddesinde, 'Vekil vekalet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekaletle ilişkili olarak aldıklarını vekalet verene vermekle yükümlüdür.' düzenlemesine de yer verilmiştir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Kararın (V/2.) no.lu paragrafında yer alan ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine.
6.3.2. Ne var ki, HMK'nın 297/2. maddesi uyarınca hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6100 sayılı HMK'nın 373/3. maddesi gereğince bozma kararına uyulduğuna göre; bundan sonra yapılacak iş, bozmaya ve HMK'nın 297. maddesine uygun yeni bir karar vermekten ibaret olup, yazılı olduğu üzere istinaf isteminin reddi ve daha önceden kaldırılan Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.11.2018 tarih ve 2016/704 Esas, 2018/796 Karar sayılı kararının kaldırılmasına yeniden karar verilerek hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Ancak anılan bu hususun düzeltilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm kısmının düzeltilerek onanması, 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi hükmü gereğidir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
1- Tarafların işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2- Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün I-a, b ve II numaralı fıkralarının hükümden çıkarılması suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 06/06/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.