Hukuk Genel Kurulu 2020/1 E. , 2021/931 K.
MAHKEMESİ :... Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Anadolu 13. ... Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 20.07.2005-24.05.2012 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığını, son ücretinin net 1.872,68TL olduğunu, 450,00TL yemek ücreti ödendiğini, her yıl bir ücret tutarında ikramiye ödemesi yapıldığını, davalı işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin eksik ödendiğini, 2012 yılına ilişkin ikramiyenin ödenmediğini, davanın belirsiz alacak davası olduğunu ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin, ikramiye, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesi sunmamış, yargılama aşamasında davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... Anadolu 13. ... Mahkemesinin 26.11.2014 tarihli ve 2013/885 E., 2014/763 K. sayılı kararı ile; ücretin ihtilaflı olması nedeniyle davanın belirsiz alacak davası olduğu, davacının aylık ücretinin sabit ücret+sefer harcırahı olarak belirlendiği, bilirkişi raporu doğrultusunda hesap edilen miktarların hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. ... Anadolu 13. ... Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01.03.2018 tarihli ve 2015/10542 E., 2018/4781 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “…2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı fazla mesai yaparak çalıştığını ve karşılığı ücretlerin ödenmediğini iddia etmiş ve iddiasını ispat amacıyla tanık deliline dayanmıştır. Davalı ise iddiaların asılsız olduğunu savunmuştur.
Fazla mesai yaptığını iddia eden davacı, bu iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıklarının beyanları fazla mesai iddialarını ispata elverişli olmadığı gibi davalı beyanlarına göre de fazla mesai yapıldığı ispatlanamamıştır. Davacı bu iddiasını ispat için tanık delili dışında başkaca bir delili de dosyaya sunamadığından davacı fazla mesai yaptığını ispat edememiştir. Bu nedenle fazla mesai ücreti talebinin reddi yerine, kabulü hatalıdır.
3-Davacı tarafından açılan dava, belirsiz alacak davası türlerinden, kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olduğundan, kıdem tazminatı dışındaki alacakların ıslahla arttırılan miktarlarına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, bu alacakların tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... Anadolu 13. ... Mahkemesinin 26.07.2018 tarihli ve 2018/125 E., 2018/549 K. sayılı kararı ile; ikinci bentte yer alan bozma nedenine uyulmuş, üçüncü bentte yer alan bozma nedeni bakımından ise talep artırım dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesinin 2. fıkrasında düzenlendiği, ıslah hükümlerinin yorum yoluyla talep artırımına uygulanmasının mümkün olmadığı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesince eda davası, tespit ve kısmi eda külli tespit niteliğinde olmak üzere üç ayrı belirsiz alacak davası türü olduğunun kabul edildiği, Kanunda talep artırımın dava türüne göre farklı sonuçların oluşacağı yönünde bir düzenleme bulunmadığı, kısmi eda külli tespit davalarında artırılan miktarlar açısında faiz başlangıç tarihinin, talep artırım tarihi olarak kabul edilmesi hâlinde ıslahla aynı sonuçların oluşacağı ve talep artırımın ek dava niteliği taşıyacağı anlamına geldiği, bu durumun belirsiz alacak davasının amaç ve sonuçları ile çelişeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Daire tarafından belirsiz alacak davasının türü olarak belirtilen kısmi eda külli tespit davası, mahkeme tarafından ise belirsiz alacak davası olarak nitelendirilen eldeki davada kıdem tazminatı dışındaki hüküm altına alınan alacaklara dava tarihinden mi yahut dava ve ıslah tarihi ayrımı yapılarak mı faiz işletilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır
III. GEREKÇE
A. Davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz istemi bakımından;
12. Bilindiği üzere hukukî yarar, dava şartı olduğu kadar temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Davacı vekili tarafından mahkemenin ilk kararı temyiz edilmediğinden, direnme kararına yönelik temyiz talebinde bulunulmasında hukukî yarar bulunmamaktadır.
13. O hâlde davacı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
B. Davalı vekilinin temyiz istemi bakımından;
14. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
15. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesi;
'1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.' şeklinde düzenlenmiş olup 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun (7251 sayılı Kanun) 7. maddesi ile ikinci ve üçüncü fıkralarında değişiklik yapılmıştır.
16. 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklindedir.
17. Hükümet tasarısında yer almayan belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi ... Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.
18. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
19. Madde gerekçesinde; 'Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.' şeklinde tespit ve değerlendirme yapılarak, alacağın belirsiz olarak kabulü bakımından bazı kıstaslar kabul edilmiştir.
20. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
i-Davacının kendisinden beklenememesi,
ii-Bunun olanaksız olması,
iii-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
21. Dava açılmasının sonuçlarından birisi de zamanaşımının kesilmesidir. Zamanaşımı dava dilekçesinde belirtilen talep sonucu miktar için kesilecektir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımının dava dilekçesinde belirtilen geçici talep sonucu için mi yoksa yargılama sonucunda miktarı tam olarak belirlenen kesin talep sonucunun tümü için mi dava tarihinde kesileceği konusunda HMK'da açık bir hüküm bulunmamaktadır.
22. Belirsiz alacak davasının düzenlenme nedeni, davacının dava açarken alacağının tümü için dava açmak istediği hâlde, alacağının miktarını belirlemesi imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Davacının belirsiz alacak davası açarken amacı alacağının tümünü dava etmek ve tümü hakkında karar verilmesini sağlamaktır. Kısmî dava açmakta olduğu gibi, alacağının bir kısmını dava etmek değildir. Dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu da geçicidir, dava açarken asıl amacı alacağının belirlenir belirlenmez bu miktar üzerinden karara bağlanmasıdır. Belirsiz alacak davasında davacıya alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olduğu istisnai bir durumda böyle bir dava açma olanağı tanınmıştır. Kanun koyucu alacağın belirlenmesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek durumda olması hâlinde belirsiz alacak davası açma imkânı tanıdığına göre, böyle bir davanın sonuçlarının da amaca uygun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle talep sonucu hangi tarihte kesin olarak belirtilirse belirtilsin, dava açıldığı tarihte kesin talep sonucu miktarınca zamanaşımı süresi kesilmiş sayılmalıdır (Pekcanıtez, H.: Belirsiz Alacak Davası (HMK m.107), ... 2011, s. 59).
23. Diğer taraftan belirsiz alacak davasını açan davacı, alacağı belirlenebilir hâle geldikten sonra kesin talep sonucunu mahkemeye bildirecektir. Talep sonucunun kesin olarak belirlenmesi genellikle geçici talep sonucunun artırılması şeklinde olacaktır. Kanun talep sonucunun artırılmasına açıkça izin verdiğinden, ayrıca karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurmasına gerek bulunmamaktadır. Davacı tarafça talep sonucunun kesinleştirilmesi üzerine geçici talep sonucu değil, kesin talep sonucu esas alınmalıdır (Pekcanıtez, s. 56).
24. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesinin 2. fıkrası ile tahkikatın sona ermesine kadar davanın başında belirtilen talebin artırılabileceği kabul edilmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile HMK’nın 107. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklikle talep sonucunun belirlenmesi mümkün olduğunda hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacının talebini artırabileceğine dair düzenleme yapılmıştır.
25. Yine HMK’nın 107. maddesinin 3. fıkrası “Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.' şeklindeki düzenlenmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile bu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.
26. Öte yandan yine belirsiz alacak davasının Kanuna konuluş amacı ve davanın niteliği dikkate alındığında, dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden faize de dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
27. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı süresi alacağın tamamı için davanın açıldığı tarihten itibaren kesilmekte yine temerrüd sebebiyle faiz talebi de davanın açıldığı tarihten itibaren istenebilmektedir. Alacağın geri kalan kısmının talep edilebilmesi için ise davalı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmamaktadır (Pekcanıtez, H.: İşçilik Alacaklarında Belirsiz Alacak Davası, Prof. Dr. Turhan Esener Armağanı, 1. ... Hukuku Uluslarası Kongresi, s. 224).
28. Somut olayda, dava dilekçesinde dava konusu alacakların miktarlarının belirlenemediği gerekçesiyle asgari miktarlar gösterilmek suretiyle HMK’nın 107. maddesi kapsamında dava açılmış, davacı vekili tarafından 13.01.2014 tarihli bilirkişi raporundan sonra sunulan 16.04.2014 tarihli dilekçe ile de dava konusu talepler artırılmıştır.
29. Dava dilekçesi ile 16.04.2014 tarihli dilekçeden açıkça anlaşıldığı üzere dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Bu durumda dava belirsiz alacak davası olduğuna göre, bu davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zamanaşımının kesilmesi ve diğerleri) bu dava için de geçerli olması gerekeceğinden mahkemece talep artırım dilekçesi ile artırılan miktarlar dâhil olmak üzere ihbar tazminatı, ikramiye, fazla çalışma ile ulusal ... ve genel tatil ücreti alacakları tutarının tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru bulunmuştur.
30. Açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan REDDİNE (III. A-12,13),
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA (III. B-14 vd),
Aşağıda dökümü yazılı (411,72TL) harcın temyiz edenden alınmasına,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.07.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.